Zekat nedir? Sadaka nedir ? Fark ne !
Zekat nedir? Sadaka nedir ?
İslam Hukukunda Sosyal hayatın gelir- gider ve emek-değer ilişkisini düzenleyen zekat, ferdin sermayesini ve gelirini (dolayısıyla nefsini) bencillik kirinden, kibirlenme riskinden koruması ve temizlemesi anlamına gelen, Müslümanlara farz kılınmış zorunlu bir mali yükümlülük olarak "vergi"yi ifade eder. Tarihsel süreçte tüm vahyedilen toplumlara bildirilmiş bir sosyal düzen formudur.
2/BAKARA-83: Ve iz ehaznâ mîsâka benî isrâîle lâ ta’budûne illâllâhe ve bil vâlideyni ihsânen ve zil kurbâvel yetâmâ vel mesâkîni ve kûlû lin nâsi husnen ve ekîmûs salâte ve âtûz zekât(zekâte), summe tevelleytum illâ kalîlen minkum ve entum mu’ridûn(mu’ridûne).
Biz, İsrailoğulları’ndan: “Allah’tan başkasına kul olmayın, ana-babaya, yakınlara (akrabaya), yetimlere ve miskinlere ihsanda bulunun, insanlara güzel söz söyleyin, namazı (hakkıyla) kılın, zekâtı verin.” diye misak almıştık. Sonra da sizden pek azınız hariç, (misakınızdan geri) döndünüz. Ve siz, yüz çeviren kimselersiniz.
5/MAİDE-12: Ve lekad ehazallâhu mîsâka benî isrâîl(isrâîle), ve beasnâ minhumusney aşera nakîbâ(nakîben) ve kâlellâhu innî meakum le in ekamtumus salâte ve âteytumuz zekâte ve âmentum bi rusulî ve azzertumûhum ve akradtumullâhe kardan hasenen le ukeffirenne ankum seyyiâtikum ve le udhılennekum cennâtin tecrî min tahtıhâl enhâr(enhâru), fe men kefere ba’de zâlike minkum fe kad dalle sevâes sebîl(sebîli).
Ve andolsun ki Allah, İsrailoğulları’ndan misak almıştı. Ve onlardan on iki nâzır görevlendirdik. Ve Allahû Teâla: “Eğer namazı mutlaka ikâme ederseniz, zekât verirseniz ve resûllerime îmân edip onlara yardım ederseniz ve Allah’a (Allah için) güzel bir borç verirseniz, muhakkak ki ben sizinle beraberim ve de mutlaka sizin günahlarınızı örterim ve sizi, mutlaka altından ırmaklar akan cennetlere koyarım.” dedi. Artık, bundan sonra sizden kim inkâr ederse mutlaka sevvâ edilmiş (Allah’a ulaştırmak üzere dizayn edilmiş) yoldan sapmış olur.
Bu vergi sermaye sahipleri, işyeri sahipleri ya da herhangi bir iş kolunda faaliyet göstermese de miras ya da farklı yollar ile elde edilen, yatırım amaçlı biriktirilen mal/emtia’dan da alınır.
9/TEVBE-79: Ellezîne yelmizûnel muttavviîne minel mu’minîne fîs sadakâti vellezîne lâ yecidûne illâ cuhdehum fe yesharûne minhum, sehirallâhu minhum, ve lehum azâbun elîm(elîmun).
Onlar (o kimseler), mü’minlerden zengin olanları (zekâttan fazla olarak gönüllü teberruda bulunan kişileri) ve cehdlerinden (emek ve çabalarından) başka bir şey bulamayanları, sadaka konusunda ayıplıyorlar. Böylece onlarla alay ediyorlar. Allah da onlarla alay etti. Ve onlar için elîm azap vardır.
