Az öte git de biz de arınalım.
Toplumlarda kültürel geçmişten taşınan bir arınma ritüeli var, su ile arınma ya da suyun arındırma gücüne olan inanç. Bu konuya geçmeden önce deredeysek dışarı çıkalım üşütmeyelim ya da ibrikle abdest alacaksak suyu önce bir kenara bırakalım da "İnsan niçin arınma ihtiyacı hisseder?" bu sorunun cevabını bulalım.
Her toplum kendisini Tanrıya yakın hissetmek ve onunla sıkı bağlar kurmak için kendi kültürel dinamikleri çerçevesinde bir arınma ritüeli kurgulamış ve geliştirmiştir. Her toplumda farklılık gösteren bu çeşitlilik, insanın arınma duygusunu tatmin etmek için kullanılır. Psikolojik rahatlama da bu işin diğer fayda esası güdülen bir amacı olabilir. enerji dengelemesi, Pozitif enerji, Negatif enerjinin atılması gibi tumturaklı kavramlarla da olaya bakabilenler mevcut. Taoizm de ve Budizm de bu enerji lafı çok geçer. Neyse,
İnsanoğlu yaratıcının kendisine emrettiği şeyleri harfiyyen yerine getirmediğinde ya da "Tanrılar size çok kızdı" diyen bir sahtekar ruhbanın uyarısı karşısında, mutlaka arınma ihtiyacı hisseder ve bir arınma yoluna gider. Çoğu zamanda bu geleneklerle devredilen bir ritüelin sorgusuz sualsiz sürdürülmesi şeklinde olur. Günah kavramı bu duygu ve psikolojinin ürünü olan kurumsallaşmış bir kavramdır. Her toplumda Günah/Sevap düalizmine rastlanır. İnsanın tanrıyı memnun etmesi demek, eski antik çağlarda ona sunaklarda adaklar ve sunularda bulunmaktan geçmekteydi. Bu sunular, canlı insan kurbanından hayvan kurbana, bitkilerden çeşitli araç gereçlere kadar çeşitlilik gösterebilmiştir. Bir inanç haline dönüştürülen bu yöntemde aslında mabede gelen et, süt ve yumurta arka tarafta ellerini ovuşturan ruhbanlar tarafından cukkaya indiriliyordu. Kutsal kabul edilen bir objenin etrafında dönmek, içinden geçmek ya da Tanrının tezahürü kabul edilen bir canlıdan el almak da bu çeşitliliğin farklı versiyonlarıydı. Günümüzde böyle şeylere rastlanmıyor tabi ki Biz ilkel miyiz !
Biz gelelim "Allah niçin bizden namaz öncesi ve gece eşler arası cinsel aktivitenin sonrasında yahut bekar sendromluğu sonrasında yıkanmamızı istiyor? sorusunun cevabına.
Baştan başlayalım, Tanrı (Yaratıcı) Gökte ve ulaşılmazdır. Bu nedenle bir çok toplumda Yaratıcı GÖK ile özdeşlemiş adı da genelde Gök ve Gök cisimleri ile anılmıştır. Allah'ın her toplumda farklı farklı adları oluşunun nedeni budur. Ancak onun bir isme ihtiyacı olmadığından Kur'an bu insan mecburiyetini hoş görerek "En güzel isimler O'nundur" diyerek bu mazareti hoş görür. Yaratıcı gökte ise onun çıkarlar için alet edilmesi gerekiyor ise ne yapılmadır ? Tabi ki yere indirilmesi gerekir. Onun adı önce tezahürlerine daha sonra yer objelerine ve yer objelerinden tezahğr ettiği her türlü düşünce ve ideolojiye hasredilir. Çünkü Gök kutsaldır, ve bu reddilemezdir. Göğün sundukları da kutsaldır. Yağmur kutsaldır zira yaratıcının bir armağanıdır. Denizler kutsaldır zira hayatın kaynağıdır. Antik dünya da su az çok bu anlamlara gelir. Suyun arındırıcı oluşu, kirlerin su ile akıp gidişi gibi beden ve ruh temizliği içinde bu böyledir. Antik dünya insanı suyla yıkandığında, suya dalıp çıktığında Yaratıcının bir tezahürü olan su ile kirlerinden arınmış olur. Su bu nedenle bir çok toplumda Eskatolojik bir sondur aynı zamanda. Kire ve toplumsal çürümüşlüğe batmış şehirler daima bir tufan ile helak edilir. Bir çok mistik şehir öyküsünde olduğu gibi Atlantis, Mu gibi kıtalar suya daldırılmışlardır. Suya daldırılan şehirler kirin akıp gittiği gibi toplumun da temizlenmesini sembolize eder. Suyun arındıcılığına olan bu inanç beraberinde istismarını da getirmiştir. Zaten istismarlar dogmaların inanç halinde yaygınlaştırılması sonucunda ortaya çıkarlar. Sorgulanamazlar. İşte bu nedenle ruhsal ya da bedensel temizlik vaadi de diğer bir çok dinin alet edildiği konularda olduğu gibi insanların ceplerinin boşaltılması için kullanılmıştır. Bu ve benzeri amaçlar için geliştirilen ritüelleri icra etmek için nehirler, göller kutsanmış, aynı zamanda bu yerler, turistik gelir getiren ticarethanelere dönüştürülmüştür.
