Ayarı bozuk algılarımız

Kıssalar, Kur'anın deyim yerindeyse; bilim kurgu ve fantastik anlatım tarzıdır.
Kimilerinde olayın kahramanları gerçek ancak olay gerçek ötesidir;
İbrahim'in ateşe atılması, Nuh tufanı gibi.
Kimilerinde yer gerçek ancak kahramanları sanaldır;
İki denizin birleştiği yerde Musa'nın yolculuk ettiği kişi gibi.
Kimilerinde hem olay, hem kahramanlar hem de yer sanaldır.
Bahçe sahipleri gibi.
Bu gibi kıssalarda kurgulanan sahne de herkes kendisine yer bulabilir. Bahçe sizin evin arka bahçesi, kardeşler kardeşleriniz, ahali köylüler, mesele de hasadın kaldırılması gibi. Daha da güncelleyelim; Abi kardeş fabrikanız var, işçileriniz var ve gözünüz doymak bilmiyor gibi

Kıssaların aktarım amacı olayı, kişileri, yerleri fenomenleştirmek olmadığından bu detaylar değil "kıssadan hissenin" alınması istenir. Hiç bir şey verilmek istenen mesajın önüne geçilsin istenmez. Kıssalar adeta üç boyutlu bir tiyatro sahnesi gibidir. Anlam dünyamızda çok kısa bir süreliğine kurulan böylesi bir sahnede her şey artık mümkün hale getirilir. Nesnel hayatta mümkün olmayan yani Allah'ın Sünnetullahın da askıya alınamayan her şey bu anlatım sunumlarında mümkündür. Ateş'in mutlak surette yaktığı ten artık bu algı dünyasında yakmaz olur. Amaç kurgulanmış sahnede kahramanların ve muhataplarının nihai mesajı algılayacak zihin dünyasının inşaasıdır. Bu anlatım tarzının kullanılıyor olmasının bir diğer nedeni de SÖZLÜ KÜLTÜR ile hitab ediliyor olmasıdır. Çünkü sözlü kültür mitler ve efsaneler üzerine kuruludur. Bir toplumun tüm geçmiş bilinç altı bir kaç dakikada anlatılabilecek kahramanlık öykülerine sıkıştırılmıştır. Böylece toplumlar tüm toplumsal bilinç altını geleceğe kolayca taşırlar. Mitler, efsaneler, masallar heyecan verici, duyguları harekete geçirici ve dinleyicilere üç boyutlu bir sahne sunarlar. Bu sahnede tüm karakterler artık sembolleştirilmiş kostümler giyerler ve vermek istedikleri mesajı hiç konuşamayacak bir ağaca, bir buluta ya da bir yağmura artık söyletebilirler.

Sözlü Kültür nesnel gerçekliğe uygun olmayan tüm olay ve durumları mümkün kılar. Sözlü kültürün vakti azdır ve ekonomik kullanılmalıdır. Bu nedenle Musa'nın on ile onbeş yıl süren firavun ile mücadelesini özetlemek için fantastik bir sahne kurar;
Bir tarafta Musa bir tarafta Firavun ve adamları gözümüzün önünde canlanır. Sahnenin diğer bir tarafına da o günün izleyiciler oturtulur ancak o gün ki izleyiciler Musa kıssasını tüm zamanlarda dinleyenler olur. Tüm siyasi, reel politik ve sosyal mücadele, sembollere yüklenerek bu sahnenin dekorları da hazır edilir. ve gardını almış oyuncular için sahne
bir taraf her türlü hile, yalan ve manipülasyon ile yılanlarını atar.
Musa ise kire pisliğe bulaşmamış ışıl ışıl bembeyaz eli ile ezilmiş kölelerden ejderhası ile yılanları yutar. Musa mesajını verir, sahne toparlanır, seyirciler dağılır. Kısacası söz uçar yazı kalır yazı uçar bilinç kalır.

Tüm anlatılanlar, kurulan sahne, oyuncular ya da dekorun detayları üzerinde biz kafa patlatalım diye yer verilmez kıssalarda. Tüm sahne bir amaç için kurulur mesaj verilir daha sonra sahne toplanır. Bu nedenle söz konusu olan asla sahne ve sahne içeriği değildir. Kur'an algı dünyamıza indirgemek istediği tüm soyut kavramları da böylesi üç boyutlu sahneler ile bize aktarır. Kur'an bize yardım etmek, algı dünyamızı inşa ederek üzerine vermek istediği mesajı yüklemek derdindedir. Bizler ise bu amacın tüm unsurlarını toplumların kullandığı kültürel bir dil olan mitolojilere, masallara veya efsaneler çevirdik. Kur'anın aktarım dilini ve din dilini, nesnel bir gerçeklikmiş gibi algılayıp güncel hayatta hiç bir zaman şahit olunamayacak durumları geçmişte yaşanmış varsaydık. Peygamberlerimiz uçuyor, yanmıyor, denizi yarabiliyordu. Biz ise onların nasıl uçtuğunu, nasıl yanmadığını ya da denizi yardığını tartışa durarak vermek istedikleri mesajı daima gölgeledik. 

Bu durum ümmetin "her şeyi gökten beklemenin" ya da "bir kahramandan gelip bizi kurtarmasını beklemenin" sebebini açıklıyor niteliktedir. Ümmetin tembelliğini besleyen en önemli bir diğer etken de bu işin böyle sürgitinden ekmek yiyen masalcıların olmasıdır. 
İşimiz zor...
Hem algıyı düzelt, hem ümmeti uyutan sahtekar masalcılarla çarpış. 
Dedim ya işimiz zor ve yolumuz çetin.


Bu blogdaki popüler yayınlar

Kur'an ışığında ebelik !

Koşun Kavga Var !

Kadir Gecesi Bulundu !

"Kitapsız"lık Yapma !

Ben, Biz, O. Allah Kur'anda neden farklı zamirler kullanır ?

Allah'ın Kahramanı Sensin e-kitap olarak çıktı !.

Kuyruğu Kopartan Tilki Masalı

Musa, Ekmek ve Özgürlük - ÇIKTI

Hoş geldin On bir ayın sultanı Gastronomi

Sünnilik bir Din midir ?