Kayıtlar

Mayıs, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yüzde% kaç% Müslümanız%

Resim
"Bir torba da 25 mavi cam bilye, 35 kırmızı cam bilye ve 40 yeşil cam bilye var. Elinizi torbaya attığınızda torbadan bir mavi bilye çekmenin olasılığı yüzde kaçtır?" Bu soruyu oldum olası sevmişimdir... Sonuçlarını genelde matematik yüzde %25 olarak verir. Oysa sosyoloji de bunun karşılığı % 50 dir. Çünkü Mavi bilye "ya denk gelir ya gelmez" günümüzde Kur'an okuma biçimimiz aslında bu soru ve bu sorunun cevapları gibidir. Kur'ana bakışımız ve yaklaşımımız matematikselleştirdikçe sayılar, harfler, kelimeler, gramer, hadis, tefsir ve diğer külliyatlar, geçmiş alimler bu konuda ne dedi ne demedi kritiği de işin içine girince Kur'an artık meramını anlatamaz hale gelir. Formüller çoğaldıkça elde edilecek sonuç zorlaşır hatta çoğu zaman sonuçsuz kalır. Ümmetin güncel hali şimdilik bu. Ümmet olarak bizler genelde Kur'an hakkında matematiksel sonuçlar elde etmeye yönelik okumalar yaparız ve ortaya çıkan sonuçları tartışırız. Oysa Kur'an matematikse

Küresel Emperyalizmin Çekirgelerle imtihanı

Tayyib Erdoğan, Batı'nın kendi eliyle ürettiği son model silahı onlara doğrulttu ve "Salarım Mültecileri" dedi. Bu durumun bir benzerini biz Kur'an da, Emek ve Sömürü düzeni ile kölelerin üzerinde yükseldiği Firavun Emperyalizminin çöküşünde verilen detaylarla şöyle okuyoruz; "Bunun üzerine, Biz de onlara selleri, çekirgeleri, haşereleri, kurbağaları ve kan musallat ettik; (hepsi de) apaçık ayetler/alametlerdi (onlar için): ama burunlarını dikip kurumlandılar; çünkü günaha gömülüp gitmiş bir topluluktu onlar." Araf -133 Dünyanın her yanından mecbur kalıp geliyorlardı akın akın Mısır zenginliklerine. Halk onlara "Çekirge Sürüsü" diyordu çünkü aç ve açıktaydılar. Hiç bitmeyecek ve hiç çökmeyecek sanıyorlardı ihtişamlı uygarlıkları. Öylesine çoğaltmışlardı ki mazlumları, artık onlardan bir ASA yapıp hem tepelerine binme hem denizi yarıp Esenlik ve Barış yurduna gitme zamanı gelmişti. Şimdi biz de Küresel emperyalizmin çöküşünü izliyoruz. Üzerinde

Cahil Din Uzmanı

Resim
Allah, vahyin taşındığı objelerin yahut nakleden elçinin değil içeriğinin insanlara kazandıracağı bilinci hedefler ve bu nedenle Vahiy toplumlara, sözlü kültür aracılığı ile ulaştırılır. Toplumlar vahyin kaybolma endişesini güderek "bilinci geleceğe aktarmak" yerine iki kapağı geleceğe aktarma telaşına düşerler. Bu nedenle Vahiy, önce yazıya sonra açıklayıcı kitaplarla yardımcı kaynaklar ile çoğaltılır. Farklı dillere çevrilmesi (MEAL) ve ilk muhataplar ile son muhataplar arasında aradan zaman geçerek yorumlanması (TEFSİR) sorunları nedeniyle Din'in aracı değil amacı olur. Kur'anın uğradığı nihai son durum budur. Bu süreç anlaşılan o ki tüm toplumlara vahyedilen ilahi mesajın da uğradığı nihai bir sonuçtur İslam, BARIŞ VE ESENLİK ile tüm yeryüzünü kuşatma hedefidir. Bu hedef için gerekli olan malzeme VAHİY dir. Vahyin uğradığı yukarıdaki süreç birlik ve beraberlik gerektiren bu mücadelenin akamete uğramasına ve başarılmasına olanak vermez. Vahiy, yazıla hale getiril

