Seri katil ve saklambaç
İşlediği cinayetlerin gündemden düşmesini ve cinayetler arasını ustalıkla soğuttuğu, kaçış planlarını soğukkanlılıkla ve iz bıraktırmayacak şekilde yürüten kişiye seri katil deniyor. Tanımı beğenmeyebilirsiniz eksik ya da fazla bulabilirsiniz ancak benim derdim seri katil değil seri katil devletle. Kim bu devlet şöyle gerisin geriye gidelim
Ondan öncesi de var ama en günceli Yıl 1915, Çanakkale. Yüzlerce kilometre uzaktan gelen Anzakları, derme çatma çetelerden kurduğu taşeron ordularla birleştirip İstanbul'u almaya kalkmış alamamıştı. Alamamışmıydı! Nasıl yani! İstanbul'a kadar gelip avucundakini teslim almadan gidiyor öylemi!, Bir sorun olmasın! Elini kolunu sallaya sallaya çekip gidiyor ama arkasında kendi torunlarını bile ihya edebilecek bir ihanet çetesi bırakıyordu Mason Locaları. Bu localar Halk Evlerine, Halk Evleri ise Cumhuriyet Halk Partisine dönüştürüldü. Gülüp eğlendiğiniz, asla iktidar olamaz dediğiniz CEHAPE aslında yalnızca son on beş yıldır iktidarda değil, ondan önce daima iktidardaydı. Darbeler, manipülasyonlar, ekonomik buhranlar, gazete, dergi, eğitim öğretim, sanat, edebiyat, tarih adına ne varsa ve bunları bizlere yutturduğu tvleri radyolarıyla. Seri katil onu yerine izleri temizlesin, suç aletlerini ortadan kaldırsın yarın öbürgün tekrar cinayet işlenmesi gerektiğinde kendisine yardım ve yataklık etsin diye geride bırakmıştı.
Bu seri katil, işlediği tüm cinayetleri başkalarının sırtına yükleyip kendisine yerel işbirlikçiler bulup daha sonra cinayet mahallini terkediyordu. Dünyanın yaklaşık ikiyüz ülkenin yüzseksen civarındaki ülkesini sömürebilmeyi ve arkasında iz bırakmadan ortadan kaybolanabilen başka bir örnek de bulamazsınız. Bu başarısı işte bu seri katilliğinden geliyor. Kitlesel yok ediyor, savaştırıyor ve savaştırdığı her kesimi birbirine düşman ediyor. Köklü ve kalıcı nifak tohumları salıyor, zeki, kurnaz, sinsi ve kahpece davranıyor. Siz daima onun taşeraonlarını sahada görüyorsunuz, kimi zaman Kahrolsun İsrail, Kimi zaman Şeytan Amerika diye sloganlaştırıyorsunuz. İşin rengi öyle değil. Dünyayı son üçyüzyıldır yöneten de dünyayı son üçyüzyıldır kan gölüne çevirende aynı seri katilin çocukları ve torunlarıdır. Onun bir devlet olduğunu bilmek taşeronlarının neler yapabileceğini de öngörmeyi gerektirir.
Erdoğan şimdi seri katilin en ağır abisinin ve seri katilin saklandığı paravanın kalbine giderek tüm dünyaya bir mesaj verecek. "Şu mazlum halkları benimle gönder" diyecek. "Yüzyıllardır sömürdün yalnızca ekmek verdin artık Özgürlük onlarında hakkı, bizim de hakkımız" diyecek. Baktı olmuyor laftan anlamıyor "DÜNYA BEŞTEN BÜYÜK, ADAM OLUN CİĞERİMİ YİYİN" diyecek. Seri katilin suç mahallinde dolaşacak ve onu telaşlandıracak. Yakalanma korkusu onu hataya zorlayacak ve o azdıkça azacak, azdıkça daha çok üstümüze gelecek. Ay yarılacak ve her şey kabak gibi ortaya çıkacak. Yaşadığımız süreçte bu seri katil devleti tanımayanlar sabahtan akşama kadar Firavun ile Musa'nın mücadelesini bir masal gibi okuyacak, birbirleriyle tartışacak; Firavun'u Firavun, Musa'yı da tarihte yaşamış bir Musa olarak bırakacak.
Müslümanların elmaları ve armutlarının ayıklandığı günlere gebeyiz. Dinden kitaptan ne anladığımız çıkacak ortaya. Daha düne kadar "tüm dünyaya kafa tutacak ve mazlumların sesi olacak yok mu biri" diyenler ilk onlar köstek olacak. "Git sen savaş Güneydoğuda Suriye de Mısır da Gazze de Amerika da yenersen arkandan geliriz" diyecekler. Düne kadar kadınlarımızı sağ bırakıp erkeklerimizi boğazlayan seri katilleri hiç görmeyecek yada görmek istemeyecekler. Seri katilin sihirbazları ortalıkta dolaşacak ve onlara Firavun geçmişte kaldı, "Musa ile Erdoğanı aynı kefeye mi koyuyorsunuz" diyecekler. Musa ile İsa ile Muhammed ile kıyasladıklarını yerden yere vuracaklar. Ve böylece Seri katil işine devam edecek ve biz Musa'nın İsa'nın ya da Muhammed in gayretlerini tarihin derinliklerine gömüp efsane ve mitolojik masallara çevireceğiz. Gelsin yeni katliamlar kan ve gözyaşları. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Neye malolursa olsun bağımsızlığımızı kazanacağız. Artık ekmek bizi doyurmaz oldu, yeryüzü mazlumları bizi bekliyor. Allah, Adalet ve Barış'ı kim yeryüzüne getirecekse onlara tüm yeryüzünü vaadediyor. Devran değişti saklambaç oyunu bitti. Kraliçe gördüm seni Sobe!
