Kur'anın ikna yöntemi
Kur'an, kendi alanının bir uzmanı olarak muhatabına teklif edeceği durum için adeta işe alınacak kalifiye elaman muamelesi yapar. Tüm insanlık için genel bildirileri, kısa ve öz örneksel şer'i kuralları, ritüelleri, geçmiş ümmetlerin ibretlik kıssaları hariç bu durum değişmez. Allah ile ilgili varlık delilleri Kur'anın çok az bir kısmını teşkil eder. Muhatabı Ateizm değil, Politeizm dir. Yani inandığını iddia eden müşrikler. Kur'an bu durumu " Onların çoğu şirk koşmadan iman etmezler" olarak özetlemektedir. Bu nedenle Kur'anın asıl muhatabı onu red ve inkara şartlanmış, sürekli çatışma psikolojisi olan bu zihindir. Bu muhalefet veya çatışmacı biçimi nedeniyle, Kur'an kendisine muhalif olana söz hakkı verdiği gibi, fikir ve düşüncesini değerlendirme aşamasına yalnızca SORU SORARAK getirir.
Kur'anı Kerim karşıt fikrin duygularına değil aklına hitap eder. Soru sorar. İkna etmenin en etkili yolu soru sormak ve Vicdanın cevapladığı doğru kararı muhatap almaktır. Vicdan ile baş başa kalmış bir zihin elbette verdiği iyi yada kötü kararın arkasında duracaktır. Kur'anın muhatabı işte bu vicdandır. Asla koyun sürülerine hitap etmez. Onları körü körüne peşine takmaz ve dünyada tüm insanlığa ütopik bir devşirme hayali kurdurmaz. İnanan ile inanmayan kesin bir çizgiyle ayrılmadıkça her ikisi hakkında keskin hükümler vermez. Kur'anın bu bu yöntemi aslında bir manipülasyon önleme biçimidir de. Manipülasyon; İnsanları kendi bilgileri dışında veya istemedikleri halde etkileme veya yönlendirme anlamına gelir. Bu etkileme ve yönlendirme sonucu insanlar davranış değişikliği ya da kanaat değişikliği gösterebilmektedir. Kur'an, manipülasyona dayalı bir karar değişikliğinden yana değildir. İkna edilmiş ve mutmain olmuş bir kalp ancak soruların cevapları vicdanlarda tatmin edilince bulunur. Duygusal ve fanatikleşmiş bir fikir savunucusu ile yalnızca soru sorarak ve onun aklını harekete geçirerek iletişim kurabilirsiniz. Kur'anın bu yöntemi eğer tatbik edilmez ise ancak ve ancak karşıt fikirler tahrik edilir.
Sorunuzu sorun ve geri çekilin !.
Bırakın Hak ya da Batıl tercihini kendisi yapsın !.
Tıpkı Kur'anın yaptığı gibi...
Duygulara hitap etmek, bilinmelidir ki fanatizmin doruğa çıkmasıdır. Bir düşünceyi zayıflatmak, onu gülünç duruma düşürmek, kişiyi, durumu alay konusu yapmakla olmaz, Hele de Hakk ve Hakikatin duyurulması konusunda durum daha bir hassasiyet gerektiriyor ise.
Kur'anın soru sorma biçimi muhatabının kesin bir tutum sergilemesine neden olur. Bunun nedeni kendi kararını kendisi vermiş olmasıdır. İşte bize düşen en güzel eylem muhatabı, Kur'an soruları ile baş başa bırakmak olacaktır. Kur'an ın eleştirdiği Kafirler yada Müşrikler işletilmeyen bir aklın ürünü olan sürüler ile varlıklarını sürdürürler. Bu güdülme, fanatik bir zümrenin yada zulme karşı çıkamayan mahkum zihinlerin hapishanelerindeki tutsaklardır. Bu hapishanelerden kurtulmanın tek yolu aklın özgür iradeye dayalı çalıştırılmasıdır. Kur'an, yeryüzünde aklın başkalarına havale edilerek çalıştırılmasına, köhnemesine, bağnaz veya rivayete dayalı işlevsiz hale getirilmesine karşı çıkar. Ancak özgür bir irade Kur'an ayetlerinin direkt muhatabı olur ve iradesi ile bunu kalbi bir tastiğe dönüştürebilir. Kur'an kendisi içinde salt kalbi bir tasdik istemez. çünkü Onun projesi, kimlik inşasıdır, bilinç kazandırmaktır, taklit değildir.
