Kayıtlar

Şubat, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Musa'nın kardeşi Malcolm X

Malumunuz Musa A.S ın hayatını anlatan kıssalarda O'nun, birisini öldürdüğü bilgisi açık ve net olarak bizlere verilir. Peki ama bu bilgi Musa'nın GeBeTe sini bizlere sunmak için mi verilmektedir ? Elbette Hayır ! Dönemin Mısır'ı milliyetçilik krizi ile boğuşuyor, Musa da kendi toplumu için bir çıkış yolu ve bu krizden çıkış için İslami bir yol arıyordu. Musa'nın bir adamı nasıl olup da öldürdükten sonra peygamber olabildiğini merak ediyorsanız Malcolm X in hayatına bakacaksınız. Zira o da Tanrıyı önce Zenci biliyordu...

Yasama, Yürütme ve Yargı.

Ülkemiz, üç sac ayağından oluşan bir YÖNETİLEMEZLİK YAPISI üzerine kurulmuştur. Yasama, Yürütme ve Yargı. Biz bu zokayı bize En gilizler giderken Guvvetler gayrılığı diye yutturmuşlar. Bu düzenin başka örnekleri de zaten ancak sömürülen ülkelerde görülür. Bu ülkede seçimle iş başına gelen kim olursa olsun Milli İradenin % de 100 ün tamamının oyunu da alsa ancak %33 lük bir yetkiye sahip oluyor. Sende % 66 nın elinde bulunan ve sürekli Firavunun sihirbazları tarafından çıkarılan kaosun tüm faturasını Tayyib Erdoğana çıkarıyorsun. Ayıp Ayıp. Erdoğan bu ülkede ancak % 33 söz sahibidir. Bu yüzden hak ve adalet yürüyüşü ağır ve sancılı ilerliyor. Yasamanın yaptığını Yargı, Yargının yaptığını Yürütme, Yürütmenin yaptığını Yasama durdurabiliyor. Tam bir İşlevsizlik ve KAOS DÜZENİ. Bizim İslamcı bazı abilerimiz ve ablalarımız Tayyib Erdoğan'ın bir gecede İslami bir devlet kurduğunu falan zannediyor herhalde. Bu Devletin Mekke sürecini Medinesi ile karşılaştırıyorlar. Medeni İslami kavramla

72 parmaklı ümmet!

Vahyin doğruluğu mucize gerektirmez. "Merhamet ve Adaletli" olun diyen bir peygamberin denizi yarmasına gerek yoktur. Öyleyse bize; denizleri yardıran, tufanlardan, ateşlerden sağ kurtulan, ölüleri dirilten, balığın karnına giren ama ölmeyen peygamber motifleri neden Kur'an da anlatılıyor ? ya da soruyu başka bir açıdan şöyle soralım; Bir peygamber ölüleri diriltebiliyor da kafirleri niçin iman ettiremiyor ? Bu ve benzeri açık uçlu sorunların tek bir cevabı vardır. Kur'an bizim anladığımız dilden yani halk dilinden mesajını anlatır. Tüm insanlık Merhametli ve Adaletli olun diyen bir peygamberin gösterdiği yere değil parmağına baktı. Bizim DİN sandığımız şeyde iş bu PARMAK DİNİ. sürekli parmak sallayıp bir birimizin gözüne parmak sokup duruyoruz. Bu böyle sürdükçe de mezhebi meşrebi, tarikatı fırkası bitmez oluyor. Allah'ın ayetler içinde ne demek istediği her ayetin sonunda şöyle şöyle ama "ALLAH ŞÖYLE YAPMANIZI İSTİYOR ya da ALLAH ŞUNU MURAD ED

Geçmişe doğru ilerleyelim, gelecekte yer kalmadı !

İnsanlık yerinde sayıyor; psikolojik olarak ilkel olandan daha iyi düşünen toplumsal sorumlulukları itibari ile daha duyarlı ve sorumluluk sahibi olmaya doğru bir seyir izlemiyor. İnsanlık yerinde sayıyor. Dahi iyi çalıyor, daha iyi tasarlayarak öldürüyor ve bunu akıl almaz karmaşıklıkta silahlar kullanarak yapıyor. Öldürmek artık matamatiksel bir ifadeden ibaret. TV lerde çokluğu ya da sansasyonel oluşu insan üzerinde daha kalıcı bir etki yaratıyor. Afrika da açlıktan ölen binlerce kişi ile Avrupa da ölen ya da öldürülen 5 kişi aynı değil. İnsanlık yerinde sayıyor; Dini gelişmişlikte dünün totem, animist ve pagan kültürleri politeist ve daha monoteist bir anlayışa evrilmiyor aksine daha da birbirine karıştırarak insan kendisini TANRI yapıyor. Kendisini O'nun yerine koyuyor ve bizi de kendisine KUL/KÖLE ediyor. İnsanlık yerinde sayıyor; Sosyal adaleti sağlamak yerine tüm DİNİ argümanları ticari bir araç haline getiriyor ve satıyor. Geçimlik sağlıyor. Dün bir TAŞA taptırıyord

Sessiz Çığlık!

