Kayıtlar

Ekim, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Az öte git de biz de arınalım.

Resim
Toplumlarda kültürel geçmişten taşınan bir arınma ritüeli var, su ile arınma ya da suyun arındırma gücüne olan inanç. Bu konuya geçmeden önce deredeysek dışarı çıkalım üşütmeyelim ya da ibrikle abdest alacaksak suyu önce bir kenara bırakalım da "İnsan niçin arınma ihtiyacı hisseder?" bu sorunun cevabını bulalım. Her toplum kendisini Tanrıya yakın hissetmek ve onunla sıkı bağlar kurmak için kendi kültürel dinamikleri çerçevesinde bir arınma ritüeli kurgulamış ve geliştirmiştir. Her toplumda farklılık gösteren bu çeşitlilik, insanın arınma duygusunu tatmin etmek için kullanılır. Psikolojik rahatlama da bu işin diğer fayda esası güdülen bir amacı olabilir. enerji dengelemesi, Pozitif enerji, Negatif enerjinin atılması gibi tumturaklı kavramlarla da olaya bakabilenler mevcut. Taoizm de ve Budizm de bu enerji lafı çok geçer. Neyse, İnsanoğlu yaratıcının kendisine emrettiği şeyleri harfiyyen yerine getirmediğinde ya da "Tanrılar size çok kızdı" diyen bir sahtekar ruhbanın

Kurtar Kendini

Resim
Ben Firavun olsam ve biri gelip benim karşıma ipi yılanmış gibi hareket ettirse ve; "YAPTIĞIN ZULÜM YETER ARTIK SANA KÖLE OLMAYACAĞIZ" dese ona tekme tokat dalarım ! İpi yılan gibi oynattığı için değil ya da elini koynuna sokup çıkardığında eli bembeyaz parladı diye değil. Elimdeki işçi kölelerden sermayemi almaya çalıştığı için, Tezgahımı dağıttığı için ! "Musa'nın yılan oynatması" karşı düşüncenin bir ürünüdür. Fitne sokmak, yılan oynatmak deyimlerinde olduğu gibi. Her toplumda yılan, Sinsiliğin, gizli iş çevirmenin bir sembolüdür. Edebi dilde yılan oynatmak bu anlama gelirken gerçek hayatta onu bir Hint fakiri olarak aramamak gerekir.Kısacası Kur'an, bir durum ve olayı anlatırken mevcut toplumun kendi kültürel dinamiklerini kullanır. Çarpıcı, olağanüstü, hayret uyandırıcı, cezbedici ve üst perdeden konuşarak. Sözlü kültürde karşı tarafı ikna etmenin bir yolu da budur. Peki ama niye Allah kendi istediği gibi retorik dil kullanmıyor da Toplumun kültüre

Peygambere sarılmak

Resim
"İbrahim tek başına bir ümmetti" deriz ya hep o öyle değil, Bütün dünya ona karşı birleşmişti o kadar. Derdi neydi de İbrahim'in ? Küresel Mezopotamya'nın Efendileri ile sürekli kavga ediyordu. Rahat mı batmıştı. Al Sare'yi gir keçi kılından çadırına, ohh miss. Üç beş kuruş emekli maaşına razı ol. Gönder İsmail'i Babil okullarına, Gönder İshak'ı Mısır'a olsun mühendis. Ne işin var babanla kavga edip de sonra Nemrut'un kapısına dayanıyorsun, deli misin be adam ! hadi onu anladık da Ya Mısır Kralına kafa tutmak ! Sen kim O kim, kalkmış Mısır Kralına kafa tutuyorsun. O yurt senin bu yurt benim gez babam gez. kovulmadık köy, kasaba şehir kalmadı. Ur, Uruk, Harran, Filistin, Mısır ve Mekke. Dört büyük ugralıkta barındırtmayan neydi seni ? Anladım ! Artık biliyorum... Bir derdin vardı, tıpkı Yakub, Yusuf ve Musa gibi. İsa'nın ve de Muhammed'in de yüreğine sığmayan bir dert. Çağlardan kopup gelen, kan, gözyaşı acı ile yoğrulmuş bir dert. Evet hakl

Kafir, Münafık, Müşrik, Fasık. Taze ve fırından yeni çıktı ne alırdınız efendim ?