Bu verginin hasılatı kurumsal olarak devlet tarafından tahsil ediliyorlar KAMU YARARINA, Bireysel yatırımların üzerinden tahsil ediliyorsa esas olarak fakirlere, ihtiyaç sahiplerine, yardıma muhtaçlara harcanır, ama yalnızca onlara değil. "Kalpleri kazandırılacak olanlar" deyimiyle, açıktır ki, İslam'ı anlamaya ve belki benimsemeye yatkınlık gösteren ve İslam'a dönmeleri yönünde, dolaylı ya da dolaysız yollarla (yani, İslam öğretisinin en etkin ve doğru biçimde insanlara ulaşması ve yayılması için başvurulması mümkün ve meşru olan her türlü araçla) çaba sarf edilecek olan kimseler kastedilmektedir. Fi'r-rikab ("insanları boyunduruklarından kurtarmak için") terimine gelince, hem savaş esirlerinin hem de kölelerin fidye ödenip kurtarılmalarıyla ilgili. "Garimun" terimi, iyi niyet ve amaçlarla borçlanıp sonra da kendi hata ve eğrilikleri olmaksızın borcunu ödeyemeyecek duruma düşenleri işaret etmektedir. "Allah uğruna" ya da "Allah yoluna" terimi, İslam'ın yayılıp insanlara ulaşması başta olmak üzere doğru ve maruf amaçlarla yapılan her türlü harcamayı, savaşta ve barışta hak uğruna girişilen her türlü çabayı içine alır. "yolda kalmış" deyiminin anlamı evsiz yurtsuz kalmış, mülteciler ve barınak yoksunu herkes için geçerlidir. Yetiştirme yurtlarında anne babasız kalmış çocukları da kapsar.
9/TEVBE-60: İnnemâs sadakâtu lil fukarâi vel mesakîni vel âmilîne aleyhâ vel muellefeti kulûbuhum ve fîr rikâbi vel gârimîne ve fî sebîlillâhi vebnis sebîl(vebnis sebîli), farîdaten minallâh(minallâhi), vallâhu alîmun hakîm(hakîmun).
Muhakkak ki; sadaka, Allah’tan bir farz olarak fakirler ve miskinler (yoksullar) ve memurlar (zekât toplayıcılar) içindir. Ve kalpleri (İslâm’a) ısındırılacak olanlara ve kölelere (harcamaya) ve borçlulara ve Allah yolunda (olanlara) ve yolculara aittir. Ve Allah, bilendir, hüküm sahibidir.
Bu vergi yalnızca Mü’minlere farzdır, Gayri Müslimler İslam beldesinde ticaret yapıyorlarsa zekat yapmıyorlar can, mal ve nesil emniyetini teminat altına alan İslam Devletine cizye öderler.
9/TEVBE-71: Vel mu’minûne vel mu’minâtu ba’duhum evlîyâu ba’din, ye’murûne bil ma’rûfi ve yenhevne anil munkeri ve yukîmûnes salâte ve yu’tûnez zekâte ve yutîûnallâhe ve resûlehu, ulâike se yerhamuhumullâh (yerhamuhumullâhu), innallâhe azîzun hakîm(hakîmun).
Ve mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, birbirlerinin dostlarıdır. Ma’ruf ile emreder ve münkerden nehyederler (yasaklarlar) ve namazı ikâme ederler ve zekâtı verirler. Allah ve O’nun Resûl'üne itaat ederler. İşte onlar, Allah, onlara rahmet edecek. Muhakkak ki Allah; Azîz’dir, Hakîm’dir.
Zekat Vergisinin kesin bildirilmiş bir oranı ya da zamanı yoktur İslam Geleneğinde uygulana gelen oranlar dönemin emek değer ilişkisi içinde geçerlidir. Bu oranlar toplumların gelir düzeyine göre değişim gösterebilir. Mali yükümlülüklerin düzenlenmesi Devletin Maliye Bakanlığı adı altında kurulmuş olan birimi tarafından düzenlenir. Ancak Vergi Adaleti daima tartışılmıştır.
