Adam ol canımı ye !

Müslümanlar olarak Kur'an'ın belki de en ideal yorumuna ulaşmak için, çağdaş felsefedeki semantik, hermönetik, tarihsellik, yapısalcılık, pozitif mantıkçılık, göstergebilim (ezoterizm ya da simgecilik) matematiksel kombinasyonlar, edebi derinlik ve alt anlamlılık gibi bir çok akımdan yararlanma yoluna gideriz.

Bunu, masum okurların işini kolaylaştırıcı, metni(vahiy) okumaya ya da araştırma fırsatı olmayanlara bir yardım refleksi ve oldukça doğal bir uğraş olarak kabul edecek olsak bile, bu gibi disiplinlerin daima gözden kaçırdığı önemli bir kaç şey var.

Kur'an metni aslında nerede duruyor ?
Yani üzerinde çalıştığımız metnin bizi bağlayıcı argümanları nelerdir ?
Ya da bir metin, hitaba dönüştüğünde herkesin farklı bir şeyler anlayabileceği esneklikte midir ?

Eğer bu bağlayıcılık göz ardı edilirse metnin (vahiy) her dilden ve her telden konuşmasına rağmen maksadın (Allah'ın hitabının muradı, maksadı, gündemi) ıskalanması kaçınılmazdır.

Bu sonucun ortaya çıkmasının doğrulayıcı kanıtı ise İslam Tarihimizin ta kendisidir. Bunca ekol, fikir, düşünce, mezhep ya da farklı anlam arayışlarının masum kalmaması, vahdeti parçalaması ve İslam ümmetinin dağılmışlığının bir çok etkenle birlikte baş sorumlusu olduğu çok açıktır.

Oysa bir metni okurken, yorumlarken, üzerinden bir fikir beyan ederken ya da metnin fayda esaslı muradını ararken şu unsurlar asla gözden kaçırılmamalıdır.

İlki Tarih. Metin (Vahiy) bir zaman diliminde ve bir süreç sonucunda muhatabına bir şey anlatmak istemiştir.O artık bir zaman diliminin konusu olmuştur. Tarihin ise bizi bağladığı en temel unsurlar hemen beraberinde gelir ki;

İkincisi Coğrafyadır. Metin (Vahiy) içine doğduğu coğrafyanın reel politik, sosyolojik ya da ekonomik bir çok unsurlarını içinde barındırmış, metnin şekillenmesinde bu gibi unsurlar dikkate alınmış, çevresel tüm faktörler örneklerin içine yedirilmiştir. Bu coğrafanın dini referanslarını nereden aldığı (İbrahim) Kabe'nin dini bir merkez statüsü olması nedeniyle Arap Kabilelerine sağladığı avantaj. Ticaret yollarının geçiş güzergahı üzerinde oluşu gibi.

Üçüncüsü, Süreç. Kur'an içine doğduğu sokağın bir gecede değişimi için kendini sloganik, anarşist ya da narsist bir fedai eylem ve tutum izlemeden, realiteyi gerçekliğe kurban edip ideal bir manifesto yayınlamamıştır. İdeallerinden asla vazgeçmemiş, dillendirmiş ancak ötelemiş, realiteyi yumuşatarak devrim yapmak yerine uzun soluklu bir mücadeleyi kalıcı bir ıslah hareketine dönüştürmüştür.

Dördüncü ve çok önemli bir diğer unsur ise Kültür. Kur'an bir toplumun tüm kültürel bilgi ve deneyim olguları üzerine inmiştir. O güne kadar insanlık tarihinin geçirmiş olduğu tüm kültürel değişimlerin sonunda varılmış bir nokta üzerinden konuşmuştur. Kur'an, mevcut toplumun Tanrı telakkisi, Melek-Cin-İnsan ontolojisi, yaradılış, varlık ve yokluk, Cennet ve Cehennem, Ahiret Hayatı, Kıyamet ya da daha bir çok örnek devraldığı kültürün rengine boyanmıştır. Buradaki maksat muhatap ile hitabın aynı renge boyanmasıdır.

Çoğu zaman görmezden geldiğimiz diğer bir unsur olarak Gelenek. Arap aklı ve ahlakını oluşturan temel dinamiklerin değişimini isteyen Kur'an, mevcut durumun tespiti, hasarın giderilmesi için zemin hazırlanması, hasarın onarılması, hasarın tamamen ortadan kaldırılması şeklinde bir süreç izlemiştir. Özellikle kölelik, çok eşlilik, kadın hakları, boşanma süreçleri, miras hukuku, içki, kumar, faiz gibi. Yine mevcut toplumun gelenekleri içinde güzel ve temiz olanlarına dokunmamıştır. Haram Aylar'da savaşılmaması geleneği, Arap aklının ortaya çıkardığı ticari kaygılara dayanan bir saldırmazlık anlaşması olmasına rağmen burada Allah'ın akan kanı durdurmak için insan tecrübe ya da deneyimlemelerinin kabulü noktasında olumlu bir tavır aldığı rahatlıkla söylenebilir. "Bu insan ürünüdür!" dememiş, geleneği sürdürmüştür.

