Kayıtlar

Ağustos, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ASA, MUSA ve EJDERHA

Resim
Camı kıranda, kırdıran ve camcı da aynı cephenin adamları. Birisi sorun üretiyor sonra sorunu üreten cephenin diğer adamları kendisini çözüm gösteriyor. Hepsi MÜSTEKBİR yapının adamları. MUKTEDİR arayacaksak işte bu yapının kendisi tam tamına MUKTEDİR dir. Halkı parçalara ayırıyor, hepsini bir birine kırdırıyor. Ortaya çıkan Terörün panzehiri bende deyip emeklerimize çörekleniyor ve tüm yerel kaynaklarımızı sömürüyorlar. Bu yolla Ortadoğuda halklarımızın tüm emeklerini böylesi çalıyor ve büyük imparatorluklarını ve tiranlıklarını bu sistemle ayakta tutuyorlar. Kur'an bu sistemin işleyişinin nasıl olduğu ile ilgili ne diyor bir bakalım; O ülkede Firavun kendini büyüklük duygusuna kaptırmış ve ülke halkını kastlara, sınıflara ayırmıştı. (Öyle ki,) onlardan bir kısmını iyice hor ve güçsüz görmek istiyor (ve bunun için de) erkek çocuklarını öldürüyor, (yalnız) kadınlarını sağ bırakıyordu: çünkü o, gerçekten de, (yeryüzünde) bozgunculuk çıkarmak isteyen kimselerdendi. İşte bu sistem

Araf'ta Kalanlar Suresi

Resim
Tarihine baktığımızda İnsanoğlu, yeryüzüne geleli yaklaşık son yüz bin yıldır birbiriyle konuşmaya çalışarak sözlü iletişim kurmayı başarmıştır. Yaklaşık olarak sözlü iletişimin son beş bin yılında da konuşmaya yazının eşlik ettiği söylenebilir. Avcı toplayıcılıktan yerleşik hayata geçişin beraberinde İnsanoğlu, Mabetler etrafında genişleyen bir şehirleşme modeli benimsemiş, Din ve Dini söylemi hayatın merkezine oturmuştur. Dinin İYİ den yana oluşu tartışılmaz iken, yeryüzü daha çok KÖTÜ nün egemenliğinin hüküm sürdüğü adeta bir cehennemi yaşamıştır ve yaşamaya devamda etmektedir. Hikayemizin bilindik büyük bir bölümü bu çerçevenin içindeki İYİ ve KÖTÜ davranış biçimlerimize göre kategorize edilebilir. Ya da ben böylesi kategorizasyonu form olarak benimsemeyi sorunların teşhisi için anahtar bir araç olarak kullanırım. Kanımca İnsanoğlunu böyle iki büyük eksende kategorize ederken de öne çıkan en önemli özelliği; Katil, Barbar, Bozguncu, Zorba oluşudur. Bu bakımdan Kötülük, yeryüzünün

Boru Kısa

Abi bak sen "Kur'an da bilimsel gelişmeler önceden haber verilmiş" deyince aklıma bir fıkra geldi. Bilimsel tevil yapılınca hep aklıma bu fıkra gelir, anlatayım. Arazi çalışması için saha da bulunan bir fizikçi, bir matematikçi, bir kimyacı, bir jeolog ve bir antropologdan oluşan heyet yağmur bastırınca bir köy evine sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için yanlarından biraz ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden bir metre kadar yukarıda, altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma başlar. fizikçi, "adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş" der. matematikçi, "sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış" der. Kimyacı, "adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış" der. antropolog, &

Ya Devlet başa ya kuzgun leşe

Tefsir Ekollerimiz gelişim süreçlerini ilgili olduğu coğrafyalardaki özel durumlar nedeniyle Devleti, Mutlak devlet karşıtlığında katı kavramalara dönüştürerek donuklaştırdı. Bu ekollerin neredeyse tamamında bir araç olan DEVLET daima TAĞUT olarak kabul edilir. Bu ölümcül hata bizi Kominizm'in UTOPIA sına götürdü ve şimdi bu ekollerin taraftarı olan abilerimiz Mazlum coğrafyalara nasıl bir kurtuluş ümidi taşıyacaklarından aciz, ellerindeki tek GÜÇ olan Devleti sabah akşam yerden yere vurup bildiğin goministlik yapıyorlar farkında değiller. Devlet Tağut olmaz ! Devleti yönetenler Tuğyan (azgınlıkta, bozgunculukta haddi ve sınırı zorlama) ederler, edebilirler ancak dönem ve şartlar değişince Devlet de bir ADALET ve MERHAMET devleti olabilir, olmalıdır da. Araçlar asla amaçsallaşmamalıdır ve amaçsallaştırılmamalıdır. Zira Mazlum halklara nasıl yardım edilecek şu makus talihimiz nasıl tersine döndürülecek diye kafa yormak yerine sabah akşam sanal geyik yapar dururuz. Şimdi bizim Te

