Müslüman Ayağa Kalk !
İslam toplumlarının ideal bir medeniyet kuramamalarının gelecek ile geçmiş barışıklığından uzak ve geri kalmışlığına dayanan bir çok sebebi vardır. Tarih sahnesinde Adalet gibi muazzam bir argümana sahip olmasına rağmen yeryüzünde Adaletin İslam açısından yoksunluğu ortadadır.
Bu yoksunluğun, kabahatini salt İslamın geçmiş ümmetlerinin bu geri kalmışlığına yüklemek yükten omuz çekmek olur. Bu gün Müslümanların daha cesur olması bu nedenle zaruridir.
Bu günden biriken sorunlar gelecekte diğer ümmetlerin altından kalkamadığı yükler haline dönüşür. Elbette gelecekteki sorumluluk bu güne atfedilemez ancak Müslümanın görevi anın vacibidir. Yani gününün kaçınılmaz gereklerini yerine getirmesidir. Bu gün karşı çıkılmayan zalimler geleceğin mazlumlarının başına bela olmaktadır.
İslamın varlık ve bilgi tasavvurunun net olarak ortaya konulamaması,
İlim ve bilim ayrımları,
içtihat kapısının kapatılmış olmasının varsayılması,
cahiliye tasavvurundaki din, tanrı ve aracıların tekrar aynı şekilde tezahür ettirilmesi,
Tasavvuf ve ekollerin din ve din gereklerinden sayılması,
dünya ve ahiret arasında büyük bir uçurumun var edilmesi gelebilir.
Bu nedenler içinde en önemli yer tutan şeylerden biri de Muhammed A.S. ve arkadaşlarının mücadelelerinin şekli kopyalanmasının Sünnet olarak din den sayılması içinden çıkılmaz bir hal almasına yol açmıştır. Muhammed A.S ve arkadaşları hiç bir zaman geçmiş ümmetlerin şekli mücadelelerini örnekleştirmemiş, onları genelleştirip dinleştirmemiştir. Sünnet dediğimiz peygamberin hal tavır ve davranışları ile sözlerinin, doğru ve İslama göre
tashih, tahkim ve tedkik yetersizliği, İslam düşmanlarının eline muhteşem bir koz olarak geçmiştir. Günümüzde Müslümanlar gelecek ve geçmiş ile barışık bir adalet algısı tesis etmekten ziyade bu bilgi kalıntılarının fırkalaşmasından doğan kin ve nefret algıları üzerine birbirlerine düşman olmuşlardır.
Sosyal hayattan çekilip inzivaya çekilme yada alabildiğine seküler bir hayatın içine dalarak İslam yaşanamaz!
Seküler bir hayatın eleştirisini, modernizmin faturasını ıslah hareketleri önünde bir barikat gibi yükseltmek ve bu konuda sadece atıp tutmak ile İslam yaşanamaz!
Geçmiş ümmetlerin kahramanlıklarının bir din melankolisine dönüştürülüp herkesin Mücahid kılığına sokulması ile İslam yaşanmaz!
Ayakta geçen vaktimizin büyük bir çoğunluğunu kazandığımız rızıkların, Allah ve Rasul yolunda değil de betonlara feda edilmesi ile İslam yaşanamaz !
Sevapları günahlarıyla Semerkand, Endülüs, Buhara, Osmanlı geldi geçti. Geçmişin hayallerini kurarak ve eskiyi canlandırmak için kuru bir taklidi Yitik Altın Nesil sendromlarına dönüştürmek ve bunun üzerine bir medeniyet kurgulamak ile İslam yaşanamaz !
Medeniyet algımızı, Gelecek algımızı, Geçmiş algımızı, Yönetim algımızı, Din algımızı hatta ALLAH algılarımızı tekrar gözden geçirmeliyiz.
içinde yaşadığımız bu Allahsız Müslümanlık ile İslam yaşanmaz! Yaşanmadığı ve yaşanamadığı da ortada değil mi ?
Bu yoksunluğun, kabahatini salt İslamın geçmiş ümmetlerinin bu geri kalmışlığına yüklemek yükten omuz çekmek olur. Bu gün Müslümanların daha cesur olması bu nedenle zaruridir.
Bu günden biriken sorunlar gelecekte diğer ümmetlerin altından kalkamadığı yükler haline dönüşür. Elbette gelecekteki sorumluluk bu güne atfedilemez ancak Müslümanın görevi anın vacibidir. Yani gününün kaçınılmaz gereklerini yerine getirmesidir. Bu gün karşı çıkılmayan zalimler geleceğin mazlumlarının başına bela olmaktadır.
İslamın varlık ve bilgi tasavvurunun net olarak ortaya konulamaması,
İlim ve bilim ayrımları,
içtihat kapısının kapatılmış olmasının varsayılması,
cahiliye tasavvurundaki din, tanrı ve aracıların tekrar aynı şekilde tezahür ettirilmesi,
Tasavvuf ve ekollerin din ve din gereklerinden sayılması,
dünya ve ahiret arasında büyük bir uçurumun var edilmesi gelebilir.
Bu nedenler içinde en önemli yer tutan şeylerden biri de Muhammed A.S. ve arkadaşlarının mücadelelerinin şekli kopyalanmasının Sünnet olarak din den sayılması içinden çıkılmaz bir hal almasına yol açmıştır. Muhammed A.S ve arkadaşları hiç bir zaman geçmiş ümmetlerin şekli mücadelelerini örnekleştirmemiş, onları genelleştirip dinleştirmemiştir. Sünnet dediğimiz peygamberin hal tavır ve davranışları ile sözlerinin, doğru ve İslama göre
tashih, tahkim ve tedkik yetersizliği, İslam düşmanlarının eline muhteşem bir koz olarak geçmiştir. Günümüzde Müslümanlar gelecek ve geçmiş ile barışık bir adalet algısı tesis etmekten ziyade bu bilgi kalıntılarının fırkalaşmasından doğan kin ve nefret algıları üzerine birbirlerine düşman olmuşlardır.
Sosyal hayattan çekilip inzivaya çekilme yada alabildiğine seküler bir hayatın içine dalarak İslam yaşanamaz!
Seküler bir hayatın eleştirisini, modernizmin faturasını ıslah hareketleri önünde bir barikat gibi yükseltmek ve bu konuda sadece atıp tutmak ile İslam yaşanamaz!
Geçmiş ümmetlerin kahramanlıklarının bir din melankolisine dönüştürülüp herkesin Mücahid kılığına sokulması ile İslam yaşanmaz!
Ayakta geçen vaktimizin büyük bir çoğunluğunu kazandığımız rızıkların, Allah ve Rasul yolunda değil de betonlara feda edilmesi ile İslam yaşanamaz !
Sevapları günahlarıyla Semerkand, Endülüs, Buhara, Osmanlı geldi geçti. Geçmişin hayallerini kurarak ve eskiyi canlandırmak için kuru bir taklidi Yitik Altın Nesil sendromlarına dönüştürmek ve bunun üzerine bir medeniyet kurgulamak ile İslam yaşanamaz !
Medeniyet algımızı, Gelecek algımızı, Geçmiş algımızı, Yönetim algımızı, Din algımızı hatta ALLAH algılarımızı tekrar gözden geçirmeliyiz.
içinde yaşadığımız bu Allahsız Müslümanlık ile İslam yaşanmaz! Yaşanmadığı ve yaşanamadığı da ortada değil mi ?