Allah Musa eliyle İsrailoğullarını Firavun zulmünden sırf onları kara kaşları, kara gözleri için kurtarmadı. Mücadele ederek hak ettikleri özgürlük onlara, izzet ve şeref olarak kat be kat verildi. Ancak Onlara özgürlüğü tatmış, izzet ve şeref başka mazlum halkları da kurtarsınlar diye rehberlik edilerek verildi. Mısır ve Hitit çöktüğünde işte bu halk için Özgürlük ve Adalet'in uçsuz bucaksız sınırları da mazlumlara VAAD EDİLMİŞ TOPRAKLAR olarak verildi. Çünkü; "Allah, Ezilenleri yeryüzünde önderler kılmak istiyordu". Zorluğu aşıp denizi geçen Yahudi halkı dereyi geçemedi. Musa'ya ilk madiği Samiri attı. Halka yanmaz kefen, şişeleyip sattığı peygamber kokusu, terlik, takke, papuç, kıl, yün ne varsa satıp onların elinden aldığı bilezik ve altınlardan sabah akşam böğüren bir kanal satın aldı. Ümmetin ne kadar Musa'sı Harun'u varsa sabah akşam bu buzağının arkasına geçip onlara küfretti. Bunun başka versiyonlarını başka başka yapanlarda olmadı değil hani. Maldi

Seni acele ettiren nedir Ey Erdoğan

Recep Tayyip Erdoğan Küresel emperyalizmin yerli işbirlikçilerinin sihirlerini Millet İradesi Ejderhasıyla gün be gün yuttu. Öyle ki yerel sorunlarla birlikte u ğraşmaya devam ederken "Dünya beşten büyüktür" artık Ortadoğu da BİZ DE VARIZ ! demeye başladık. Küresel güçlerin emperyal çıkarlarına çomak sokunca Rus'un bir kuşunu bile vurur olduk. Abd tanrısına safını belli et, boynuna her an baltayı asarım demeye getirdik. Lakin... Erdoğan yıllarca sömürülmeye alışmış bu halkı, Allah'ın Adalet ve Merhameti ile buluşturmak için acele etti. Başbakanlık koltuğuna Harun'u oturttu ve kendi Rabbinin hoşnutluğunu kazanmak için; Barış süreci ve toplumsal mutakabakat gibi sorunları altyapısı hazır olmayan projeleri öncelledi. Toplumsal mutabakat henüz Allah ile sağlanmış bir toplumda yaşamıyoruz ve hala Kemalist rejimin Apis Öküzleri böğürmeye devam ediyor. Belli ki görmediğimiz arka planda da sürekli kendisine madik atılıyor ve Samiriler hiç boş durmuyor. Kitapta bu

Şarjörleri İbrahimi mermilerle doldurmak !

Bir düşünceyi zayıflatmak, onu gülünç duruma düşürmek, kişiyi alay konusu yapmakla olmaz, biz bunu hala öğrenemedik. Hele de Hakk ve Hakikat ın duyurulması konusunda durum daha bir hassasiyet gerektiriyor ise. Fanatizm; bir düşünce, fikir savunuculuğundan ziyade taassub dur, akli değil kalbi taraf tutmaktır.Duygulara hitab eden yaklaşımlar akli yöntem izlemeyen fanatizm i besler, yoketmez...Sözümona Gavslardan medet ve himmet ile imdad eylemeyi kendi sürülerini kontrol altında tutma aracı eylemiş bir zümrenin, kalkıpta karikatürize edilerek verilecek hiçbir akli mesaj tarafı yoktur. Akıl ve mantıkla işlenmiş tüm tutarlı tavsiyeler adamların tezgahını bozuyor da ondan sana karşı çıkıyorlar. Aptal ve gerizekalı olduklarından değil, Çaktınnnnn ! Bu yöntem ve üslub, sözkonusu kişi veya yapı etrafında öbeklenmiş fanatizmin daha da hortlamasına neden olmaktadır. Onlar'ın silahlarını kullanacaksınız. Putları kırıp boynuna asacaksınız ve "O yaptı" deyip, Sende biliyorsun ki

Peygamberi Pegasus'a bindirmek, Kat katıştır, tak takıştır! (Mirac hadisesi)

Kültür, en doğru kanımca şöyle tarif edilebilir; Bir toplumdan her şeyi alınca geriye kalan tek şey. Bence bu harika bir tanımdır. Geleneksel İslami algımızdan ne kadar gereksiz ve anlamsız hurafe var ise keşke çıkarılabilse de geriye hiç bir şey kalmayacak olsa. Böylece Vahiy, hayata hakim ve kaim olsa. Malumunuz Muhammed A.S ın Miraca çıkması, İsra Suresi 1. ayet tevil edilirken içine rivayet kültürü de katılarak gerçekleştirilir. Sorunlardan birisi Mescid i Aksa olarak resmedilen ve Kudüste olduğu bilinen bu mescid, Muhammed A.S henüz hayatta iken inşa edilmemiştir. Yanisi Muhammed A.S eğer miraca çıktı ise böyle bir başlangıç mescidi henüz ortada yoktur. Hz. Omer döneminde yapılan Mescid-i Aksa İsra suresinin ilk ayetinin yorumunda kullanılmıştır. İsra Suresi 1. ayet şöyle; Yüceliğinde sınır olmayan O (Allah) ki kulunu geceleyin, kendisine bazı alametlerimizi göstermek için (Mekke'deki) Mescid-i Haram'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götürdü. Çün

Beyin çevirme !

