Ateizm bir Felsefeden ibarettir.
Tanrıtanımazlar AllahSız mı?
Ateizm Felsefenin ürettiği bir MEZHEP tir. Ateistlerin de aslında Filozof ya da Sofi olduğunu biliyor muydunuz ?
Tanrı kötülüğü önlemek istiyor da gücü mü yetmiyor; o halde O güçsüzdür. Yoksa gücü yetiyor da önlemek mi istemiyor; o halde O kötü niyetlidir. Eğer Tanrı hem güçlü hem de kötülüğü ortadan kaldırmak niyetinde ise, bunca kötülük nasıl oldu da var oldu? gibi soruları soran aklın ilk başta içine düştüğü şu dipsiz kuyudan çıkması gerekmektedir.
MÖ VI. yüzyılda Kolophon’lu Ksenofanes şöyle demekteydi: "Etiyopyalılar tanrılarını siyah ve basık burunlu olarak tasvir etmekte, Trakyalılar kendi tanrılarının mavi gözlü kızıl saçlı oldugunu söylemektedirler. Eger öküzlerin, atların ve aslanların elleri olsaydı ve eger onlar elleriyle insanlar gibi resim yapıp sanat eserleri meydana getirebilselerdi, atlar tanrıları at şeklinde, inekler ineklere benzer görünümde çizerlerdi."
Yani insanın Tanrısı mutlak surette İnsan tasavvurları içinde anlamlandırabildiği bir tanrıdır. İşte bu nedenle hiç bir şekilde aynı anlam dünyasında tanımlanamayacak, kapsitelere sığmayacak olan Allah'ı, kapasiteli bir akıl tanımı için de tanımaya ya da değerlendirmeye çalışmak bir paradokstur. Paradoks da bir kusurdur. Bir doğru bir yanlışla ilişkilendirilerek ortaya çıkan durumun hem doğru hem yanlışlığı hakkında dipsiz bir kuyu oluşturulur.
Ateizm, epistomolojik bilgi hakkında fırkalaşmanın bir ürünü olduğunu bilseniz onlarla boş yere tartışmanın bir anlamı olmadığını anlardınız. Şu da var ki İslami gelenekte "bilgi edinme" ve "bilginin doğru kullanımı" ne yazık ki FELSEFE ya da TASAVVUF ile eş değer görülür oldu.
Felsefe = Düşünmek = İslam değildir. Zira Felsefe sadece HİKMETLİ DÜŞÜNMEKTİR. Buradaki Hikmet sizi yanıltmasın, Hikmet; hükümde isabet etmektir ancak vardığı kanı ya da hükümde bu güne kadar isabetli HÜKÜM verebilen hiç bir Filozof yoktur. Çünkü Felsefe de TEZ mutlak surette ANTİTEZİ ni doğurur. Yunan felsefesinin kaynaklarının derinliğine kadar inilirse görülür ki, Kainat ilahi ve canlıdır. Bu doktrin doğu ve antik helen dinlerine uygun düşmektedir. Esasen bu dinlere göre yıldızlar ve tabiat kuvvetleri İlahi kaynaklı olup bütün tabiat ilahi olarak değerlendirilir. Ateizm bu düşüncenin şekillendirdiği Felsefenin büyük bir mezhebidir ve iki türlü tezahür etmiştir.
- Tanrı evrenin dışındaki ya da evrenin bizzat kendisi olan aşkınlıktır.
- Tanrı içimizdeki içkinlik olan "BEN" dir. (Yunus Emre nin , Mevlananın, Beyazid-i Bestami nin Hallacın ya da en güncel Aşık Veysel'in BEN'i)
Sonuç itibari ile Ateizm felsefeden başka bir şey değildir. Allah'ın varlığının kanıtlanabilir olma ihtimali % 50 , % 50 dir. Varlığı her ne kadar yokluğuna oranla daha çok kanıtlanabilir olsa da sonuç itibari ile bu tartışmalar asla bitmez. Bu nedenle Allah, kendisinin varlık ve yokluk sorununu Kur'anı Kerim de işlemez. Kur'an insanın yeryüzündeki var oluşu ile ilgili tüm dikkatleri İNSANIN KENDİSİ ne yöneltir ve "Birbirinizi kandırmayın, kanını dökmeyin, aldatmayın.şeklinde sosyolojik bir olgunluk tavrı ister. Sabahtan akşama kadar ATEİZM ile tartışmak, bilimsel kanıtlar öne sürerek imana davet etmek, üç beş ergen ateisti mağlub etmek bizim yeryüzündeki sorumluluklarımız içinde değildir.
