Araf'ta Kalanlar Suresi
Tarihine baktığımızda İnsanoğlu, yeryüzüne geleli yaklaşık son yüz bin yıldır birbiriyle konuşmaya çalışarak sözlü iletişim kurmayı başarmıştır. Yaklaşık olarak sözlü iletişimin son beş bin yılında da konuşmaya yazının eşlik ettiği söylenebilir. Avcı toplayıcılıktan yerleşik hayata geçişin beraberinde İnsanoğlu, Mabetler etrafında genişleyen bir şehirleşme modeli benimsemiş, Din ve Dini söylemi hayatın merkezine oturmuştur. Dinin İYİ den yana oluşu tartışılmaz iken, yeryüzü daha çok KÖTÜ nün egemenliğinin hüküm sürdüğü adeta bir cehennemi yaşamıştır ve yaşamaya devamda etmektedir.
Hikayemizin bilindik büyük bir bölümü bu çerçevenin içindeki İYİ ve KÖTÜ davranış biçimlerimize göre kategorize edilebilir. Ya da ben böylesi kategorizasyonu form olarak benimsemeyi sorunların teşhisi için anahtar bir araç olarak kullanırım. Kanımca İnsanoğlunu böyle iki büyük eksende kategorize ederken de öne çıkan en önemli özelliği; Katil, Barbar, Bozguncu, Zorba oluşudur. Bu bakımdan Kötülük, yeryüzünün daimi ve egemen gücüdür. Bu bakımdan yeryüzü bir bozgun ve savaş meydanıdır. İyilik ise bu güce karşı çıkış oranında dengeyi değiştirebilen tek karşı güçtür. Allah bu yüzden TARAF tutar. Mazlumu, yani yalana, hileye, hiç bir aldatmaya başvurmayan İYİ'nin tarafını tutar. Çünkü Allah, Adildir ve Adaletli davrananları sever.
Hep söylerim, baldırı çıplak atalarımızdan beri çok şey değişmedi diye. Farklı düşünen antropologlar insanın, "az gelişmişlikten daha çok gelişmeye doğru bir seyir izlediği" tezini savuna dursunlar, en iyi yapabildiğimiz şeyler "daha fazla ve profesyonelce teknolojik ölüm saçmak" tan öteye geçmiyor. Bilimsel her türlü ilerlememizin büyük çoğunlukları savaşların dengesini herkesin kendi lehinde değiştirmek için kullanıldığı aşikar. Değiştiremedik yeryüzünün akıbetini ki zaten baki bir değişiklik yeryüzünün ve insanın ontolojik olarak varlık nedenine de ters. Öyleyse imtihan bunun neresinde ?
Mutlak kötülüğü yok etmek mi?
Kötülük mutlak ise İYİ nin güç ve lojistik desteğe ihtiyacı niçin yalnızca VAHİY ile gideriliyor?
Doğrudan bir destek niçin yapılmıyor ve Vahiy ile sınırlı tutuluyor?
Bu soruların Vahye denk gelen karşılığı ise naçizene kanaatime göre şu;
İnsanoğluna düşen ilk davranış biçimi İyi ile Kötülük arasında mücadelede öncelikle safını belli etmek.
Safını belli ettikten sonra güçsüz ise pasif direniş göstermek.
Güçlü ise sorumluluk bilinciyle hareket edip aktif direniş göstermek.
Bu seçimlerin birini ya da hepsini yapabilenler için müjdeler var. Seçimini yapamayanlar için ise ARAF'TA KALANLAR SURESİ.
Hikayemizin bilindik büyük bir bölümü bu çerçevenin içindeki İYİ ve KÖTÜ davranış biçimlerimize göre kategorize edilebilir. Ya da ben böylesi kategorizasyonu form olarak benimsemeyi sorunların teşhisi için anahtar bir araç olarak kullanırım. Kanımca İnsanoğlunu böyle iki büyük eksende kategorize ederken de öne çıkan en önemli özelliği; Katil, Barbar, Bozguncu, Zorba oluşudur. Bu bakımdan Kötülük, yeryüzünün daimi ve egemen gücüdür. Bu bakımdan yeryüzü bir bozgun ve savaş meydanıdır. İyilik ise bu güce karşı çıkış oranında dengeyi değiştirebilen tek karşı güçtür. Allah bu yüzden TARAF tutar. Mazlumu, yani yalana, hileye, hiç bir aldatmaya başvurmayan İYİ'nin tarafını tutar. Çünkü Allah, Adildir ve Adaletli davrananları sever.
Hep söylerim, baldırı çıplak atalarımızdan beri çok şey değişmedi diye. Farklı düşünen antropologlar insanın, "az gelişmişlikten daha çok gelişmeye doğru bir seyir izlediği" tezini savuna dursunlar, en iyi yapabildiğimiz şeyler "daha fazla ve profesyonelce teknolojik ölüm saçmak" tan öteye geçmiyor. Bilimsel her türlü ilerlememizin büyük çoğunlukları savaşların dengesini herkesin kendi lehinde değiştirmek için kullanıldığı aşikar. Değiştiremedik yeryüzünün akıbetini ki zaten baki bir değişiklik yeryüzünün ve insanın ontolojik olarak varlık nedenine de ters. Öyleyse imtihan bunun neresinde ?
Mutlak kötülüğü yok etmek mi?
Kötülük mutlak ise İYİ nin güç ve lojistik desteğe ihtiyacı niçin yalnızca VAHİY ile gideriliyor?
Doğrudan bir destek niçin yapılmıyor ve Vahiy ile sınırlı tutuluyor?
Bu soruların Vahye denk gelen karşılığı ise naçizene kanaatime göre şu;
İnsanoğluna düşen ilk davranış biçimi İyi ile Kötülük arasında mücadelede öncelikle safını belli etmek.
Safını belli ettikten sonra güçsüz ise pasif direniş göstermek.
Güçlü ise sorumluluk bilinciyle hareket edip aktif direniş göstermek.
Bu seçimlerin birini ya da hepsini yapabilenler için müjdeler var. Seçimini yapamayanlar için ise ARAF'TA KALANLAR SURESİ.