Bireysel yada topluca yapılan ve çeşitli isimler verilen tasavvufun ritüelleri İslam i açıdan değerlendirildiğinde; Namaz, Oruç, Hacc, Zekât, Kurban, çeşitli nafileler ve cihad olarak karşımıza çıkar. Tasavvufta ise ibadet olarak; her tarikata göre farklı çileler, seyr-u süluk şekilleri vardır. Hatm-i Hacegân, rabıta, teveccüh, müzik, sema, raks, zikir ve devran gibi ayinler vardır. Bazı tarikatlarda, aynı zamanda İslam'daki ibadetlere de yer verilmiş olması, yüzyıllar önce, tasavvufu İslâm muhitlerinde yaygınlaştırmaya yönelik birçeşit propaganda ile başlamış ve zamanla geleneğe dönüşerek yerleşmiş olmasının bir sonucudur. Ayrıca, Sema, devran, raks, musiki ile zikir, vecd gibi ibadet görünümlü ritüel yada ayinlerin İslam'i izler taşıması, bunların bir harman olmasından ileri gelmektedir. Hatmenin Melikşah'a suikast düzenleme planlarının bir perdeleyicisi, rabıtanın yogadan dönüşmüş olduğu gerçeği, Tespih ve toplu zikir ayinlerinin bir Budist geleneği olduğu gerçeği her za

cilala parlat cilala parlat

Sırla bizi parla bizi, cilala parlat cilala parlat, haiiii pufffff, haiiii pufff, derin nefesss, derin nefesss, cilala parlat cilala parlat. Hocam bi dakka ara verelim bu;  K.S. (kudduse sirruhu) ne demek? Bak çekirge; İslam sırlı, egzotik ve mistik bir dünya algısından insanları kurtarmak, akıl ve bilek kölelerini özgürleştirmek  ve onları yeryüzüne hakimler kılmak için gelmiş bir DİN iken; İslam a sırlar dini, bu sırlara vakıf olduğunu düşündükleri kişilere kutsanmış kişiler misyonu yakıştırmak ŞİRK tir. Kutsanmaya değer yalnızca ALLAH tır. Ondan başka kutsanacak ve takdis edilecek bir varlık ortaya koymak şirkin en çirkin halidir. İsimlerinin sonlarına, önlerine, aralarına  K.S. (Kudduse sirruhu) kısaltması kullananlar bilsinler ki bu yaptıkları resmen Allah'a savaş açmaktır. Rivayet kültüründen, mistik ve gnostik dünyalarının kendi ürettikleri bu jargon bakın aslında nasıl sinsi bir anlama geliyor !... güya Evliya ! ve Alimlerin ! isminin sonuna koydukları, çoğu kimsenin n

İçimin yağları

Yahudilerin Günah Keçisi tezgahına karşılık Allah'ın muhteşem intikamı; İç Yağlar meselesi; Yahudiler mabet de besledikleri keçilerine avamdan günahı olanların günahlarını kulaklarına fısıldar kıçlarına bir tokat patlatır ve keçiyi mabetten kovalarlardı. Bu uygulama Yahudilerin dışarıdaki bir keçiye ödenen paranın kat be kat fazlasına yapılırdı. Günah Keçisi deyimi oradan gelir. diğer bir kurnazlıkları ise mabede gelen on binlerce adanmış adakların yağlarını biriktirip mabed adına satarak onlardan geçimlik elde etmeleridir. Oluk oluk akan yağlar Rabbi hoşnut etmez diye Mika da geçen pasaj bu durumu tasvir eder. Rab'bin Yargısı BÖLÜM 6 Mika.6: 6 RAB'bin önüne ne ile çıkayım, Yüce Tanrı'ya nasıl tapınayım? O'nun önüne yakmalık sunuyla* mı, Bir yaşında danayla mı çıkayım? Mika.6: 7 Binlerce koç sunsam, Zeytinyağından on binlerce dere akıtsam, RAB hoşnut kalır mı? Suçuma karşılık ilk oğlumu, İşlediğim günah için bedenimin ürününü versem olur mu? Mika.6: 8 Ey insanlar, R

3 ler 7 ler 40 lar cinler periler yeter ulan yeter!