Laftan da anlamaz Kitaptan da anlamaz İnsanlık

Din'in asli kaynağı zamanla mutlaka çoğaltılmıştır. Bu durum hayra vesile olmuş olsa tekrar din reformu olmamalıydı. Demek ki biz bu dejenerasyonu sürekli yapıyoruz... Ve İnsanın, laftan anlamayan çok cahil bir varlık oluşunun ayrıca bu cahilliği kullanan kurnazların hiç değişmediğinin de resmidir bu ! Hinduizm; Vahiy (Şruti ; VEDALAR) + Sözlü Gelenek (Smriti; Brahmanalar, Uphanishadlar, Bahagavad Gita...) Yahudilik; Vahiy (Yazılı Tora/Tevrat) + Sözlü Gelenek (Sözlü Tora, Tanah, Talmud, Mişna, Midraş, Halaha, Responsa, Kabbala...) Hıristiyanlık; Vahiy (İncil- Orj. kayıp) + Sözlü Gelenek (Pavlusun öğrencilerine yazdığı mektuplar, dört yazar Matta, Markos, Luka, Yuhanna tarafından kaleme alınan İsa Mesih’in yaşamını anlatan kitaplar ...) Müslümanlık; Vahiy (Kur'an) + Hadis/Sünnet Sünni Kaynaklar; Musannaf Abdurrazzak Musannaf İbni Cureyc Musned Mustedrek Muvatta Riyazu's-Salihin Sahih İbni Hibban Sahih İbni Huzeymâ Sünen Dârimî Şii Kaynaklar; El-Kâfi

Kelebek Etkisi

Tunus'da başladı her şey. Domino taşının en küçüğüydü ve adına "Arap Baharı" denmişti. Güya özgürlük ve halkların kurtuluş hareketiydi. Oysa adına Arap Baharı denen bu etkiye KAOS Teorisi denir. Teori şöyle; "Afrika da kanat çırpan bir kelebek Avrupa da tayfuna neden olabilir" Saçma mı!, İmkansız mı! Kulağa çılgınca geliyor öyle değil mi! Oysa dünya tarihini az çok kurcalayanlar ortalama 70-80 yılda bir Ortadoğu coğrafyasının siyasi yapısının periyodik olarak değiştiğini görecektir. Son 300 yıldır Osmanlı bakiyesi olan bu coğrafya da Müslüman halklarımız ve diğer etnik unsurlarla çok acılar çektik. Arap Baharı denen bu rüzgar gelip bizim coğrafyamızı silip süpürecek, Arap Derebeylikleri olarak kurgulanan tüm ülkeler daha profesyonel küçük monarşilere bölünecek ve bizim yer üstü ve yer altı kaynaklarımız yine sömürülmeye devam edecekti. Bir adam bu oyunu bozdu. Allah yar ve yardımcısı olsun.  Tarihin tecellisi işte; Uzun adam Uzunbacaklıya karşı...

BiÇare

Resim
Tarihi insanlar yapar ama öyle kendi keyiflerine göre yapmazlar, yapamazlar. Bunu kendileri tarafından seçilmiş koşullar içinde değil, doğrudan içinde bulundukları verili ve geçmişten aktarılmış koşullar içinde yaparlar. Kur'anı Kerim, Elçi'nin moral ve motivasyonunu desteklemek ve ona rehberlik etmek için inmiştir. Böylece Kur'an ve Elçi bir TARİH oluştururlar. Bu detayı bilmiyor ya da dikkate almıyor isek Kur'a ı Kerim yerine bir yemek kitabından da Matematiksel ve hayret verici kombinasyonlar, geçmişten geleceğe dair sırlar ve gizemler, astrolojik fallar çıkarılabilir. yeter ki ZORLA, yeter ki İSTE. İnsan aslında inanmak istediğini gören bir varlıktır. Kur'ana bu muamele yapıldığında Peygamberin mücadelesi de böylece kaybolup gider. Peygamberin Tarihi artık geçmişte kalmıştır. İşte bu noktada bizim Felsefeciler, Tasavvufçular ve Masalcılar abiler devreye girerek; Tarihi, Toplumu ve Bizi oluşturan BAĞLAM-ANLAM ve HAYAT bağını birbirinden koparıp paramparça ederl

Yarım Beyin

Resim
İnsan beyni bir şakanın kelimelerini sağ yanı ile şakanın şaka olduğunu diğer yanı ile kavraya biliyormuş. Hangisi sağ hangisi sol aklımda kalmadı zaten bu görev dağılımının elbette insan biyolojisi ve anatomisi açısından uzun uzadıya hikmetleri ile ilgili konuşulabilir ancak konumuz o değil. Konumuz okumanın, dinlemenin yahut konuşmanın tek taraflı yapılması sorunu. Bir anlatan ve bir dinleyenin tek vücut olamaması.  Sorunumuz, yarım beyinlerle ortalıkta dolaşıyor olmamız. Ümmetin büyük çoğunluğu kendisine sunulan ya bir külliyatı okuyor, ya bir vaaz ya da konferansı dinliyor yahut her şeyi dibine kadar artık öğrenmiş bir eda ile ümmete bilgi yüklemek için sadece konuşan bir üstadı ya bir abiyi yahut bir hocayı takip ediyor. Bu bir görev dağılımı olsa herkes üzerine düşeni ne güzel yapıyor olacaktı ancak bu bir görev dağılımı değil. Ortaya çıkan durum aslında ümmetin tembelliğinin yansımasından başka bir şey değil. Bu genel durum aslında bizim İslam adına ne gibi eylem ve pratikle

