El Kesme Meselesi
İslamı, zulüm ve despot yönetimlerine araç olarak kullanan zalimlere göre din; insana pırasa ve soğan muamelesi yapan, zina edeni taşla öldüren dikta bir yönetim şeklidir. Bütün caydırıcı yaptırımlarını bu yol ile yasaklarlar.Çünkü İşin içinde Din, Allah olunca itiraz etme şansı kalmıyor. El kesme gerçekleşir ise pişmanlık ve tövbe kapısı kapatılır. Eski Mazdeki likten kalan ve kadının taşlanması ile cezalandırılması bir din gereği değil kendi uydurdukları geleneksel bir cezalandırma yöntemidir.
Bu ve buna benzer cezalandırma yöntemi çok zorlama teviller ile maalesef İslam ilmihaline de sızmış ve zaman içinde kalıplaşmış bir din ahkamına dönüştürülmüştür. Tövbe ettiğinde iade edilemeyecek organların canavarca kesilmesi cezası olan el kesme mahkumiyeti İslami değildir ve bu tür çözümler canvarcadır. Bireysel ıslahın toplumsal yansımalarını hedefleyen bir dinin ruhuna el kesmek aykırıdır. Bu konuda İslam tarihinde örneği bulunmayan ancak çoğu, sahihliği tartışmalı rivayetlere dayanan zayıf delillerdir. Ayrıca 39. ayet ise söz konusu edilmemiş ve Allah ın tövbe kapısı kapatılmış, elleri hırsızlık nedeni ile kesilen birisi tevbe ettiğinde durumu ne olacağı hiç düşünülmemiştir.
Mâide suresi 38. Yaptıklarına bir karşılık ve Allah'tan caydırıcı bir müeyyide olmak üzere hırsız erkek ile hırsız kadının ellerini kesin. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Diyanet Meali)
Ayette dikkat edilmesi gereken 4 konu vardır. Bunlardan;
1. Yed / El sözcüğü mecazen, "kuvvet, zenginlik, iktidar, saltanat, nimet, yay, elle yapılan işlerin tümü" anlamında kullanılır.
2. Eyd / eller (çoğul). Arapça fiil çekiminde üç ve daha fazla şeylerin ifadesi çoğul olarak ifade edilir. Bir insanda ikiden fazla el olmadığına göre, Bu ayette de üç ve ha da fazla ellerin / güçlerin (hırsızlığa teşvik edici yolların) kesilmesi gerektiği ifade ediliyor.
3. Kataa / kesmek koparmak anlamında olmasına rağmen, Kur’anda geçtiği ayetlerde bir şeyi kesmek anlamında değil, Ayırma, aradaki bağı koparma gibi anlamlarda kullanılır.
El / yed; Kur’anda pek çok ayette olmasına rağmen, Fetih suresindekini misal olarak vermek istiyorum. İsteyen arkadaşlar Ellerinizin altındaki, ellerinizin sahip olduklarıyla, gibi kavramları incelerlerse gücünüz, otoriteniz altındakiler anlamında olduğunu göreceklerdir.
4. " Bu suçu işledikten sonra tevbe edip kendisini ıslah edene gelince, kuşkusuz Allah onun tevbesini kabul eder: Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır." olan 39. ayetin bu bağlamdan koparılmasıdır. Elleri kesilen birisinin tövbesinin kabulu mümkün ancak ellerin iadesi mümkün değildir. Ayette geçen ıslahın (...mim bağdi zulmihî ve asleha...) cezalandırmadaki asıl amacın ne olduğu konusunda net bir fikir vermektedir. El kesmek bir Islah cezası değildir.
Anlaşılan o ki, o ikisinin ellerini kesin ifadesi, "onların hırsızlık yapma güçlerini, gerekçelerini ortadan kaldırın" anlamındadır. Burada kesme işini, – Yûsuf Sûresinin 31. Âyetinde geçen elinde bir iz bırakmak üzere kesme şeklinde yorumlamaya gerek olmadığı gibi, Âyetin metni de buna izin vermez.
Buradaki, ellerini/güçlerini kesin ifadesi, en geniş kapsamıyla, "önce onları hırsızlığa iten açlık ve muhtaçlık gibi gerekçeleri ortadan kaldırın, malı-mülkü kontrol altına alın, teşhir ederek kimsenin iştahını kabartmayın, kapınızı-pencerenizi açık bırakmayın, eğitim, rehabilite merkezleri kurun; keyfî olarak hırsızlık yapanlara karşı da hapis, sürgün vs. gibi caydırıcı cezalar tayin edin, büyük soygun ve vurgunlara karşı hukukî boşlukları doldurun" şeklinde anlaşılabilir. Bu uygulamada İslam ın suçların caydırıcılığı ilkesi hiç görmezden gelinmiş ve ıslaha dayanmayan ve pişmanlık kapısı kapatılmış olarak kalmıştır.