İslam'ın tahrip ve tahrif edilmesinde etkili olmuş gayretlerin bir çoğu Kur’ani değerlerin, Kur’ani kavramların yanlış yorumlanmasıyla başlamıştır. Ancak unutmamak gerekir ki; fıkıh, akaid, tefsir gibi ilimlerin tarihlerinde de görüldüğü gibi bu yorumlar ilhamlarını farklı kaynaklardan almışlardır. Bunlar, Sünni ve Şii fıkhında da görülmektedir. Kur- an' ın yorumlanmasında Sünnet ve Rey’in dışında bazı ilham kaynaklarının da etkisini görülür. İşte Tasavvuf esasen çeşitli felsefeler, ömrünü tüketmiş batıl dinler ve İslamın yanlış yorumlanmış ve bilinçli bir tahribatın da kendisinden beslenir. İster enkarnasyon(Allah'ın İnsan Bedeni ile bedenlenmesi) ister Reenkarnasyon (İnsanın Allah'ın varlığıyla bütünleşmesi) olsun son hedefte kendilerinin Allah oldukları iddiası tüm Tasavvuf ekolünün önde gelenlerinin ortak iddiasıdr. Ve bu önde gelenler kendilerinin de vahiy den nasiplendiğini alenen defatle söylerler. Aldıklarını iddia ettikleri bu Vahiy, ilham, rüya, keşif, sez

Öldür beni ama İnsanlığı YAŞAT! (Kısas Meselesi)

Yıl 2016... Ben bir adamı öldürüyorum. Zenginim, param bol, arkam kuvvetli. Öldürdüğüm ise senin amcoğlun. Sen bütün dayıoğullarını amcaoğullarını, teyzeçocuklarını, aklını kullanmayan ne kadar milliyetçi kafalı akraban varsa doluşup bir as400 kamyona gelip bizim köyü basıyorsun. Kadın çoluk çocuk ne varsa hepsini katlediyorsun. Bizim köyde taş üstünde taş bırakmıyorsun. yıl 600 ler... ben bir adamı öldürüyorum. Zenginim, param bol, arkam kuvvetli. Öldürdüğüm senin amcaoğlu. Hopp bi dakkaaa. öyle bütün dayıoğullarını amcaoğullarını, teyzeçocuklarını, aklını kullanmayan ne kadar milliyetçi kafalı akraban varsa doluşup bir as400 kamyona gelip bizim köyü basamazsın ! Çok mu canın KAN çekti. Sadece beni öldürme hakkın var. Ben de kendi yerime asla bizim evin fakir bahçıvan çocuğunu karı kızını ya da bir köle mi yerime senin kan kokunu dindirmek için diyet olarak veremiyorum. Hoppp bitmedi. Kan kokusundan başka bir durum daha var. MEDENİYET, veee Allah diyor ki AFFETMEYE YÜREĞİN YETER Mİ ?

Niçin Namaz?

Kur'an bildiğimiz formel namazı şu üç biçimde özetler; Kıyam: Ayakta durmak ve ellerini önde bağlamak, Ruku: Belini bükebildiği kadar öne doğru bükmek, Sücud: Yere kapaklanmak ve secde etmek. Bu üç eylem mutlak surette insanoğlunun tüm tarihsel süreçlerde bir otoriteye karşı bağlılığını simgeleyen sembollerdir. İnsanoğlu bu eylemden bir ya da bir kaçını veya birarada hepsini bir iktidar/otorite önünde mutlaka yapmıştır. Bu nedenledir ki Kur'an bu üç eylemin esası ile ilgilenmiş detaylarına hiç değinmemiştir. Allah'ın bu semboller özelinde mutlak surette insanın insana olan bağlılığını koparıp kendi mutlak otoritesine yönelmesini Namaz ile sağlaması Muhteşem bir ÖZGÜRLÜK EYLEMİ dir. Hiç bir insana yapılmayan böyle bir eylem HEPİMİZİ EŞİTLER. Meselenin bu yönünü bilmeyen ya da çarpıtmak isteyenler bu eylemi Allah'ın salt isteği zannedip onu egoist ve bencil bir tanrı vasfına sokmak ve bu eylemlerin bir ya da bir kaçını bir arada beşer bir otoriteye yaptırmak için yönelter

Yüzme bilmiyorsan ağaca çıkma!

Tufan yani Nuh Tufanı geleneksel İslami algımızda insanlığın kozmik resetlenmesi şeklinde anlaşılır. Bunun böyle anlaşılması gayet normaldir zira tüm insanlığın geçmiş kültürel hafızasında böyle bir ortak fenomen mevcuttur. Suyun hayat vericiliği insanoğlunda hayatın başlangıcının sudan var olduğu düşüncesini geliştirmiştir. Suyun arındırıcı olduğuna olan inanç ise bozulmuş ve artık iflah olmaz bir toplumun suyun içine batırılmasını ve daha sonra tekrar çıkarılması sonucu arındığı inancına alt zemin hazırlar. Kayıp kıtalar Mu, Atlantis v.b. efsanelerin kökeninde bu kültürel geçmiş yatar. Ayrıca Nehirlerde insanların suya daldırılıp vaftiz edilmesi de bu kültür geçmişinin bir tezahürüdür. Bize de ki abdest de aynı. Tarihsel süreçlerde tüm toplumların kültürel geçmişlerin izleğine bakılır ise bu fenomen her toplumda mutlak surette kendisine yer bulmuştur. Durum böyleyken Kur’an ı Kerim de Nuh Kıssası vaki olan bir olay değildir, böylesi kültürel bir geçmişin üzerine bina edilmiştir. A