Kandiller, Fazladan Camilerde kılınan namazlar, fazladan tutulan oruçlar, zikirler, tesbihatlar, dualar, farklı giyinenler...

Dine sonradan eklenen her yeni uygulama yahut arttırma (Namaz, Zikir,dua, tesbihat, farklı giyimler v.b.) Mü'minlerin eşitliğini bozar. Çünkü Allah, tüm ibadet formlarını herkesin kolaylıkla uygulayabileceği biçim ve sürelerle belirlemiştir. Amaç hiç bir bireyin bir başkasına üstünlük taslamasını önlemek ve Dinin sosyal hayata dönük yönünü canlı tutmaktır. Allah'ın Dini böyle bir şeydir.  (Ed-Din-i El-İslam, The İslam) Dine ne kadar sonradan eklenen (bid'at) şey varsa hepsini sürekli savunan ve topluma dayatan Ruhbanlar ise bu eşitliği bozarak;  "Biz sizden daha dindarız",  "Biz Allah'a daha yakınız" diyerek Dinde söz ve otorite sahibi olmak isterler. Bunu yaparken de  "Ne zararı var ki",  "Camiye milleti toplayıp Kur'an okuyoruz fena mı?" gibi kılıfların ardına saklanırlar.  Unutmayın ki Din, bu durumların sürekli yapılması ve sürekli böylesi uygulamaların eklenmesi sonucu KURUMSALLAŞIR. Kurumsallaşan Din böylece h

Allah'ın kahramanı SENSİN

Resim
Kur'anı Kerim içerdiği mesaj itibariyle evrenseldir. Bir kısmımız tüm kainatın bilgisinin içinde olduğu savıyla sürekli hazineler çıkarılması gereken bir define gibi söz eder ondan. Bir diğer bakış açısı ise yerel sorunların çözümlerinin özel oluşu nedeniyle onu 1400 yıl öncesine Mekke ve Medine sokaklarına hapseder. İki kafa da aynı. Birisinde Tanrı tüm kainatın yaratıcısı ancak meramını bir türlü anlatamadığı bir kitabı var. Diğeri ise masal anlatıyor. Kafayı değiştirin beyler bayanlar !!! Bu kitabın içeriği ilkokul birinci sınıf seviyesinde bir anlam dünyası ile İNSANLIĞA hitap eder. İnsanlık tarihinin en başından günümüze kadar daha öldürmemeyi, çalmayı, kadınlara ikinci sınıf muamele etmeyi, yeryüzünde insanları yerlerinden yurtlarından sürmeyi, zinayı vb. en ilkel vasıflarımızı düzeltememiş olmamız bunun en büyük kanıtı olsa gerek. Ayrıca Tek tek ayet ayet okunup anlaşılmaya çalışıldığı için, Tek tek ayet ayet işine geldiğince kullananlar olduğu için bir türlü BİR BÜ

Dokunulmazlık Putu

Dokunulmazlıklar 367 barajı aşılarak kaldırıldı.  CHDPKK lılar şaşkın! Şimdi kendi aralarında şunu soruyorlar; "Bizim DOKUNULMAZLIK PUTUmuzu Kim kırdı?"

İslami yönetim biçimi

Kur'anı Kerim de adı zikredilmeyen yönetim biçimi şudur; Adalet'i tesis etmek için Şura ile (Seçim) işbaşına gelmiş bir Mü'minin, Şeriat'ı (Hukuk) tesis etmesi. Adını ne koyarsan koy yeter ki bu üç şartın dışına çıkma...

Tek başına bir Direniş ve Tek başına bir akıllı deli, İbrahim.