Fanatizm; bir düşünce, fikir savunuculuğundan ziyade taassuptur, akli değil kalbi taraf tutmaktır. Duygulara hitap eden yaklaşımlar akli yöntem izlemeyen fanatizmi besler, yok etmez... Örneğin, sözüm ona "gavs" lardan "kutub" lardan, geçmiş muhterem zatlardan medet ve himmet ile imdad eylemeyi kendi sürülerini kontrol altında tutma aracı eylemiş bir zümrenin, kalkıp da karikatürize edilerek ıslah edilmeye çalışılması ancak fanatik duygularını tahrikten öte gitmeyecektir. Bu yöntem ve üslup, söz konusu kişi veya yapı etrafında öbeklenmiş fanatizmin daha da hortlamasına neden olmaktadır. Kur'an i bir öğretiye sahip olarak hedef küçültmeden, duygularımıza yenik düşmeden, şirk ile savaşmak, kişilerle değil, fikirlerle savaşmak ve onları sorgulamaya açmak Kur'an i bir mücadele şeklidir. Kişileri karikatürize etmek, fikirler ile savaşmayı gölgeler. Bu durumda ; Kur'an i bir öğretiden referans alamıyor isek, fanatizm in altına odun taşımaktan başka bir işe yarar mıyız ? işte bu çerçevede tekrar tekrar okunacak, Kur'an ın muhteşem soru sorarak muhatabını kendisiyle baş başa bıraktığı onlarca ayetten bazıları;
O halde, kendilerinden önce gelip geçen (inkarcıların yaşadığı felaket) günlerinden başka günler mi bekliyorlar? De ki: "Öyleyse, (olacak olanı) bekleyin bakalım; doğrusu ben de sizinle beraber bekleyeceğim!" Yunus -102
Öyleyse Rabb inden (gelen) bir ışıkla aydınlansın diye, Allah'ın, kalbini kendisine tam teslimiyet arzusuyla genişlettiği kimse (kalbi kör ve sağır olanla bir) olur mu? Kalpleri Allah'ı anmaya karşı katılaşmış olanların vay haline! Onlar apaçık bir sapıklık içindedirler! Zümer -22
De ki: "Eğer Allah katındaki ahiret hayatı, başka hiç kimseye değil de yalnız size mahsus ise ve kanaatinizde samimi iseniz o zaman ölümü arzulamanız gerekmez mi?" Bakara -94
Ne zaman (Allah'a) söz verdilerse bazıları sözlerini (çiğneyip) bir kenara atmadı mı? Gerçek şu ki, aslında onların çoğu inanmıyor. Bakara - 100
Ama onlara, "Allah'ın indirdiğine uyun!" denildiğinde bazıları: "Hayır, biz (yalnız) atalarımızdan gördüğümüz (inanç ve eylemler)e uyarız!" diye cevap verirler. Ya ataları akıllarını hiç kullanmamış ve hidayetten nasip almamış iseler? Bakara -170
O halde (ey Peygamber,) seninle tartışanlara de ki: "Ben tüm benliğimi Allah'a teslim ettim ve bana tabi olan herkes (de öyle yaptı)!" Daha önce vahiy verilmiş olanlara ve kitap ile ilgisi olmayanlara sor: "Siz (de) kendinizi O'na teslim ettiniz mi?" Ve eğer O'na teslim olurlarsa muhakkak doğru yol üzerindedirler; ama yüz çevirirlerse, unutma ki senin görevin sadece mesajı iletmektir: zira Allah, yarattıklarını(n kalplerindeki her şeyi) görür. Al'i İmran -20
Yoksa onlar, cahiliyye kanunu (ile yönetilmek) mi istiyorlar? Halbuki, kalben mutmain olan insanlar için Allahtan daha iyi kanun koyucu olabilir mi? Maide -50
De ki: "Allah ın azabı aniden veya (derece derece) hissedilir şekilde başınıza gelse durumunuz ne olur, söyler misiniz? (O zaman hiç) zalim halktan başkası yok edilir mi? Enam -47
Bu iki bölük insanın kıyaslanması, kör ve sağır olan kimseyle gören ve işiten kimsenin kıyaslanması gibidir: bu ikisi yapı olarak hiç bir tutulabilir mi? Hiç değilse, bunu aklınızda tutmayacak mısınız? Peki, insan aklına getirmiyor mu ki, Biz onu daha önce yoktan var etmiştik? Meryem -67
