Din, Kültür ve Kavga
Kur'an'ı Kerim'in kullandığı dil, indirildiği toplum nedeniyle Arabidir. Allah bu nedenle bir Arap gibi konuşur. Ancak Allah Arap değildir ! Din'i kültürel kalıplar içinde anlamak makuldür ancak onun içine hapsetmek "Din"i bir süre sonra folklorik bir geleneğe dönüştürür. İşte bu Din Kur'an'ın "ATALAR DİNİ" dediği ve yerdiği formdur. Atalarından birikip gelen ve sorgulanmadan Allah'tanmış gibi kabul gören şeyler.
Birileri bize bunu DİN diye yutturdu
dünde ve bu gün de...
Elçiler de işte bu yerleşik ve bozuk din algısını doğru, makul ve Allah'ın razı olduğu bir çerçeveye oturtmak için mücadele ederler. Çok dertli adamlardır onlar. Mazlumla yatar kalkar, varoşlara girer çıkar toplumun her derdini kendilerine yastık ederler. Zalimle papaz olup gün yüzü görmezler. Ateşe atılanı, yerini yurdunu terk edeni, çoluk çocuğunu çöllere bırakıp o diyar senin bu diyar benim çözüm arayanı. Hep bu adamlar işte. Kur'an bunların mücadelesini edebi bir üslüb ile anlatır durur. Kavga aynı, mesele aynı, hiç değişmez. Eğer elçiler de bu folklorik kalıbın içine hapsedilir ise artık Mekke çöllerinde adalet ve hürriyet kavgası veren Muhammed artık kavga adamı değil "gül Muhammed" formuna bürünür.
Bize daima Din'i atalarımızın sürgit biriktirdiği her şey olarak anlatan bir sınıf var. Bu sınıfa rahatlıkla"Ruhban Sınıfı" diyebiliriz. Ruhbanlığı Allah'ın yanında yer alıyor görünmesi ancak onu asla razı edemeyişi nedeniyledir. Bu sınıfı tanımanın en kolay yolu söyledikleri ile hayatları arasında ki tezattır. Günümüzü anlamak için geçmişe bakmak gerekir. Zira geçmişi anlamak günü ve yarını anlamanın en iyi yoludur. Amon Rahipleri de dönemin Mısır kölelerine "fakir edebiyatı" yapıp kendilerine Tebs'de Vatikan gibi bir dini başkent kurmuş adeta kraldan daha kral gibi hayat sürüyorlardı. Sermayeleri ise ATALAR DİNİNİ anlatmak ve pazarlamaktı.
Şimdi nerdeeeeeee Amon Rahipleri,
n!arasın Mısırlı aklını kullanmayan köleler !
Çok şükür bizim ümmete, çok şükür...
Birileri bize bunu DİN diye yutturdu
dünde ve bu gün de...
Elçiler de işte bu yerleşik ve bozuk din algısını doğru, makul ve Allah'ın razı olduğu bir çerçeveye oturtmak için mücadele ederler. Çok dertli adamlardır onlar. Mazlumla yatar kalkar, varoşlara girer çıkar toplumun her derdini kendilerine yastık ederler. Zalimle papaz olup gün yüzü görmezler. Ateşe atılanı, yerini yurdunu terk edeni, çoluk çocuğunu çöllere bırakıp o diyar senin bu diyar benim çözüm arayanı. Hep bu adamlar işte. Kur'an bunların mücadelesini edebi bir üslüb ile anlatır durur. Kavga aynı, mesele aynı, hiç değişmez. Eğer elçiler de bu folklorik kalıbın içine hapsedilir ise artık Mekke çöllerinde adalet ve hürriyet kavgası veren Muhammed artık kavga adamı değil "gül Muhammed" formuna bürünür.
Bize daima Din'i atalarımızın sürgit biriktirdiği her şey olarak anlatan bir sınıf var. Bu sınıfa rahatlıkla"Ruhban Sınıfı" diyebiliriz. Ruhbanlığı Allah'ın yanında yer alıyor görünmesi ancak onu asla razı edemeyişi nedeniyledir. Bu sınıfı tanımanın en kolay yolu söyledikleri ile hayatları arasında ki tezattır. Günümüzü anlamak için geçmişe bakmak gerekir. Zira geçmişi anlamak günü ve yarını anlamanın en iyi yoludur. Amon Rahipleri de dönemin Mısır kölelerine "fakir edebiyatı" yapıp kendilerine Tebs'de Vatikan gibi bir dini başkent kurmuş adeta kraldan daha kral gibi hayat sürüyorlardı. Sermayeleri ise ATALAR DİNİNİ anlatmak ve pazarlamaktı.
Şimdi nerdeeeeeee Amon Rahipleri,
n!arasın Mısırlı aklını kullanmayan köleler !
Çok şükür bizim ümmete, çok şükür...