Peki Sadaka ne ?
S-D-K. Sadaka
- Yardım. (istemek, vermek)
Sadakat, göstermek ve ispat isteyen eylem,
Sadık olmak, sadık kalmak yani sözünde durmak, doğru sözlü olmak,
Doğrudan yana olmak, ispatlanabilir ve delile dayalı kanıtlardan yana olmak yani tasdik,
Açık ve gizli her türlü faziletli yardım fiili.
Zekat Zorunlu bir MALİ YÜKÜMLÜLÜKTÜR, Sadaka gönüllü verilen mala, nakte ya da yardıma dayalı daha geniş bir eylemdir.
Kalpte olan ile sözün, uygulamada olan eylemin bir olması. Allah’a iman etmenin somut göstergesi. Sadaka terimi, hem inanan kişinin bir başkasına sevgi ve merhamet saikiyle ihtiyari olarak sunduğu her şeyi, yaptığı her türlü yardımı, hem karşılığında dünyevi hiçbir şey beklemeden, ahlaki ya da hukuki gerekçelerle yapmakla yükümlü olduğu yardımları, yani, örneğini 2:263 ve 264'de gördüğümüz (sadakat kavramının birincil anlamına denk düşmek üzere) her nitelikle hayırhahça ya da diğergamca sunulan şeyleri yahut yapılan iş ve eylemleri, ve hem de zekat dediğimiz ("arındırıcı yükümlülük": çünkü bunun ödenmesi, deyim yerindeyse, kişinin malını ya da servetini, bencil tasarruflarının yol açabileceği bulaşıklıklardan arındırır) zorunlu vergiyi kapsar.
2/BAKARA-263: Kavlun ma’rûfun ve magfiretun, hayrun min sadakatin yetbeuhâ ezâ(ezen), vallâhu ganiyyun halîm(halîmun).
Gönül alıcı bir söz ve başkasının eksiğini gizlemek, peşinden incitmenin geldiği bir yardımdan daha hayırlıdır; ve Allah Kendine yeterlidir, tahammül (hilm) Sahibidir..
2/BAKARA-264: Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tubtılû sadakâtikum bil menni vel ezâ, kellezî yunfiku mâlehu riâen nâsi ve lâ yu’minu billâhi vel yevmil âhır(âhıri), fe meseluhu ke meseli safvânin aleyhi turâbun fe esâbehu vâbilun fe terakehu saldâ(salden), lâ yakdirûne alâ şey’in mimmâ kesebû vallâhu lâ yehdîl kavmel kâfirîn(kâfirîne).
Siz ey imana ermiş olanlar! Servetini gösteriş ve övgü için harcayan, Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanmayan kişinin yaptığı gibi, iyiliğinizi başa kakarak ve (muhtaç kimsenin duygularını) inciterek yardımlarınızı değersiz hale sokmayın: Onun hali, üzerinde (biraz) toprak bulunan yumuşak bir kayanın hali gibidir, bir sağanak vurunca onu sert ve çıplak bırakıverir. Bu gibilerin, yaptıkları (hayırlı) işlerinden hiçbir kazançları olmaz: zira Allah, hakikati reddeden bir toplumu hidayete erdirmez
Kısacası Zekat zorunlu bir Vergi Mükellefiyetidir. Vergi veren birisinin ayrıca Zekat adı altında vergilendirdiği kazancı üzerinde tekrar 40 da 1 ya da başka bir orada ZEKAT vermesi gerekmez. 40 da 1 oranı da zühürt zekatı olarak değerlendirilir. Eğer yine de vermek istiyorsa SADAKA olarak verebilir. Bunun da alt ya da üst limiti yoktur. Allah'a sadakatinin ispatı kaç paraysa o kadar bağışla ! Bu iki konu daima birbirine karıştırılır. Zekat Kavramı Sosyal Adalet'in tesisi için olmazsa olmaz bir şarttır. Ayrıca Himmet, Gayret, Bağış, Yardım adı altında ümmeti sömürme tezgahlarının da önüne geçme aracıdır. tüm dini tecrübelerde görüleceği üzere kişi'nin kazancı genelde mabed ve mabed harcamalarına kanalize edilsin istenir. Tüm toplumların inançlarında KUTSAL BAĞIŞ fenomeni vardır. Tanrı adına topladıkları paraları cukka yapmanın, halkı söğüşlemenin, halktan toplanan paralarla MÜSTEKBİR olmanın panzehiridir ZEKAT. Ayrıca Zekat bir Devletin olmazsa olmaz Kamu Gücü'nün gelir kapısıdır. Zekat ile desteklenmeyen bir DEVLET güçlü olamaz. Ancak unutulmamalıdır ki ZEKAT devlet için değil KAMU YARARI içindir. Devlet için Zekat toplanarak DEVLET TANRILAŞTIRILAMAZ !
