Ben, Biz, O. Allah Kur'anda neden farklı zamirler kullanır ?
Allah neden Kur'anda kimi yerde "O", kimi yerde "Biz", kimi yerde (Musa ile konuşurken olduğu gibi) "Ben" zamiri kullanır ?
Edebi bir metinde zamir/özne kullanma gerekliliği bu sorunun akla gelen ilk cevabı olabilir ancak "O", "Ben" ya da "Biz" şeklinde kullanılması metni bir zorunluluk değil bunun dışında, arka planında insanlığın bilinçaltında yatan ve aslında çok büyük bir anlama sahiptir. Bu sorunun doğru cevabını anlamak için genel geçer bilindik inançları biraz incelemek ve dinler tarihinde "tanrı" ile ilgili uzun bir yolculuğuna çıkmak gerekir. Çünkü bilinçaltımız; tanrılar, tanrıçalar, tanrıoğulları bağlamında monoteizm, politeizm ve tanrılar panteonu çöplüğüdür.
Hesiodos’a göre; yaratıcının evrene şekil vermesi, Kosmos da yerleşecek ilk ırk olan Titanları yaratması ile başlar. Kronos ve Rhea’dan doğan Zeus Olimpos’a yerleşir. Zeus Tanrıça Hera (Kız kardeşi ve evlilik tanrıçası) ile evli olmasına rağmen tanrıçalar, periler ve ölümlü birçok kadınla olan ilişkileri ile yeryüzü Zeus’un çocuk bolluğu yaşanan cennetine döner. Antik Yunan Mitolojisi aslında kendi içine düştüğü bu kaosun kurbanıdır. Kendi içinde bu hikayenin çok farklı çeşitleri mevcuttur ve hangisinin doğru olduğu konusu kendi aralarında da her zaman tartışmalıdır. Roma Tanrı ve Tanrıçaları Antik Yunan efsanelerinden uyarlanmıştır. İsimleri farklı fakat hemen hemen aynı karakteristiğe sahiptirler. Antik Yunan da baş tanrı Kronos, Roma da Jupiter’dir. Tanrıça ise Hera’dır
Kuzey Avrupa Mitolojisi (İskandinavlar), birçok mitolojide olduğu gibi doğa ve doğa olayları ile ilişkilendirilerek başlar. Kuzeyde kar ve buz, güney de ise ateş ve alevlerin dünyası vardır. Bunlar iki zıtlık olarak çarpışır ve hayat, bu iki zıt gücün etkileşiminin sonucunda başlar. Genelde tüm mitolojilerde yaratılış bu tür kaos ve düzensizlikten doğar ancak nasıl olduğu ya da başlangıçları pek açıklanamaz. Bu kaosun ortaya çıkardığı tanrı ya da tanrısal varlıklar hayatı düzenlemeye başlar. Ancak insanın düşünce ve duygu dünyasının etkisiyle olsa gerek genelde tanrı ve tanrısal varlıklar sürekli bir çekişme içine girerler. Bunun nedeni mitolojilere toplumun siyasi çekişmelerinin de girmiş olma ihtimalidir. Hemen hemen tüm mitolojiler bu tür başlangıçlar ile başlar ve toplumların derin tarihlerinin en akılda kalanlarını geleceğe aktarırlar. Sonsuz boşluk, ilksel ezeli sular , zıt güçlerden meydana gelen devler tanrılaşır ve dünyayı yaratırlar. Tanrılar çoğalmaya ve yeryüzüne inmeye başlarlar. Diğer mitolojilerde olduğu gibi ilk başta var olan benzersiz tek yaratıcı çoğaltılıp, yeryüzünde fonksiyonları insan iradesinin kontrolüne göre değişen tanrılara dönüştürülür. Devlerden türeyen insanlar, tanrılar ile tanrıçaların çocuklarıdır. Yaratıcı tanrı “Odin”, “Vili”, “Ve” ulaşılmaz Asgard dağında ikamet etmektedir. Başka grup tanrılar ile aralarında sürekli savaşlar yapılmakta, efsaneler bu savaşları, bitişini, diğer tanrı ve tanrıçaları konu edinmektedir. Bu mit grubunun baş tanrısı kimi zaman Balder kimi zaman Odin dir. Tanrıçası ise Balder’in eşi Nanna, Odin’in eşi ise Bestla dır. Yıldırım tanrısı Thor , Odin’in en büyük oğludur ve hem tanrıların hem de insanların en güçlüsüdür. Tüm toplum inançlarında görülen benzeri karmaşa, kaos ve çarpıklıklar bu kültürün de derinliklerinde kendini hissettirir.
Kelt mitolojileri de çok zengin tanrılar panteonuna sahiptir. Baş tanrısı Dagda'dır. İsminin anlamı; "İyi Tanrı"dır. Eşi tanrıça Morrigan'dır. Dagda, bir baba figürü, kabilenin koruyucusu ve temel tanrıdır ki diğer eril Kelt tanrıları, onun bazı değişikliklere uğramış formlarındandır. Doğu Avrupa da ise Slavların baş tanrısı, gökyüzü tanrısı Perun dur. Tanrıça ise Mati Syra Zemly’dır.