Küçük Dünya'nın Büyük Dertleri

Resim
İnsanın dünyası bana kalırsa, kaybettikleri şey kadar büyüktür. Çocuktum, nereden bulmuştum hatırlamıyorum ama ilk kaybettiğim şey küçücük bir misketti. Hani şu camdan olan, içi renkli. Günlerce aramış bulamamıştım. Benim küçük dünyamın en büyük kaybıydı o. Hafızamda geçmişe dair en eski acı anı bu. Elbette her insanın hafızası böylesi bir küçük kaybın büyük dünyasıyla doludur. Hepimiz aynı malzemeden yapılmadık mı ! Mahallemiz fakir ama gururlu evlerden oluşurdu. Hatırladığım kadarıyla hiç kimsenin gündüzleri kapıları kapalı olmazdı. Kadınlar kapı önlerinde gündelik işlerini yapar, çoğu öbek öbek zararsız dedikodulara dalardı. Elimize biraz ekmek birer de domates verdiler mi onların küçük dünyaları da gündelik küçük şeylerle dolardı. Mahallenin bir ucundan diğer ucuna her ne kadar büyük olsa da herkes birbirini tanır, hiç kimse, çocuklarının nerede ne yaptığını merak etmezdi. Deli işi yav. Şimdi öyle mi ! Bizim küçük dünyamızda sabah gün aydınlanır aydınlanmaz başlayan ve akşam ez

Bedir ve Musa

Müslümanlar Bedir'e gelmişlerdi çünkü Mekke de ki bıraktıkları malların üzerine çöken Ebu Süfyan onları satıp paraları cebe indirecekti. Kendilerini Mekke den sürmeleri ve orada yapılan işkencelerde cabası. Her bir Müslüman geçmişin bu yarım kalmış hesabının bu gün görülmesini istiyordu. Lakin ortada bir sorun vardı; Bedir Kuyularını tutan Müslümanların kervana saldıracağı haberini alan Ebu Süfyan kervanı güvenli bir şekilde olay yerinden uzaklaştırmıştı. Ayrıca Mekke den büyük bir ordu Kervana saldıracak olan Müslümanların üzerine doğru geliyordu. Müslümanlar kervan ve ganimeti daha doğrusu önceleri kendilerinden gasp edilen kendi mallarını geri almaya hazırlanırken karşılarına çok büyük bir ordu çıkmıştı. Müslümanların planı tutmamıştı ancak Allah'ın planı başkaydı. Muhammed a.s sıkıntılı bir şekilde bir konuşma yapmış meselenin Mekke Muhacilerini ilgilendirdiğini Medineli Ensar'ın isterlerse bu savaşa katılmamalarının gayet makul ve anlayışla karşılanacağını çağrıştıran

o eliğiii indir goçum !

Resim

CİCİ DİN !

Dünya'nın Efendileri! iki yüzlü bir oyun oynuyorlar. Bir yanda kendi ehli kitaplaşmamız yüzünden ortaya çıkan ve Ortadoğu da herkesin kullanımına müsait bir RADİKAL İSLAM ürettiler. Üretilen bu sahte din; Hurafelere dayanıyor. Rivayet Kültürüne dayanır. Tekfir Geleneğine dayanıyor. Bu Din öcü yapılıyor. Kötü ve imajı zedelenmiş bir DİN ile yola çıkan Dünya'nın Efendileri kendi ülkelerindeki CİCİ DİNİ bırakıp her nedense hep bizim dinimizi ISLAH etmek için gelip ocağımızı yıkıyor, evlerimizi bombalıyor, çocuklarımızı katlediyor ve bozgunculuk çıkarıyorlar. Bizi sürekli birbirimize düşürüyorlar. Başımıza gelen bu kötü şeyin nedeninin aslında bizim anladığımız YANLIŞ İSLAM algısından kaynaklandığını ve asıl İslam'ın ise CİCİ bir din olduğunu anlatıyorlar. Küresel Emperyalizm daima aynı şeyi yapıyor. Her şeyin İYİ si de KÖTÜ sü de onların tanımları ve kalıplarından geçiyor. Her şeyin İYİSİNİ de KÖTÜSÜNÜ de onlar üretiyorlar. Böylece kontrol daima onlarda kalıyor ve bu n