Resim
Kafir, Fasık, Münafık, Müşrik ve dahası diğer Kur'an kavramları olarak donuklaşan sıfatlar bir fiil ve eylemdirler. Kur'an hitabında Fail ve Fiil ayrımı yapar. Bu ayrımın yapılması ayetin maksadını ve muradını ayrıca hitabın sebebi ya da sonucuna dair ipuçları barındırır. İslami geleneğimiz maalesef bu fiillerin her birini yalnızca her biri bir kişiye gelecek şekilde dağıtarak donuklaştırmıştır. Bu nedenle kim kafir kim münafık ya da kim fasık ya da müşrik tespitinde kafalar hep karışık kalmıştır... Kafirlik; gerçeği yalanla örtmek gizlemek, Vahye karşı duyarsızlığı yetmiyormuş gibi ona savaş açma eylemi. Bu eylemi yapan kişiye Kafir denir. Örneğin Firavun bu eylemi yaptığı için adı Firavun olmamıştır ya da Nemrut. Firavun, Nemrut kendi yerel iktidarlarında bir yönetici ADIdır. Kral, Padişah gibi. Ancak daha sonra bunlara bir fiilimsi anlam kazandırılmıştır. Ebu Cehil, Ebu Leheb ise bir sıfattır. Fasıklık; öz benliğini yitirmiş kişilik bozukluğu olan, Vahye karşı duyarsızlı

Teolojik Eşekliğin Grameri

Resim
Şimdi biz bizeyiz biraz samimi konuşçam. Eşeklikten, eşşoğlu eşşeklikten hatta eşşoğlusunun eşşoğlusuna kaadaaaar gidicem o kadar toleransımız vardır herhalde. Malumunuz Kur'an ı Kerim de Kıssa adı verilen formatta çerçevesi çizilen ve içinde tarihsel olan ya da olmayan bazı olaylar ve durumlar anlatılır. Çok detaya girmeden bir tanesine dalalım ve hem bu formatın genel işlevini hemde özel işlevinin detaylarını konuşalım. Şimdi eşek deyince aklıma İsrailoğullarının kepazelikleri geldi bak. Mabedde besledikleri keçileri kutsayıp "Günah Keçisi" yapmaları mı dersin, Mabed'in içini de dışını da ticarethaneye çevirdikleri mi dersin, Tevratla yetinmeyip sağına soluna iliştirilen külliyatları risaleleri ile taşıyamadıkları bu ağır yük nedeniyle eşeklikleri mi dersin, Allah ile defalarca yaptıkları misakı bozmaları mı dersin ne yandan tutsan elinde kalan bir ümmet. Mezheplere, fırkalara ayrılmış kendi aralarında vahdeti defalarca katlemişti. Sürekli sürgünler, savaşlar, ölü

Ağzı bükülesiceler.

Resim
Kur'anı Kerim'in bir bütün olarak kendi içindeki tutarlılığı ve tüm çağlara rehberlik etmesi gereken mesajı, dinlerini oyun ve eğlenceye çevirenler tarafından adeta mahvedilmiştir. Daha açık bir ifadeyle "iki paralık" edilmiştir. İsrailoğulları da tıpkı bizim günümüzde yaptığımız gibi ayetleri parça parça alıyor, işlerine geldiği gibi kullanıyorlardı. Kur'an Bakara Suresi boyunca onları bu yaptıkları "kurumsal şarlatanlık" nedeniyle yerden yere vurur. Onların yaptığı gibi A dan bahseden bir ayeti B den bahseden bir başka ayetle, A dan bahseden ayetin bağlamını B den bahseden bir ayetin bağlamıyla tefsir etmek Kur'ana yapılacak en büyük haksızlıklardan biridir. Bu yöntemle donanımlanmış kötü niyetlilik; "Allah aklını kullanmayanların üstüne pislik yağdırır" ayetini alarak aklı kullanmayı gidip bir mürşidi kamil edinmeye bağlar. Gerekli ruhsat başka bir ayetten alınır ki ilgisi olup olmaması önemli değildir. Ayetler alt alta konularak okund

