Kayıtlar

Ekim, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sünnilik bir Din midir ?

Resim
15 Temmuz kalkışması, Din'in Sünnilik yorumu içinden çıkan büyük bir belaydı. Umutlarımızı gelmeyecek olan bir Mehdi'ye bağladığımız sürece bir asır sonra yeni yeni 15 Temmuzlar da olacak. Gerçek kurtuluşu, Kur'an rehberliği, özgür irade, akıl ve vicdan yerine tüm insanlık tarihi boyunca ezilen kitlelerin umudu yapılarak bir kandırma aracı, toplumsal güdülemeyi sürdürme aracı olan Mehdi'ye bağlama sendromu ! Söze girişte söylemek gerekirse bu duruma yol açan Sünnilik, Hicri ikinci yüzyılın ortalarından sonra Din'in akıl yönü ile değil nakil yönü ile temsiline dayanan bir ekoldür. Dinin kendisi değildir ! Zamanla gelişerek DİN'leşmiştir. Vahyin dokunulmazlığı kendisini korurken nakilde bu dokunulmazlık aşılmış, Allah yerine Peygamber, DİN adına alabildiğine konuşturulmuştur. Oysa Allah'ın kitabında hiç birimiz ne Sünni olalım, ne Şii olalım ya da mezheplere ve tarikatlara bölünelim diye istenmemiştir. Aksine tüm detayları bir kenara bırakarak Vahdeti sağl

Kafa bi milyon arzular şelale

Resim
Kur'an ayetlerinin indiği dönem ve şartların yanında kültürel özgünlüğü ile ilgili söylem ve hitap biçimini göz ardı edilince; "ayetlerin o döneme bir hitabı bir de bu döneme bir hitabı var" ya da "o dönemde Allah onlara Kur'an ayetleri ile başka şeyler söyledi bize ise kainatın sonuna kadar yetecek depolanmış bilgi gönderdi" mantığı üretti.Kurgusal ve sonradan üretilmiş bir mantık bu. Peki ama Kur'anın böyle bir iki yüzü acaba olabilir mi ? böyle bir durum var ise niçin Allah bize de bu günü tanımlamaya, yarına dönük keşiflere, bilimsel ilerleme, akıl ve zeka olgunluğumuzu yükseltmeye yardımcı olmuyor ? Niçin biz daha elektriğin olmadığı, buharlı gemilerin olmadığı, uçakların uçmadığı bir döneme ait sosyolojik ayetleri bilimsel ilerleyişimize alet etmek zorunda kalıyoruz ? Kafa bi milyon ! Ümmet olarak milyoneriz abi biz, yeminlen.  Bak şimdi Zümer 23. ayete bakalım. Allâhu nezzele ahsenel hadîsi kitâbem muteşâbihem mesânî, tagşeırru minhu culûdullez

Rubikübik Kur'an

Resim
- Bana bir emrin var mı baba ? "var ama sana verip zayi etmek istemem" diyordu ya hani bir filimde, bizim de yeni bir peygamber beklentimiz, bin dört yüz yıldır gelmeyişi ile cevap buluyor aslında. Anlamak istemiyoruz o başka. - Rabbimiz, Bize niçin yeni bir peygamber göndermiyorsun ? "gönderirdim ama bir peygamber daha gönderip zayi etmek istemem" İnsanoğlu tarihsel süreçte kendisine emanet edilen vahye ne kadar sahip çıktı ki yeni ve son model bir emre sıkı sıkıya sarılsın ve onu hayatın tam merkezine koysun ! Bizim tarihsel süreçte akıbetimiz daha çok vahyi tahrif ve rayından çıkarmak olmadı mı ! Fatiha da özetle "sapmışların ve gazaba uğramışların" akıbeti kendi yapıp ettikleri ve YOL dan çıktıkları için elde edilmiş bir sonuç sapmışlığı değil mi ki ! Biraz Kitaptan konuşalım, Kur'andan. Elimizde tastamam duruyor. Harfinin değişmediğinde şüphe yok. Sorunumuz onun araçsal yönünden ziyade amaçsal yönü üzerinde kafa yormak. Yani Mekke ve Medine'ni

Kur'an ışığında ebelik !