Buradan hareketle DEVLET'in Sosyal Adalete uygun bir VERGİLENDİRME yönetimi hazırlaması, güncellemesi ve yaygınlaştırması İslam'i bir gerekliliktir. Ülkemizin vergi sistemi onlarca yıldan gelen birikmiş sorunlar nedeniyle sorunludur. Detaylara girmeyelim ancak bu gibi sorunlar nedeniyle İslam'ın sosyalizasyon tarafı maalesef eksik bırakılmıştır. Kamu yararına toplanan vergilerin kuruşu kuruşuna kamu yararına harcanması önünde ki en büyük engel bireysel ahlaki gelişimini tamamlayamamış kişilerin devlet kademelerinde görev alması, emanet aldığı üç kuruşu kamu yararını gözetir hassasiyette çalışması dururken kendi kursağına doldurması sorunudur. Ahlak, Vicdan ve Hürriyet. Zekatı toplasan ne ki gereği gibi dağıtamadıktan sonra hiç bir işe yaramaz !...
İslam Hukukunda Sosyal hayatın gelir- gider ve emek-değer ilişkisini düzenleyen zekat, ferdin sermayesini ve gelirini (dolayısıyla nefsini) bencillik kirinden, kibirlenme riskinden koruması ve temizlemesi anlamına gelen, Müslümanlara farz kılınmış zorunlu bir mali yükümlülük olarak "vergi"yi ifade eder. Tarihsel süreçte tüm vahyedilen toplumlara bildirilmiş bir sosyal düzen formudur.
2/BAKARA-83: Ve iz ehaznâ mîsâka benî isrâîle lâ ta’budûne illâllâhe ve bil vâlideyni ihsânen ve zil kurbâvel yetâmâ vel mesâkîni ve kûlû lin nâsi husnen ve ekîmûs salâte ve âtûz zekât(zekâte), summe tevelleytum illâ kalîlen minkum ve entum mu’ridûn(mu’ridûne).
Biz, İsrailoğulları’ndan: “Allah’tan başkasına kul olmayın, ana-babaya, yakınlara (akrabaya), yetimlere ve miskinlere ihsanda bulunun, insanlara güzel söz söyleyin, namazı (hakkıyla) kılın, zekâtı verin.” diye misak almıştık. Sonra da sizden pek azınız hariç, (misakınızdan geri) döndünüz. Ve siz, yüz çeviren kimselersiniz.
5/MAİDE-12: Ve lekad ehazallâhu mîsâka benî isrâîl(isrâîle), ve beasnâ minhumusney aşera nakîbâ(nakîben) ve kâlellâhu innî meakum le in ekamtumus salâte ve âteytumuz zekâte ve âmentum bi rusulî ve azzertumûhum ve akradtumullâhe kardan hasenen le ukeffirenne ankum seyyiâtikum ve le udhılennekum cennâtin tecrî min tahtıhâl enhâr(enhâru), fe men kefere ba’de zâlike minkum fe kad dalle sevâes sebîl(sebîli).