Eski Mezopotamya kökenli mitlerde yaradılış, birçok destanda yer alır. Enuma Eliş (Yüksekteyken), Gılgamış, Enkidu ve Ölüler Diyarı bunlardan en çok bilinenleridir. Enuma Eliş’de yaradılış, yabani ve biçimsiz bir kaosdan, tatlı suların tanrısı Apsu ile tuzlu suların tanrısı Tiamat’ın bir araya gelmesiyle başlar. Marduk adında bir tanrı, tüm kainatın ve insanlığın yaratılması emrini verir. İlksel Deniz Anu (gök) ile Enki/Ki (yer) nin birliğinden oluşan kozmik dağı vücuda getirir. Onların birleşmesinden hava tanrısı Enlil doğar. Tanrılar insan biçiminde kişileştirildiğinde, isimler değişse de süreç ve olaylar benzerdir. Sümerlerin en önemli tanrıları; Sin, Ea/Enki, İnanna, Ninurti, İşkur, Utu, Nusku ve Nidaba-enlil dir . Babil’in baş tanrısı Marduk, Antik Ur kentinde ise Nanna’dır. Mezopotamya kökenli kültürlerde tanrı ve tanrıçalar diğer kültürlerde olduğu gibi birbirleri ile sentezlenmiştir. Öne çıkan tanrılar Utu (Şamaş olarak da bilinir), El, Baal tanrıçalar ise İnanna (Babilde İştar olarak bilinir), Anat dır.
Hitit efsaneleri Hatti ve Hurrilerden devreden sentez bir mitolojidir. Tanrı ve tanrıçaları oldukça fazladır. Yaradılış ile ilgili pek açıklayıcı bilgi bulunmasa da tanrılar ve tanrıçalar arasındaki çekişmeler, tanrıların ölümlülerin hayatına etkilerini içerir. Baş tanrı Alalu ve Teşub dur . Hitit tanrıçası Hattilerde Vuruşemu, Hurrilerde Hepat diye adlandırılmış olan tanrıçadır. Hititlerde "Arinna'nın güneş tanrıçası" geç dönem Hititlerde Kupaba olarak geçmiştir. (Antik Yunan tanrıçası Kybele de büyük olasılıkla aynı inancın devamıdır.)
Türk kozmolojisinde de birçok farklı kültürün ve inancın etkilerini görmek mümkündür. Türkler, evrenin ve evrendeki her şeyin bir bütünlük içinde olduğuna inanırlardı. Gündelik yaşamdaki hiyerarşi ile gökyüzündeki durum hakkındaki tasavvurları birbirine benzemekteydi. Yaruk, eski Türk dilinde ışık anlamına gelir ve bu ışık gökten gelen tanrısallığı, Kut’u simgeler. Karang ise yeryüzüne ait bir kavramdır. Birçok mitte eril ve dişil sembollere rastlandığı gibi Türklerde de yaşam, Yaruk ile Karang’ın bir araya gelmesiyle oluşur.
Moğol yaradılış hikayelerinde baş tanrı Mongke Tengri, Türklerde ise Gök Tengri dir. Diğer mitlerde ve inançlarda olduğu gibi toplumsal hayatın en çok önem verdiği unsurlara indirgenen tanrısal nitelikler, eski Türk toplumlarda karşımıza Etügen/Ötügen olarak çıkar ve bu dişil bir semboldür, Tanrıçadır. Etügen/Ötügen Toprağı ve toprakla ilgili tüm unsurları, bitkileri ve hayvanları korur. Itoga Hanım, Natıkay gibi başka tanrıçalara da rastlanmaktadır. Batı Asya Mitolojisinin yaradılış hikayeleri de diğerleri gibi benzer, tanrı ve tanrıçaları boldur.
İlk dönem Antik Pers mitlerinin başlarında, Hurriler’in Mittani krallığı tanrılarından olan ve Hint inanç kökenlerinde de bulunan Işık Tanrısı Mithra karşımıza çıkar ancak bu konudaki bilgiler çok tartışmalıdır. Farklı kaynaklara göre Güneş Tanrısı Mithra, İranlıların Zerdüştlük öncesi dönemde doğa ögelerine tapındığı ve en büyük tanrıları kabul ettikleri Varuna adındaki Gök Tanrının oğludur. Hint ve Pers inanç dünyasında yer alan Mihtra, Zerdüştlük öncesi İran ve Hint ortak tanrılarından birisidir. Varuna, Eski Yunanlıların baş tanrılarından Zeus, Mithra ise Güneş Tanrısı Apollon ile benzerlik gösterir. Daha sonraları bir inanç sistemine dönüştürülen Zerdüştçülükde, yerel hali ile ilk tanrı Zurvan (Zaman), yaradılıştan önceki boşlukta yaşayan bir tanrıdır. İlksel başlangıçların mistik olarak geçtiği Pers mitolojisinde Zurvan, bir oğulun özlemini çekmektedir. Yaratılış, Zurvan’ın iyilik ve kötülük ya da iyimserlik ve kararsızlığından doğan iki oğlu Ahura Mazda ve Ehriman arasındaki mücadeledir.
Arabistan Yarımadasındaki kültürlerde de tanrı ve tanrıça bolluğuna rastlanır. Arapların bilinen en büyük tanrısı dağların efendisi ve yüce bir tanrı olan Dhu Şara (Duşara) dır.