Panik yapma hemen, Allah imdadımıza yetişti!
İster namaz (Tüm toplumlarda bedensel hareketler içeren ve bir otoriteye bağlılık sembolleri olan KIYAM, RUKU, SECDE ve SUCUD vardır. Allah bu sembollerin de yalnızca hepsini kendisine yaptırarak, otorite olarak yalnızca kendisini TEKBİR eder ve statü olarak da hepimizi eşitler) öncesi Ruh temizliğine hazırlık olsun, ister temizlik aracı olarak kullanılsın başka kurnazların eline bizi düşürmemek için Allah bu ritüel ve uygulamaları ISLAH eder. Fayda ve yararımıza uygun hale getirir. Ticarethane bağımlılığından kurtarır. Arındırıcı iddiasındaki şarlatanların maskesini düşürür. Namazı da Abdesti de Guslü de insan beden temizliğine uygun hale dönüştürür. Suyun bulunmadığı zamanlarda işi yokuşa sürmez. Amacı bizi zorlamak, otoritesine zorla boyun eğdirmek gibi bir derdi yoktur onun. O'nun ne kıldığımız Namaz'a ne de aldığımız abdeste ihtiyacı vardır. Bunları yapıyor olmamak ya da onun otoritesini, muhteşemliğini, biricik oluşunu zedelemez. Allah bizi bir birimizin zulmüne uğramayalım diye bizi bizden kurtarır. Islah ettiği bu uygulamaları yapmak ise bizim faydamıza ve yararımızadır. Bu ritüellerin kökeni ilkel insanın düşünce ürünüdür ancak Allah'ın ıslah ettiği biçim ve form bizler için adeta bir sığınaktır. Bu nedenle ritüeller (Allah'ın Şiarları) önemlidir. Bunları yapmaz isek bir ruhbanın elinde adeta oyuncak olacağımız ve soyulup soğana çevrileceğimiz kesindir. Tarihsel izlekte bunun karşılıkları fazlasıyla mevcuttur. Tarih bir bakıma "İnsanın İnsanı sömürmesi" nden başka nedir ki !
Rabbimiz !
Sensin bizi yalnızca arındıran, yediren ve içiren.
Sahibimiz de sensin bizi zalimlerin elinden kurtaracak olanda yalnızca Sensin.
Elimi, yüzümü, ayaklarımı temizlediğim gibi gözümü, kulağımı da temizle, arındır. Bizi sahtekarların elinde oyunca etme. Tüm bedenimi senin yoluna adadım, benden kabul buyur...
Her toplum kendisini Tanrıya yakın hissetmek ve onunla sıkı bağlar kurmak için kendi kültürel dinamikleri çerçevesinde bir arınma ritüeli kurgulamış ve geliştirmiştir. Her toplumda farklılık gösteren bu çeşitlilik, insanın arınma duygusunu tatmin etmek için kullanılır. Psikolojik rahatlama da bu işin diğer fayda esası güdülen bir amacı olabilir. enerji dengelemesi, Pozitif enerji, Negatif enerjinin atılması gibi tumturaklı kavramlarla da olaya bakabilenler mevcut. Taoizm de ve Budizm de bu enerji lafı çok geçer. Neyse,
İnsanoğlu yaratıcının kendisine emrettiği şeyleri harfiyyen yerine getirmediğinde ya da "Tanrılar size çok kızdı" diyen bir sahtekar ruhbanın uyarısı karşısında, mutlaka arınma ihtiyacı hisseder ve bir arınma yoluna gider. Çoğu zamanda bu geleneklerle devredilen bir ritüelin sorgusuz sualsiz sürdürülmesi şeklinde olur. Günah kavramı bu duygu ve psikolojinin ürünü olan kurumsallaşmış bir kavramdır. Her toplumda Günah/Sevap düalizmine rastlanır. İnsanın tanrıyı memnun etmesi demek, eski antik çağlarda ona sunaklarda adaklar ve sunularda bulunmaktan geçmekteydi. Bu sunular, canlı insan kurbanından hayvan kurbana, bitkilerden çeşitli araç gereçlere kadar çeşitlilik gösterebilmiştir. Bir inanç haline dönüştürülen bu yöntemde aslında mabede gelen et, süt ve yumurta arka tarafta ellerini ovuşturan ruhbanlar tarafından cukkaya indiriliyordu. Kutsal kabul edilen bir objenin etrafında dönmek, içinden geçmek ya da Tanrının tezahürü kabul edilen bir canlıdan el almak da bu çeşitliliğin farklı versiyonlarıydı. Günümüzde böyle şeylere rastlanmıyor tabi ki Biz ilkel miyiz !
Biz gelelim "Allah niçin bizden namaz öncesi ve gece eşler arası cinsel aktivitenin sonrasında yahut bekar sendromluğu sonrasında yıkanmamızı istiyor? sorusunun cevabına.