Ve andolsun ki Allah, İsrailoğulları’ndan misak almıştı. Ve onlardan on iki nâzır görevlendirdik. Ve Allahû Teâla: “Eğer namazı mutlaka ikâme ederseniz, zekât verirseniz ve resûllerime îmân edip onlara yardım ederseniz ve Allah’a (Allah için) güzel bir borç verirseniz, muhakkak ki ben sizinle beraberim ve de mutlaka sizin günahlarınızı örterim ve sizi, mutlaka altından ırmaklar akan cennetlere koyarım.” dedi. Artık, bundan sonra sizden kim inkâr ederse mutlaka sevvâ edilmiş (Allah’a ulaştırmak üzere dizayn edilmiş) yoldan sapmış olur.
Bu vergi sermaye sahipleri, işyeri sahipleri ya da herhangi bir iş kolunda faaliyet göstermese de miras ya da farklı yollar ile elde edilen, yatırım amaçlı biriktirilen mal/emtia’dan da alınır.
9/TEVBE-79: Ellezîne yelmizûnel muttavviîne minel mu’minîne fîs sadakâti vellezîne lâ yecidûne illâ cuhdehum fe yesharûne minhum, sehirallâhu minhum, ve lehum azâbun elîm(elîmun).
Onlar (o kimseler), mü’minlerden zengin olanları (zekâttan fazla olarak gönüllü teberruda bulunan kişileri) ve cehdlerinden (emek ve çabalarından) başka bir şey bulamayanları, sadaka konusunda ayıplıyorlar. Böylece onlarla alay ediyorlar. Allah da onlarla alay etti. Ve onlar için elîm azap vardır.
Bu verginin hasılatı kurumsal olarak devlet tarafından tahsil ediliyorlar KAMU YARARINA, Bireysel yatırımların üzerinden tahsil ediliyorsa esas olarak fakirlere, ihtiyaç sahiplerine, yardıma muhtaçlara harcanır, ama yalnızca onlara değil. "Kalpleri kazandırılacak olanlar" deyimiyle, açıktır ki, İslam'ı anlamaya ve belki benimsemeye yatkınlık gösteren ve İslam'a dönmeleri yönünde, dolaylı ya da dolaysız yollarla (yani, İslam öğretisinin en etkin ve doğru biçimde insanlara ulaşması ve yayılması için başvurulması mümkün ve meşru olan her türlü araçla) çaba sarf edilecek olan kimseler kastedilmektedir. Fi'r-rikab ("insanları boyunduruklarından kurtarmak için") terimine gelince, hem savaş esirlerinin hem de kölelerin fidye ödenip kurtarılmalarıyla ilgili. "Garimun" terimi, iyi niyet ve amaçlarla borçlanıp sonra da kendi hata ve eğrilikleri olmaksızın borcunu ödeyemeyecek duruma düşenleri işaret etmektedir. "Allah uğruna" ya da "Allah yoluna" terimi, İslam'ın yayılıp insanlara ulaşması başta olmak üzere doğru ve maruf amaçlarla yapılan her türlü harcamayı, savaşta ve barışta hak uğruna girişilen her türlü çabayı içine alır. "yolda kalmış" deyiminin anlamı evsiz yurtsuz kalmış, mülteciler ve barınak yoksunu herkes için geçerlidir. Yetiştirme yurtlarında anne babasız kalmış çocukları da kapsar.
9/TEVBE-60: İnnemâs sadakâtu lil fukarâi vel mesakîni vel âmilîne aleyhâ vel muellefeti kulûbuhum ve fîr rikâbi vel gârimîne ve fî sebîlillâhi vebnis sebîl(vebnis sebîli), farîdaten minallâh(minallâhi), vallâhu alîmun hakîm(hakîmun).
