Castro'ya bakışım.
İspanyol, Portekiz ve İngilizlerin seri katil, tecavüzcü ve hırsızlarından oluşan yağma ve talan sürüsü uzak kıta Amerikayı keşfettiklerinde Firavun da Ortadoğu'dan Amerika'ya taşınmış oluyordu. Okullarımızda bu gelişme "Keşifler" zorba, zalim ve hısız bu adamlar ise "kaşif" olarak okutuluyordu. Bu hırsız ve talancılar Kuzey ve Güney Amerika'ya ayak bastıkları günden bu yana zavallı yerli halklara yapmadıkları kalmadı. Kuzey Amerika Kapitalizm, Güney Amerika da ağırlıklı olarak nasibini Sosyalizm ile aldı. Firavun onları da fırkalara bölmeyi başardı. Tüm kıtanın yerel kaynakları ve halkın alın teri kapitalistler ya da sosyalistler tarafından sömürüldü. Birisi halka refah vaat etti sömürdü diğeri eşitlik ve emek değer yalanı.
Arjantin, Şili, Peru, Uruguay, El Salvador, Kolombiya, Bolivya. O ülkelerden biri de Küba. Castro'dan önce iktidarda olan Fulgencio Batista zamanında Amerika'nın batakhanesi halinde idi. Memleket kumar ve eğlence mekanı haline getirilmiş ve maalesef bir açık hava umumhanesi yapılmıştı. Halk fakirdi, açtı, perişandı ve aleyhinde söz etmeye kalkışanları Batista inim inim inletiyordu. Castro işte böyle bir memlekette devrim yaptı, iktidara geldi ama tam 57 yıl iktidarda kaldı. Yerine ölmeden de bir yakını bıraktı. İktidar böylesi ideolojilerde halka bırakılmayacak kadar kutsaldır çünkü. Halk için devrim ama halkın elinin değmediği bir iktidar. Erkekler kumarhanelerde kadınlar batakhanelerde çocuklar ise yarınsız.
Sömürülen ülkelerde Devrim olduğunda değişen hiç bir şey olmaz olan daima yine zavallı halka olurdu. Küba'da da farklı bir şey olmadı işte. Küba, batakhaneler ve umumhanelerin şehridir ancak dünya vitrinini ise Sosyalist yalanlar süsler. Bizim ülkemizin de sol elitleri çakma solcuları, hedonik gençliği Nişantaşı'nda, Bebek'de yalılarda oturup Havana, Küba puroları tüttürerek Devrim marşları ile kendi ülkesinin öğrenci tayfasını, yarından umudu kesilmiş bi çareleri kendi halklarına karşı kışkırtarak ve kimi zaman Rusya'nın, kimi zamanda Latin Amerika'nın ütopya hayalleri ile uyuturlar. Kendileri o ülkelere sadece umumhaneler, kumarhaneler ve puro için giderlerdi. Halkın sefaletini ise “Aman şekerim, ne kadar enteresan bir yer, bilsen... Vallahi zaman donmuş gibi! Mutlaka görmek lazım” diye anlatırlar.
Sosyalizm ve Kapitalizm Firavunun İkiz çocuklarıdır. Kavga eder görünürler ama her ikisi da halkı sömürerek ayakta kalabilirler. Sosyalizm, Kapitalizmin sömürdüğü halka bir umut ışığı olarak sunulur ancak halkın son lokmasını da bunlar çalarak iktidarda kalırlar. İki ideoloji de birbirine muhtaçtır. Sosyalizm Kapitalizme, Kapitalizm de Sosyalizme günah keçisi muamelesi yapar, gemilerini yüzdürürler. Sosyalist ülkelerde Devrim karunlaşmış iktidara karşı yapılır ancak sonra halkı devlet adına bunlar soyarlar ki bu ülkelerde Devlet artık en büyük Firavundur. Tanrı gibidir. Muhalif tek ses duyulmaz. Diktatörler de işte bu toplumlardan çıkar. Rahatlıkla her gün bas bas televizyonlarda, meydanlarda "Diktatör" diye bağıran Kılıçdaroğlu'nun Castro'nun muhaliflerinin akıbetinden haberi var mı acaba! Hiç merak ediyor mu acaba 57 yıl iktidarda nasıl "Diktatör" olmadan kalabilmiş! Bizim çakma solcuların taziyeye de bulunduğu kirli dünyanın çocuğu işte bu çocuk, Fideal Castro.