Ondan öncesi de var ama en günceli Yıl 1915, Çanakkale. Yüzlerce kilometre uzaktan gelen Anzakları, derme çatma çetelerden kurduğu taşeron ordularla birleştirip İstanbul'u almaya kalkmış alamamıştı. Alamamışmıydı! Nasıl yani! İstanbul'a kadar gelip avucundakini teslim almadan gidiyor öylemi!, Bir sorun olmasın! Elini kolunu sallaya sallaya çekip gidiyor ama arkasında kendi torunlarını bile ihya edebilecek bir ihanet çetesi bırakıyordu Mason Locaları. Bu localar Halk Evlerine, Halk Evleri ise Cumhuriyet Halk Partisine dönüştürüldü. Gülüp eğlendiğiniz, asla iktidar olamaz dediğiniz CEHAPE aslında yalnızca son on beş yıldır iktidarda değil, ondan önce daima iktidardaydı. Darbeler, manipülasyonlar, ekonomik buhranlar, gazete, dergi, eğitim öğretim, sanat, edebiyat, tarih adına ne varsa ve bunları bizlere yutturduğu tvleri radyolarıyla. Seri katil onu yerine izleri temizlesin, suç aletlerini ortadan kaldırsın yarın öbürgün tekrar cinayet işlenmesi gerektiğinde kendisine yardım ve yataklık etsin diye geride bırakmıştı.
Bu seri katil, işlediği tüm cinayetleri başkalarının sırtına yükleyip kendisine yerel işbirlikçiler bulup daha sonra cinayet mahallini terkediyordu. Dünyanın yaklaşık ikiyüz ülkenin yüzseksen civarındaki ülkesini sömürebilmeyi ve arkasında iz bırakmadan ortadan kaybolanabilen başka bir örnek de bulamazsınız. Bu başarısı işte bu seri katilliğinden geliyor. Kitlesel yok ediyor, savaştırıyor ve savaştırdığı her kesimi birbirine düşman ediyor. Köklü ve kalıcı nifak tohumları salıyor, zeki, kurnaz, sinsi ve kahpece davranıyor. Siz daima onun taşeraonlarını sahada görüyorsunuz, kimi zaman Kahrolsun İsrail, Kimi zaman Şeytan Amerika diye sloganlaştırıyorsunuz. İşin rengi öyle değil. Dünyayı son üçyüzyıldır yöneten de dünyayı son üçyüzyıldır kan gölüne çevirende aynı seri katilin çocukları ve torunlarıdır. Onun bir devlet olduğunu bilmek taşeronlarının neler yapabileceğini de öngörmeyi gerektirir.
Erdoğan şimdi seri katilin en ağır abisinin ve seri katilin saklandığı paravanın kalbine giderek tüm dünyaya bir mesaj verecek. "Şu mazlum halkları benimle gönder" diyecek. "Yüzyıllardır sömürdün yalnızca ekmek verdin artık Özgürlük onlarında hakkı, bizim de hakkımız" diyecek. Baktı olmuyor laftan anlamıyor "DÜNYA BEŞTEN BÜYÜK, ADAM OLUN CİĞERİMİ YİYİN" diyecek. Seri katilin suç mahallinde dolaşacak ve onu telaşlandıracak. Yakalanma korkusu onu hataya zorlayacak ve o azdıkça azacak, azdıkça daha çok üstümüze gelecek. Ay yarılacak ve her şey kabak gibi ortaya çıkacak. Yaşadığımız süreçte bu seri katil devleti tanımayanlar sabahtan akşama kadar Firavun ile Musa'nın mücadelesini bir masal gibi okuyacak, birbirleriyle tartışacak; Firavun'u Firavun, Musa'yı da tarihte yaşamış bir Musa olarak bırakacak.
Müslümanların elmaları ve armutlarının ayıklandığı günlere gebeyiz. Dinden kitaptan ne anladığımız çıkacak ortaya. Daha düne kadar "tüm dünyaya kafa tutacak ve mazlumların sesi olacak yok mu biri" diyenler ilk onlar köstek olacak. "Git sen savaş Güneydoğuda Suriye de Mısır da Gazze de Amerika da yenersen arkandan geliriz" diyecekler. Düne kadar kadınlarımızı sağ bırakıp erkeklerimizi boğazlayan seri katilleri hiç görmeyecek yada görmek istemeyecekler. Seri katilin sihirbazları ortalıkta dolaşacak ve onlara Firavun geçmişte kaldı, "Musa ile Erdoğanı aynı kefeye mi koyuyorsunuz" diyecekler. Musa ile İsa ile Muhammed ile kıyasladıklarını yerden yere vuracaklar. Ve böylece Seri katil işine devam edecek ve biz Musa'nın İsa'nın ya da Muhammed in gayretlerini tarihin derinliklerine gömüp efsane ve mitolojik masallara çevireceğiz. Gelsin yeni katliamlar kan ve gözyaşları. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Neye malolursa olsun bağımsızlığımızı kazanacağız. Artık ekmek bizi doyurmaz oldu, yeryüzü mazlumları bizi bekliyor. Allah, Adalet ve Barış'ı kim yeryüzüne getirecekse onlara tüm yeryüzünü vaadediyor. Devran değişti saklambaç oyunu bitti. Kraliçe gördüm seni Sobe!