Anlamsız Bağlam, Bağlamsız Anlam!
Mekke de kendi sosyal sorunları için de çeşitli durum ve olaylar bağlamında vahyedilen Kur’an’ın, ilk muhatapları ile daha sonra ki biz muhatapları açısından kazandığı anlam farklıdır. Sözlü olarak aktardığı anlam ile şimdi elimizde yazılı metin haline geldikten sonraki anlamı ve anlaşılması tamamen aynı değildir. Bunun en önemli nedeni; Sözlü kültürün yazılı kültüre ve bir dilden başka bir dile geçtikten sonraki teknik sorunlardır. Sözlü olarak Muhammed a.s. destek olan vahiy, aradan uzun bir süre geçince iki kapak arasına alındı ve en az yüz elli yıl sonra başka dillere çevrilerek TEFSİR edildi.
Kur’an’ın sözlü metin formu, doğrudan Muhammed a.s 'ın kendisi ile muhataplarına yönelik olduğu halde, yazılı metin formu, Kur’an’ı okuyup anlamak isteyen sonraki herkese yöneliktir. Sözlü dil alışkanlıkları ve düşünüş biçimiyle oluşturulmuş bir metin aynısıyla yazıya çevrilse muhtemel okurlar açısından anlamda kapalı gelen, açıklanması gereken yerlerin olması doğaldır. Muhataplar bakımından, Kur’an’ın sözlü metin formundaki anlamıyla, yazıya geçirilmesinden (mushaf) sonraki anlamı farklılaşmıştır. Bu durum önemli bir sorunu beraberinde getirmektedir. Asıl muhatapların sosyolojik gerçeklikleri dikkate alınmaz ise sözlü kültürün ilk ANLAMI, yazılı ANLAMI, ANLAMSIZLAŞTIRILABİLİR. Mesele Mekke de Kavga iken, günümüzde güncel de ise
Bilimsel keşifler,
sırlar ve gizemlerin çözüm aracı,
tılsımlı faydaları ile şifa dağıtıcısı,
edebiyatın sonsuz malzemesi olabilmektedir. Bu Yahudiler için Kur'anın; "AĞIZLARINI EĞİP BÜKÜYORLARDI" dediği şeydir. Yani, ANLAMI BAĞLAMDAN KOPARMAK!, AYETİ ÖZEL BİR AMAÇ İÇİN KULLANMAK!
Kur'an, Muhammed a.s ın Mekkesi'ne "ADAM OLUN" demek için gelmiştir. Bu gün bizim onu "BİLİM ADAMI OLUN" şekline anlamamız için gelmemiştir. O günkü ANLAM ne ise bugünkü ANLAM da aynı olmalıdır. O gün kavga ne ise bu gün de o olmalıdır. Kur'anın bu amaç dışında kullanılması Kur'anın indiriliş gayesine aykırıdır ve "Ağız eğip bükmek" den bir farkı yoktur.
Kur’an’ın sözlü metin formu, doğrudan Muhammed a.s 'ın kendisi ile muhataplarına yönelik olduğu halde, yazılı metin formu, Kur’an’ı okuyup anlamak isteyen sonraki herkese yöneliktir. Sözlü dil alışkanlıkları ve düşünüş biçimiyle oluşturulmuş bir metin aynısıyla yazıya çevrilse muhtemel okurlar açısından anlamda kapalı gelen, açıklanması gereken yerlerin olması doğaldır. Muhataplar bakımından, Kur’an’ın sözlü metin formundaki anlamıyla, yazıya geçirilmesinden (mushaf) sonraki anlamı farklılaşmıştır. Bu durum önemli bir sorunu beraberinde getirmektedir. Asıl muhatapların sosyolojik gerçeklikleri dikkate alınmaz ise sözlü kültürün ilk ANLAMI, yazılı ANLAMI, ANLAMSIZLAŞTIRILABİLİR. Mesele Mekke de Kavga iken, günümüzde güncel de ise
Bilimsel keşifler,
sırlar ve gizemlerin çözüm aracı,
tılsımlı faydaları ile şifa dağıtıcısı,
edebiyatın sonsuz malzemesi olabilmektedir. Bu Yahudiler için Kur'anın; "AĞIZLARINI EĞİP BÜKÜYORLARDI" dediği şeydir. Yani, ANLAMI BAĞLAMDAN KOPARMAK!, AYETİ ÖZEL BİR AMAÇ İÇİN KULLANMAK!
Kur'an, Muhammed a.s ın Mekkesi'ne "ADAM OLUN" demek için gelmiştir. Bu gün bizim onu "BİLİM ADAMI OLUN" şekline anlamamız için gelmemiştir. O günkü ANLAM ne ise bugünkü ANLAM da aynı olmalıdır. O gün kavga ne ise bu gün de o olmalıdır. Kur'anın bu amaç dışında kullanılması Kur'anın indiriliş gayesine aykırıdır ve "Ağız eğip bükmek" den bir farkı yoktur.