Belki de son olarak değinilmesi gerek bu unsurları tamamlayıcı nitelikte Dil ve Bağlam. Kur'an metninin ilgili olduğu yedinci yüzyılda Nebatça olduğu aşikardır. İslam'ın yayılma sürecinde İran'ın fethedilmesi ile birlikte başlayan Tedvin çalışmalarında İran düşünce ve ekolleri gerek Arapça'nın (Nebatça) gramerini yazarak, gerek Tefsir çalışmaları gerekse Hadis ve diğer çalışmalar yoluyla sızmışlardır. Dönem içine Antik Yunan felsefesi ve doğu mistisizminin de karışması ile günümüze gelen metin yorumları (Kur'an'ı Kerim değil, tefsir, çeviri yada diğer çalışmalar) gereksiz tartışmalarla uğraşmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürecek oranda karmaşık, alt anlamlarla zenginleştirilmiş ve basitlikten uzak tutulmuştur. Bugün de yapılan bir çok çalışmada geriye gidilerek alıntılanan referanslarda bu yöntemle üretilmiş çalışmalardır. Bu noktanın bir adım ötesinde ise Kur'an ayetlerinin bir maksatlılık üzerine inmesine rağmen ya da kendi içinde bir ayet örgüsünde ve ya sure bütünlüğünde anlaşılması gerekenlerden kopuk ayetleri rastgele ve indeksleyerek bağlamından koparıp yeni bir anlam, yeni bir hitap oluşturma çabalarıdır. Metin aslında buna yukarıda saydığımız unsurlar neticesinde izin vermez çünkü ancak bir metin tüm toplum ortalamasının anladığı ve kabul gördüğü bir zemini sahiplenir, yoksa dışlar. Metin o zaman anlaşılamaz.

Özetle söylemek gerekirse, bir metninin gerçek muradının ne olduğunu anlamak için o metnin hitap ve muhatap ilişkisinde "hitabın ne olduğu" ve "neyi kapsadığı", "muhatabın kim ya da kimler olduğu" atıfların özel ya da genel mi olduğu" ve bu hitaptan ortalamanın "ne anladığı" asıldır. Eğer Allah, ilk dönem Müslümanlara yalnızca onların anladığı bir dilden hitap etmiş ise ve Biz bugün o dili anlamıyor isek ve metin üzerinde tartışıyor isek o takdirde Allah, bugün bizimle de yeniden konuşmak zorundadır !

Yok eğer Allah, o gün onlara konuşmuş olmakla birlikte, Bize de, kara kutusunu çözmek suretiyle şifreli mesajlar göndermişse, o zaman yukarıda saydığımız kriterler neticesinde Allah mesajını gelecek kuşaklara aktarırken ya çok büyük bir risk almıştır ya da işi oluruna bırakmıştır !

Metnin bağlayıcılığı ilkesini sahipleniyor isek yukarıdaki her iki sonucunda makul ve kabul edilebilir bir sonuç olmadığında mutabakat sağlamışızdır.

Çünkü tarih değişmiş, İslam kabına sığamamış ve yayılarak coğrafyası genişlemiştir. Üstellik ilk dönem ile günümüz Arapçası bakımından dil değişmiş, kültür değişmiş, gelenek yerinde durmamıştır. Tüm bu kapsam çerçevesinde denilebilr ki; "Allah'ın muradının ne olduğu" ve "vahyin maksadının kapsamı"nı yukarıda saydığımız kriterler çerçevesindeki ana unsurlar belirler. Bu unsurların bir arada değerlendirilip göz önüne alınarak yapılan çalışmaların geleceğe dair daha doğru, daha tutarlı ve tüm metnin Arap aklının ortalamasına hitap eden maksadını yakalaması mümkündür. Ancak bu perspektiften bakıldığında Kur'an metninin indiği zaman dilimindeki maksadı ile geleceğe bizlerin devralarak aktaracağı evrensel ilkeler, birbiriyle örtüşecek ve uyumlu hale gelecektir. Peygambere sunduğu moral ve motivasyon unsurlarının bizler için de birer moral ve motivasyon unsuru olması böylelikle daha da kolaylaşacaktır. Aksi durumda ilk dönem muhatapları ile aramızdaki bağ tamamen kopacak, onların kendi yaşadığı deneyimlemeler kendi bağlayıcı unsurları içine hapsolacaktır. Bugün onu taklit tuhaf, acayip kaçacak ve sırıtacaktır. Güncellenmeyen tüm ahlaki ilkeler, hüküm ve normlar bu kez bize hitap etmeyecektir.

Belki de metnin en temel işlevi, hitabın maksadını (Allah'ın muradı) topluma ulaştıran rol model kişinin (Peygamber) en temel ihtiyacını da ilgili olduğu dönemin yukarıda sıralanan bağlayıcılığında (Vahiy) kendi içinde barındırmasıdır.

Kendi anladığı dilden; Rehberlik, Yoldaşlık, Arkadaşlık.
Çaba ve Gayret motivasyonu ile temel ahlak ilkelerinin insanlığa tekrar tekrar hatırlatılması.
Kur'an'ın bunca üzerinde tartıştığımız detaylarının ortadan kalkmasını, temelde bu basitlik, bu yalın anlamlılık ancak, tüm insanların üzerinde mutabık olacağı ortak bir mutabakat metnine dönüştürür.

Haydi!

Basit ve Yalın oku..
Anlamadığın yerleri geç, baştan aşağıya bir kere detaylara ya da hitabın kendi otantikliğine takılmadan oku Kur'anı.

En temel ve en öz ne anlatılıyor, rahatlıkla anlayacaksın;
Adam ol canımı ye!

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kur'an ışığında ebelik !

Koşun Kavga Var !

Kadir Gecesi Bulundu !

"Kitapsız"lık Yapma !

Ben, Biz, O. Allah Kur'anda neden farklı zamirler kullanır ?

Allah'ın Kahramanı Sensin e-kitap olarak çıktı !.

Kuyruğu Kopartan Tilki Masalı

Musa, Ekmek ve Özgürlük - ÇIKTI

Hoş geldin On bir ayın sultanı Gastronomi

Sünnilik bir Din midir ?