De ki: "Bütün övgüler (gerçekte) Allah'a yaraşır. Selam olsun, O' nun (rasul olarak) seçtiği kullara!" Zaten Allah, insanların tanrısal nitelikler yakıştırdıkları her şeyden daha üstün, daha hayırlı değil mi? Peki kimdir, gökleri ve yeri yaratan ve sizin için gökten su indiren? Öyle bir su ki, onunla, sizin bir tek ağacını bile yetiştiremeyeceğiniz görkemli bağlar, bahçeler yeşertiyoruz! Allah'la beraber başka bir tanrı, öyle mi? Hayır, hayır, (böyle düşünenler) yoldan çıkmış kimselerdir! Neml -59/60
Şimdi onlardan sana cevap vermelerini iste: senin Rabbinin kızları var da onların (yalnız) erkek çocukları mı var? Saffat -149
Zamanı geldiğinde insana mesajlarımızı (evrenin) uçsuz bucaksız ufuklarında ve kendi öz benliklerinde (bulduklarıyla) tam olarak anlatacağız ki bu (vahy)in tartışılmaz bir gerçek olduğu, apaçık ortaya çıksın. Rabbinin her şeye tanık olduğu(nu bilmeleri onlara) hala yetmez mi? Fussilet -53
(Bırak başkasını da,) senden önce gönderdiğimiz elçilerimize sor, Rahman'dan başka tanrılara tapılmasına hiç izin vermiş miyiz? Zuhruf -45
De ki: "Eğer bu gerçekten Allah'tan (gelen bir vahiy) ise ve buna rağmen onun gerçekliğini inkar ediyorsanız (halinizin ne olacağını) hiç düşündünüz mü? Hatta, İsrailoğullarından bir şahit, kendisi gibi birisi(nin ortaya çıkması)na şahitlik yaparken ve (o'na) inanırken bile sizin küstahça büyüklük taslamanız (ve o'nun mesajını reddetmeniz) halinde? Allah, (böyle) zalim bir toplumu doğru yola eriştirmez!" Ahkaf -10
Onlar hiç yeryüzünde dolaşıp kendilerinden önce yaşamış olan (bilinçli günahkar)ların sonlarının ne olduğunu görmediler mi? Allah onları kökten yok etti. Hakikati inkar edenlerin tümünü buna benzer (bir akibet) beklemektedir. Muhammed -10
Peki öyleyse, gözünü yere dikerek giden, hedefe, doğru yolda dümdüz yürüyenden daha iyi mi ulaşır? Mülk -22
Kur'anı Kerim karşıt fikrin duygularına değil aklına hitap eder. Soru sorar. İkna etmenin en etkili yolu soru sormak ve Vicdanın cevapladığı doğru kararı muhatap almaktır. Vicdan ile baş başa kalmış bir zihin elbette verdiği iyi yada kötü kararın arkasında duracaktır. Kur'anın muhatabı işte bu vicdandır. Asla koyun sürülerine hitap etmez. Onları körü körüne peşine takmaz ve dünyada tüm insanlığa ütopik bir devşirme hayali kurdurmaz. İnanan ile inanmayan kesin bir çizgiyle ayrılmadıkça her ikisi hakkında keskin hükümler vermez. Kur'anın bu bu yöntemi aslında bir manipülasyon önleme biçimidir de. Manipülasyon; İnsanları kendi bilgileri dışında veya istemedikleri halde etkileme veya yönlendirme anlamına gelir. Bu etkileme ve yönlendirme sonucu insanlar davranış değişikliği ya da kanaat değişikliği gösterebilmektedir. Kur'an, manipülasyona dayalı bir karar değişikliğinden yana değildir. İkna edilmiş ve mutmain olmuş bir kalp ancak soruların cevapları vicdanlarda tatmin edilince bulunur. Duygusal ve fanatikleşmiş bir fikir savunucusu ile yalnızca soru sorarak ve onun aklını harekete geçirerek iletişim kurabilirsiniz. Kur'anın bu yöntemi eğer tatbik edilmez ise ancak ve ancak karşıt fikirler tahrik edilir.
Sorunuzu sorun ve geri çekilin !.
