Kayıtlar

Mayıs, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Adam ol canımı ye !

Resim
Müslümanlar olarak Kur'an'ın belki de en ideal yorumuna ulaşmak için, çağdaş felsefedeki semantik, hermönetik, tarihsellik, yapısalcılık, pozitif mantıkçılık, göstergebilim (ezoterizm ya da simgecilik) matematiksel kombinasyonlar, edebi derinlik ve alt anlamlılık gibi bir çok akımdan yararlanma yoluna gideriz. Bunu, masum okurların işini kolaylaştırıcı, metni(vahiy) okumaya ya da araştırma fırsatı olmayanlara bir yardım refleksi ve oldukça doğal bir uğraş olarak kabul edecek olsak bile, bu gibi disiplinlerin daima gözden kaçırdığı önemli bir kaç şey var. Kur'an metni aslında nerede duruyor ? Yani üzerinde çalıştığımız metnin bizi bağlayıcı argümanları nelerdir ? Ya da bir metin, hitaba dönüştüğünde herkesin farklı bir şeyler anlayabileceği esneklikte midir ? Eğer bu bağlayıcılık göz ardı edilirse metnin (vahiy) her dilden ve her telden konuşmasına rağmen maksadın (Allah'ın hitabının muradı, maksadı, gündemi) ıskalanması kaçınılmazdır. Bu sonucun ortaya çıkma

Allah iyi ise peki kötülük niye var ?

Resim
Eğer Tanrı kötülüğü engellemek istiyor ancak buna gücü yetmiyorsa Tanrı mutlak güçlü değildir. Öte yandan eğer gücü yetiyor ama engellemek istemiyorsa o zaman Tanrı mutlak iyi değildir. Peki, hem kötülüğü engellemeye gücü yetiyor hem de engellemek istiyorsa nasıl bu kadar çok kötülük olabilir ? veya ne gücü yetiyor ne de kötülüğü engellemek istemiyorsa neden ona Tanrı diyoruz ? Başka bir deyişle Tanrı'nın ve kötülüğün aynı anda var olması mantıken imkansız değil mi ? Aslında "teodise sorunu" ya da paradoksu olarak da bilinen Epikurus Abi'nin (Adı: Epikuros Doğum: MÖ Şubat 341 Ölüm: MÖ 270 Mesleği: Antik Yunanlı Helenistik felsefenin en önemli düşünürlerinden birisidir) ortaya attığı bu mantıksal önermede Sizce de bir sorun yok mu ? Antik Yunan'dan biraz geriye, çok daha eskiye gidelim biraz.. Mesela Parsi inancın köklerine, monoteist inancın yeniden yükselişe geçtiği dönemlerde Zerdüşt'ün getirdiği Avesta'sına bir göz atalım; Bunu Sana soruyoru

Açlık, Tokluk ve Sahte Kurtuluş Reçeteleri

Resim
Eskiçağ dinlerinde oruç, özellikle rahip ve rahibeleri tanrılarla yakınlaştırmaya hazırlamanın bir yoluydu. Antik dönemin gizemli dinlerindeki inanışa göre tanrılar, kutsal öğretilerini ancak belli bir süre eksiksiz oruç tutan kişilere düşler ve görüntüler yoluyla açıklarlardı. Birçok kültürde oruç, öfkelenen bir tanrıyı yatıştırma ya da ölmüş bir tanrıyı (örneğin bereket tanrısını) diriltme amacına yönelikti. Dünyanın bütün dinlerinde, belirli kutsal zamanlar sırasında ya da öncesinde, ya da özel sebeplerle oruç tutulur. Oruç, kendini her bir şey den uzak tutmanın en genel adıdır. Örneğin; - Yiyecek ve içeceklerden uzak durma ya da genişletilmiş sağlık perhizleri ( Et yememek bu kökene dayanan bir perhizdir) - kadın ve erkeklerin birbirlerine yaklaşmaması (Rahipler, Rahibeler, keşişler ve din adamlarının evlenmemesi) - Yıkanmama (Hindistan da Sadhular asla yıkanmazlar.) Sibirya’daki Tunguzlar’ın (Evenkler) şamanları ilk düşlerinden sonra, başka düşler görmek ve ruhlarla ilişki kurmak