Tarih ve Kıssa

Resim
Olay, zaman ve yer ile kişi bilgisinin verilerek daha sonra kayıt altına alınması "geçmişi" tarihin konusu yapar. Tarih geçmiş değil sonradan yazılmış ya da kayıt altına alınmış bir şey demektir. Devletler en güçlü erk ve kontrol mekanizması olduğundan Tarih ve tarihin ürettiği veriler, en güçlü sığınak olarak kendilerini bir devlet erki altında güvende hissederler. Bu nedenle tarih bir bilim değil bir ideolojidir. Somut veriler ile desteklenmesi bile tarihi bir ideolojinin güdümüne girmekten kurtaramaz ve kurtaramamıştır. Konumuz tarih değil ama bu kısa girişi yapmak gerekiyor zira Kur'an aktarım biçimi olan Kıssalar ile Tarih birbirine karıştırıldığından bir çok konuda yanlış sonuç üretilmiştir. işte bu nedenle Kur'an Kıssa içinde; kişi, olay, zaman ya da yer isimlerini elçiler ve bir kaç istisna dışında kullanmaz. Ya kişiyi, ya yeri ya da zaman unsurunu bilinçli olarak Kıssa içinde karartır. Mesajını tarih olgusu ve dar kapsamına sıkıştırmaz. Zira Kıssanın geçmişt

Maksadımız daima üzüm yemek olmalı bağcı dövmek değil.

Maksadımız daima üzüm yemek olmalı bağcı dövmek değil. Ümmet bağcı dövmekten üzüm yemeğe bir türlü fırsat bulamıyor.

Dindarlık ve Ateyizlik

Resim
Rivayet kültürü erozyonuna uğrattığımız, dünyevi çıkarlara, kişisel hırs ve arzulara kurban ettiğimiz ve bu gün yaşadığımız şeye hiç kimse kalkıp da bu; "ed dini el-İslam" dır demesin. Temiz ve güzel bir kartopu yukarıdaki sayılan ve saymakla bitmeyeceklerle birlikte bir yokuştan aşağı yuvarlanarak devasa bir çığ oldu ve bizde altında kaldık. Bu çığ, kabul edelim yada etmeyelim tüm dinlerin başına gelen şeydir. Bu dinin değil insanın doğasında olan bir hastalık. Allah'ın gönderdiği ile yetinmeyip halis dini, dindarlık görünümüyle alınabilir ve satılabilir bir şeye dönüştürme hastalığı. Kur'an buna "Dinlerini az bir pahaya sattılar" der. Bu işin formülüne de "ehli kitaplaşma" der. Vayhi bilinci bir kenara bırakıp, kitap üzerinden çığ meydana getirmek. Kitapla yetinmeyip üretmek, üretmek, üretmek. Sonrası malum, ürettiğini tüketememek ve İsrailoğullarından baki kalan teolojik eşşeklik. Velhasılı, kendi ürettiğini tüketemeyen ya da kendi sesinden raha

Kur'anı Okuma ve Anlama Sorunsalı !

Resim
- Ne okuyorsun abi ? - Kur'an meali - Kimin ? - Bakmadım öyle okuyordum - Hım, sesli oku da dinleyelim abi - Ahzab Suresi ellialtı da kalmıştım okuyayım, "- Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber'e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selâm edin." - Abi durr, durrr. Meali yavaşça bırak abi elinden. - Noldu ya! - Abi çay söyle sohbet edelim - Nazımmm delikanlıya çayyy - Allah razı olsun abi birden gençleştim valla - Gençsin genç, daha yaşın kaç ki sen bana bak asıl - yok abi sen daha genç görünüyosun - Yok yok geçti bizden -  Ne var abi gençsin işte yapma Allaşkına - Öyle deme kurt kocayınca... - Abi tamam yaşlısın ben genç, ne dicemi unuttum - Ha anlat yeğenim dinliyorum - Abi hani gençtim ne ara yiğen olduk... Şaka şaka yine başlamayalım. - Şimdi abi şu elimizde tuttuğumuz kitapta Bakara Suresi ikinci ayete göre, Kur'an bir hidayet Rehberidir, yani bizi gerçek kurtuluşa götüren, yolumuzu aydınlatan bir kitap ancak bir sorunum

Ahh İbrahimi değerler Ahh...

Bir zaman İbrahim babasına; "Ey babacığım! yanmaz kefen, rüyada Nuh'u gösteren terlik, Ümmü Sübyan Duası gibi uyduruk şeyler satarak neden halkı kandırıyorsun" dedi. Ayrıca; "Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda sağlamayan Abdülkadiri Geylaniyi niçin bir süper kahramanmış gibi sürekli yardıma çağırıp halkın nazarında Allah'ı unutturuyorsun ! " dedi. Bunun üzerine babası "Sen benim tezgahıma taş mı koyuyorsun ulan, daha dünkü mücedddid" diyerek azarladı ve evden kovdu onu. Bunun üzerine İbrahim gidip Kabe'nin temellerini yeniden yükseltti. İki gözüm İbrahim, ne güzel adamış kendini Allah'a.