Muhakkak ki; sadaka, Allah’tan bir farz olarak fakirler ve miskinler (yoksullar) ve memurlar (zekât toplayıcılar) içindir. Ve kalpleri (İslâm’a) ısındırılacak olanlara ve kölelere (harcamaya) ve borçlulara ve Allah yolunda (olanlara) ve yolculara aittir. Ve Allah, bilendir, hüküm sahibidir.
Bu vergi yalnızca Mü’minlere farzdır, Gayri Müslimler İslam beldesinde ticaret yapıyorlarsa zekat yapmıyorlar can, mal ve nesil emniyetini teminat altına alan İslam Devletine cizye öderler.
9/TEVBE-71: Vel mu’minûne vel mu’minâtu ba’duhum evlîyâu ba’din, ye’murûne bil ma’rûfi ve yenhevne anil munkeri ve yukîmûnes salâte ve yu’tûnez zekâte ve yutîûnallâhe ve resûlehu, ulâike se yerhamuhumullâh (yerhamuhumullâhu), innallâhe azîzun hakîm(hakîmun).
Ve mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, birbirlerinin dostlarıdır. Ma’ruf ile emreder ve münkerden nehyederler (yasaklarlar) ve namazı ikâme ederler ve zekâtı verirler. Allah ve O’nun Resûl'üne itaat ederler. İşte onlar, Allah, onlara rahmet edecek. Muhakkak ki Allah; Azîz’dir, Hakîm’dir.
Zekat Vergisinin kesin bildirilmiş bir oranı ya da zamanı yoktur İslam Geleneğinde uygulana gelen oranlar dönemin emek değer ilişkisi içinde geçerlidir. Bu oranlar toplumların gelir düzeyine göre değişim gösterebilir. Mali yükümlülüklerin düzenlenmesi Devletin Maliye Bakanlığı adı altında kurulmuş olan birimi tarafından düzenlenir. Ancak Vergi Adaleti daima tartışılmıştır.
Peki Sadaka ne ?
S-D-K. Sadaka
- Yardım. (istemek, vermek)
Sadakat, göstermek ve ispat isteyen eylem,
Sadık olmak, sadık kalmak yani sözünde durmak, doğru sözlü olmak,
Doğrudan yana olmak, ispatlanabilir ve delile dayalı kanıtlardan yana olmak yani tasdik,
Açık ve gizli her türlü faziletli yardım fiili.
Zekat Zorunlu bir MALİ YÜKÜMLÜLÜKTÜR, Sadaka gönüllü verilen mala, nakte ya da yardıma dayalı daha geniş bir eylemdir.
Kalpte olan ile sözün, uygulamada olan eylemin bir olması. Allah’a iman etmenin somut göstergesi. Sadaka terimi, hem inanan kişinin bir başkasına sevgi ve merhamet saikiyle ihtiyari olarak sunduğu her şeyi, yaptığı her türlü yardımı, hem karşılığında dünyevi hiçbir şey beklemeden, ahlaki ya da hukuki gerekçelerle yapmakla yükümlü olduğu yardımları, yani, örneğini 2:263 ve 264'de gördüğümüz (sadakat kavramının birincil anlamına denk düşmek üzere) her nitelikle hayırhahça ya da diğergamca sunulan şeyleri yahut yapılan iş ve eylemleri, ve hem de zekat dediğimiz ("arındırıcı yükümlülük": çünkü bunun ödenmesi, deyim yerindeyse, kişinin malını ya da servetini, bencil tasarruflarının yol açabileceği bulaşıklıklardan arındırır) zorunlu vergiyi kapsar.
2/BAKARA-263: Kavlun ma’rûfun ve magfiretun, hayrun min sadakatin yetbeuhâ ezâ(ezen), vallâhu ganiyyun halîm(halîmun).
Gönül alıcı bir söz ve başkasının eksiğini gizlemek, peşinden incitmenin geldiği bir yardımdan daha hayırlıdır; ve Allah Kendine yeterlidir, tahammül (hilm) Sahibidir..