Hinduizm’in beşiği ve birçok inancın kökenine zengin kaynaklık teşkil eden Güney Asya Mitolojisi, dünyanın en geniş anlatılan efsaneler bütününü oluşturur. Binlerce tanrı ve tanrıçasıyla Hint kökenli inanç temellerine, dünyanın hemen hemen her coğrafyasında rastlamak mümkündür. Hint kökenli efsaneler çok fazla olduğundan yaratıcı ve yaradılış hikayeleri de oldukça fazladır. Bunlardan bazılarında ilk yaratıcı Varuna, bazılarında Brahma, bazılarında Prajapata bazılarında Vişnu’dur. İlk tanrı Prajapata çevrisindeki boşluğa çok üzülüp ağlar ve gözyaşları evrene, daha sonra ilk denize ve toprak parçalarına dönüşür.
Çin ve Japonya’yı içine alan Doğu Asya mitolojilerinde de tanrı, tanrıça ve insan üstü veya bilinmeyen varlıklara sahip karmaşık inanç sistemlerini yansıtan hikayeler mevcuttur. Pek çok kaynaktan beslenen Çin inanç sisteminin etkilendiği bu efsanelerde en eski Taocu mitoloji, gökyüzünü tüm yaratılmışların babası, yeryüzünü ise annesi olarak ifade eder. Diğer mitlerde tanrıça ve tanrıların farklı biçimlerini ve kozmosun doğuşunu tasvir eder. Ayrıca Hint mitolojilerini anımsatırcasına yeryüzünün bir yumurtadan çıkışını betimleyen hikayeler de mevcuttur. Çin yaradılış mitolojilerinde ilk tanrı Pan G’nun dünyayı yaratmak için kaosu nasıl düzene soktuğu anlatılır. Daha sonra nazik ve ılımlı bir tanrıça olan Nü Wa ortaya çıkar ve ilk insanları kilden yaratır. Diğer Çin efsaneleri de bu formdan değişim göstermiş farklı biçimler olarak anlatılır. Yeryüzü doğrudan bir tanrıça olarak değil de, Tao’nun temsilcisi olarak tanımlanabilen tanrıçanın bir parçası olarak düşünülür. Japon yaradılış hikayeleri de diğer kültürlerin mitlerinde görülen fenomenlere benzer tanımlanamayan belirsizliklerle başlar. Zamanın başlangıcı üç görünmez tanrı ile ortaya çıkar. Farklı anlatımlarda bu üç tanrı ilksel dünyanın gök yer ve yeraltı yaratıcıları olabilmektedir. Yine genel olarak tüm efsanelerde görüldüğü gibi başlangıçları, bir süre sonra insan ve insan aklına uygun tanrılara ve tanrısal varlıklara dönüştürülür. Japon mitlerinde ilk belirli tanrılar Kutsal Merkez Efendi, Büyük Üretici Güç ve İlahi Üretici Güç olarak karşımıza çıkar.
Afrika mitolojilerinde evreni yaratan, iklimlerden sorumlu ve doğal hayata tezahür eden birçok tanrı ve tanrıça figürü vardır.
Antik Mısır, Nil nehrinin kıyıları ve deltasının hayata etkileri ile insan hayatının tüm yönlerine yayılan karmaşık mitolojilere sahiptir. Karmaşık olmasına rağmen mitolojik formalara uygun olarak kolayca tasnif edilebilirler. Hayatın ve düzenin başlangıcı diğer mitolojilerde olduğu gibi kaostur. Güneş tanrısı Ra bu efsanelerin pek çoğunda ana yaratıcı olarak karşımıza çıkar. Çocukları Shu ve Tefnut, torunları Geb (Yeryüzü) ve Nut (Gökyüzü) gibi tanrılar tarafından yardım görür. Farklı yaratılış hikayesinde ise Ra karşımıza esas yaratıcı Ptah adı ile çıkar. En çok bilinen tanrıları Osiris, Set, Nephtys ve İsis’tir. Antik Mısır’da krallar (Firavunlar) da tanrı olarak görülürlerdi. Firavunların, hayatı boyunca olağanüstü güçlü, öldükten sonra da tanrılar ile birlikte olacağına inanılırdı. Ana tanrıça Mut, bereket, aşk ve doğurganlık tanrıçası Neith, Hathor(İsis), Tawaret, Bastet, Neith en çok bilinen tanrıçalardır.
Mitlerin bir amacı da insanların nereden geldiğini ve nasıl yaratıldığını açıklamaktır. Bu konudaki çeşitliliğe Kuzey Amerika Mitolojisinde de rastlanır. Başlangıçta İlk Dünya ya da adına Siyah Dünya denen bir dünya vardır. Yaradılış, başlangıç itibari ile siyah ve bulutlar bir araya gelerek erkeği, mavi ve sarı bulutların bir araya gelmesinden ise kadınlar yaratılarak başlar. Büyük çoğunluğu oluşturan Navaju halkının inanç köklerinde en önemli figür “Değişen Kadın” figürüdür. “Değişen Kadın”, bazı kaynaklara göre bu ilk yaratılıştaki erkek tarafından yaratılmıştır. Navaju halkının tanrı fenomenleri karşımıza atalara saygı olarak çıkar. İnsanlar atalara saygıyı çok çeşitli biçimde gösterirler. Onları dini sanat eserlerinde tasvir ederek artık yaşamayan atalarının ruhları ile iletişime geçtiklerine inanırlar. Atalara saygının tanrısal boyuta ulaşmasına en iyi örnek Kuzey Amerika mitolojileridir.