Bırakın Hak ya da Batıl tercihini kendisi yapsın !.
Tıpkı Kur'anın yaptığı gibi...
Duygulara hitap etmek, bilinmelidir ki fanatizmin doruğa çıkmasıdır. Bir düşünceyi zayıflatmak, onu gülünç duruma düşürmek, kişiyi, durumu alay konusu yapmakla olmaz, Hele de Hakk ve Hakikatin duyurulması konusunda durum daha bir hassasiyet gerektiriyor ise.
Kur'anın soru sorma biçimi muhatabının kesin bir tutum sergilemesine neden olur. Bunun nedeni kendi kararını kendisi vermiş olmasıdır. İşte bize düşen en güzel eylem muhatabı, Kur'an soruları ile baş başa bırakmak olacaktır. Kur'an ın eleştirdiği Kafirler yada Müşrikler işletilmeyen bir aklın ürünü olan sürüler ile varlıklarını sürdürürler. Bu güdülme, fanatik bir zümrenin yada zulme karşı çıkamayan mahkum zihinlerin hapishanelerindeki tutsaklardır. Bu hapishanelerden kurtulmanın tek yolu aklın özgür iradeye dayalı çalıştırılmasıdır. Kur'an, yeryüzünde aklın başkalarına havale edilerek çalıştırılmasına, köhnemesine, bağnaz veya rivayete dayalı işlevsiz hale getirilmesine karşı çıkar. Ancak özgür bir irade Kur'an ayetlerinin direkt muhatabı olur ve iradesi ile bunu kalbi bir tastiğe dönüştürebilir. Kur'an kendisi içinde salt kalbi bir tasdik istemez. çünkü Onun projesi, kimlik inşasıdır, bilinç kazandırmaktır, taklit değildir.
Fanatizm; bir düşünce, fikir savunuculuğundan ziyade taassuptur, akli değil kalbi taraf tutmaktır. Duygulara hitap eden yaklaşımlar akli yöntem izlemeyen fanatizmi besler, yok etmez... Örneğin, sözüm ona "gavs" lardan "kutub" lardan, geçmiş muhterem zatlardan medet ve himmet ile imdad eylemeyi kendi sürülerini kontrol altında tutma aracı eylemiş bir zümrenin, kalkıp da karikatürize edilerek ıslah edilmeye çalışılması ancak fanatik duygularını tahrikten öte gitmeyecektir. Bu yöntem ve üslup, söz konusu kişi veya yapı etrafında öbeklenmiş fanatizmin daha da hortlamasına neden olmaktadır. Kur'an i bir öğretiye sahip olarak hedef küçültmeden, duygularımıza yenik düşmeden, şirk ile savaşmak, kişilerle değil, fikirlerle savaşmak ve onları sorgulamaya açmak Kur'an i bir mücadele şeklidir. Kişileri karikatürize etmek, fikirler ile savaşmayı gölgeler. Bu durumda ; Kur'an i bir öğretiden referans alamıyor isek, fanatizm in altına odun taşımaktan başka bir işe yarar mıyız ? işte bu çerçevede tekrar tekrar okunacak, Kur'an ın muhteşem soru sorarak muhatabını kendisiyle baş başa bıraktığı onlarca ayetten bazıları;
O halde, kendilerinden önce gelip geçen (inkarcıların yaşadığı felaket) günlerinden başka günler mi bekliyorlar? De ki: "Öyleyse, (olacak olanı) bekleyin bakalım; doğrusu ben de sizinle beraber bekleyeceğim!" Yunus -102
Öyleyse Rabb inden (gelen) bir ışıkla aydınlansın diye, Allah'ın, kalbini kendisine tam teslimiyet arzusuyla genişlettiği kimse (kalbi kör ve sağır olanla bir) olur mu? Kalpleri Allah'ı anmaya karşı katılaşmış olanların vay haline! Onlar apaçık bir sapıklık içindedirler! Zümer -22
De ki: "Eğer Allah katındaki ahiret hayatı, başka hiç kimseye değil de yalnız size mahsus ise ve kanaatinizde samimi iseniz o zaman ölümü arzulamanız gerekmez mi?" Bakara -94
Ne zaman (Allah'a) söz verdilerse bazıları sözlerini (çiğneyip) bir kenara atmadı mı? Gerçek şu ki, aslında onların çoğu inanmıyor. Bakara - 100