Resim
Tek başına bir Direniş ve Tek başına bir akıllı deli, İbrahim. "İslam Felsefesi" kendi özel tarihi içinde metafizik ve bilgisel tarihinin art arda gelen bir yorumu değil, Yunan Felsefesinin yorumları haline gelmiştir. Maalesef adına Kelam ilmi denen şeyin tarihsel süreç sonunda içi bununla tıka basa doludur. kendilerine "İslam Filozofu" adını veren her ne kadar düşünce adamı varsa genellikle AKIL ile NAKLİ uzlaştırayım derken ortada İslam bırakmadı. Biz genel olarak TEFSİR kitaplarında bu birikimin çerçevesinde sunulan İslam algısını mutlak ve nihai Din algısı olarak görürüz. Oysa bu aktarılan Tefsir geleneğimizdeki KELAM/ Felsefe artıkları İslam'ı diğer dinlerin geçtiği benzer süreçlerden geçirerek Ehli Kitaplaştırmıştır. Bu durumun tezahürlerinden bir örnek olması bakımından İbrahim a.s. ın Kur'anda yer alan "kavmi ile mücadelesi" verilebilir. İbrahim peygamberin kavgası, Bir Rabb arayışı şekline sokularak "DÜŞÜNMEK İslami bir zorunluluk

Allah nerede?

Resim
Hepimiz küçük bir çocukken anne babalarımıza şu soruyu sormuşuzdur öyle değil mi; "Allah nerede?" Bu soru, insanın belkide en doğru sorduğu sorulardan birisidir. İçseldir ve engellenemez bir sorudur. İster ailenin İslami oluşu ile olsun, ister kişinin kendi gözlemleri sonucu olsun "tüm bu olup bitenin bir var edeni olmalı" doğru yargısı sonucu mutlaka insan, Allah ile ontolojik olmasa da teolojik olarak karşılaşır. Bu içsel davet, Allah'ın "kendisini buldurma arzusu" değil, "Kainatın yegane güç ve kudretinin kendisi oluşunu hatırlatmak" içindir. İnsan Allah'ın teolojik anlamı ile karşılaşır ancak onu tanımlayamaz. İnsanlığın bu benim "tanıyamaz" şeklindeki yargımı tüm insanlık da böyle mi anladı acaba?, tabi kii de hayır. İnsanlık hiç bir zaman "Allahsız" olmadı. Sorun, O'nu tanıtma ya da onu tanıdıktan sonra işine geldiği gibi kullanıp hayatın dışına itmede. Gökten yere indir, insani özellikleri üzerine giydir, k

Gavslar Kutuplar ve Patatesler

Resim
"Yetiş ya Abdülkadir-i Geylani" diyerek ölmüş birisinden medet beklemekle, Patates den medet beklemek arasında hiç bir fark yoktur. Zira ikisi de toprak altındadır.

Karınlarına Ateş Dolduran Hakimler

Resim
"Güneşi sağ elime verseler, Ayı sol elime yine de ben bu davadan vazgeçmem" diyen bir peygamberin ümmeti DAVA larını çoktan unutup gittiler. Peygamberin DAVASI din tüccarları için köşeyi dönecek bir malzeme ve rant kapısı oldu. Açların, açıktakilerin ve zavallı mazlum halkların umudu olan Muhammed'in davası, üç beş ergen ile kör ateist döğüşüne, elinde hesap makinesi sürekli kabala kırıntıları ile şifre peşinde koşmaya yahut "Aa bak Kur'an karadeliklerden de söz ediyormuş" zırvalıklarına kurban gitti. Neyse biz şimdi kendi meselemize geri dönelim. İki dava karşılaştıracağız. Bu nasıl bir davadır ki Güneş ve aydan daha değerli olsun. Bu nasıl bir DİN ki birilerini güneş ve aydan vazgeçmeye birilerini ise güneş ve ayı avuçlayacak kadar hırsla dini; "bir geçim kapısı" na dönüştürmeye yarıyor. Gel sana Din nasıl paraya çevrilir onu anlatayım,  gerekli malzemeler yaz; Sakal, Def, Def çalabilen üçbeş ilahi okuyabilen gariban bir kaç halk çocuğu, Radyo ya

Bir Kul ve Musa'nın Kıssası

O kadar çok şey yazılıp çiziliyor ki Kehf Suresinde Bir Kul ve Musa'nın Kıssası ile ilgili. Bu kıssanın verdiği en basit ve yalın mesaj kanaatimce şudur; Hikmetinden sual olunmayan hiç bir işin ardına düşme! Hikmetini sorgulatmayan adamların ardına asla takılma! Yaptığın ve yapacağın her işin Vahye uygun bir himmeti olmalı!