Kuzey Amerikada yaratıcılar, daha çok hayvanların ve doğal hayatın tezahürleri şeklinde kutsal varlıklar olarak ortaya çıkmıştır. Tanrıların zaman içerisinde yerel kahramanlar ya da atalar ile sentezlenmesi, bazı kültürlerde olduğu gibi bu kültüründe tanrısal figür ve fenomenlerini sürekli çoğaltmıştır. Bir diğer anlatımda yaratılış, güçlü hileler ve kılık değiştirme yöntemlerini kullanarak yeryüzüne ışığı kuzgununun getirmesidir. Gökyüzüne ay, güneş ve yıldızları o yerleştirmiştir. Haida kabilesi gibi birçok kabile efsanelerinde, kuzgun gibi insanoğlunun kaderine etki eden başka yerel hayvan figürlerine rastlanır.
Zapotek, Maya, Toltek ve Azteklerin kültürlerinin yaygın olduğu Meksika, Belize, Guatemala, Honduras ve komşu ülkelerde ortak olarak, hayati önem taşıyan iklimlerden çiftçiliğe kadar çeşitli alanları yöneten sayısız tanrı ve tanrıça ile birçok sentez mitolojik anlatımlara rastlanır. Daha önce de belirtildiği gibi bunun önemli bir nedeni toplumların birbirleriyle olan kültürel etkileşimidir. Bunun neticesinde ortak olan bazı tanrı ve tanrıça isimleri farklılaşır yada farklı olanlar ortak bir isme dönüşebilir. Örneğin bu kültürde Aztek tanrısı Tezcatlipoca savaş tanrısı iken Yaotl, rüzgar tanrısı iken Yoalli Ehecatl adını almaktadır. Başka bir Aztek tanrısı olan tüylü yılan Quetzalcoatl ise aynı zamanda rüzgar tanrısı Ehecatl olarak karşımıza çıkar. Bu kültürde yaradılış, Deniz tanrısı Gucumatz ile gökyüzü tanrısı Gökyüzünün Kalbi arasında insanın yaratılmasına dair verilen karar ile başlar. İlk yaratılan insan varlıklarının formları beğenilmeyince onlar hayvanlara dönüşür. Daha sonra ise insan ırkı ortaya çıkar. Bu efsanelerde yaratılışın kökeni belirsizdir. İtzamna Quiche, Tzacol, Gucumatz (Tüylü yılan), Cabrakan Mayaların en bilinen tanrılarıdır.
Listeyi uzatmak mümkün hatta detaylara daldıkça ilginç bilgilere ulaşmakta olası. Ancak bu kadarı bile aslında insanın inanç serüveninde tanrıya biçtiği anlamın ne kadar çeşitli, kültürel renkle boyanmış ve farklı olduğunu "anlam:ontoloji" bakımından mutlak aşkın, biricik, her şeyin yoktan yaratıcı ve bu gibi İslam ile özdeş tarzda bir inancın tüm yeryüzüne hakim olduğunu gösteriyor. Zaman içerisinde bu mutlak aşkın yaratıcının sıfatları çalınarak insanlar arasına pay edilmiş ve böylece İslam'ın Şirk dediği kurum inşaa edilmiştir. Özde tüm inançlarda Tanrı tektir (deus otiosus inancını lütfen inceleyin.)
Allah'ın Kur'an'ı Kerimde kendisinden tüm özne zamirleri ile ifade edilişi metni bir zorunluluktan ziyade insanın bilinç altındaki tanrı inancının çeşitliliğidir. Kimi inançlarda Tanrı "tek:biricik" ancak vasıfları alt tanrılara pay edilmiş, kimilerinde dualist (iyilik-kötülük,ying-yang) tanrı inancı kendisini hissettirirken kimisinde bu üçleme (teslis) şeklinde gösterir. Bazı inançlarda da yukarıda görüldüğü gibi birçok tanrı panteonu tepede tek bir amaç ve olgu altında toplanır. Özde hepsinde Tanrı tektir.
İnsanın burada yaptığı en büyük ahmaklık, kurnazlık ve belkide akıllı cahillik işte bu Tanrı'nın sıfatlarını çalıp bir beşere (hiyerofani) bir olguya ya da içsel bir duygu ye nispet etmesidir. Bu yaptığı iş üzerinden geçim sağlamasıdır. İnsanlar ile Tanrı arasına girip aracılık etmesidir. Allah'ın adını bu ticarete tabela ismi olarak seçmesi, kullanmasıdır. Bu nedenden ötürü olsa gerek ki Kur'an da kendisini kimi zaman bir kaya (Samed: altına sığınılan, yağmur, tipi, soğuk, yıldırım gibi şeylerden koruyan formda anlatır. (Kutsal taşlar ve kutsalın tezahürü simgeciliğine cevap olarak Felsefeye) Yine Kur'an da Size şah damarınızdan daha yakınım diyerek "İçsel biz giz, his, benlik, keşf gibi tasavvufi tanımlamalara cevap) verir.
Allah bu konuda üstelik çok öfkelidir ve adeta Kur'anda Allah "benim adımı iki paralık dünya çıkarlarına alet ettiniz ve böylece birbirinize zulmettiniz" der gibidir.
Özetle Allah bizim bilinçaltımızdaki kendisini, bizim bilinçaltımızdaki ifade biçimi ile her türlü konuşturur. Ben, Biz, O. Ancak O hiçbir tanım, zamir, özge bağlamında ve kapsamında değildir. O muhteşemdir, kusursuzdur.