Ama onlara, "Allah'ın indirdiğine uyun!" denildiğinde bazıları: "Hayır, biz (yalnız) atalarımızdan gördüğümüz (inanç ve eylemler)e uyarız!" diye cevap verirler. Ya ataları akıllarını hiç kullanmamış ve hidayetten nasip almamış iseler? Bakara -170
O halde (ey Peygamber,) seninle tartışanlara de ki: "Ben tüm benliğimi Allah'a teslim ettim ve bana tabi olan herkes (de öyle yaptı)!" Daha önce vahiy verilmiş olanlara ve kitap ile ilgisi olmayanlara sor: "Siz (de) kendinizi O'na teslim ettiniz mi?" Ve eğer O'na teslim olurlarsa muhakkak doğru yol üzerindedirler; ama yüz çevirirlerse, unutma ki senin görevin sadece mesajı iletmektir: zira Allah, yarattıklarını(n kalplerindeki her şeyi) görür. Al'i İmran -20
Yoksa onlar, cahiliyye kanunu (ile yönetilmek) mi istiyorlar? Halbuki, kalben mutmain olan insanlar için Allahtan daha iyi kanun koyucu olabilir mi? Maide -50
De ki: "Allah ın azabı aniden veya (derece derece) hissedilir şekilde başınıza gelse durumunuz ne olur, söyler misiniz? (O zaman hiç) zalim halktan başkası yok edilir mi? Enam -47
Bu iki bölük insanın kıyaslanması, kör ve sağır olan kimseyle gören ve işiten kimsenin kıyaslanması gibidir: bu ikisi yapı olarak hiç bir tutulabilir mi? Hiç değilse, bunu aklınızda tutmayacak mısınız? Peki, insan aklına getirmiyor mu ki, Biz onu daha önce yoktan var etmiştik? Meryem -67
De ki: "Bütün övgüler (gerçekte) Allah'a yaraşır. Selam olsun, O' nun (rasul olarak) seçtiği kullara!" Zaten Allah, insanların tanrısal nitelikler yakıştırdıkları her şeyden daha üstün, daha hayırlı değil mi? Peki kimdir, gökleri ve yeri yaratan ve sizin için gökten su indiren? Öyle bir su ki, onunla, sizin bir tek ağacını bile yetiştiremeyeceğiniz görkemli bağlar, bahçeler yeşertiyoruz! Allah'la beraber başka bir tanrı, öyle mi? Hayır, hayır, (böyle düşünenler) yoldan çıkmış kimselerdir! Neml -59/60
Şimdi onlardan sana cevap vermelerini iste: senin Rabbinin kızları var da onların (yalnız) erkek çocukları mı var? Saffat -149
Zamanı geldiğinde insana mesajlarımızı (evrenin) uçsuz bucaksız ufuklarında ve kendi öz benliklerinde (bulduklarıyla) tam olarak anlatacağız ki bu (vahy)in tartışılmaz bir gerçek olduğu, apaçık ortaya çıksın. Rabbinin her şeye tanık olduğu(nu bilmeleri onlara) hala yetmez mi? Fussilet -53
(Bırak başkasını da,) senden önce gönderdiğimiz elçilerimize sor, Rahman'dan başka tanrılara tapılmasına hiç izin vermiş miyiz? Zuhruf -45
De ki: "Eğer bu gerçekten Allah'tan (gelen bir vahiy) ise ve buna rağmen onun gerçekliğini inkar ediyorsanız (halinizin ne olacağını) hiç düşündünüz mü? Hatta, İsrailoğullarından bir şahit, kendisi gibi birisi(nin ortaya çıkması)na şahitlik yaparken ve (o'na) inanırken bile sizin küstahça büyüklük taslamanız (ve o'nun mesajını reddetmeniz) halinde? Allah, (böyle) zalim bir toplumu doğru yola eriştirmez!" Ahkaf -10
Onlar hiç yeryüzünde dolaşıp kendilerinden önce yaşamış olan (bilinçli günahkar)ların sonlarının ne olduğunu görmediler mi? Allah onları kökten yok etti. Hakikati inkar edenlerin tümünü buna benzer (bir akibet) beklemektedir. Muhammed -10
Peki öyleyse, gözünü yere dikerek giden, hedefe, doğru yolda dümdüz yürüyenden daha iyi mi ulaşır? Mülk -22