Bilincine Yandığımın Bilinci!
Kur'anı anlamada basit ancak çok can alıcı bir yöntem sorunu yaşıyoruz. Bu sorunun oluşmasında Vahye karşı bir insanın kendisini nasıl konumlandırdığı çok önemlidir. Kişinin aldığı pozisyon doğal olarak vahyin pratik hayata aktarımları noktasında da farklı pratikler ortaya koyar. İnsanlık tarihi Allah'ın mesajlarına karşı bireyin şu üç duruşu sergilediğini gözler önüne serer.
Mesajın ilk muhataplarını asli unsur alıp, mesajın yalnızca asli yani "ilk muhataplarını ilgilendirdiği biçimiyle" anlamak. Bu büyük bir hatadır. Bu bireyin dünya algısı DÜN de kalmış ve BUGÜN e güncellenmemiş bir melankoliden ibarettir. Ayet de "At" diyorsa düşmana karşı bu gün de "yağız atlar" beslenecektir. Bu algının peygamberi üstün güçleri olan bir kahramandır ve din onun etrafında döner.
Mesajın ilk muhataplarının bir prototip olduğunu, onların örnek olduğunu kabullenen ve asıl meselenin yalnızca BUGÜN den ibaret olduğu algısı bir diğer duruşu beraberinde getirir. Bu algının tüm anlayış ve kavrayış doneleri Güncel ancak saçmadır. Bu bireyin algı dünyasında ise geçmiş daima İLKEL dir. Her şey güncellenmeli, yenilenmeli ve her şeyin en modern ve en ileri boyutu dine aktarılmalıdır. En büyük camii, Kur'an okuyan kalem, Kabe gösteren seccade, zikir çeken tespih, yanmaz kefen, şerif. Kafa ilkel ama ürünler modern !
Kur'an muhataplarından bir diğer grup var ki onların ne DÜN ne de BUGÜN ile geçerli ve sağlam bir bağları vardır. Kur'an daima gelecekten söz eder. Karadelikler, galaksiler, yıldızlar arası seyahatler, kainatın, kozmosun bilinmeyen gerçekleri, paralel evrenler, zaman makineleri... Bu algının muhataplarını kan tutar ve onlar göz yaşını ilkel insanın bir atığı gibi görürler. Uzaylılar, kozmik mesajlar ve şifreler ile uğraşmaktan dünyadaki açlığın, bitikliğin ve dibe vurmuşluğun, sosyal adaletsizliğin, zalime karşı dikilmişliğin kıyısından köşesinden geçmezler. Varsa yoksa şifre, cifir, bilimsel zırvalar ve matematiksel ütopyalar.
Allah ne yapmak istiyor be kardeşim?
Geçme hemen! N'olur bak bi daha soruyorum;
Allah ne yapmak istiyor?
İyice bir düşün, insanlık tarihini gözünün önünden bir geçir. Başını bi kaldır ve şu beton evlere, muhteşem arabalara, elinde akıllı telefondan başka konuşacak şeyi olmayan ve telefonlarla ömür tüketen insanlarımıza bir bak!
Hayat niye var ? Bu kavgalar niçin? Niçin yeryüzünde kan ve gözyaşı hiç eksik olmuyor? ve Allah ne yapmak istiyor?
Bu soruları soran ve bu sorulara anlamlı cevaplar arayan bir akıl için Kur'an; Geçmiş, Bugün ve Gelecek arasında sapasağlam bir köprüdür. Vahiy dünü bu güne, bu günü ise geleceğe bağlar. Dünün ÖZ, AYDINLIK, doğruyu yanlıştan ayıran mesajını bu güne taşır ki yarını da kurgular. Bu her dönemin insanından beklenen arzu edilen bir davranış biçimidir ve insan bu konuda biraz gayret, biraz çaba göstermelidir. Vahyin donuk, tekdüze, kusursuz tüm tarihlerde ve coğrafyalarda geçerli olan örnek bir tek prototipi yoktur. O dinamik ve sürekli değişen şartların pratik çözümleri olan Vahyin insan fıtratına, sosyal yapıya ve dokuya en uygun şekilde uygulanmasını ister. Bu yapılırken de ne idealler realiteye kurban edilir ne de bütün bir ümmetin yapacağı işler tek bir kişinin sırtına yüklenir. Zamana yayarak ve sorumluluklar paylaşılarak ancak İslam daim ve kaim olur. Başka çıkar yolumuz görünmüyor. bu nedenle her bireyin az da olsa DÜNÜ araştırması, anlaması, BUGÜN ü anlaması şarttır. Aksi halde bizim geleceğimiz daima aydınlık yerine koyu bir karanlık olacaktır. Bu gün şikayet ettiğimiz her şey torunlarımız ve gelecek nesillerimizin de sürgit sorunları olarak kemikleşecektir, vesselam...