O bizimle Bizce konuşur; Anladığımız dilden her üç zamiri de kullanarak, anlamlandırdığımız formda. Genel itibariyle tüm insanlık tarihinde ki bilinçaltınızda yer ettiği şekliyle...
Edebi bir metinde zamir/özne kullanma gerekliliği bu sorunun akla gelen ilk cevabı olabilir ancak "O", "Ben" ya da "Biz" şeklinde kullanılması metni bir zorunluluk değil bunun dışında, arka planında insanlığın bilinçaltında yatan ve aslında çok büyük bir anlama sahiptir. Bu sorunun doğru cevabını anlamak için genel geçer bilindik inançları biraz incelemek ve dinler tarihinde "tanrı" ile ilgili uzun bir yolculuğuna çıkmak gerekir. Çünkü bilinçaltımız; tanrılar, tanrıçalar, tanrıoğulları bağlamında monoteizm, politeizm ve tanrılar panteonu çöplüğüdür.
Hesiodos’a göre; yaratıcının evrene şekil vermesi, Kosmos da yerleşecek ilk ırk olan Titanları yaratması ile başlar. Kronos ve Rhea’dan doğan Zeus Olimpos’a yerleşir. Zeus Tanrıça Hera (Kız kardeşi ve evlilik tanrıçası) ile evli olmasına rağmen tanrıçalar, periler ve ölümlü birçok kadınla olan ilişkileri ile yeryüzü Zeus’un çocuk bolluğu yaşanan cennetine döner. Antik Yunan Mitolojisi aslında kendi içine düştüğü bu kaosun kurbanıdır. Kendi içinde bu hikayenin çok farklı çeşitleri mevcuttur ve hangisinin doğru olduğu konusu kendi aralarında da her zaman tartışmalıdır. Roma Tanrı ve Tanrıçaları Antik Yunan efsanelerinden uyarlanmıştır. İsimleri farklı fakat hemen hemen aynı karakteristiğe sahiptirler. Antik Yunan da baş tanrı Kronos, Roma da Jupiter’dir. Tanrıça ise Hera’dır
Kuzey Avrupa Mitolojisi (İskandinavlar), birçok mitolojide olduğu gibi doğa ve doğa olayları ile ilişkilendirilerek başlar. Kuzeyde kar ve buz, güney de ise ateş ve alevlerin dünyası vardır. Bunlar iki zıtlık olarak çarpışır ve hayat, bu iki zıt gücün etkileşiminin sonucunda başlar. Genelde tüm mitolojilerde yaratılış bu tür kaos ve düzensizlikten doğar ancak nasıl olduğu ya da başlangıçları pek açıklanamaz. Bu kaosun ortaya çıkardığı tanrı ya da tanrısal varlıklar hayatı düzenlemeye başlar. Ancak insanın düşünce ve duygu dünyasının etkisiyle olsa gerek genelde tanrı ve tanrısal varlıklar sürekli bir çekişme içine girerler. Bunun nedeni mitolojilere toplumun siyasi çekişmelerinin de girmiş olma ihtimalidir. Hemen hemen tüm mitolojiler bu tür başlangıçlar ile başlar ve toplumların derin tarihlerinin en akılda kalanlarını geleceğe aktarırlar. Sonsuz boşluk, ilksel ezeli sular , zıt güçlerden meydana gelen devler tanrılaşır ve dünyayı yaratırlar. Tanrılar çoğalmaya ve yeryüzüne inmeye başlarlar. Diğer mitolojilerde olduğu gibi ilk başta var olan benzersiz tek yaratıcı çoğaltılıp, yeryüzünde fonksiyonları insan iradesinin kontrolüne göre değişen tanrılara dönüştürülür. Devlerden türeyen insanlar, tanrılar ile tanrıçaların çocuklarıdır. Yaratıcı tanrı “Odin”, “Vili”, “Ve” ulaşılmaz Asgard dağında ikamet etmektedir. Başka grup tanrılar ile aralarında sürekli savaşlar yapılmakta, efsaneler bu savaşları, bitişini, diğer tanrı ve tanrıçaları konu edinmektedir. Bu mit grubunun baş tanrısı kimi zaman Balder kimi zaman Odin dir. Tanrıçası ise Balder’in eşi Nanna, Odin’in eşi ise Bestla dır. Yıldırım tanrısı Thor , Odin’in en büyük oğludur ve hem tanrıların hem de insanların en güçlüsüdür. Tüm toplum inançlarında görülen benzeri karmaşa, kaos ve çarpıklıklar bu kültürün de derinliklerinde kendini hissettirir.
Kelt mitolojileri de çok zengin tanrılar panteonuna sahiptir. Baş tanrısı Dagda'dır. İsminin anlamı; "İyi Tanrı"dır. Eşi tanrıça Morrigan'dır. Dagda, bir baba figürü, kabilenin koruyucusu ve temel tanrıdır ki diğer eril Kelt tanrıları, onun bazı değişikliklere uğramış formlarındandır. Doğu Avrupa da ise Slavların baş tanrısı, gökyüzü tanrısı Perun dur. Tanrıça ise Mati Syra Zemly’dır.
