Dik Dört Gen bakış açısıyla Vahyin kavgası


Gramtik, tematik, index ya da kavramsal okumalar Kur'an metinlerinin maksadı dışında yorumlanmasına yol açar. Dikdörtgenin nasıl ki yan yana gelmiş ve dik duran "gen"ler den oluşmadığı gibi İslam Ümmeti tarihsel süreçte Kur'an daki herhangi bir kavramı, ayeti bir şekil olan dikdörtgen örneğindeki gibi maalesef böylesi bağlamından ve anlamından kopararak okumuştur, okumaya da devam etmektedir. Hatta dikdörtgenin bin dört yüz önce bir şekil, bu gün ise genetik bilimiyle hiç ilgisi olmadığı halde ona yorulması çabası da cabası. Tarihsel sürecimizde her bir ekol kendi paradigmasını kendi kurduğu şekilde oluşturmuş, ortaya çıkan paradigma zorunluluğu da kitabı kurumsallaştırmış sonuçta metoda dayanmayan ya da metotla doğrulanmayan her bakış açısı dışlanmıştır. Üzerinde ısrarla durmamız gereken şey şudur; 

İslam Ümmetinin üzerinde ittifakla kabul gördüğü bir paradigması var mı ki mezhepler, meşhepler, tarikatler böylesi çoğalarak coşmuştur! Böyle olmadığına göre şu sonucu rahatlıkla çıkarabiliriz, Böylesi bir paradigma olsa bu kadar fırkalaşma da olmayacaktı. Bu nedenle Kur'an, kendi içinde hiç bir metot, tematik anlatım, konu indexi barındırmaz. Çünkü durumlara, olaylara ve zamana göre bölgesel, yerel, kültürel kalıplar kullanmıştır. Bazen Nuh'un gemisinden bahsetmiş "bavulunu hazırla" demiştir, bazen Yunus'un zindanını hatırlatıp "yerinden kımıldarsan canını yakarız" demiştir. Bir paradigma oluşturma çabası bu farklı tutumları tezat gibi görecek, birbiriyle çatışacak ve her bir tez diğerini tekfir edecektir ki böyle de olmadı mı zaten! 

Şimdi gelelim bizim sormamız gereken şeye;

Kur'an ayetleri herkesin bakış açısına göre derin anlamlara sahip bilgiler, sırlar ya da anlamlar içeren bir kitap mıdır ?

Allah, Muhammed a.s'a başka şeylerden, bize ise bu anlamların derin anlamlarını bu gün anlayalım diye farklı bir boyutta mı bildirmiştir? Peki ama buna gerek var mıdır ? Allah lafız, vahiy tasarrufu olsun diye mi her birimize değil de bir döneme kitap kitap indirmiştir ? Sonrakilere de "alın bunu didik didik edin anladığınız anlayın, anlamadıklarınız yüzünden birbirinizin boğazına sarılın" mı demiştir !

Muhtemeldir ki çoğu zaman Kur'an'ın basitliği Allah'ın muhteşemliğini gölgelememek için dokunulmaz kılınmış ve kutsanmıştır. Çünkü Kur'an'ın insan ve insanın anlam dünyasına hitabını aradan zaman geçtikçe ümmet, basit ve herkesin anlayabileceğini (ilk dönem sahabeler değil !!!) kabul edememiştir. Allah'ın kelamı oluşunu bitip tükenmek bilmeyen bir derya olarak nitelemiş geçmiş ve bu gün hatta geleceğe dair her şeyi içinde paketlenmiş, zarflanmış, pullanmış olarak geçmişten günümüze postalanmış bir mektup gibi okumaktadır. Bu gün bize kitap, geçmişi daha iyi anlamayı değil, geleceğe ait sırları içeren bir vizyon sunuyor yanılgısı kimi kesimlerce çok sıkı sıkıya sarılınan bir paradigmadır. Kitabın matematiksel tutarlılığı için yapılan zorlama sayısal kombinasyonlar ise göğsünde taşla ezilen köle Bilal'in güneşin kavurucu sıcağında gözlerini daha da yaşartmaktadır. "Allah'ım ben nasıl bilemedim senin bu üstün matematik yeteneğini" dediğini duyar gibiyim Bilal'in. İki gözüm köle Bilal. Uzattım farkındayım,tamam, tamammmmmm, özetle;

Kur'anı Kerim ayetleri herkesin bakış açısına göre değer ve anlam kazanan bir metin değildir. Ahlak kitabı oluşu ve onun Muhammed a.s ve dava arkadaşlarına rehberl oluşu asla gözden kaçırılmamaldır. Kur'an ayetlerinin insanda harekete geçirmek istediği şey Ahlaki değerledir. Ahlakın tanımı, Ahlakın ezoterik şifreli anlamı, gramatik ve etimolojik derinliği Kur'anın umrunda değildir. Toplasanız çıkarsanız ne kadar zorlarsanız zorlasanız da Kur'anın en temel mücadelesi bu bağlamdadır. Allah'ın insanlığa kendisini tanıtma, kainatın genişliğinin haritasını çıkarma, "Bakın ne muhteşem şeyler yaratmışım öyle değil mi!" tarzında bir vizyonu yoktur. Kur'an kendisini yeryüzünde TANRI sananların tepesine çökmek için gelmiştir, Açların ve çıplakların umudu olmak için gelmiştir. Yerlerinden yurtlarından sürülen mültecilerin yarınlara dair umutları olmak için gelmiştir. Boşanma hakkı elinden alınmış kadınlarımıza haklarını teslim etmek, babalarından kalan öz haklarından hiç olmazsa yarısı kadar nasiplenebilmeleri için gelmiştir. Zalime karşı yumruğunu sıkanların sırtını Allah'a dayadıklarında asla hüsrana uğramayacaklarını hatırlatmak için gelmiştir. Bu mücadelede Musa ile, İsa ile, Yakub, İbrahim Nuh ile kardeş olduğunu önce Muhammed'e sonra da bize hatırlatmak için gelmiştir. Bu kitabın derdini elinde kahve fincanı, andıroit telefon, tv karşısında Kur'an ışığında kaportacılık programları izleyerek anlayamazsın. Başında "Kur'an ışığında" yazan her kitabın bizı hidayete götüreceği yanılgısı ile sürekli kitap okuyarak da anlayamazsın. Camiye kapanıp çok iyi hatim indirince hele hiç anlayamazsın zira kapıya çıkınca dilenciyi çemkire çemkire kovalıyorsun. Tamam tamammm ne var uzattımmmm evet ne varrr uzattım napacan, napacan dövecen mi bak okudun işte, fena mı oldu, iyi oldu, çok da iyi oldu. Hadi sokağa hadi, bak köşeyi dön mutlaka bir Kur'an ayeti ile karşılaşacaksın. Okumasını bilene Vahiy, kesintisiz inmeye devam eder... 

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kur'an ışığında ebelik !

Koşun Kavga Var !

Kadir Gecesi Bulundu !

"Kitapsız"lık Yapma !

Ben, Biz, O. Allah Kur'anda neden farklı zamirler kullanır ?

Allah'ın Kahramanı Sensin e-kitap olarak çıktı !.

Kuyruğu Kopartan Tilki Masalı

Musa, Ekmek ve Özgürlük - ÇIKTI

Hoş geldin On bir ayın sultanı Gastronomi

Sünnilik bir Din midir ?