Kuşları özgür bırak ! (Bakara 260)

Kur'an ı Kerim'in kendine has bir dili vardır, buna din dili denir. Kullanılan bu dil özel olduğu kadar anlaşılmaz değildir. Kullanılan dil yani Din dili o günkü halk dilidir. bu dilde anlatım estetiği gereği olağanüstü şeyler olur. Çünkü dil buna yatkındır. Kur'an bu dili kullanır ancak kendi mesajını yani ANAFİKRİ anlatacağı olağanüstü olayların içine yedirir. Musa'ya denizi yardırır, İbrahim'i ateşten geçirir v.b. Bir benzer duruma yakından bakalım; Bakara suresi 260. ayette geçen; "..Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler... mealinde anlatılan olayın nesnel gerçekliği ya da mucize olup olmayışını değerlendirelim. Peygamber şahsiliğinde bize anlatılmak istenen anafikir bu işin doğallığıdır. Ayette kuşları öldürerek her bir dağa bırak anlamına gelebilecek bir ayet yok. Biz kafamızda daha önce yerleşik bir yanlış MUCİZE algısı nedeniyle ola

Arabesk Müslümanlık!

Din, bir mücadele biçiminden ziyade formel olarak Tanrı ile İnsan arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi şeklinde anlaşılınca, "Din yalnızca Tanrıyı memnun etme vecibeleri" ne dönüşür. Tanrıyı memnun etmek uğruna çoğu zaman bir başka insanın hayatı heder edilebilir. İnsanların üzerinde yükselerek Tanrıya ulaşılma vehameti çokça karşımıza çıkabilir. Oysa Allah; "Kestiğiniz kurbanların kanı ve eti bana ulaşmaz" derken tam da bu durumun vehametine işaret eder. Din insan ile insan arasındaki ilişkileri düzenler. Zira Allah'ın kendi bir din ihtiyacında asla olamaz. Din'in yukarıdaki çerçevede anlaşılmasında en önemli unsur onun hayatın sorunlarından kaçıp sığınılan bir liman olmasını sağlayan bazı düşünce ve ekollerinin varlığıdır. Hayatın içinde barındığı bir çok sorunu kadere ve felek çemberine hapseden bu düşüncede insan bu dünya zindanında mahkum gibidir. Şimdi gelin işte bu arabesk dinden kimin faydalandığına bir bakalım. Birinci sırada değişmez bir mihenk ola

Herkes Tanrı biz gariban kul

Ete kemiğe büründüm …. Yunus diye göründüm. Sıyırın eti kemiği,işte onun sesi,işte onun kendisi. Ol kadiri kün feye kün,lutfedici sübhan benem. Kesmeden rızkı veren cümlelere sultan benem. Nutfeden Adem yaradan,yumurtadan kuş türeten. Kudret dilini söyleten,zikreyleten sübhan benem. --------------------------------------- Yunus'dan Şirkler İşte Tasavvuf ! Tasavvuf'un, İslam araştırmacıları da dahil maalesef bir türlü tanımı yapılamamış ve İslamiliği kesin çizgilerle ayrılamamış ne olduğu belirsiz dipsiz bir kuyudur. İnsanı yeryüzüne mahkum bir esir zihniyetinden asla kurtarmak istemez. Mistiktir ve cezbedicidir. Yeryüzü adeta bir eziyet ve çile mekanıdır. Bu durumun tek tedavisinin ise (haddin mi ki) Yaratıcıyı ARAMAK, TANIMLAMAK tır. Ütopyası Cennet ya da Cehennem değildir. Tanrı da yok olmak Tanrıda var olmak gibi kendince sistemleştirdikleri sapkın bir doyum noktaları vardır. Dolayısı ile ortaya çıkan tüm sonuçlar apaçık haddini aşmaktır. İnsanın yeryüzünde bul

Peygamber Sünnetini Allah'ın sünnetiyle karıştırmak!

Kainatta meydana gelen olaylar Allah’ın koyduğu bir takım kurallara, kanunlara tabiidir. Her şeyde bir sebep sonuç ilişkisi vardır. Evrenin yaratılışından kıyamet kopuncaya kadar tabiat olayları bu kanunlara bağlı olarak gerçekleşir. Sünnet ve Sünnetullah kavram olarak en çok anlaşıldığı düşünülen ancak en çok üzerinde hata edilip anlaşılmayan bir kavram. Kainatın işleyiş yasası. Allah'ın kudreti anlamına gelen bu muazzam düzen kendi için de düzensizlikleri de barındıran kusursuz bir yasalar bütünüdür. Bunu bir kenara yazdık... Allah’ın yarattıklarında yasaları olmasını bize göstermesi, bu yasaları, onlardaki hidayet ve öğüdün en mükemmel şekilde devam etmesi için tedvin edilmiş ilimlerden bir ilim yapmamızı bize zorunlu kılar. Yine ümmete, Tevhid, Usul ve Fıkıh gibi Kur’an’ın icmalle öğrettiği, alimlerinde onun yol göstermesine uyarak onları genişçe açıkladığı, bu ilimden başka ilimler ve sanatlarda yaptığı gibi, içinde Allah’ın yarattıklarında ki sünnetlerini ona açıklayan bir