Eski Mezopotamya kökenli mitlerde yaradılış, birçok destanda yer alır. Enuma Eliş (Yüksekteyken), Gılgamış, Enkidu ve Ölüler Diyarı bunlardan en çok bilinenleridir. Enuma Eliş’de yaradılış, yabani ve biçimsiz bir kaosdan, tatlı suların tanrısı Apsu ile tuzlu suların tanrısı Tiamat’ın bir araya gelmesiyle başlar. Marduk adında bir tanrı, tüm kainatın ve insanlığın yaratılması emrini verir. İlksel Deniz Anu (gök) ile Enki/Ki (yer) nin birliğinden oluşan kozmik dağı vücuda getirir. Onların birleşmesinden hava tanrısı Enlil doğar. Tanrılar insan biçiminde kişileştirildiğinde, isimler değişse de süreç ve olaylar benzerdir. Sümerlerin en önemli tanrıları; Sin, Ea/Enki, İnanna, Ninurti, İşkur, Utu, Nusku ve Nidaba-enlil dir . Babil’in baş tanrısı Marduk, Antik Ur kentinde ise Nanna’dır. Mezopotamya kökenli kültürlerde tanrı ve tanrıçalar diğer kültürlerde olduğu gibi birbirleri ile sentezlenmiştir. Öne çıkan tanrılar Utu (Şamaş olarak da bilinir), El, Baal tanrıçalar ise İnanna (Babilde İştar olarak bilinir), Anat dır.
Hitit efsaneleri Hatti ve Hurrilerden devreden sentez bir mitolojidir. Tanrı ve tanrıçaları oldukça fazladır. Yaradılış ile ilgili pek açıklayıcı bilgi bulunmasa da tanrılar ve tanrıçalar arasındaki çekişmeler, tanrıların ölümlülerin hayatına etkilerini içerir. Baş tanrı Alalu ve Teşub dur . Hitit tanrıçası Hattilerde Vuruşemu, Hurrilerde Hepat diye adlandırılmış olan tanrıçadır. Hititlerde "Arinna'nın güneş tanrıçası" geç dönem Hititlerde Kupaba olarak geçmiştir. (Antik Yunan tanrıçası Kybele de büyük olasılıkla aynı inancın devamıdır.)
Türk kozmolojisinde de birçok farklı kültürün ve inancın etkilerini görmek mümkündür. Türkler, evrenin ve evrendeki her şeyin bir bütünlük içinde olduğuna inanırlardı. Gündelik yaşamdaki hiyerarşi ile gökyüzündeki durum hakkındaki tasavvurları birbirine benzemekteydi. Yaruk, eski Türk dilinde ışık anlamına gelir ve bu ışık gökten gelen tanrısallığı, Kut’u simgeler. Karang ise yeryüzüne ait bir kavramdır. Birçok mitte eril ve dişil sembollere rastlandığı gibi Türklerde de yaşam, Yaruk ile Karang’ın bir araya gelmesiyle oluşur.
Moğol yaradılış hikayelerinde baş tanrı Mongke Tengri, Türklerde ise Gök Tengri dir. Diğer mitlerde ve inançlarda olduğu gibi toplumsal hayatın en çok önem verdiği unsurlara indirgenen tanrısal nitelikler, eski Türk toplumlarda karşımıza Etügen/Ötügen olarak çıkar ve bu dişil bir semboldür, Tanrıçadır. Etügen/Ötügen Toprağı ve toprakla ilgili tüm unsurları, bitkileri ve hayvanları korur. Itoga Hanım, Natıkay gibi başka tanrıçalara da rastlanmaktadır. Batı Asya Mitolojisinin yaradılış hikayeleri de diğerleri gibi benzer, tanrı ve tanrıçaları boldur.
İlk dönem Antik Pers mitlerinin başlarında, Hurriler’in Mittani krallığı tanrılarından olan ve Hint inanç kökenlerinde de bulunan Işık Tanrısı Mithra karşımıza çıkar ancak bu konudaki bilgiler çok tartışmalıdır. Farklı kaynaklara göre Güneş Tanrısı Mithra, İranlıların Zerdüştlük öncesi dönemde doğa ögelerine tapındığı ve en büyük tanrıları kabul ettikleri Varuna adındaki Gök Tanrının oğludur. Hint ve Pers inanç dünyasında yer alan Mihtra, Zerdüştlük öncesi İran ve Hint ortak tanrılarından birisidir. Varuna, Eski Yunanlıların baş tanrılarından Zeus, Mithra ise Güneş Tanrısı Apollon ile benzerlik gösterir. Daha sonraları bir inanç sistemine dönüştürülen Zerdüştçülükde, yerel hali ile ilk tanrı Zurvan (Zaman), yaradılıştan önceki boşlukta yaşayan bir tanrıdır. İlksel başlangıçların mistik olarak geçtiği Pers mitolojisinde Zurvan, bir oğulun özlemini çekmektedir. Yaratılış, Zurvan’ın iyilik ve kötülük ya da iyimserlik ve kararsızlığından doğan iki oğlu Ahura Mazda ve Ehriman arasındaki mücadeledir.
Arabistan Yarımadasındaki kültürlerde de tanrı ve tanrıça bolluğuna rastlanır. Arapların bilinen en büyük tanrısı dağların efendisi ve yüce bir tanrı olan Dhu Şara (Duşara) dır.
Hinduizm’in beşiği ve birçok inancın kökenine zengin kaynaklık teşkil eden Güney Asya Mitolojisi, dünyanın en geniş anlatılan efsaneler bütününü oluşturur. Binlerce tanrı ve tanrıçasıyla Hint kökenli inanç temellerine, dünyanın hemen hemen her coğrafyasında rastlamak mümkündür. Hint kökenli efsaneler çok fazla olduğundan yaratıcı ve yaradılış hikayeleri de oldukça fazladır. Bunlardan bazılarında ilk yaratıcı Varuna, bazılarında Brahma, bazılarında Prajapata bazılarında Vişnu’dur. İlk tanrı Prajapata çevrisindeki boşluğa çok üzülüp ağlar ve gözyaşları evrene, daha sonra ilk denize ve toprak parçalarına dönüşür.
