Sünnilik bir Din midir ?

15 Temmuz kalkışması, Din'in Sünnilik yorumu içinden çıkan büyük bir belaydı. Umutlarımızı gelmeyecek olan bir Mehdi'ye bağladığımız sürece bir asır sonra yeni yeni 15 Temmuzlar da olacak. Gerçek kurtuluşu, Kur'an rehberliği, özgür irade, akıl ve vicdan yerine tüm insanlık tarihi boyunca ezilen kitlelerin umudu yapılarak bir kandırma aracı, toplumsal güdülemeyi sürdürme aracı olan Mehdi'ye bağlama sendromu !

Söze girişte söylemek gerekirse bu duruma yol açan Sünnilik, Hicri ikinci yüzyılın ortalarından sonra Din'in akıl yönü ile değil nakil yönü ile temsiline dayanan bir ekoldür. Dinin kendisi değildir ! Zamanla gelişerek DİN'leşmiştir. Vahyin dokunulmazlığı kendisini korurken nakilde bu dokunulmazlık aşılmış, Allah yerine Peygamber, DİN adına alabildiğine konuşturulmuştur.

Oysa Allah'ın kitabında hiç birimiz ne Sünni olalım, ne Şii olalım ya da mezheplere ve tarikatlara bölünelim diye istenmemiştir. Aksine tüm detayları bir kenara bırakarak Vahdeti sağlamakla emrolunmuştuk. Öyle değil mi !

İslami geleneğimizde Sünnet ya da Hadis ekolü olarak tanımlayabileceğimiz bu durumda Vahyin, dokunulmaz ve yeterli olduğu, ihtiyaçların akıl ve vicdan çerçevesinde çözümü ile olacağı bir ÖRNEK PEYGAMBER aracılığı ile gösterilmiştir. Kur'an, hayatın tüm detaylarına yer vermemiş asli ve çok elzem sorunları Peygamber örnekliğinde çözmüştür. Bu çözümlerin kriterleri akıl ve vicdandır. Hiç bir akıl sahibi önerilen çözümleri vicdani olarak reddedemez. İşte buradan hareketle söylemek gerekirse detaylara değinmeyen Allah sosyal sorunlarda dahil, hukuki, içtimai ve ahlaki çözümler geliştirmeyi insan aklına bırakmıştır. Ehli Sünnet gelmiş geçmiş tüm sorunların çözümünü altıyüzlü yıllarda dondurmuştur. Gelmiş geçmiş tüm sorunların tek örnek modeli Peygamber uygulamalarıdır. Bu uygulamaların içinde bulunmayan her şey KİTABINA UYDURULMAK için nakil yollu gelen hadislerle desteklenmiştir. Hil-i Şeriye buradan doğmuştur. Çözüme muhtaç sorunların akıl ve vicdan kriteri ile Kur'an denetimde çözümü en sağlam ve tutarlı yoldur. Zira Hadis ve ya Sünnet yollu çözümlerde akıl, vicdan ve Kur'an denetimi göz ardı edildiğinde çözüm yerini soruna bırakmıştır. Kısacası sosyal hayata dair tüm sorunlar için bu gün bulunan tüm çözümler geçmişe götürüldüğünde de anlamını yitirmeyen esaslar olmalıdır. Bu gün Adalet, Hukuk, Akıl, Vicdan gibi değerlerle üretilmiş bir çözüm ne kadar eskiye gidilirse gidilsin bir topluma uyarlanırsa o çözüm o toplumda sırıtmaz. Çünkü Adalet, Akıl, Vicdan, Hukuk her zaman ve heryerde evrenseldir. Allah'ın Din dediği de işte bu değerlerdir. Bölgesel ve yerel çözümlerin kendine özgülüğü başka bir bölgeye aynıyla taşındığında sorun olması bu nedenledir. Her toplum kendi kültür ve coğrafyası ile farklı yorumlar, çözümler üretse de tüm çözümlerin ortak değeri Adalet, Hukuk Akıl ve Vicdan dır. Vahiy de işte bu değerleri hatırlatmak için gelmiştir. "Hepimiz deve sidiği içelim" diye değil !

İslam Ümmeti Hicri ikinci yüzyıldan itibaren İRADEye bağlı akıl ve vicdan eksenli düşünmeyi bırakmıştır. Sorumluluk Peygambere ve onun söylediği varsayılan sözlere bırakılmıştır. İçlerinde bir çok hakikat izi taşıyanları olsada bir çoğu ne akılla ne vicdanla ne kitapla asla bağdaşmaz. İslam'ın altını oyanlar bu hakikatler dile getirildiğinde ise ilk karşınıza şu argümanla çıkarlar "SİZ PEYGAMBERİ İNKAR MI EDİYORSUNUZ !" Bunu şunun için söylüyorlar "canlarının istediklerini kitabına uydurmak için". Allah'ı konuşturmanın bir yolu da Peygamberi hiç susturmamaktır. Bu kavganın sürmesini isteyenler "Allah ile Peygamberi sürekli kavga ettirmek zorundadır." Çünkü Vahiy ile Nakil daima çatışır. Vahiy bir kez inmiş, nakil ise yeryüzüne saçılmıştır, toplanmalıdır. Hadis toplama meselesi tıpkı bu saçılanların toplanması işidir. Oysa bu hadisler toplanırken araya batılın bulaşma ihtimali var mı ? sorusu hiç akla getirilmez. Sahihliği tartışmasız bir hadisi bile önlerine koysan ve Kur'an ile çelişiyor desen ilk tercih Hadis olacaktır. Çünkü Hadis Ümmetin yitik malıdır, tezgahtan kaldırıldığında rızık da kesilecektir.

Rivayet kültürünün ürünü hadislerin içinde Kur'an ayetleri ile taban tabana zıt o kadar çok şey vardır ki "Bunlar Allah'ın ayetleri ile çelişiyor sahih olamaz" dediğinizde bile önünüze "bir Hadisin doğruluğunun bin bir çeşit yolunu sen biliyor musun?'a getirilir iş. Sadece Allah'ın dediğine uyarız deyip Peygamberi inkar edenler ile Peygamberden gelen ne varsa hepsine uyarız diyenler aslında Allah'ı da inkar etmiş oluyorlar. Allah'ın insandan istediği çok temel şeyler olan

O'nun adı dışında kurban kesilmemesi (Tevhid)

öldürmemesi, zina etmemesi, içki içmemesi meselelerde nedense hiç fırkalşılmaz. Çünkü bunlar Dinin özüdür. Eğer ortada bir fırkalaşma, mezhepleşme ve vahdeti katletme durumu var ise açıkça itiraf etmek gerekirse bu Ümmet Dinin özünden uzaklaşmıştır. Bu kadar basit...

Halimiz perişan, halimiz içler acısı, halimiz Ehli Kitaplaşmanın dibi.
Bizden önceki ümmetlerin sapmış ve gazaba uğramış olmalarını günde beş vakit dile getiren Ümmet, kendilerinin sapma ve gazaba uğrama ihtimalini konuşmak bile istemezler, hayret !


Bu blogdaki popüler yayınlar

Kur'an ışığında ebelik !

Koşun Kavga Var !

Kadir Gecesi Bulundu !

"Kitapsız"lık Yapma !

Ben, Biz, O. Allah Kur'anda neden farklı zamirler kullanır ?

Allah'ın Kahramanı Sensin e-kitap olarak çıktı !.

Kuyruğu Kopartan Tilki Masalı

Musa, Ekmek ve Özgürlük - ÇIKTI

Hoş geldin On bir ayın sultanı Gastronomi