Cübbeli Samirilik

Dikkat!!! Bu hikayedeki kişilerin gerçek hayatla hiç bir ilgisi yoktur. tek şeker abi sağol, Ne diyorduk kardeş hah Musa. Musa güzel adamdı, iyi adamdı da etrafı çok kolpa adam doluydu be kardeşim. Üvey kardeşi Merneptah ile sarayın bahçesinde çelik çomak oynadıkları günler geride kalıp iki hasım olunca Musa etrafında yalnızca sefilleri, açları, çıplakları kısacası mazlumları buldu. Üvey kardeşi ise sarayın tüm gücünü arkasına almış bir gün Kıbrıs'ı fethe bir gün Suriye'ye gidiyor bütün parasını yolda harcayıp Amon Rahiplerine de ülkeye sahip çıksınlar diye sürekli toprak ve Nübye altın madenlerini veriyordu. Musa'nın ilk dikkatini çeken Mısır'ın üzerinde yükseldiği taşeron işçiliğin yükselen gücü olmuştu. Davasını anlatacak kendisine yoldaşlık edecek ne kadar adam varsa etrafına toplamak istedi. Bu nedenle milliyetçilik krizi patlak verdiğinde hatta bu yüzden ırkçı bir kardeşi yüzünden katil de olmuştu. Doğru yolu aramak isterken bir keresinde doğru yolda yanlış

Kıssa Kes!

Resim
Son yüz yılı özetleyecek tek bir cümle yazmak oldukça zordur. iki yüz, üç yüzyıl ise daha da zordur. Geçmişe doğru gidildikçe cümle sayısı artacak ve olaylar netliğini kaybetmeye başlayacaktır. İnsan aklı geçmişi geriye doğru gittikçe kültürel dilde ve sözlü aktarmaya daha çok ihtiyaç duyar. Metin ile uzun uzadıya aktarılmış bilgiler ancak özel araştırmalar yapan kişilerin ilgisini çeker. Bu nedenle geneli ilgilendiren yani ortalamaya hitap eden kısa ve öz cümleler toplumların kültürlerini aktarmada en önemli araç olmuştur. Bin yıl süren bir toplumsal varoluş mücadelesi bir çok toplumda kısa öz ve destansı bir hava verilerek sözlü olarak nesilden nesile aktarılabilmiştir. Toplumlar bu nedenle yüz, iki yüz belki bin yıllık geçmişlerini bir kaç cümle ya da bir destan veya efsane ile özetleyerek anlatırlar ve gelecek kuşaklara aktarırlar. Kur'an bir kültüre hitap etmiştir tıpkı Tevrat'ın hitap ettiği gibi. Kültürler derinlemesine incelendiğinde karşımıza çıkan hakikat izlerine b

Teolojik Eşşoğlueşşeklik

Resim
İsrailoğulları, Tevrat'ın hakikatlerini zihinlerine nakşetmeyip, Tevhat hakkında ciltler dolusu külliyatlar yazıp yalnızca Vahyin özünü zihinlerinde taşımaktansa, sırtlarında taşıdılar. Sırtlarında taşıdıkları bu gereksiz yük nedeniyle ve tüm teolojik tartışmalarını da Kur'an "Eşek sesine" benzetir. Anlayacağınız ortada bir "Eşeklik" ve eşekliğin doğurduğu gereksiz bir "GEVEZELİK" söz konusu. Naçizane buna ben; "Teolojik eşşoğlueşeklik" diyorum. Konunun bizim ümmetle bir ilgisi yok. Kur'an, Yahudilerden söz ediyor öyle değil mi!

İndir Kur'anı Yere, Yeryüzü Cennet olsun!

Resim
Kur'an ayetleri birbirine bağlı zincirler gibidir ve bir Sure içinde değerlendirildiğinde mutlak surette bir BAĞLAM ile ANLAM kazanırlar. Bir suredeki Ayetlerden bir tanesini başka bir suredeki ayetin diğerini çekip bambaşka bir amaç için harmanlamak Kur'anın asla amacı içinde değildir. Bir örnek vererek bu konuyu olgunlaştırmamız ve etrafımızda bulunan kardeşlerimize bunu kısa ve öz anlatmamız gerekir. Zira Kur'an ı Kerim de bu konuda çok ciddi bir uyarı vardır ki İsrailoğulları tarihi bu harmanlama sonucunda Vahiy ile yollarını aydınlatma ayrıcalığından mahrum kaldılar. "Onlardan öylesi de var ki, (söyledikleri) Kitab-ı Mukaddes'den olmadığı halde ondan olduğunu düşünesiniz diye dilleriyle Kitab-ı Mukaddes'i çarpıtırlar ve Allah'tan olmadığı halde, "Bu, Allah'tandır!" derler; böylece bile bile Allah hakkında yalanlar uydururlar." Al'i İmran Suresi 78. Ayet tam da bu sürecin başlangıç sürecini ve yapılış biçimini modeller. Onlar y