Çin ve Japonya’yı içine alan Doğu Asya mitolojilerinde de tanrı, tanrıça ve insan üstü veya bilinmeyen varlıklara sahip karmaşık inanç sistemlerini yansıtan hikayeler mevcuttur. Pek çok kaynaktan beslenen Çin inanç sisteminin etkilendiği bu efsanelerde en eski Taocu mitoloji, gökyüzünü tüm yaratılmışların babası, yeryüzünü ise annesi olarak ifade eder. Diğer mitlerde tanrıça ve tanrıların farklı biçimlerini ve kozmosun doğuşunu tasvir eder. Ayrıca Hint mitolojilerini anımsatırcasına yeryüzünün bir yumurtadan çıkışını betimleyen hikayeler de mevcuttur. Çin yaradılış mitolojilerinde ilk tanrı Pan G’nun dünyayı yaratmak için kaosu nasıl düzene soktuğu anlatılır. Daha sonra nazik ve ılımlı bir tanrıça olan Nü Wa ortaya çıkar ve ilk insanları kilden yaratır. Diğer Çin efsaneleri de bu formdan değişim göstermiş farklı biçimler olarak anlatılır. Yeryüzü doğrudan bir tanrıça olarak değil de, Tao’nun temsilcisi olarak tanımlanabilen tanrıçanın bir parçası olarak düşünülür. Japon yaradılış hikayeleri de diğer kültürlerin mitlerinde görülen fenomenlere benzer tanımlanamayan belirsizliklerle başlar. Zamanın başlangıcı üç görünmez tanrı ile ortaya çıkar. Farklı anlatımlarda bu üç tanrı ilksel dünyanın gök yer ve yeraltı yaratıcıları olabilmektedir. Yine genel olarak tüm efsanelerde görüldüğü gibi başlangıçları, bir süre sonra insan ve insan aklına uygun tanrılara ve tanrısal varlıklara dönüştürülür. Japon mitlerinde ilk belirli tanrılar Kutsal Merkez Efendi, Büyük Üretici Güç ve İlahi Üretici Güç olarak karşımıza çıkar.
Afrika mitolojilerinde evreni yaratan, iklimlerden sorumlu ve doğal hayata tezahür eden birçok tanrı ve tanrıça figürü vardır.
Antik Mısır, Nil nehrinin kıyıları ve deltasının hayata etkileri ile insan hayatının tüm yönlerine yayılan karmaşık mitolojilere sahiptir. Karmaşık olmasına rağmen mitolojik formalara uygun olarak kolayca tasnif edilebilirler. Hayatın ve düzenin başlangıcı diğer mitolojilerde olduğu gibi kaostur. Güneş tanrısı Ra bu efsanelerin pek çoğunda ana yaratıcı olarak karşımıza çıkar. Çocukları Shu ve Tefnut, torunları Geb (Yeryüzü) ve Nut (Gökyüzü) gibi tanrılar tarafından yardım görür. Farklı yaratılış hikayesinde ise Ra karşımıza esas yaratıcı Ptah adı ile çıkar. En çok bilinen tanrıları Osiris, Set, Nephtys ve İsis’tir. Antik Mısır’da krallar (Firavunlar) da tanrı olarak görülürlerdi. Firavunların, hayatı boyunca olağanüstü güçlü, öldükten sonra da tanrılar ile birlikte olacağına inanılırdı. Ana tanrıça Mut, bereket, aşk ve doğurganlık tanrıçası Neith, Hathor(İsis), Tawaret, Bastet, Neith en çok bilinen tanrıçalardır.
Mitlerin bir amacı da insanların nereden geldiğini ve nasıl yaratıldığını açıklamaktır. Bu konudaki çeşitliliğe Kuzey Amerika Mitolojisinde de rastlanır. Başlangıçta İlk Dünya ya da adına Siyah Dünya denen bir dünya vardır. Yaradılış, başlangıç itibari ile siyah ve bulutlar bir araya gelerek erkeği, mavi ve sarı bulutların bir araya gelmesinden ise kadınlar yaratılarak başlar. Büyük çoğunluğu oluşturan Navaju halkının inanç köklerinde en önemli figür “Değişen Kadın” figürüdür. “Değişen Kadın”, bazı kaynaklara göre bu ilk yaratılıştaki erkek tarafından yaratılmıştır. Navaju halkının tanrı fenomenleri karşımıza atalara saygı olarak çıkar. İnsanlar atalara saygıyı çok çeşitli biçimde gösterirler. Onları dini sanat eserlerinde tasvir ederek artık yaşamayan atalarının ruhları ile iletişime geçtiklerine inanırlar. Atalara saygının tanrısal boyuta ulaşmasına en iyi örnek Kuzey Amerika mitolojileridir.
