Kayıtlar

Nisan, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İsa, Kabe ve Biz

Resim
Nasıralı İsa'nın hayatı hakkında anlatılan tüm hikayeler içerisinde sayısız tiyatro oyununda, filmde tabloda ve Pazar ayinlerinde anlatılan bir tanesi var ki, İsa'nın kim olduğu ve İsa'nın ne anlama geldiği konusunda bizlere her sözden ve her davranıştan daha çok bilgi verir. İsa'nın hizmeti ile ilgili olarak kanonik müjdelerin dör­dünde de (Matta, Markos, Luka ve Yuhanna) yer alan az sayıda olaydan biridir, dolayısıyla tarihselliği konusunda biraz daha fazla ağırlığa sahiptir. Ancak, müjdecilerin dördü de bu anıtsal anı sıra­dan, neredeyse yüzeysel bir şekilde ele alır, sanki anlamını çok iyi anlayamamışlar gibi ya da, daha büyük olasılıkla, radikal etkileri şahit olan herkes tarafından anında fark edilecek olan bir olayı ka­sıtlı olarak önemsiz göstermek istemişlerdir. İsa'nın kısa hayatında bu an öylesine açıklayıcıdır ki, tek başına bu olay onun misyonunu, teolojisini, politikasını, Yahudi otoriteler ile ilişkisini, genel olarak Yahudilikle ilişkisini ve Roma iş

Baldırı çıplak atalarımız mağara duvarlarına niçin resim çiziyorlardı ?

Resim
Fenomenoloji ve tarih birbirini tamamlar. Tarihin herhangi bir dönemini anlamak istiyorsanız ki bu antik çağ ve daha öncesi için ise mutlaka olay, anlam, durum örgülerine fenomenolojik yaklaşmak zorundasınız. İnsan fenomen üreten, fenomenler ile hayatı anlamaya, anlamlandırmaya çalışan, arketipsel düşünmeyi bir yaşam biçimine dönüştüren varlıktır. Antik çağın ve öncesinin insanının inanç ve düşünce dünyasından fenomenleri çekip çıkarın, geriye insan namına da hiç bir ey kalmaz. Fenomenolojinin mayası da bu bağlamda Din'dir. Dinden daha eski bir şey ise yoktur. Din, insan ile yaşıt bir olgudur. Toplumların kültürlerini, geleneklerini, ahlaki yasalarını, hukuk normlarını etkileyen, yeri geldiğinde sentezleyen, ağırlıklı olarak yönlendiren başat olgu; Din'dir. Bu bağlamda; Baldırı çıplak pirimitif atalarımız neden mağara duvarlarına avladıkları hayvanların figürlerini çiziyor ve av aktivitelerini resmediyordu ? sorusunu kendimize soralım ve bu soruya yukarıdaki perspektift

İlksel inancın başlangıcında Tek'lik ya da Çok'luk

Resim
Geleneksel algımızda insanın dini tecrübesinin ilksel başlangıcı genellikle tek-tanrı inancının zamanla tahrif edildiği yönündedir. Bu kurgudaki mantık, ilksel bilgi/yasa/vahiy'in Tanrının insana iletmesiyle her şeyin start aldığı, ilksel olanın mükemmel ve tanrısal saflıkta olduğu yönündedir. Bu ilksel başlangıç sonrası insan daima bir yoldan çıkma eğilimi ile yola tekrar davet edilme teklifinin yinelenmesi yoluyla dini tecrübesini sürdürür. İslami geleneğimizde de bu durum benzer bir tez ile savunulur. Allah ilk insanlara ilksel doğruları ve ahlaki ilkeleri bildirmiş sonra insanlığı dini tecrübeyle baş başa bırakmıştır. Bu kurgusal tezin temel dayanağı daha çok anakronik yorum merkezli bir sentezdir ki Kur'an ve Tevrat kaynaklı Adem'in yaradılış kıssası bu yorumun merkezine oturtulur. Bu kıssaya yaklaşım sorunu beraberinde ilksel dini tecrübeye yorulan bu teze de dayanak teşkil eder. Oysa, Adem, Kur'anda tekil bir şahıs olarak varlık sahnesine çıkmamış ontolo