Baştan başlayalım, Tanrı (Yaratıcı) Gökte ve ulaşılmazdır. Bu nedenle bir çok toplumda Yaratıcı GÖK ile özdeşlemiş adı da genelde Gök ve Gök cisimleri ile anılmıştır. Allah'ın her toplumda farklı farklı adları oluşunun nedeni budur. Ancak onun bir isme ihtiyacı olmadığından Kur'an bu insan mecburiyetini hoş görerek "En güzel isimler O'nundur" diyerek bu mazareti hoş görür. Yaratıcı gökte ise onun çıkarlar için alet edilmesi gerekiyor ise ne yapılmadır ? Tabi ki yere indirilmesi gerekir. Onun adı önce tezahürlerine daha sonra yer objelerine ve yer objelerinden tezahğr ettiği her türlü düşünce ve ideolojiye hasredilir. Çünkü Gök kutsaldır, ve bu reddilemezdir. Göğün sundukları da kutsaldır. Yağmur kutsaldır zira yaratıcının bir armağanıdır. Denizler kutsaldır zira hayatın kaynağıdır. Antik dünya da su az çok bu anlamlara gelir. Suyun arındırıcı oluşu, kirlerin su ile akıp gidişi gibi beden ve ruh temizliği içinde bu böyledir. Antik dünya insanı suyla yıkandığında, suya dalıp çıktığında Yaratıcının bir tezahürü olan su ile kirlerinden arınmış olur. Su bu nedenle bir çok toplumda Eskatolojik bir sondur aynı zamanda. Kire ve toplumsal çürümüşlüğe batmış şehirler daima bir tufan ile helak edilir. Bir çok mistik şehir öyküsünde olduğu gibi Atlantis, Mu gibi kıtalar suya daldırılmışlardır. Suya daldırılan şehirler kirin akıp gittiği gibi toplumun da temizlenmesini sembolize eder. Suyun arındıcılığına olan bu inanç beraberinde istismarını da getirmiştir. Zaten istismarlar dogmaların inanç halinde yaygınlaştırılması sonucunda ortaya çıkarlar. Sorgulanamazlar. İşte bu nedenle ruhsal ya da bedensel temizlik vaadi de diğer bir çok dinin alet edildiği konularda olduğu gibi insanların ceplerinin boşaltılması için kullanılmıştır. Bu ve benzeri amaçlar için geliştirilen ritüelleri icra etmek için nehirler, göller kutsanmış, aynı zamanda bu yerler, turistik gelir getiren ticarethanelere dönüştürülmüştür.
Panik yapma hemen, Allah imdadımıza yetişti!
İster namaz (Tüm toplumlarda bedensel hareketler içeren ve bir otoriteye bağlılık sembolleri olan KIYAM, RUKU, SECDE ve SUCUD vardır. Allah bu sembollerin de yalnızca hepsini kendisine yaptırarak, otorite olarak yalnızca kendisini TEKBİR eder ve statü olarak da hepimizi eşitler) öncesi Ruh temizliğine hazırlık olsun, ister temizlik aracı olarak kullanılsın başka kurnazların eline bizi düşürmemek için Allah bu ritüel ve uygulamaları ISLAH eder. Fayda ve yararımıza uygun hale getirir. Ticarethane bağımlılığından kurtarır. Arındırıcı iddiasındaki şarlatanların maskesini düşürür. Namazı da Abdesti de Guslü de insan beden temizliğine uygun hale dönüştürür. Suyun bulunmadığı zamanlarda işi yokuşa sürmez. Amacı bizi zorlamak, otoritesine zorla boyun eğdirmek gibi bir derdi yoktur onun. O'nun ne kıldığımız Namaz'a ne de aldığımız abdeste ihtiyacı vardır. Bunları yapıyor olmamak ya da onun otoritesini, muhteşemliğini, biricik oluşunu zedelemez. Allah bizi bir birimizin zulmüne uğramayalım diye bizi bizden kurtarır. Islah ettiği bu uygulamaları yapmak ise bizim faydamıza ve yararımızadır. Bu ritüellerin kökeni ilkel insanın düşünce ürünüdür ancak Allah'ın ıslah ettiği biçim ve form bizler için adeta bir sığınaktır. Bu nedenle ritüeller (Allah'ın Şiarları) önemlidir. Bunları yapmaz isek bir ruhbanın elinde adeta oyuncak olacağımız ve soyulup soğana çevrileceğimiz kesindir. Tarihsel izlekte bunun karşılıkları fazlasıyla mevcuttur. Tarih bir bakıma "İnsanın İnsanı sömürmesi" nden başka nedir ki !
Rabbimiz !
Sensin bizi yalnızca arındıran, yediren ve içiren.
Sahibimiz de sensin bizi zalimlerin elinden kurtaracak olanda yalnızca Sensin.
Elimi, yüzümü, ayaklarımı temizlediğim gibi gözümü, kulağımı da temizle, arındır. Bizi sahtekarların elinde oyunca etme. Tüm bedenimi senin yoluna adadım, benden kabul buyur...