Mesajın ilk muhataplarını asli unsur alıp, mesajın yalnızca asli yani "ilk muhataplarını ilgilendirdiği biçimiyle" anlamak. Bu büyük bir hatadır. Bu bireyin dünya algısı DÜN de kalmış ve BUGÜN e güncellenmemiş bir melankoliden ibarettir. Ayet de "At" diyorsa düşmana karşı bu gün de "yağız atlar" beslenecektir. Bu algının peygamberi üstün güçleri olan bir kahramandır ve din onun etrafında döner.
Mesajın ilk muhataplarının bir prototip olduğunu, onların örnek olduğunu kabullenen ve asıl meselenin yalnızca BUGÜN den ibaret olduğu algısı bir diğer duruşu beraberinde getirir. Bu algının tüm anlayış ve kavrayış doneleri Güncel ancak saçmadır. Bu bireyin algı dünyasında ise geçmiş daima İLKEL dir. Her şey güncellenmeli, yenilenmeli ve her şeyin en modern ve en ileri boyutu dine aktarılmalıdır. En büyük camii, Kur'an okuyan kalem, Kabe gösteren seccade, zikir çeken tespih, yanmaz kefen, şerif. Kafa ilkel ama ürünler modern !
Kur'an muhataplarından bir diğer grup var ki onların ne DÜN ne de BUGÜN ile geçerli ve sağlam bir bağları vardır. Kur'an daima gelecekten söz eder. Karadelikler, galaksiler, yıldızlar arası seyahatler, kainatın, kozmosun bilinmeyen gerçekleri, paralel evrenler, zaman makineleri... Bu algının muhataplarını kan tutar ve onlar göz yaşını ilkel insanın bir atığı gibi görürler. Uzaylılar, kozmik mesajlar ve şifreler ile uğraşmaktan dünyadaki açlığın, bitikliğin ve dibe vurmuşluğun, sosyal adaletsizliğin, zalime karşı dikilmişliğin kıyısından köşesinden geçmezler. Varsa yoksa şifre, cifir, bilimsel zırvalar ve matematiksel ütopyalar.
Allah ne yapmak istiyor be kardeşim?
Geçme hemen! N'olur bak bi daha soruyorum;
Allah ne yapmak istiyor?
İyice bir düşün, insanlık tarihini gözünün önünden bir geçir. Başını bi kaldır ve şu beton evlere, muhteşem arabalara, elinde akıllı telefondan başka konuşacak şeyi olmayan ve telefonlarla ömür tüketen insanlarımıza bir bak!
Hayat niye var ? Bu kavgalar niçin? Niçin yeryüzünde kan ve gözyaşı hiç eksik olmuyor? ve Allah ne yapmak istiyor?
Bu soruları soran ve bu sorulara anlamlı cevaplar arayan bir akıl için Kur'an; Geçmiş, Bugün ve Gelecek arasında sapasağlam bir köprüdür. Vahiy dünü bu güne, bu günü ise geleceğe bağlar. Dünün ÖZ, AYDINLIK, doğruyu yanlıştan ayıran mesajını bu güne taşır ki yarını da kurgular. Bu her dönemin insanından beklenen arzu edilen bir davranış biçimidir ve insan bu konuda biraz gayret, biraz çaba göstermelidir. Vahyin donuk, tekdüze, kusursuz tüm tarihlerde ve coğrafyalarda geçerli olan örnek bir tek prototipi yoktur. O dinamik ve sürekli değişen şartların pratik çözümleri olan Vahyin insan fıtratına, sosyal yapıya ve dokuya en uygun şekilde uygulanmasını ister. Bu yapılırken de ne idealler realiteye kurban edilir ne de bütün bir ümmetin yapacağı işler tek bir kişinin sırtına yüklenir. Zamana yayarak ve sorumluluklar paylaşılarak ancak İslam daim ve kaim olur. Başka çıkar yolumuz görünmüyor. bu nedenle her bireyin az da olsa DÜNÜ araştırması, anlaması, BUGÜN ü anlaması şarttır. Aksi halde bizim geleceğimiz daima aydınlık yerine koyu bir karanlık olacaktır. Bu gün şikayet ettiğimiz her şey torunlarımız ve gelecek nesillerimizin de sürgit sorunları olarak kemikleşecektir, vesselam...