İlkel Yuva
Son dönem kurulan evlilik çatısı ya çatırdıyor ya da çöküyor. Aile kurumu çekirdek yapıda bölündükçe de toplumsal marazlar giderek artıyor. Bu durumun en büyük nedeni Modernizm...
anne ve babalarımızın eski hikayeleridir bilirsiniz. " Biz ananla evlendiğimizde bir yatak bir yorgan..." hikayesi.
Size bişi diim mi bak
bu hikaye aslında evlilik kurumunun temelidir ve sapasağlam ayakta tutan orta direğidir. Neden mi ?
Modern hayat bize konfor ve rahatlık adına aslında kusursuz bir yaşam modeli sunuyor. Her şeyin son model olma zarureti beraberinde tüm emek değer ilişkimizi de bu bu minvalde harcamamıza yol açıyor. Tüm emek ve çabalarımızın her şeyin en son model olanını edinmek için öyle değil mi !
Evlillik kurumu da bu modernizmden nasibini aldı, alıyor. Tüm ihtiyaçları karşılanmış şekilde kurulan bir yuvada eskilerin masallarında anlatıldığı gibi "bir buzdolabı almak için" gereken sabır, fedakarlık ve meşakkat karşısındaki vakur duruş yerini keyifçilik, hazcılık ve vurdumduymazlığa bırakıyor. Tam takır kurulan evliliklerde eşler hayatı tanımak, hayatı tartmak yerine birbirilerini tüketiyorlar. Hiçbir ihtiyaçları kalmamış şekilde eve tıkılan eşler altı ayın sonunda her şeyin "bal ayından" "cicim ayından" ibaret olmadığını görüyorlar. Bir rüyadan uyanmışcasına.
Yok yok akıllandılar anlamında demiyorum bak
anne ve babalarımızın eski hikayeleridir bilirsiniz. " Biz ananla evlendiğimizde bir yatak bir yorgan..." hikayesi.
Size bişi diim mi bak
bu hikaye aslında evlilik kurumunun temelidir ve sapasağlam ayakta tutan orta direğidir. Neden mi ?
Modern hayat bize konfor ve rahatlık adına aslında kusursuz bir yaşam modeli sunuyor. Her şeyin son model olma zarureti beraberinde tüm emek değer ilişkimizi de bu bu minvalde harcamamıza yol açıyor. Tüm emek ve çabalarımızın her şeyin en son model olanını edinmek için öyle değil mi !
Evlillik kurumu da bu modernizmden nasibini aldı, alıyor. Tüm ihtiyaçları karşılanmış şekilde kurulan bir yuvada eskilerin masallarında anlatıldığı gibi "bir buzdolabı almak için" gereken sabır, fedakarlık ve meşakkat karşısındaki vakur duruş yerini keyifçilik, hazcılık ve vurdumduymazlığa bırakıyor. Tam takır kurulan evliliklerde eşler hayatı tanımak, hayatı tartmak yerine birbirilerini tüketiyorlar. Hiçbir ihtiyaçları kalmamış şekilde eve tıkılan eşler altı ayın sonunda her şeyin "bal ayından" "cicim ayından" ibaret olmadığını görüyorlar. Bir rüyadan uyanmışcasına.
Yok yok akıllandılar anlamında demiyorum bak
Rüya hep sürsün istiyorlar. Oysa insan, bir diğer tekinin yalnızca keyif, haz ve boş vaktini değerlendirme aracına dönüştüğünde çekilmez bir varlık olur. Maalesef son dönem evliliklerin uğradığı hastalık tam da bu. Eşler birbirlerinin boş vaktini değerlendirme aracı, gezintiye çıkaran özel şoförü yahut eve geldiğinde önüne yemek koyacak özel aşçısı gözünde. Tüm emeklerle alınan son model eşyalar bir süre sonra ya borçla alındığından daralma sebebi, ya da gezmenin ve eğlenmenin de bir doyum noktası olduğundan; bıkkınlık duygusuyla birbirine sarma dönemi başlıyor. Belli ki "çocuk yapın" telkini biraz da eşlerin bu birbirlerine olan hedonik ilgisini azaltmak için söylenmiş bir öneridir, kim bilir.
Neyse sadede gelelim;
Mutlu ve huzurlu bir evliliğin sırrı eskilerde. Yani eskilerin deneyim ve tecrübeleri ile sabit " bir yorgan, bir yatak, bir yastık dımdızlak evde" İhtiyaçları eksiksiz ve kusursuz dizilmiş ev, tamamı için söylenmeyebilir ama, büyük bir çoğunluk için söylüyorum büyük sorun nedenidir. İhtiyaçları en asgari şekilde karşılanmış bir yuva eşlerin hayatı tanımaları ve birbirlerine güven ve sabır telkin ettikleri bir deneyim aracına dönüşür. Bu bağlamda kurulacak yuvaların ihtiyaçları kusur kalacak şekilde modernize edilmelidir. Yani ilkel yuvalar kurmak gerekir. Modern hayatın daima insanı sömürüdüğü bu hayattan bizi ancak "yuvayı kuran dişi kuş" lar kurtarabilir. Modernizm dişi kuşların daima "kusursuz bir yuva kurmalarını ister" Onlar da sunulan bu teklife balıklama atladıklarında kusursuz bir yuva ancak kusurlu bir koca edinmiş olurlar. Böylece modernizm sosyal dokuyu, aile kurumunu ve tüm emekleri sömürür, sömürür ve yine sömürür. Hep söylerim: "uygarlıklar ihtiyaçları çoğaltılmış, medeniyet ise ihtiyaçları en ilkel araçlarla giderilmiş toplumlardır" diye. Belki de bu yüzden Afrika kabilelerinden boşanma haberleri izlemiyoruzdur.
Neyse sadede gelelim;
Mutlu ve huzurlu bir evliliğin sırrı eskilerde. Yani eskilerin deneyim ve tecrübeleri ile sabit " bir yorgan, bir yatak, bir yastık dımdızlak evde" İhtiyaçları eksiksiz ve kusursuz dizilmiş ev, tamamı için söylenmeyebilir ama, büyük bir çoğunluk için söylüyorum büyük sorun nedenidir. İhtiyaçları en asgari şekilde karşılanmış bir yuva eşlerin hayatı tanımaları ve birbirlerine güven ve sabır telkin ettikleri bir deneyim aracına dönüşür. Bu bağlamda kurulacak yuvaların ihtiyaçları kusur kalacak şekilde modernize edilmelidir. Yani ilkel yuvalar kurmak gerekir. Modern hayatın daima insanı sömürüdüğü bu hayattan bizi ancak "yuvayı kuran dişi kuş" lar kurtarabilir. Modernizm dişi kuşların daima "kusursuz bir yuva kurmalarını ister" Onlar da sunulan bu teklife balıklama atladıklarında kusursuz bir yuva ancak kusurlu bir koca edinmiş olurlar. Böylece modernizm sosyal dokuyu, aile kurumunu ve tüm emekleri sömürür, sömürür ve yine sömürür. Hep söylerim: "uygarlıklar ihtiyaçları çoğaltılmış, medeniyet ise ihtiyaçları en ilkel araçlarla giderilmiş toplumlardır" diye. Belki de bu yüzden Afrika kabilelerinden boşanma haberleri izlemiyoruzdur.
Hay gözünü sevdiğim ilkel ! Afrika Kabileleri.