Kayıtlar

Aralık, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kur'anla aşermek !

Resim
Kur'an ile ilişkimiz hamile bir kadının aş ermesi gibi. Hoppalaaaa ! demeyin hemen bak anlatıcam... Kur'anın indiği toplumun kültürel içinde bulunmuşluğu, vahyin konuşma çerçevesini oluşturur. Yani hitabın bir muhatabı vardı, muhatabın da bir gündemi. Yani hitap etmek için muhatabın içinde olduğu sosyolojik bir durum. Yoksa Allah durduk yere insanlara hadi bakalım sizinle iletişim kurmak istiyorum" diyerek onlarla konuşmaz. Gerekçesiz iş yapmaz O. Gerekçe bizim içinde bulunduğumuz toplumda adam olamayışımızdı. Tüm tarihsel süreçte olduğu gibi Mekkede de ileri gelenler rahat durmuyor mazlumu ezerek zalimce bu dünya hayatını onlara cehennem kendilerine cennet yapmanın yoluna bakıyorlardı. Kısacası onlar bir hal ve davranış içersinde bu sosyolojik durumda iken Allah onlara kendi gündemini hatırlattı. Bu bağlamda Mekke ve Medinin kendi gündemi ile Allah'ın gündemi çatıştığı için elimizde şu anda iki kapak arasında duran bir kitap okuyoruz. Yanisi; eğeri; o gün o toplumlar

Yeter ki yeter...

Resim
İnsanlık tarihinde vahyin tarihsel süreci şöyle işliyor; Bir yerde büyük bir kavga var. Allah kavga edenlerin arasını ayırmak, mazlum olanı kolundan tutup kaldırmak, zalim olanınsa haddini bildirmek için vahiy gönderiyor. Önce Peygamber ya kutsanıyor ya da kulsal-dışı kabul ettirilip itibarı sıfırlanıyor veya Allah ile denk tutulup ister fiili ister manen öldürülüyor. Kitap iki kapak arasına sıkıştırılıyor, vermek istediği bilinç dışında ne varsa üzerinde kavga ettiriliyor. Bu kavga ümmetin vahdetini katlediyor ve inananlar mezhep bataklığına sürükleniyor. Önemli olan bölünmek için sanal FARK(fırkalaşma) yaratmak; Akıl-Nakil, Zahir-Batın, Müteşabih-Muhkem gibi gibi, günceli de; Tarihsel-Evrensel. Kitabı (Kur'anda kastedilen KİTAP Vahiy'dir iki kapak arasındaki bizim isimlendirdiğimiz kitap değil...) mushaflaştırdık, ezberledik, duvara astık, gramerini, etimolojisini, zahir anlamdı batın anlamdı gir altına çık üstüne, böl çarp çıkar, peygamberi ya kutsal ya da kutsal dışı

Koşun Kavga Var !

Resim
Hikayemiz biraz eski, dört bin yıllık. İki bini İsa'dan önce, iki bini İsa'dan sonra... Atamız İbrahim Ur şehrinden çıkıp babası Azer ve Nimrod'a posta koyup çiti çubuğu satıp yerini yurdunu Allah için terk ettiğinde başladı her şey hatırlarsın. Oraya gitti olmadı, buraya gitti olmadı, Mezopotamya'nın altını üstüne getirdi hiç bir yerde barınamadı. Çünkü İbrahim o zamana kadar hayatın dışına itilen Tanrıyı yeryüzüne yani hayatın tam ortasına indirmek istiyordu. Dindarlar onu zındık, iktidarlar da düzen bozucu ilan edip ona çamur atmakta yarıştılar ancak O tüm Orta Doğuya tek başına yetti... İsa'ya gelinceye kadar İsrailoğulları İbrahim mirasına sahip çıktılar mı? yook, çıkamadılar. Peygamberlerini ya kutsal ya da kutsal dışı kılarak öldürdüler. Her iki durumda da vahyin sesi kısıldı geriye aralarında sürdürdükleri gereksiz teolojik geyikler kaldı. Kur'an bu geyiklere sırtta taşınan ağır yük olarak bakar ve onu "eşek yükü" mesabesinde taşınması ağır

Tarih olma Tarih Yaz...

Resim
- Şu taşı kaldırabilir misin ? - Hangisi, şu mu ? - Evet, evet o. - Abi ne var bunda tabi ki, hopp işte bu kadar. - Ya şu taşı ? - Biraz zorlanıcam ama hallederiz. - Valla helal olsun kardeşim, ya bir davayı omuzlayabilir misin ? - Allah hiç kimseye kaldıramayacağı bir taşı yük etmez abi o kadar da değil. - Hım, sanırım Bakara Suresi 286. ayete atıf yaptın. -Evet abi aynen o. - Güzel, bak bu hafta biz arkadaşlarla tam da bu Bakara 286. ayeti konuştuk. Erdem kardeş bu hafta konuya "Mümin şahsiyetin gayret ve çabasının Allah nazarında değeri"nden bahsederek başladı ve tam da bu ayet üzerinden fikir alış verişi yaptık. Ayeti "ben bunu yapamam, cürmüm yetmez" bağlamından aldı " senin bunu yapmaya cürmün yeter" bağlamına getirdi. Allah razı olsun bende bu ayete bu bağlamda bakıyordum.  Ayetin kelimelerini bi inceleyelim; لَا يُكَلِّفُ اللّٰهُ نَفْسًا اِلَّا وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَا اِنْ نَسٖي

Kendimize gelemedik ki sana gelelim Ey Allah'ım !

Resim
Allah'ın varlığı "İnsanın kendisini tasdik etmesi zorunluluğu"na dayanmaz. Yani bütün dünya onun Biricik olduğunu haykırsa da bütün dünya müşrik, kafir olsa da Allah, Allahtır. Kur'anı Kerim de bazı ayetlerde şu ibareleri görürsünüz, kendilerine peygamber gönderilen toplumlara elçiler seslendiğinde "Allah'ın size verdiği nimetleri anın, nankörlük etmeyin" ve Yalnızca Allah'a kulluk edin" Sorun ne abim ? Sorun ne ablam ? Allah kainata söz geçirdi de insana, insanlığa mı söz geçiremiyor, illa da bana kulluk edin derdin de mi ! Hayır... Peygamber gönderilen tüm toplumlar dikkat ederseniz "elebaşlarına, resilerine, çetelerine" gönderiliyor Allah'ın elçileri. Sorun tamamen Sosylojik ve Ahlaki. Yeryüzü kaynaklarını öylesine kendilerine yığıyorlar, biriktiriyorlar ve çalıyorlar ki herkese yetecekten her şey, Herkesin karnını douyracakken ekmek ve su, kimseye yetmez oluyor. Üstelik bu işi yapanlar bir süre sonra bu yaptıkları şeyler yüzünd