Nasreddin Hoca Fıkraları

Yıl 1200 ler, yer Anadolu. Moğollar Anadoluyu istila etmeye başlamış ve halk genel itibari ile ağır vergilere tabi tutuluyor. Kayseri muhasara edilmiş ve on binleri katlediyorlar. Bir kimlik Anadolunun puslu tarihinde öylesine parlıyor ki hiç kimse şu soruyu sormuyor; Nasıl oluyor da İslam alimlerinin tamamının sesi kısılırken Celaleddin- Ruminin sesi hiç kısılmıyor ve Moğollar neden ve niçin hiç dokunmuyorlar? Osmanlı Uleması Şeyh-ul İslamlar da dahil olmak üzere ne yazık ki Selçuklu devrini ve bu dönemin alim ve bilginlerini tanıyamadılar. Sadece halk rivayetlerinden gelen bilgileri elde edip derlemekle yetindiler. Celaleddin in tedriastının dışında tüm ilim ve fikir adamların eserlerini okumak da yasaklanmıştı. Onun içindir ki Bir ilim ve fikir adam adamı olan, aynı zamanda Bir doktor ve Selçuklu Kadısı Hoca Nasureddin ( fıkracı Nasrettin Hoca olarak bilinir.) günümüze karartılarak gelmiştir. Dönemin siyasal çekişmelerini Mesnevi içine ustalıkla yediren Mevlana Nasreddin Hoca

Çöl maymunları, şehir maymunlarına demiş ki

Musa halkının özgürlük taleplerini Rabbinin yardımı ile gidermiş, Firavun zulmünden onları kurtararak, ata yurtları Filistin topraklarına tekrar geri döndürmüştü. Dönemin Filistin yerel yönetimi tıpkı Musa'nın zulmünden kurtardığı Firavun yönetimi gibi halkına zulmediyordu. Çölde göçebe ve dağınık bir şekilde varlıklarını sürdüren İsrailoğulları ilk iş eski sapkın inançlarına Samirinin oltasına takılarak av oldular. SAMİRİ onlara içinde Peygamber sözleri, masal ve menkıbelerden oluşan bir iksir hazırlıyor sabah akşam çakma tv kanallarında pazarlıyordu. Halk zulümden kurtulmuş, ekmek ve özgürlükten sonra şimdi fantazi peşinde koşmaya başlamıştı. "Aşkın aldı benden beni bana seni gerek seni" diyerek zulme her gün maruz kalan başka halkların derdini, kendi dertleri edinmiyorlardı. Musa'nın bir diğer sınavı işte bu ekmek ve özgürlüğün tadına bakmış ancak yeryüzünde asıl varoluş nedenlerinin "kölelikten kurtulmanın değil köleliği ortadan kaldırmak" olan ame

Ölü Kuşlar ve Kemikler

Kur'an kıssaları, milletlerin ilerlemeleri ve yok olmalarıyla alakalı bazı kevni yasaları içermektedir. Bu evrensel yasaların öğrenilmesi, âdeta doğadaki değişik bilimleri ve maddenin birbirleriyle olan ilişkisini sağlayan kuralları bilmek gibidir. Kur'an kıssalarına bu gözle bakar isek toplumların çöküş nedenlerini ve süreçlerini de anlamış oluruz. Örneğin İsrailoğulları bu kapsamda İsa A.S.(Al'i İmran 49 ve Maide suresi 110. ayette) örnekliğinde ölü bir kuş, Yine Bakara Suresi 259. Ayette işaret edildiği gibi; Yoksa (ey insanoğlu, sen,) halkının terk ettiği, çatıları yıkılıp harap olmuş (virane) bir kasabadan geçen (ve): "Allah bütün bunları öldükten sonra nasıl diriltebilirmiş?" diyen o kişi (ile aynı fikirde) misin? Bunun üzerine Allah, onu yüzyıl süre ile ölü bırakmış ve sonra tekrar hayata döndürerek sormuştu: "Bu halde ne kadar kaldın?" O da: "Bu halde bir gün veya bir günden biraz daha az bir süre kaldım" diye cevap vermişti. (Allah

Teklikten çokluğa dipsiz kuyularda insan!

Dinleri tasnif edenler bir çok kritere göre tasnif yaptıktan sonra Monoteist (TEK TANRI) ve Politeist (ÇOK TANRILI) dinler olarak ikiye de ayrılır. Bu dinler içinde Yahudiliği, Hırıstiyanlığı ve Müslümanlığı diğer inançlarda ayrı tutarak bu tek tanrılı dinler kategorisine sokarlar. YANLIŞ !!! Yahudiliğin gelişim sürecinde ELOHİM terkedilmiş YEHOVA tanrı olarak, Hıristiyanlık da ÜÇLEME ile politeist bir inanç şekline bürünmüştür. Yeryü zünde inançlar asla politesit değildir. MUTLAK AŞKIN VE TEK BİR MUTLAK a yeryüzünde mutlaka rastlanır, ancak bir süre sonra O mutlak olan yaratıcının sıfatları yeryüzüne indirilip çoğaltılır ve yeryüzü fenomenlerine daha sonra beşer olanlara dağıtılır. Gelelim bize; İşte burada cıngar kopacak... Tüm inançlarda olduğu bizim de 1400 yıllık sürecimizde hiç kimse Allah'dan başka İLAH kabul etmez ancak onun sıfatları çeşitli GAVS, KUTUB, PİR, ŞEYH, EFENDİ HAZRETLERİ v.b. hırsızlar tarafından çalınmıştır. Müslümanlık da diğer inançlardan bir fark ka

İlimle Bilim çatışır mı ?

