Kırmızı Başlıklı Peygamber

Deniz uzaktı, sessiz ve karanlık bir ormana ilerliyordu. Ardınsıra derinlerden gelen korkunç sesler adımlarının hızlanmasına neden oluyordu. Karanlık bastırmak üzereydi, bulutlar karaya çalıyordu belli belirsiz ağaçların seyrekliğinde göründüğü kadarıyla. Yapraklar sarıya çalıyordu. Yerler ıslak ve kaygan. İlerlemek güç, kimi yerde çamurluydu patika. Kırmızı başlıklı Peygamber insanlığa son kurtuluş yolunu göstermek için koltuğunun altında tuttuğu kara kaplı kitaba sıkı sıkıya sarıldı. Adımları da nefesi de sıklaştı. Arkasından korkunç sesler yetişmeye başladı. Ne kadar da korkunçtu arkasından gelen sesler, bütün bir insanlığın tüm zamanlardaki çığlığı.
Ne yapıp edip insanoğluna bu kitabı ulaştıracaktı. Zalimler haddini, mazlumlar yarınların olduğuna inanacak ve yeryüzü cıvıl cıvıl, gökyüzü masmavi olacaktı. Nihayet insanoğlunun evi göründü. Nihayet kitap işe yarayacaktı. Nihayet umut dolu gözler aydınlık yarınlar görecekti. Karanlıklar aydınlığa kavuşacaktı.

- Selamun Aleyküm Ey İnsanlar, şu elimde gördüğünüz kitapta...
- Hop bilader biz de seni bekliyorduk donduk, ver o kitabı sobayı tutuşturacak kağıt yoktu, iyi denk geldin !

- Ne bu şimdi ?
- Hiçç masal,
- Masal !
- he abi
- bende bunu yedim !
- bilmem abi şimdi uydurdum, öyle ağzı açık dinliyodun ki bozmadım.
- Hımm, kesin kesin bişey anlatacaktın da ondan böyle kırmızı başlıklı kız masalını allak bullak ettin ?

- Şey abi, Peygamberleri okuyorum Kur'anda da bakıyorum hep başlarına gelmedik kalmamış. İtilmişler, kakılmışlar ve davaları uğruna öldürülmüşler. Üstelik koltuğunun altında sadece bir kitapla gelmişler. Ellerinde silahta yokmuş. Onları görenler ne kadar silahları varsa kuşanmışlar. Mızraklarını, oklarını yağmur gibi üstlerine atmışlar. Söz ağızdan çıktığında kalkan olmuş, mazlumlara, ezilmişlere, umutsuz ve yarınsızlara ama bütün ceremeyi çeken peygamberler ölünce mesele de bitmiş. Masalın kahramanı ölünce hikayede bitmiş. Sanki bu sürüp giden ve hiç bitmeyen bir masal ki bizde hep yeryüzünde dinleyiciler kaldık. Söylesene abi Biz yeryüzüne masal dinlemeye mi geldik ? Allah bizi yarattı ve bize eski peygamberlerin hayat hiyalelerini dinleyelim diye mi kitap gönderdi ?

- Ne gibi anlamadım !
- Abi sürekli Kur'anda okuduğum peygamberleri sanki bana masal anlatılıyormuş gibi dinliyorum ama bu bana anlatılan bir masal değil çok iyi biliyorum. Çünkü bu kırmızı başlıklı peygamberleri Allah, Muhammed a.s'a masal olsun diye anlatmadı, bunu çok iyi biliyorum. O da kırmızı başlıklı peygamberler masalı dinler gibi dinlemedi. Belli ki gardı düşmüş, morali bozulmuş, çaresiz kalmış, umudunu yitirmiş ki Allah ona moral olsun, kendisine gelsin diye anlatmış bunları.
-Ee ne var bunda gayet normal, iyi ya işte ne güzel öyle değil mi ?
- Yok değil abi. Peki ya Biz ! biz ne yapıyoruz da bu kıssaları okuyoruz, peygamberlerin hayatlarını kurcalıyoruz ?
- Bizim bütün paradigmalarımız ve aforizmalarımız bu kıssalar üzerine işte, onları irdeliyoruz, öğreniyoruz bir şeyler.
- Mesela ne öğreniyoruz abi, Musa'nın asanın sedir ağacından olup olmadığını, Salih'in devesinin çıktığı taşın kalkerden olduğunu, Nuh'un gemisinin buharlı bir gemi olduğunu ve insanlığın bilimsel gelişimine bir işaret olduğunu mu ? Biz çoğu zaman bu kitabı bize iniyormuş gibi okumadığımızdan yakınırız ama bir sorunumuz daha var.
- Nedir o ?
-Şu abi. Kitap bize iniyormuş gibi okuyoruz ama kitabın bizden istediği meşgalede yokuz. Ahlak'ın tanımını henüz bir türlü yapamadık, Vicdanın tarifini bulamadık, kadına mirastan kaç pay vereceğimizi çözemedik, dört eş yeter mi yetmez mi cabası. Sakızın orucu bozup bozmadığı ise her ramazanın sakızı. Bu kitap bizden çok basit bir şey istiyor bence ama biz bir türlü çözemedik. Çok basit olmalı ki biz onun basitliği ve sadeliği içinde onu göremiyoruz. Mesleki bir körlük bu. O kadar tanınmaz hale getirdik ki meseleyi. Uzman, allame olduk o yüzden göremiyoruz basit ve yalın olanı. Basit bizden istenen çünkü bin dörtyüz yıldır Allah insanlığa Kur'an ile bulmaca çözdürecek hali yok ya, ya da içine şifreler koydu da bizi mi oyalıyor değil ya, ortalık kan gölüyken ! Kurtlar babaannelerimizi yemek üzere ve kırmızı başlıklı kızı tuzağa düşürecekken bizim ümmetin uğraştığı şeyler yürek burkucu değil mi!...

Bu masalın sonu hiç mutlu bitmiyor be abi. Kurt kızı yiyor, nineyi de yiyor, avcı da ha keza. Bu masalın galiba hep galibi kurt oluyor. Ama biz sürekli kırmızı başlıklı kızın masalını dinliyoruz. Kırmızı başlıklı kız olmuyoruz. İşte o zaman kurdun midesine inen bizim avcı dedemiz, tepesine bombalar inen ninelerimiz olmuyor. Nasıl olsa kavga Muhammed'in kavgası anlat dur !
- Bak bu masal başkaymış ha, sevdim.
- Bak abi sen şimdi masal deyince sevdim deyince aklıma başka bi masal daha geldi,
sen fareli köyün yanmaz kefencisini bilir misin !


Bu blogdaki popüler yayınlar

Kur'an ışığında ebelik !

Koşun Kavga Var !

Kadir Gecesi Bulundu !

"Kitapsız"lık Yapma !

Ben, Biz, O. Allah Kur'anda neden farklı zamirler kullanır ?

Allah'ın Kahramanı Sensin e-kitap olarak çıktı !.

Kuyruğu Kopartan Tilki Masalı

Musa, Ekmek ve Özgürlük - ÇIKTI

Hoş geldin On bir ayın sultanı Gastronomi

Sünnilik bir Din midir ?