Peygamber Sünnetini Allah'ın sünnetiyle karıştırmak!
Kainatta meydana gelen olaylar Allah’ın koyduğu bir takım kurallara, kanunlara tabiidir. Her şeyde bir sebep sonuç ilişkisi vardır. Evrenin yaratılışından kıyamet kopuncaya kadar tabiat olayları bu kanunlara bağlı olarak gerçekleşir. Sünnet ve Sünnetullah kavram olarak en çok anlaşıldığı düşünülen ancak en çok üzerinde hata edilip anlaşılmayan bir kavram. Kainatın işleyiş yasası. Allah'ın kudreti anlamına gelen bu muazzam düzen kendi için de düzensizlikleri de barındıran kusursuz bir yasalar bütünüdür. Bunu bir kenara yazdık...
Allah’ın yarattıklarında yasaları olmasını bize göstermesi, bu yasaları, onlardaki hidayet ve öğüdün en mükemmel şekilde devam etmesi için tedvin edilmiş ilimlerden bir ilim yapmamızı bize zorunlu kılar. Yine ümmete, Tevhid, Usul ve Fıkıh gibi Kur’an’ın icmalle öğrettiği, alimlerinde onun yol göstermesine uyarak onları genişçe açıkladığı, bu ilimden başka ilimler ve sanatlarda yaptığı gibi, içinde Allah’ın yarattıklarında ki sünnetlerini ona açıklayan bir topluluğun olması zorunludur. Allah’ın yasalarını bilmek en önemli ve en faydalı ilimlerdendir. Kur’an pek çok yerde ona değinir.
Bunu da bir kenara yazdık...
Bunu da bir kenara yazdık...
Tarihin yasalarını araştırmanın Allah’ın kitabıyla çok sıkı bağları vardır. Bir hidayet kitabı olması; insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarıcı olması nedeniyle bu yasalarla kopmaz bağları vardır. Çünkü bu ameliyenin pratik yönü, beşeri ve tatbiki yönü tarihi yasalara boyun eğen, onun hükümlerine göre hareket eden bir özelliğe sahiptir. Öyle ise ondan ilham almaya çalışmamız gerekecektir. Kur’an-ı Kerim’in bu sahalarla ilgili düşünceleri ve verileri tespit edilmelidir ki, Kur’an ve İslam düşüncesinin tarihsel yasalara nasıl bakması gerektiğini belirleyen genel bir çerçeve oluşturabilsin
Şimdi kenara yazdıklarımızı derleyip toplayıp şunu söyleyebiliriz. Herhangi bir dilde kullanılan bir kelimenin zamanla anlam değişikliklerine uğradığı bilinen bir geçektir. Bu anlam değişiklikleri neticesi de bazen bir kelime eski anlamını tamamen yitirirken, bazen temel anlamını korumakla birlikte ifade etmek içinde kullanılır hale gelebilmektedir. Bundan dolayı sünnet kelimesiyle, ona bitişerek yeni bir kavram oluşturan “Allah” kelimesinin, oluşturdukları “sünnetullah” ifadesinin farklı kavramlar olmadığı ortaya çıkmış oluyor.
Sonuç: Sünnetullah, Allah'ın kainat için uygun gördüğü, kendisinin de bu kurala bağlı kaldığı davranış biçimidir. Allah'ın bu davranış biçiminin ahlaki bir temele oturması demek, muhatabında güven duygusunu pekiştirmek demektir. Allah'ın davranış biçimi bu kadar sabit yasalar ile belirlenmiş iken Elçilerin bu yasalara rağmen ilaveler mi getirdiği yoksa mevcut yasalara mı uydukları sorusunu SÜNNET İnkarcılarına sormak gerekir. Dolaylı olarak çarpık hadislere olan itirazları Sünnet ve Peygambere karşı bir kurum haline getirmek ahlaki bir davranış değildir. Hadis İnkarcısı, Sünnet İnkarcısı gibi ithamlar yukarıda bahsi geçen ve çerçevesi çizilen konuya kör ve sağır kalmaktır. Muhtemeldir ki yukarıdaki çerçeve Allah'dan rol çalmak isteyenlerin hiç işine gelmemektedir.