Geleneksel İslami algımızda "Kur’an’da hangi tür bilgilerin olduğu" sorunsalı zihinleri daima meşgul etmiştir. Bu amaçla verilen cevaplar içerisinde en ilginç ve bir o kadar da kapsamlı olanı, onun "DİN ve DÜNYA hakkında her şeyi veya her tür bilgiyi içerdiğidir. Başka bir iddiaya göre ise o, sadece dini konuları içerir. Kesin olan şudur ki o, insanın bu dünya ve ahirete dair dini anlamda ihtiyaç duyacağı ASIL BİLGİLERİ vermiştir. Onun bu anlamdaki i lmi kuşatıcılığı müslümanlar nezdinde tartışmasızdır. İlim ile Bilim bu bağlamda çatışmaz çünkü her ikiside aynı şeydir. Batıya gidince adının B ile başlaması bizde kopmlex yaratmamalıdır. İlim i yaratan ile kainatın yasalarını yaratan farklı mı ki ikisi bir biriyle çatışsın. ANCAK... Tarihsel olarak baktığımızda, Kur’an’ın ilk hitap çevresinde toplumun ulaştığı bilgi ve ilmi zihniyetin oldukça iptidai ve dağınık olduğunu görürüz. Kur’an’ın açtığı çığır bu bakımdan ileri bir düzey sayılabilir. Bunu gören insanların onu

Uçur bizi Şiyhım konar geçer eyleme !

Allah'ın insanlara göndermiş olduğu vahyin ana konusu, insan ve insanlar arasındaki ilişkilerin, ADALET ve HUKUK çerçevesinde düzenlenmesidir. İnsanlık tarihi insanın ihtiyaç duyduğu bu en temel düzenlemeyi, mümkün olduğunca   Karmaşık, Mistik, sırlar içeren, şifreler içeren, seçkin anlayıcıların anladığı pratikten uzak bir yaşam biçimini Dine rağmen Dinleştirmişlerdir. Allah'ın Dinine rağmen din üretenleri iki farklı kola ayırmak mümkün . 1- Allah'ın dininden insanları uzaklaştırıp, yaşanması imkansız din rütülelleri, masal, menkıbe, hurafeler içinde insanı asıl mesajdan uzak tutanlar. Bu sayede yeryüzünde diledikleri gibi rant elde eden insanı, kadını, çocuğu köleleştiren, yetimin, mazlumun haklarını savunmayan, savunanları da kendilerine tehdit görüp toplumdan dışlamak için yaftalayan, karalayan, lakap takan ve alabildiğine hakaret edenler 2- Kitaba, Resul e ve Allah bağlı kalma kaygısı taşıyan ancak bu konuda sadece taklidi Din sanıp birinci zümrenin belirlediğ

Tanrı TEK ancak Dinler neden çok ve çeşitli?

Tüm kadim medeniyetlerin ve toplulukların dini öğretilerinde ilahi bir öz vardır. Toplumların geleneklerinin içinde vicdan ve genel ahlak kurallarına uygun kaideler uzun yıllar boyunca korunmuştur. Allah'ın BİRİCİK ( genelde TEK olmak olarak anlamlandırılır ancak TEK olmak durumu bir eksiklik doğuracağından Allah için kullanılması pek uygun değildir.) olmasına rağmen Dinlerin çok ve çeşitli oluşunun nedeni nedir ? İlahi mesaj farklı zamanlarda farklı toplumlara farklı form ve sembolizma ile indirilmiş olabilir. Bu duruma bir örnek verecek olur isek "Bir Hindunun dini ritueli, bir Brahmanın ahlaki yaklaşımı"  şeklinde bu mesajın o toplum için sembolize edilmiş bir tezahürü olabilir. Zira Yahudiler için de bu örnek geçerlidir. Hıristiyanlık, Yahudiliğin en büyük mezhebidir. Geleneksel İslam'i algımızın da bu durumdan pek bir farkı yoktur. İlahi Mesaj (İslam / Ed-Din-i EL- İSLAM) gönderilmiş olduğu Arabistan yarımadasında diğer dinlerin benzeri bir süreçten geçtikten

Theosophy = Tasavvuf (Bir nevi beynin mayalanması)