Kur'anın gündemi, Allah'ın muradı.

Resim
Kur'anın indiriliş gayesi Muhammed a.s'ı desteklemektir. Kitabın bu konuda bir ana teması vardır ve bu tema sürekli işlenir. Kur'anın neredeyse yarısı kadarını teşkil eden kıssalarda bu desteğin daha öncede yapıldığı, diğer elçilerin desteklendiği ve o toplumların bu duruma olan tepkileri çeşitlendirilerek ama özetle "laftan anlamadıkları" minvalde nihayetlendirilir. Bu çerçevede bakıldığında ister yarısı kadar yekünu tutan kıssalar olsun ister diğer yarısı kadarında olsun Allah'ın mutlaka, bir "gündemi" ayrıca Allah'ın bir "muradı" vardır. Kur'an bu çerçevede Muhammed a.s ile örtüştüğü için onu desteklemiş ve ona rehberlik etmiştir. Biz biliyoruz ki o daha vahiy gelmeden önce haksızlık yapanın kapısına dayanıyor, kız çocukları diri diri toprağa gömülmesin diye hamile kadınların çetelesini tutuyor, yetimi kolluyor, açı doyuruyor, çıplağı giydiriyor ve mazluma arka çıkıyordu. Ona gelmeyecekti de vahiy bana mı gelecekti Allaşkına ! T

Andromeda, Sorular, sorular...

Resim
Yunan mitolojisinde Kral Cepheus ve Kraliçe Cassiopea'nın kızları, Perseus'un eşi, Adromeda. Bizim konumuz mitoloji değil bu kez kozmoloji. Kozmogoni toplumların yaradılış efsaneleri. Aradaki j den kaynaklanmıyor fark. J gördüğün şey kıyısından köşesinden bilimseldir. Eee ne dicektik ha, Andromeda Galaksimiz Samanyolu ile Andromeda arasındaki uzaklık yaklaşık olarak 2,2 milyon ışık yılıdır. Yani şu anda biz o galakside ki herhangi bir yıldızın etrafındaki herhangi bir gezegende her hangi bir ülkenin her hangi bir şehrindeki bakkal Ömer abiyi dürbünle görsek aslında o çoktan hakkın rahmetine kavuşmuş oluyor. Hatta öleli on bin binlerce bilmem kaç binlerce yıl geçmiş oluyor. Bu kafa karıştıran duruma neden olan Uzay'ın uçsuz bucaksızlığı. Aradaki mesafe uzayınca zaman kavramı allak bullak oluyor. Ne kadar uzağa bakıyorsak o kadar geçmişi görmüş oluyoruz. Gördüğümüzü sandığımız Ömer abiye Ömer Abiiiiiii diye selam göndersek, bizim mesajımız gidene kadar da biz yeryüzünde yaş

Kerbela, Mitoloji, Babil Sürgünü, Yahudiler, İranlılar, daha neler neler...

Haydi biraz tarihten, mitolojiden ve Mezhepçilikten konuşalım tamam söz; kısa ve öz.    Kur'an'ı Kerim'de adı geçen Süleyman Peygamber, İsrailoğulları için paha biçilmez bir liderdi. Hani Yusuf'un rüyasında gördüğü "on bir yıldız, güneş ve ay" meselesindeki dağılmış kabileleri bir araya getirip muhteşem bir krallık kurmuştu, JeruSelem; yani "Barış Yurdu"     Onun kurduğu krallık yıkılıp İsrailoğulları daha önce de yaptığı gibi Allah ile yaptıkları misakı bozunca yine darmadağın oldular. Tabi ki bu onların Allah'a yaptıkları ne ilk, ne de son yamuktu. Onların mirasını Hıristiyanlar ve daha sonrasında "Müslümanlık" olarak ehli kitaplaşan bizler devraldık, Neyse konu uzuyo.. Babil Sürgünü malum İsrailoğullarının başına gelmiş en korkunç geçmiş bir hatıraydı ve hala izleri devam etmektedir. "Diaspora" o günden sonra literatüre girdi ve günümüze değin biraz anlam kaymasına uğrasa da "sürgün" lüğü dile getirmek için far