Camdan İslam


Askerlik yapanlar bilirler, bilmeyenler ve görmeyenler için söylemek gerekirse askeri binalarda
kapı, pencere, elektrik düğmesi ya da musluk üzerlerinde "gereksizse söndür", "açıksa kapat" gibi kısa keskin ve emir kipinde yazılmış talimatlar vardır. Lafı uzatmadan ve söz tasarrufu ile hedeflenen amaç gerçekleştirilir. Emir kipinin gerekçesi, mazereti, muradı ya da sonuç bildirgesi bu talimatlarda yer almaz. Mümkün olan en az kelime ile oluşturulmuş cümledir bu.  Maksat fayda esaslı, tasarruf esaslı tavır ve davranışları emretmek, yaptırmak ve yaptırıma zorlamak. Kim bilir bunun askeri başkaca alt anlamları da vardır ancak şimdi amacımız bunun altını kazıp anlamaya çalışmak ya da bu konuyu oraya buraya çekiştirmek değil başka bişi dicem bak.

Elimizde iki kapak arasında tuttuğumuz mushaf halinde ki Kitap, bir bakıma bu talimatlara çok benzer. Kimi yerde emir kipi, kimi yerde naif bir tavsiye, kimi yerde insanın canını boğazına getirecek tasvirler yoluyla korkutarak, Kimi yerde sorgulamaya tabi tutulan bir soru sorarak. Peki Amaç ne ?
Kitap içerik olarak özetlenecek olursa bizden ne istiyor ?

İnsanın kendisine ya da diğer kardeşine zarar vermesinden korumak ve kurtarmak, rehberlik etmek, yol gösterip kainatta canlı ve cansız tüm varlıkların tabi olduğu kozmik uyum ile kardeş yapmak. İnsanın başıboş bir varlık olmadığını sorumluluk bilinci ile hareket etmesini öğütlemek. İnsanın kendisi için en iyi sonuç olan mutlak kurtuluş yolunu göstermek. Buraya kadar sanırım herkes kitabın bu fonksiyonu üzerinde mutabıktır. Ancak sorunumuz biraz da buradan sonra başlıyor. Sadece bu kadarının yeterli görülmeyip kitabın derin ve alt anlamları olduğu konusunda ki yanılgı ve ısrar. Bu ısrar bizi sürekli başka gündem ve konularda konuşmaya bu işi konuşan kişi, kurum, dernek, vakıf, tarikat, hizip, mezhep, ekol, abi, üstad etrafında toplanmaya zorluyor.
Sonuçta; ne kadar çok kişi,
o kadar çok alt anlam,
ne kadar çok kişi o kadar çok geyik muhabbeti demek aslında.

Oysa,

Kitabın genel konusu; Muhammed a.s ve dava arkadaşlarının, ondan önce de gelmiş geçmiş tüm elçilerin kıssalar yoluyla özetlerinde mesele Ahlaki ve Vicdani sorumluluk bilinci özelinde tutulmuştur. Bu hassasiyeti arttırmak, motive etmek, moral kazandırmak için gerekli tüm ilave açıklamalar, diğer dinlerin mensuplarına hitaplar aslında bu hak ve hakikatın üzerine basa basa hatırlatılması içindir. Açların doyurulması, çıplakların giydirilmesi, mazlumlara arka çıkılıp zalimlere günlerinin gösterilmesi için tekrar tekrar hatırlatılan tekrar. Hep tekrar, hep tekrar. Hem üzerine basarak hatırlatmak, hem talim yaptırmak, hemde geçmişin "bir ahmalık davranış biçimi" ni yermek için. İster insana kazandırmak istediği bilinç olsun ister bireylerin oluşturduğu topluma vermek istediği düzen bakımında Kur'an, özün özü niteliğinde tabirimi mazur görün ama basit bir emir kipi kullanır; "Adam olun!" Mesele bu kadar basittir.

İşte bizim yüzyıllardır yaptığımız ve ondan önce de atalarımızın yaptığı şey "bu özle yetinmeme hastalığı" dır. "Allah bu kadar basit konuşmuş olamaz" hastalığı. Yok abicim yok, bu hastalığın bir antibiyotiği yok, lanet olsun...

Peki ama n'pacaz ?
Tabi ki ha babam ha kazacağız. kazdıkça kazacak, çıkardıkça çıkaracağız, çıkardığımız öze su katacak, sonra yine çıkaracağız. Süte su katar gibi katacak ve ziyadeleştirdikçe yetinmeyeceğiz. Kur'an ayetlerinin altını üstüne getirip, meseleyi rayından çıkararak sanal gündemlerde "gündem" olacağız. Tıpkı askeri binalarda "ışığı söndür" talimatının her bir asker için başka bir anlamı, başka bir faydası ya da sonucu olduğu yanılgısı gibi bir durum. Tek bir amaca matuf bir emrin bir bölük asker tarafından bambaşka şekilde anlaşılması gibi. Kur'an ayetlerinin ana gündemden uzak anlaşılmak istenmesi her bir askerin "ışığı söndür" talimatını "acaba üstlerimiz bizim psikolojik, biyolojik, anatomik, astronomik, astral, matematiksel bir takım duyularımızı da harekete geçirmek mi istiyorlar?" düşüncesi gibi saçmadır, gereksiz ve faydasızdır. Ümmetin yüzyıllardır kavga etmesinin nedeni "ışığı söndür" emrinin basit, yalın ve gereği için anlaşılmak istenmemesi üzerine çıkmıştır. Bu nedenle ümmet su içmeye yarayan bardağın yer düşüp kırıldığı gibi paramparça olmuş ve her bir parça kendisini bardağın sadece kendisi sanıp diğer kardeşini kesmiştir. Cam kırığı çok kötü keser öyle değil mi ! Bak şimdi için de cız etti öyle değil mi ! Yüzyıllardır böyleyiz biz, Binyıllardır böyleyiz biz. Yahudisi, Hırıstiyanı, Mecusi ya da Hindusu ve dahil bizde.
Ne fark etmiş ki !

Evet, dedik ya İslam cam gibidir, işte doğaldır ki İslam Ümmeti de cam gibidir. Cam iyidir, şeffaftır, sağlıklıdır amma cam kırıldığındaysa çok kötü keser. Ümmet, adeta yüzyıllardır paramparça olmuş cam kırıkları gibidir, oraya buraya dağılmış. Bu nedenledir ki paramparça olmuş bu cam kırıklarının her bir parçası, kendisini İslam'ın bütünü zannettiği için yüzyıllardır birbirimizi kesip duruyoruz. Hemde basiti anlamayıp karmaşık olanı anlamak istediğimiz karmaşayı sevdiğimiz, karmaşadan geçindiğimiz için.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kur'an ışığında ebelik !

Koşun Kavga Var !

Kadir Gecesi Bulundu !

"Kitapsız"lık Yapma !

Ben, Biz, O. Allah Kur'anda neden farklı zamirler kullanır ?

Allah'ın Kahramanı Sensin e-kitap olarak çıktı !.

Kuyruğu Kopartan Tilki Masalı

Musa, Ekmek ve Özgürlük - ÇIKTI

Hoş geldin On bir ayın sultanı Gastronomi

Sünnilik bir Din midir ?