Çekirgeler ve Rüyalar
Yerleşik toplum daima dışarıdan gelenleri eğer sığınmacı ise "Çekirgeye" istilacı ise "Barbarlara" benzetir. Tüm toplumların kendi dilinde ki karşılıkları farklı farklı olabilir. Olayın aslında bir hayvan olan çekirge ya da uzun kulaklı, gözlerinden kan akan canavarlarla bir ilgisi yoktur. Sözlü kültür daima MECAZ kullanır. Bir nesnel olayın üzerinden en az bir kuşak geçtikten sonrada olay nesnelliğini yitirir, sayılar artar, abartılar eklenip destanlaşır ya da mitleşir.
Kur'anı Kerim Kısslarda bir yerleşik hayat modelini çeşitli sınavlara tabi tutar. Yerleşik hayat demek bir süre sonra refah ve bolluğun şımarmaya, azgınlığa ve haddi aşmaya götürdüğü Vahyi bir gerçek olarak bize sunulur. Tüm toplumlar kıssalarda ki bu hakikatin tasdik edilişi gibi ekonomik seviyelerinin yükselttikçe sosyal çöküşlerinin de sonunu hazırlarlar. Allah tüm Kur'an boyunca KAVİMLERin akibetlerini bu sosyal süreç ve sonuç ilişkisini bize hatırlatmak için verir. Sosyal düzen kimi zaman doğal afetler yoluyla ya da dış bir sosyal etken yoluyla teste tabi tutulur. Kalıcı olanlara bir uyarı olarak "gözünü toprak doyursun" demeye getirilir. Şimdi gelelim Firavuna, ne çektin be Firavun ah ne çektin !
“Bunun üzerine, ayrı ayrı mucizeler* olarak üzerlerine tufan, çekirge, haşerat, kurbağa ve kan gönderdik. Yine büyüklük tasladılar ve günahkar bir kavim oldular. (Araf Suresi: 133)
* Genelde ayet mealleri Kur'an da geçen AYET kelimesini =Mucize olarak YANLIŞ çevirirler.
Firavun Mısır iç dengeleri ile uğraşırken Kuzey den Akdeniz'e doğru başlayan DOR İSTİLASI nedeniyle Akdeniz halkları Mısır'ın refah, bolluk ve bereketli topraklarına akın ettiler. Bu olayların bir gün bir hafta gibi sürelermiş gibi gözümüzde canlanması olayın KISSA aktarım biçiminden kaynaklanır. Oysa olaylar uzun süren aylar ya da yılların bir sonucunda gerçekleşmiştir. Sözlü kültür kelimeleri ekonomik kullandığından bu süreci bir kelime ya da deyim ile sembolleştirir. Dönemin yerel halkı da onları günümüzde Suriyeli kardeşlerimize dedikleri gibi "ÇEKİRGE SÜRÜSÜ GİBİ" geldiler diye nitelediler. O günün Dor İstilası ile günümüzün Emperyal azgınlığı ne ise toplumların dışarıdan gelen sığınmacıları niteleme biçimi de aynı. Yani si güzel kardeşim;
Hayat nesnel, geçmiş mitseldir. Bunu böyle anlıyor olmamız gayet normal ama kafayı artık değiştir. Geçmişin çekirgeleri nasıl ki mazlum halklar idiyse bu gün de aynı. İstilacılar nasıl ki "BİZ ISLAH EDİCİLERİZ" diye geliyorlar sa bir süre sonra "BİZ ISLAH EDİCİLERİZ" diyenler tarafından yıkılıp gidecekler. Bu bir döngü ve bu döngü bizim imtihanımız. Yerlerinden yurtlarından sürülenler dün Firavunun zengin topraklarına sığındılar bu gün bizim ülkemize. Açlık, yoksulluk ve gelecek kaygısı insanları göçe zorlar. Göç zordur ve çoğu zaman yollarda telef edicidir. Sahile vuran Aylan Bebek dün Mısır Nil vadisinde yitirdiğimiz bebeklerin en sonuncusuydu. Onlara Çekirge sürüsü muamelesi yapma ki senin de dirlik ve düzenin dağılıp gitmesin.
Allah bir kavmi ADALET ve BARIŞ yurdu olup olmamakla imtihan eder. Bizler yıllardır hüküm süren bu topraklardaki emperyalizm zulmünü kırıp tekrar Ortadoğuya BARIŞ VE ESENLİK getireceğiz. Bu rüyayı görmeyenler bu dünyada gözünü toprak bürüyenlerdir.
Rüyalarımız olmalı, Yusuf' un rüyası gibi
Bir vakit Yusuf babasına şöyle demişti: "Babacığım! Ben (rüyamda) Çözüm sürecini başlatmayı, mazlum ve öksüz Kürt halkını, Ortadoğu halklarını zalim bir kavmin elinde kurtardığımı, Avrupa Birliğini, İsrail ve Amerikayı gördüm: benim önümde saygıyla yere kapanmışlardı!"
(Yakub:) "Ey oğulcuğum!" dedi, (bu) rüyanı kardeşlerine anlatayım deme, Çözüm sürecini başlatırsan, paramparça olmuş ümmeti tekrar bir araya getirmeye çalışırsan (hasetlerinden) sana karşı bir tuzak hazırlarlar; doğrusu Şeytan insan için apaçık bir düşmandır!