   Her kaba girebilmesine rağmen doğru ve kabul görmüş hiçbir makul tanımlaması yapılamaması onun her din ve inanış biçimini içine almasından kaynaklamaktadır. onlarca, yüzlerce tanım bulabilirsiniz ancak özellikle Tasavvuf kelimesinin sûf, safâ, Ashâb-ı Suffa, benî Suffa ve saff-ı ewwel kelimelerinden biriyle ilişkili olduğu yolundaki tezlerin tamamı tutarsızdır ve mantıklı bir izahtan yoksundur. Ayrıca dilbilgisi ve teolojik olarak da geçerliliği yoktur.   Kur’an-ı Kerim’de ve Sünnette bir kez bile geçmiyor olmasına rağmen, tasavvufun Türkiye halkının vicdanına kazınmış olmasını onun çekiciliğine bağlamak mümkündür. Tasavvuf son derece esnektir; hiçbir dinin sınırlarına sığmayan oldukça zengin yorumlarla örülmüştür. Bu nedenle tasavvufu, bütün düşüncelerin aksine, gerçeklerden kaçış felsefesi olarak niteleyebiliriz.    Tasavvufta panteizm vardır, politeizm vardır, antropomorfizm, teomorfizm ve ibahiye vardır… Tasavvuftaki insan ilişkilerine baktığımızda onu en ileri derecede

Yusuf'un rüyası

Geçmiş, BUGÜN ve geleceği birbirine bağlayan iki şey vardır. Birincisi Zamandır diğeri Tarih. Eğer sayılar kısmını aşabilir ezberin ötesine geçebilir iseniz Tarih sizin için geçmişe açılan bir kapı olur. Her ikisine doğrudan müdahale edilemez. Durun hemen zamanda yolculuk ergenliği filan yapmayacağım iyi dinleyin. Tarihi bilmek geçmişi değiştirmez ancak BUGÜN ve geleceği değiştirmenize yardımcı olabilir. Zaman ve tarihin doğrudan ilişkisini Allah'ın kainat için koyduğu yasalar belirler ve bu yasalar asla askıya alınamazlar ve değiştirilemezler. Ancak onların nasıl çalıştığını bilmek bir sonraki adım için mükemmel bir öngörü sağlar. Allah'ın varlık dünyasıyla ilgili kanunları bilindiği takdirde onları kontrol altına almak ve iyiliğin hakim olma sürecini hızlandırmak mümkündür. Bu ilahi yasaların bilinmesi ise ancak geçmişlerin tarihini, onların yükselme ve gerileme nedenlerini araştırmakla ortaya çıkabilir. Kur'an kıssalarında toplumların yükselme ve ilerleme sebepleri bu

Birey ve mensubiyet

Bireyin ve toplumun hayatına şekil veren en önemli değerlerden biri olan MENSUBİYET DUYGUSU, zaman zaman ve toplumun en azında bazı kesimlerinde, mezhebin imamı ve önde gelen isimleri tarafından ortaya konan görüşlerin “mutlak doğrular” şeklinde algılanmasına neden olan aşırı bir bağlılığa dönüşebilmektedir. Bu dönüşüm ise İslam’ın temel kaynakları kabul edilen AYET ve HADİSLERİN anlaşılıp yorumlanmasında önemli bir etken halini almaktadır. Sorun şu ki Ayet ve Hadislerin farklı yorumlanmasında ortaya çıkan en önemli sorun şu dur: SANAL GÜNDEM. Allah'ın gündemi ile sanal gündemler örtüşmediği zaman Allah'ın sünnetullahı gerçekleşir. Nedir o sünnet; Bir toplum kendi özünde olanı değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirecek değildir. Kendi aralarındaki fırkalaşma, mezhepleşme ve paramparça oluşu İYİLİĞİ İKAME EDEMEDİKLERİ İÇİN, KÖTÜLÜK tarafından kuşatılır. İşte Ortadoğu işte Ümmetin çocuklarının hali ortada. Peki Çözüm: Ümmetin fırkalaşmasına, ayrışmasına sosyal hayatı

Karıncaca

Hey gidi günler hey. İki gözüm Muhammedim henüz yoktu. Şimdi size karıncaca bilir misiniz karıncalarla konuşan Süleymanı anlatacağım. Babası Davud, keferenin tepesine binmiş İsrailoğullarını Babil zulmünden kurtarmıştı. Babası Kral Davut ile annesi Batşeba ona Şlomo adını koydular. Kelime anlamıyla "Barış Yapan" demekti. Arapça selim, selamet ve islam sözcükleriyle kökdeştir. Genç Süleyman kapısında mersedesler, audiler ve grand çeroki lerle denendi. Allah ona "dört lastik mi, yoksa ebedi Cennet mi?" diye sorunca Süleyman tereddütsüz lastiklerin hepsini patlattı ve "ben sana yürüyerek de gelirim ey rabbim" dedi. Süleyman imtihanı geçmiş ve Allah'ın elçisi olmaya hak kazanmıştı. O artık babasının malları üstüne değil davası üzerine mirasçı olmuştu. İki gözüm benim ne güzel adammış Süleyman. Süleyman kendisine ve kendisinin temsil ettiği tüm evrensel değerlere boyun eğen Asurlu karıncaları, Denizaşırı en uzun mesafeye gidebilmek için yelken ve zift i