Biziz Biz Mazlum Halk

Pazar günü tüm dünya şahit olacak. Dalga dalga büyüyen bir EJDERHA. Aynı zamanda ülkenin tüm meydanlarında. Ki yeryüzünde bir çok çift göz hiç kırpmadan izleyecek bizi. İnsan seli olacak Pazar günü. Bu ejderha tüm mazlumların umudu olması nedeniyle dünya gündeminin tam tamına ortasına oturacak. İkiyüzlükler, yalanlar, yılanlar, çıyanlar, hainler birer birer yutulacak. Mazlum halkın umutları dev gibi oldu ve Ejderhalaştı. Erdoğan'ın bembeyaz eli ile artık tüm yeryüzünde bir gümbürtü koparma vakti geldi. Bismillah Allah'u Ekber ! Bismillah Allah'u Ekber ! Daha düne kadar İslam'ın kıyısından köşesinden çaldığı değerlerle işte bu mazlum halkların kurtuluş umudu olsun diye yutturulan ne kadar ideoloji varsa artık çöpe atılacak. Yutacağız hepsini. Sosyalizmini, Liberalizmini, Kapitalizmini. Çıplak eller ve çıplak bedenlerle korkuyu yendik. Şimdi her şey yerle bir. Şaşkınlar ve "bizim bu putlarımızı kim kırdı?" diye çıldırıyorlar. Biz kırdık. Biziz Biz, Halk, Daha dü

İlkel Tanrı!

İlkel insandan günümüze kadar hiç değişmeyen bir süreci yaşıyoruz. Küresel güçler önce kaos oluşturtuyor ve tüm dünya da ekonomik darboğazlar yaratarak toplumların fay hatlarını geriyorlar. Daha sonra tetikçileri devreye giriyor ve silahlı eylemlerle gerilen fay hatlarında depremler meydana getiriyorlar. Ortaya çıkan bu durum bir ülkeden diğerine sıçratıldığında ise artık büyük bir savaşın eşine gelinmiş olunuyordu. Pazar hazır artık ürünlerini piyasaya sürebilirler. Her türlü öldürme üzerine modernize edilmiş silahlar ! Yeryüzü kaynakları tüm dünya insanlarına yetecekken peki ama olan biten bu anlamsızca kavganın, insan onur ve haysiyetini iki paralık eden şeyi niye yapıyorlar? Daha fazla kazanmak, daha fazla yığmak, hiç ölmeyecekmiş gibi ömürlerinin sonuna kadar yeryüzünde cenneti yaşamak için. Kibir gözlerini körleştiriyor, insanlar kendilerine hizmet eden varlıklara hizmetkarlara dönüşüyor bunların gözünde. Bir bakıma kendilerini yeryüzünün tanrısı sıfatında görüyorlar. Bu sistemi

Mayonezli Anlatanlar ve Dinleyenler

Bir ara aramızda bir hurafe yayılmış hepimiz sürekli mayonez tüketmeye başlamıştık. Çünkü mayonez "beyin hücrelerini çok çabuk yeniliyormuş ve çok kitap okutuyormuşşş". Sabah akşam her şeyi mayonezli yemeğe çarşı pazarda birbirimizle rastlaştığımızda mayonezli sohbetler etmeye, koltuk altında kitapla görünce de bir mayonez espirisinden girip diğerinden çıkıyorduk. Anamız babamız mayonez olmuş artık kendi mayonezimizi kendimiz de yapmaya başlamıştık. Makarnayı mayonezli yiyor, patates püresini mayonezli yiyor, mutlaka ekmek üzerine mayonez sürüyüp yiyorduk. Tostlar mayonezsiz olunca çayın da tadına varamıyorduk. Mayonez, mayonez, mayonez derken artık birbirimizden kaçmaya başladık. Gerçekten faydalı mıdır değilmidir bilmem ama ben bir faydasını gördüm, bunun bahanesine çok kitap okudum. Ne dicektim bak unuttum konuya girmedim. Kur'an dicektim evet Kur'an. Efendim şimdi bizim Kur'an la ilişkimiz biraz mayonezle olan bizim bir dönemki zoraki ilişkimize benziyor

Ekmek, Özgürlük ve Tanklar

Toplumların kaderini, Allah'ın mesajına nasıl icabet ettikleri belirler. Allah bir toplumun durduk yere kaderini asla değiştirmez. Başımıza gelen her şey kendi yapıp ettiklerimiz yüzündendir. Yaşadığımız şu son süreç hiç de beklediğim gibi gelişmedi !. Açık söylemek gerekirse 15 Temmuz gecesi halk sokağa çıkmaz, üç beş müslüman sokağa çıkarız vurulur gideriz diye düşünüyordum. Allah var helalleşirken aklımdan bunlar geçiyordu. Peki ama ne oldu da bu halk onca hurafe ve tarikat, cemaat, mezhep bataklığına batmış ve ehli kitaplaşmışken sokaklara döküldü. İstesek de istemesek de biz bu eğitimi versek de vermesek de aynı başarı bir daha elde edilemezdi. Bir yıl tatbikat yapsak, tek tek herkesi eğitsek, herkesin görev yeri aynen 15 Temmuz gecesi olduğu yer gibi olsa yine bu kadar başarılı olamazdık. Öyle bir plan işledi ki kusursuzdu ve herkes olması gerektiği yerdeydi. Bence bu Allah'ın bir planıydı ve Allah bize rüştümüzü ispat etme fırsatı verdi. Üzerinde durulması gereken diğer