2/BAKARA-264: Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tubtılû sadakâtikum bil menni vel ezâ, kellezî yunfiku mâlehu riâen nâsi ve lâ yu’minu billâhi vel yevmil âhır(âhıri), fe meseluhu ke meseli safvânin aleyhi turâbun fe esâbehu vâbilun fe terakehu saldâ(salden), lâ yakdirûne alâ şey’in mimmâ kesebû vallâhu lâ yehdîl kavmel kâfirîn(kâfirîne).
Siz ey imana ermiş olanlar! Servetini gösteriş ve övgü için harcayan, Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanmayan kişinin yaptığı gibi, iyiliğinizi başa kakarak ve (muhtaç kimsenin duygularını) inciterek yardımlarınızı değersiz hale sokmayın: Onun hali, üzerinde (biraz) toprak bulunan yumuşak bir kayanın hali gibidir, bir sağanak vurunca onu sert ve çıplak bırakıverir. Bu gibilerin, yaptıkları (hayırlı) işlerinden hiçbir kazançları olmaz: zira Allah, hakikati reddeden bir toplumu hidayete erdirmez
Kısacası Zekat zorunlu bir Vergi Mükellefiyetidir. Vergi veren birisinin ayrıca Zekat adı altında vergilendirdiği kazancı üzerinde tekrar 40 da 1 ya da başka bir orada ZEKAT vermesi gerekmez. 40 da 1 oranı da zühürt zekatı olarak değerlendirilir. Eğer yine de vermek istiyorsa SADAKA olarak verebilir. Bunun da alt ya da üst limiti yoktur. Allah'a sadakatinin ispatı kaç paraysa o kadar bağışla ! Bu iki konu daima birbirine karıştırılır. Zekat Kavramı Sosyal Adalet'in tesisi için olmazsa olmaz bir şarttır. Ayrıca Himmet, Gayret, Bağış, Yardım adı altında ümmeti sömürme tezgahlarının da önüne geçme aracıdır. tüm dini tecrübelerde görüleceği üzere kişi'nin kazancı genelde mabed ve mabed harcamalarına kanalize edilsin istenir. Tüm toplumların inançlarında KUTSAL BAĞIŞ fenomeni vardır. Tanrı adına topladıkları paraları cukka yapmanın, halkı söğüşlemenin, halktan toplanan paralarla MÜSTEKBİR olmanın panzehiridir ZEKAT. Ayrıca Zekat bir Devletin olmazsa olmaz Kamu Gücü'nün gelir kapısıdır. Zekat ile desteklenmeyen bir DEVLET güçlü olamaz. Ancak unutulmamalıdır ki ZEKAT devlet için değil KAMU YARARI içindir. Devlet için Zekat toplanarak DEVLET TANRILAŞTIRILAMAZ !
Buradan hareketle DEVLET'in Sosyal Adalete uygun bir VERGİLENDİRME yönetimi hazırlaması, güncellemesi ve yaygınlaştırması İslam'i bir gerekliliktir. Ülkemizin vergi sistemi onlarca yıldan gelen birikmiş sorunlar nedeniyle sorunludur. Detaylara girmeyelim ancak bu gibi sorunlar nedeniyle İslam'ın sosyalizasyon tarafı maalesef eksik bırakılmıştır. Kamu yararına toplanan vergilerin kuruşu kuruşuna kamu yararına harcanması önünde ki en büyük engel bireysel ahlaki gelişimini tamamlayamamış kişilerin devlet kademelerinde görev alması, emanet aldığı üç kuruşu kamu yararını gözetir hassasiyette çalışması dururken kendi kursağına doldurması sorunudur. Ahlak, Vicdan ve Hürriyet. Zekatı toplasan ne ki gereği gibi dağıtamadıktan sonra hiç bir işe yaramaz !...