Bu ve buna benzer cezalandırma yöntemi çok zorlama teviller ile maalesef İslam ilmihaline de sızmış ve zaman içinde kalıplaşmış bir din ahkamına dönüştürülmüştür. Tövbe ettiğinde iade edilemeyecek organların canavarca kesilmesi cezası olan el kesme mahkumiyeti İslami değildir ve bu tür çözümler canvarcadır. Bireysel ıslahın toplumsal yansımalarını hedefleyen bir dinin ruhuna el kesmek aykırıdır. Bu konuda İslam tarihinde örneği bulunmayan ancak çoğu, sahihliği tartışmalı rivayetlere dayanan zayıf delillerdir. Ayrıca 39. ayet ise söz konusu edilmemiş ve Allah ın tövbe kapısı kapatılmış, elleri hırsızlık nedeni ile kesilen birisi tevbe ettiğinde durumu ne olacağı hiç düşünülmemiştir.
Mâide suresi 38. Yaptıklarına bir karşılık ve Allah'tan caydırıcı bir müeyyide olmak üzere hırsız erkek ile hırsız kadının ellerini kesin. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Diyanet Meali)
Ayette dikkat edilmesi gereken 4 konu vardır. Bunlardan;
1. Yed / El sözcüğü mecazen, "kuvvet, zenginlik, iktidar, saltanat, nimet, yay, elle yapılan işlerin tümü" anlamında kullanılır.
2. Eyd / eller (çoğul). Arapça fiil çekiminde üç ve daha fazla şeylerin ifadesi çoğul olarak ifade edilir. Bir insanda ikiden fazla el olmadığına göre, Bu ayette de üç ve ha da fazla ellerin / güçlerin (hırsızlığa teşvik edici yolların) kesilmesi gerektiği ifade ediliyor.
3. Kataa / kesmek koparmak anlamında olmasına rağmen, Kur’anda geçtiği ayetlerde bir şeyi kesmek anlamında değil, Ayırma, aradaki bağı koparma gibi anlamlarda kullanılır.
El / yed; Kur’anda pek çok ayette olmasına rağmen, Fetih suresindekini misal olarak vermek istiyorum. İsteyen arkadaşlar Ellerinizin altındaki, ellerinizin sahip olduklarıyla, gibi kavramları incelerlerse gücünüz, otoriteniz altındakiler anlamında olduğunu göreceklerdir.
4. " Bu suçu işledikten sonra tevbe edip kendisini ıslah edene gelince, kuşkusuz Allah onun tevbesini kabul eder: Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır." olan 39. ayetin bu bağlamdan koparılmasıdır. Elleri kesilen birisinin tövbesinin kabulu mümkün ancak ellerin iadesi mümkün değildir. Ayette geçen ıslahın (...mim bağdi zulmihî ve asleha...) cezalandırmadaki asıl amacın ne olduğu konusunda net bir fikir vermektedir. El kesmek bir Islah cezası değildir.
Anlaşılan o ki, o ikisinin ellerini kesin ifadesi, "onların hırsızlık yapma güçlerini, gerekçelerini ortadan kaldırın" anlamındadır. Burada kesme işini, – Yûsuf Sûresinin 31. Âyetinde geçen elinde bir iz bırakmak üzere kesme şeklinde yorumlamaya gerek olmadığı gibi, Âyetin metni de buna izin vermez.
Buradaki, ellerini/güçlerini kesin ifadesi, en geniş kapsamıyla, "önce onları hırsızlığa iten açlık ve muhtaçlık gibi gerekçeleri ortadan kaldırın, malı-mülkü kontrol altına alın, teşhir ederek kimsenin iştahını kabartmayın, kapınızı-pencerenizi açık bırakmayın, eğitim, rehabilite merkezleri kurun; keyfî olarak hırsızlık yapanlara karşı da hapis, sürgün vs. gibi caydırıcı cezalar tayin edin, büyük soygun ve vurgunlara karşı hukukî boşlukları doldurun" şeklinde anlaşılabilir. Bu uygulamada İslam ın suçların caydırıcılığı ilkesi hiç görmezden gelinmiş ve ıslaha dayanmayan ve pişmanlık kapısı kapatılmış olarak kalmıştır.