Mazlum halklara acımayan ve sömüren diğer zalimler gibi senin de canın Cehenneme Castro.
Arjantin, Şili, Peru, Uruguay, El Salvador, Kolombiya, Bolivya. O ülkelerden biri de Küba. Castro'dan önce iktidarda olan Fulgencio Batista zamanında Amerika'nın batakhanesi halinde idi. Memleket kumar ve eğlence mekanı haline getirilmiş ve maalesef bir açık hava umumhanesi yapılmıştı. Halk fakirdi, açtı, perişandı ve aleyhinde söz etmeye kalkışanları Batista inim inim inletiyordu. Castro işte böyle bir memlekette devrim yaptı, iktidara geldi ama tam 57 yıl iktidarda kaldı. Yerine ölmeden de bir yakını bıraktı. İktidar böylesi ideolojilerde halka bırakılmayacak kadar kutsaldır çünkü. Halk için devrim ama halkın elinin değmediği bir iktidar. Erkekler kumarhanelerde kadınlar batakhanelerde çocuklar ise yarınsız.
Sömürülen ülkelerde Devrim olduğunda değişen hiç bir şey olmaz olan daima yine zavallı halka olurdu. Küba'da da farklı bir şey olmadı işte. Küba, batakhaneler ve umumhanelerin şehridir ancak dünya vitrinini ise Sosyalist yalanlar süsler. Bizim ülkemizin de sol elitleri çakma solcuları, hedonik gençliği Nişantaşı'nda, Bebek'de yalılarda oturup Havana, Küba puroları tüttürerek Devrim marşları ile kendi ülkesinin öğrenci tayfasını, yarından umudu kesilmiş bi çareleri kendi halklarına karşı kışkırtarak ve kimi zaman Rusya'nın, kimi zamanda Latin Amerika'nın ütopya hayalleri ile uyuturlar. Kendileri o ülkelere sadece umumhaneler, kumarhaneler ve puro için giderlerdi. Halkın sefaletini ise “Aman şekerim, ne kadar enteresan bir yer, bilsen... Vallahi zaman donmuş gibi! Mutlaka görmek lazım” diye anlatırlar.
Sosyalizm ve Kapitalizm Firavunun İkiz çocuklarıdır. Kavga eder görünürler ama her ikisi da halkı sömürerek ayakta kalabilirler. Sosyalizm, Kapitalizmin sömürdüğü halka bir umut ışığı olarak sunulur ancak halkın son lokmasını da bunlar çalarak iktidarda kalırlar. İki ideoloji de birbirine muhtaçtır. Sosyalizm Kapitalizme, Kapitalizm de Sosyalizme günah keçisi muamelesi yapar, gemilerini yüzdürürler. Sosyalist ülkelerde Devrim karunlaşmış iktidara karşı yapılır ancak sonra halkı devlet adına bunlar soyarlar ki bu ülkelerde Devlet artık en büyük Firavundur. Tanrı gibidir. Muhalif tek ses duyulmaz. Diktatörler de işte bu toplumlardan çıkar. Rahatlıkla her gün bas bas televizyonlarda, meydanlarda "Diktatör" diye bağıran Kılıçdaroğlu'nun Castro'nun muhaliflerinin akıbetinden haberi var mı acaba! Hiç merak ediyor mu acaba 57 yıl iktidarda nasıl "Diktatör" olmadan kalabilmiş! Bizim çakma solcuların taziyeye de bulunduğu kirli dünyanın çocuğu işte bu çocuk, Fideal Castro.
Mazlum halklara acımayan ve sömüren diğer zalimler gibi senin de canın Cehenneme Castro.