Resim
   İslam'ın sosyal sorunlara ve olaylara karşı kendine has bir duruşu, kendine has bir yaklaşım tarzı vardır. Bu süreçler standartlara bağlı şu demek değildir elbette; "her şart ve kayıtta, her coğrafya ve durumda motamot aynı şeyleri yapmak." Açıkça söylemek gerekirse Kur'anın hiç bir metodolojisi yoktur. Tüm zaman ve şartlarda İnsan davranışlarına göre değişen değişmez kalıpları vardır. Bu kalıplara İslami Hareket adını verir isek, İslam'i Hareket, her yerde ve zamanda İslami hareket etmek demektir. Bu ezberlenen eylemler, ezbere bilinen süreçler değil, zamanla kazanılan bilinçli bir duruştur. Bu nedenle dir ki Allah hiç bir elçisine yirmi üç nisanda şiir okutacak bir öğrenci muamelesi yapmamış, hiç bir şey ezberletmemiş aksine onlara davranış biçimleri konusunda bilinç kazandırmıştır. Çünkü yazılan, kayıt altına alınan ve sonraki kuşaklara aktarılan her şey mota mot taklide uğrar ve dejenere olur.     Bu durum beraberinde ihtilafı doğurur ve sonrasında gel

N'olacak bu Fillerin hali !

Resim
İslam'i algımızın bütün umudunu mucizelere bağlayışının belki de en önemli örneği Fil Suresi olsa gerek. Ayette hiç bir kuş adı belirtilmemesine rağmen rivayet kültürü etkisiyle kelimeler eğilir bükülür ve garip bir kuş türü ortaya çıkartılır. Kuş türü arasında olmayan bir tür uydurulup ona mucizevi işler yaptırılır. Niye ki Ebabil diye bir kuş yok mu ? Yok abi. Böyle bir kuş adı da yok zaten. "Ebabil" kelimesi tüm lügatlarda "ibbil", "übbül", "ebbal" kelimelerinin çoğuludur. Ebabil, kuş anlamına gelmez, "sürü - sürü" anlamında birçok anlamına gelir. Kuş anlamına gelmediği ayette ki diğer bir kelime ile de zaten anlaşılır ki o da "Siccil" kelimesidir. "Siccil" kelimesi pehlevice bir kelimedir yani "seng-i gil" dir. "Pişmiş taş" anlamına gelir. Şimdi olay da, kelimelere de yerli yerine oturuyor. Böylece Rabbimizin ağzında ateş toplarıyla kuşlar değil "Pişmiş taşlardan bir çoğunu onların üz

Dindar İnatlaşma

Resim
Din'in kültürel alana hapsolması ve millileşmesi sorunu tüm toplumlarda görülen acı bir son süreçtir. Din, insan eliyle ya folklorik kalıplarda fırka ve mezheplere ayrılarak hayattan koparılıyor ya da milli bir kimlik giydirilerek tekele alınıp hayattan uzaklaştırılıyor. Kur'an bu nedenle en çok İsrailoğulları tarihinden kesitler sunar. Çeşit çeşit ihanet, çeşit çeşit dini kullanma ve hayatın dışına itme süreçleri. İsrailoğulları Allah'ın kendilerine vahiy lutfunu; ya elçilerini kutsallaştırıp ya öldürerek, vahyi de külliyatlar yoluyla zenginleştirip taşınamayacak hale getirip hayatın dışına ittiler. Tüm yeryüzündeki mazlumun umudu olmayı ise kendi kişisel çıkarları uğrana milli emperyal amaçlarına hizmete dönüştürüp "Tanrı tüm yeryüzünü bize bahşetti" şeklinde millileştirdiler. Arz-ı Mevud dinin milliştirilmesi sendromudur. Oysa Allah daima Zalime haddini bildiren mazluma ise arka çıkanlara yeryüzünü vaadeder. "Biz ise, istiyorduk ki yeryüzünde ezilm

Mehdi Gelmiş !

Resim
Zerdüştilik’te Saoşyant, Budizm’de Metteyya, Hinduizm’de Kalki, Eski Amerika Dinleri’nde Quetzalcoatl, Şintoizm’de Mirozo, Konfüçyanizm’de Milafo, Sabiilik’te Praşai Siva adıyla bir kurtarıcının geleceği umut edilmekteydi. Yahudiler Harun soyundan gelecek birini beklediler. Hıristiyanlar İsa'nın kozmik kıyametten önce tekrar geleceğini. Onlar beklediler ve gelmedi. Beklemeye devam da ediyorlar. İslami geleneğimize bu kurtarıcının adı Mehdi olarak bize geçmiştir. Biz de bekliyoruz, ahir zamanda Allah tarafından gönderileceğine ve Müslüman bir dünya imparatorluğu kuracağına inanılan bir şahıs, bir hükümdar. Son tahlilde Hıristiyan dogmasını bire bir kopyalamışız, bekliyoruz... Mesih/Mehdi beklentisi tarihsel süreçte tüm toplumların umut besledikleri KAHRAMAN FENOMENİ beklentisidir. İçimizden birisi Tanrısal özel ilişkileri ile imtiyazlara sahip olarak gelecek ve bizi kurtaracak ! İlk başlanca, o ilk temiz, saf ve duru hayata geri döndürecek, adaleti sağlayacak ve bizi kurtara