Kuzey Amerikada yaratıcılar, daha çok hayvanların ve doğal hayatın tezahürleri şeklinde kutsal varlıklar olarak ortaya çıkmıştır. Tanrıların zaman içerisinde yerel kahramanlar ya da atalar ile sentezlenmesi, bazı kültürlerde olduğu gibi bu kültüründe tanrısal figür ve fenomenlerini sürekli çoğaltmıştır. Bir diğer anlatımda yaratılış, güçlü hileler ve kılık değiştirme yöntemlerini kullanarak yeryüzüne ışığı kuzgununun getirmesidir. Gökyüzüne ay, güneş ve yıldızları o yerleştirmiştir. Haida kabilesi gibi birçok kabile efsanelerinde, kuzgun gibi insanoğlunun kaderine etki eden başka yerel hayvan figürlerine rastlanır.
Zapotek, Maya, Toltek ve Azteklerin kültürlerinin yaygın olduğu Meksika, Belize, Guatemala, Honduras ve komşu ülkelerde ortak olarak, hayati önem taşıyan iklimlerden çiftçiliğe kadar çeşitli alanları yöneten sayısız tanrı ve tanrıça ile birçok sentez mitolojik anlatımlara rastlanır. Daha önce de belirtildiği gibi bunun önemli bir nedeni toplumların birbirleriyle olan kültürel etkileşimidir. Bunun neticesinde ortak olan bazı tanrı ve tanrıça isimleri farklılaşır yada farklı olanlar ortak bir isme dönüşebilir. Örneğin bu kültürde Aztek tanrısı Tezcatlipoca savaş tanrısı iken Yaotl, rüzgar tanrısı iken Yoalli Ehecatl adını almaktadır. Başka bir Aztek tanrısı olan tüylü yılan Quetzalcoatl ise aynı zamanda rüzgar tanrısı Ehecatl olarak karşımıza çıkar. Bu kültürde yaradılış, Deniz tanrısı Gucumatz ile gökyüzü tanrısı Gökyüzünün Kalbi arasında insanın yaratılmasına dair verilen karar ile başlar. İlk yaratılan insan varlıklarının formları beğenilmeyince onlar hayvanlara dönüşür. Daha sonra ise insan ırkı ortaya çıkar. Bu efsanelerde yaratılışın kökeni belirsizdir. İtzamna Quiche, Tzacol, Gucumatz (Tüylü yılan), Cabrakan Mayaların en bilinen tanrılarıdır.
Listeyi uzatmak mümkün hatta detaylara daldıkça ilginç bilgilere ulaşmakta olası. Ancak bu kadarı bile aslında insanın inanç serüveninde tanrıya biçtiği anlamın ne kadar çeşitli, kültürel renkle boyanmış ve farklı olduğunu "anlam:ontoloji" bakımından mutlak aşkın, biricik, her şeyin yoktan yaratıcı ve bu gibi İslam ile özdeş tarzda bir inancın tüm yeryüzüne hakim olduğunu gösteriyor. Zaman içerisinde bu mutlak aşkın yaratıcının sıfatları çalınarak insanlar arasına pay edilmiş ve böylece İslam'ın Şirk dediği kurum inşaa edilmiştir. Özde tüm inançlarda Tanrı tektir (deus otiosus inancını lütfen inceleyin.)
Allah'ın Kur'an'ı Kerimde kendisinden tüm özne zamirleri ile ifade edilişi metni bir zorunluluktan ziyade insanın bilinç altındaki tanrı inancının çeşitliliğidir. Kimi inançlarda Tanrı "tek:biricik" ancak vasıfları alt tanrılara pay edilmiş, kimilerinde dualist (iyilik-kötülük,ying-yang) tanrı inancı kendisini hissettirirken kimisinde bu üçleme (teslis) şeklinde gösterir. Bazı inançlarda da yukarıda görüldüğü gibi birçok tanrı panteonu tepede tek bir amaç ve olgu altında toplanır. Özde hepsinde Tanrı tektir.
İnsanın burada yaptığı en büyük ahmaklık, kurnazlık ve belkide akıllı cahillik işte bu Tanrı'nın sıfatlarını çalıp bir beşere (hiyerofani) bir olguya ya da içsel bir duygu ye nispet etmesidir. Bu yaptığı iş üzerinden geçim sağlamasıdır. İnsanlar ile Tanrı arasına girip aracılık etmesidir. Allah'ın adını bu ticarete tabela ismi olarak seçmesi, kullanmasıdır. Bu nedenden ötürü olsa gerek ki Kur'an da kendisini kimi zaman bir kaya (Samed: altına sığınılan, yağmur, tipi, soğuk, yıldırım gibi şeylerden koruyan formda anlatır. (Kutsal taşlar ve kutsalın tezahürü simgeciliğine cevap olarak Felsefeye) Yine Kur'an da Size şah damarınızdan daha yakınım diyerek "İçsel biz giz, his, benlik, keşf gibi tasavvufi tanımlamalara cevap) verir.
Allah bu konuda üstelik çok öfkelidir ve adeta Kur'anda Allah "benim adımı iki paralık dünya çıkarlarına alet ettiniz ve böylece birbirinize zulmettiniz" der gibidir.
Özetle Allah bizim bilinçaltımızdaki kendisini, bizim bilinçaltımızdaki ifade biçimi ile her türlü konuşturur. Ben, Biz, O. Ancak O hiçbir tanım, zamir, özge bağlamında ve kapsamında değildir. O muhteşemdir, kusursuzdur.
O bizimle Bizce konuşur; Anladığımız dilden her üç zamiri de kullanarak, anlamlandırdığımız formda. Genel itibariyle tüm insanlık tarihinde ki bilinçaltınızda yer ettiği şekliyle...