Başakları yeşermiş emeklerimiz, Kardeşleriyle bölüşülmüş ekmeğimiz, kuyulara atılmaya değer hayallerimiz olmalı bizim.
kuyulara atılacağız belki ama asla unutmayın,
yarınlar çok güzel olacak!
Kur'anı Kerim Kısslarda bir yerleşik hayat modelini çeşitli sınavlara tabi tutar. Yerleşik hayat demek bir süre sonra refah ve bolluğun şımarmaya, azgınlığa ve haddi aşmaya götürdüğü Vahyi bir gerçek olarak bize sunulur. Tüm toplumlar kıssalarda ki bu hakikatin tasdik edilişi gibi ekonomik seviyelerinin yükselttikçe sosyal çöküşlerinin de sonunu hazırlarlar. Allah tüm Kur'an boyunca KAVİMLERin akibetlerini bu sosyal süreç ve sonuç ilişkisini bize hatırlatmak için verir. Sosyal düzen kimi zaman doğal afetler yoluyla ya da dış bir sosyal etken yoluyla teste tabi tutulur. Kalıcı olanlara bir uyarı olarak "gözünü toprak doyursun" demeye getirilir. Şimdi gelelim Firavuna, ne çektin be Firavun ah ne çektin !
“Bunun üzerine, ayrı ayrı mucizeler* olarak üzerlerine tufan, çekirge, haşerat, kurbağa ve kan gönderdik. Yine büyüklük tasladılar ve günahkar bir kavim oldular. (Araf Suresi: 133)
* Genelde ayet mealleri Kur'an da geçen AYET kelimesini =Mucize olarak YANLIŞ çevirirler.
Firavun Mısır iç dengeleri ile uğraşırken Kuzey den Akdeniz'e doğru başlayan DOR İSTİLASI nedeniyle Akdeniz halkları Mısır'ın refah, bolluk ve bereketli topraklarına akın ettiler. Bu olayların bir gün bir hafta gibi sürelermiş gibi gözümüzde canlanması olayın KISSA aktarım biçiminden kaynaklanır. Oysa olaylar uzun süren aylar ya da yılların bir sonucunda gerçekleşmiştir. Sözlü kültür kelimeleri ekonomik kullandığından bu süreci bir kelime ya da deyim ile sembolleştirir. Dönemin yerel halkı da onları günümüzde Suriyeli kardeşlerimize dedikleri gibi "ÇEKİRGE SÜRÜSÜ GİBİ" geldiler diye nitelediler. O günün Dor İstilası ile günümüzün Emperyal azgınlığı ne ise toplumların dışarıdan gelen sığınmacıları niteleme biçimi de aynı. Yani si güzel kardeşim;
Hayat nesnel, geçmiş mitseldir. Bunu böyle anlıyor olmamız gayet normal ama kafayı artık değiştir. Geçmişin çekirgeleri nasıl ki mazlum halklar idiyse bu gün de aynı. İstilacılar nasıl ki "BİZ ISLAH EDİCİLERİZ" diye geliyorlar sa bir süre sonra "BİZ ISLAH EDİCİLERİZ" diyenler tarafından yıkılıp gidecekler. Bu bir döngü ve bu döngü bizim imtihanımız. Yerlerinden yurtlarından sürülenler dün Firavunun zengin topraklarına sığındılar bu gün bizim ülkemize. Açlık, yoksulluk ve gelecek kaygısı insanları göçe zorlar. Göç zordur ve çoğu zaman yollarda telef edicidir. Sahile vuran Aylan Bebek dün Mısır Nil vadisinde yitirdiğimiz bebeklerin en sonuncusuydu. Onlara Çekirge sürüsü muamelesi yapma ki senin de dirlik ve düzenin dağılıp gitmesin.
Allah bir kavmi ADALET ve BARIŞ yurdu olup olmamakla imtihan eder. Bizler yıllardır hüküm süren bu topraklardaki emperyalizm zulmünü kırıp tekrar Ortadoğuya BARIŞ VE ESENLİK getireceğiz. Bu rüyayı görmeyenler bu dünyada gözünü toprak bürüyenlerdir.
Rüyalarımız olmalı, Yusuf' un rüyası gibi
Bir vakit Yusuf babasına şöyle demişti: "Babacığım! Ben (rüyamda) Çözüm sürecini başlatmayı, mazlum ve öksüz Kürt halkını, Ortadoğu halklarını zalim bir kavmin elinde kurtardığımı, Avrupa Birliğini, İsrail ve Amerikayı gördüm: benim önümde saygıyla yere kapanmışlardı!"
(Yakub:) "Ey oğulcuğum!" dedi, (bu) rüyanı kardeşlerine anlatayım deme, Çözüm sürecini başlatırsan, paramparça olmuş ümmeti tekrar bir araya getirmeye çalışırsan (hasetlerinden) sana karşı bir tuzak hazırlarlar; doğrusu Şeytan insan için apaçık bir düşmandır!
Başakları yeşermiş emeklerimiz, Kardeşleriyle bölüşülmüş ekmeğimiz, kuyulara atılmaya değer hayallerimiz olmalı bizim.
kuyulara atılacağız belki ama asla unutmayın,
yarınlar çok güzel olacak!