Akıl Akıldan Cahildir !
Düşünmek için önce Tezekkür edelim: Dinin ne zaman, nasıl ortaya çıktığı, kaynağının ne olduğu hususunda kutsal kitapların verdiği bilgilerin dışında herhangi tarihi bir belge yoktur. Kim bu konuda bir şey söylüyorsa geleneğin içinden ve kültürel birikimlerden beslenen masal, hikaye ya da mitolojiden bahsediyordur. Yalnızca Vahiy akıl ve beş duyu organlarının ötesinde şeyler söyler. Felsefe ve Tasavvuf bu aşamadan öteye geçemez.
Şimdi Tefakkuh edelim: O bakımdan bilimsel metotlarla dinin başlangıcı ve kaynağı hakkında kesin bir yargıya varmak mümkün değildir. Din'in kaynağı konusunu iki bakış açısı altında toplamak mümkündür.
Birincisi Evrimci görüş diğer ise Vahiy ya da kutsal metin kökenli görüş.
Şimdi Tefekkür edelim: Evrim, birbirini takip ederek yavaş yavaş meydana gelen değişme ve gelişmeye denir. Dinlerin zaman içinde çeşitli sebeplere bağlı olarak (vahiy kaynaklı değil) ortaya çıkıp geliştiğini iddia eden
görüşe de evrimci görüş adı verilir. Dinin kaynağı ile ilgili vahiy temelli görüşe
göre din, Allah tarafından vahiy yoluyla insanlar arasından seçtiği peygamberlere gönderilen ilahî kurallar bütünüdür. Üzerinde durmamız gereken şu, her iki bakış açısını da bir kenara bırakıp Din'in mahiyetini değil AMACINI tartışmalıyız.
Artık Tedebbür edebiliriz yani tüm bu çerçeveyi bir araya getirip büyük fotoğrafa bakalım ve şu soruyu soralım. Dinin gerçek amacı yeryüzünde insanlar arasındaki ilişkilerin sosyal adalete dayalı bir sistem içinde düzenlemesi ise ki buna DİN= HAYAT BİÇİMİ diyebiliriz, Bu Dinin amacı dışında kullanımını nasıl engelleyebilir Nasıl TEDBİRLER alabiliriz?
not: Felsefe ve Tasavvuf'un alanı yalnızca 1. Kısımdaki TEZEKKÜR girer ancak oradaki epistomoloji insanın sezgileri yahut beş duyu organlarına dayanır. Felsefe ve Tasavvuf bu nedenle ancak birinci aşamadaki epistomolojik tartışmaların ötesine geçemez. İslam ile en keskin ayrılığı yer iki, üç ve dördüncü maddeleri bünyesinde barındırmamasıdır.