Ateizm Felsefenin ürettiği bir MEZHEP tir. Ateistlerin de aslında Filozof ya da Sofi olduğunu biliyor muydunuz ?
Tanrı kötülüğü önlemek istiyor da gücü mü yetmiyor; o halde O güçsüzdür. Yoksa gücü yetiyor da önlemek mi istemiyor; o halde O kötü niyetlidir. Eğer Tanrı hem güçlü hem de kötülüğü ortadan kaldırmak niyetinde ise, bunca kötülük nasıl oldu da var oldu? gibi soruları soran aklın ilk başta içine düştüğü şu dipsiz kuyudan çıkması gerekmektedir.
MÖ VI. yüzyılda Kolophon’lu Ksenofanes şöyle demekteydi: "Etiyopyalılar tanrılarını siyah ve basık burunlu olarak tasvir etmekte, Trakyalılar kendi tanrılarının mavi gözlü kızıl saçlı oldugunu söylemektedirler. Eger öküzlerin, atların ve aslanların elleri olsaydı ve eger onlar elleriyle insanlar gibi resim yapıp sanat eserleri meydana getirebilselerdi, atlar tanrıları at şeklinde, inekler ineklere benzer görünümde çizerlerdi."
Yani insanın Tanrısı mutlak surette İnsan tasavvurları içinde anlamlandırabildiği bir tanrıdır. İşte bu nedenle hiç bir şekilde aynı anlam dünyasında tanımlanamayacak, kapsitelere sığmayacak olan Allah'ı, kapasiteli bir akıl tanımı için de tanımaya ya da değerlendirmeye çalışmak bir paradokstur. Paradoks da bir kusurdur. Bir doğru bir yanlışla ilişkilendirilerek ortaya çıkan durumun hem doğru hem yanlışlığı hakkında dipsiz bir kuyu oluşturulur.
Ateizm, epistomolojik bilgi hakkında fırkalaşmanın bir ürünü olduğunu bilseniz onlarla boş yere tartışmanın bir anlamı olmadığını anlardınız. Şu da var ki İslami gelenekte "bilgi edinme" ve "bilginin doğru kullanımı" ne yazık ki FELSEFE ya da TASAVVUF ile eş değer görülür oldu.
Felsefe = Düşünmek = İslam değildir. Zira Felsefe sadece HİKMETLİ DÜŞÜNMEKTİR. Buradaki Hikmet sizi yanıltmasın, Hikmet; hükümde isabet etmektir ancak vardığı kanı ya da hükümde bu güne kadar isabetli HÜKÜM verebilen hiç bir Filozof yoktur. Çünkü Felsefe de TEZ mutlak surette ANTİTEZİ ni doğurur. Yunan felsefesinin kaynaklarının derinliğine kadar inilirse görülür ki, Kainat ilahi ve canlıdır. Bu doktrin doğu ve antik helen dinlerine uygun düşmektedir. Esasen bu dinlere göre yıldızlar ve tabiat kuvvetleri İlahi kaynaklı olup bütün tabiat ilahi olarak değerlendirilir. Ateizm bu düşüncenin şekillendirdiği Felsefenin büyük bir mezhebidir ve iki türlü tezahür etmiştir.
- Tanrı evrenin dışındaki ya da evrenin bizzat kendisi olan aşkınlıktır.
- Tanrı içimizdeki içkinlik olan "BEN" dir. (Yunus Emre nin , Mevlananın, Beyazid-i Bestami nin Hallacın ya da en güncel Aşık Veysel'in BEN'i)
Sonuç itibari ile Ateizm felsefeden başka bir şey değildir. Allah'ın varlığının kanıtlanabilir olma ihtimali % 50 , % 50 dir. Varlığı her ne kadar yokluğuna oranla daha çok kanıtlanabilir olsa da sonuç itibari ile bu tartışmalar asla bitmez. Bu nedenle Allah, kendisinin varlık ve yokluk sorununu Kur'anı Kerim de işlemez. Kur'an insanın yeryüzündeki var oluşu ile ilgili tüm dikkatleri İNSANIN KENDİSİ ne yöneltir ve "Birbirinizi kandırmayın, kanını dökmeyin, aldatmayın.şeklinde sosyolojik bir olgunluk tavrı ister. Sabahtan akşama kadar ATEİZM ile tartışmak, bilimsel kanıtlar öne sürerek imana davet etmek, üç beş ergen ateisti mağlub etmek bizim yeryüzündeki sorumluluklarımız içinde değildir.