Cin Suresinden Cin çıkarmak !
Yüz atmış beş bin yıl önce Afrika'dan çıkıp dünyanın her yanına dağılan ilkel atalarımız ile günümüz insanı arasında ALDATMA yarışında hiç bir değişim yaşanmadı. İlkel İnsan ile Modern İnsanı birbirinden ayırt eden şey eğer alet ve edevat kullanımındaki ilerleme ise modern olan da ilkel olan da eşyanın kendisidir, İnsan değil.
Tüm dünya kültürlerinde rastlanan ve varolduğuna inanılan bir varlık var, Cin.
Nedir bu Cin ? Ne yer ne içer ?
Bi bakalım !
Eski Asur ve Babilde kötü Ruh ve Cinlerin varlığına inanılırdı.
Eski Mısır da Cinler yılan ve kertenlelere benzetilir ve Cinlerin olduğuna inanılırdı.
Eski Yunan ve Romada "Deamon" adı verilen bir varlık özdeşliğinde Cin, Kötü, Ruh, Şeytan olduğuna inanılırdı.
Çinlilerde Cin, her yerdedir ve iyi ile kötüleri mevcuttur. Öyle ki Çinli Taoist Rahipler bu kötü Cinlerin şerrinden insanları korumak için muskalar yazar efsun yaparlardı. Belli ki bizim Cinci Hocalar aslında Taoistmiş !
Hintlilerde iyi ve kötü Cinlerin varlığına inanırlardı.
İran kültüründe Zerdüşt öncesi inanç bakiyesi olarak Cin inancı son derece yaygındı.
İsrail inançlarında Babil-Sümer-Asur bakiyesinden bolca nasiplenmiştir ve Yahudiler Cinlerin var olduğunu, mezbele, mezarlık, metruk yerler ve çöllerde yaşadıklarına inanırlardı.
Türklerde hastalıkların nedeni Cinlerin varlığı olarak görülürdü. Kısacası her toplumun kültüründe kabul görmüş bir Cin algısı ontolojik olarak benimsenmiş şekilde vardır.
Ortak bir inanç biçimi olarak Cinler; çok uzun mesafeleri çok hızlı hareket ederek katedebilen, insanlarla iletişim kurabilen, gaybi bilgileri gökyüzünden (GÖK=TANRI) alabilen/çalabilen/dinleyebilen, kıyametin ne zaman kopacağı saatine vakıf, ateşten yaratılmış varlıklar. Algı genelde böyle. Cahiliye Arap algısında da durum bundan farksızdır. Cin fenomeni tüm toplumların kültürlerinde mitsel bir formda Tanrı ile İnsan arasında geçiş olarak kullanılır. Devler, Cüceler, Canavarlar, Ruhlar, Periler, Cinler. Hepsi de form olarak Tanrı'nın yaratılışta İnsan ile Tanrı arasındaki İnsanlaşmamış varlıklar statüsündedir. Mitler böyle ! Mitsel dünyada her açıklanamayan şey kendisine aklileştirilmiş bir fenomenle zemin bulur ve bu zeminde her şey mümkündür. Cin inancı da tarihsel süreçte zihin dünyamızda oluşmuş BOŞ BİR İNANÇTIR. PAra ediyor mu ediyor ister muskasını yaz ister Holivıd ta filmini çek zarar etmezsin !...
İslami Geleneğimizce kabul görmesinin başlıca nedeni ise Tefsir ve Kelam sızıntısına İsrailiyat ve İrani düşünce biçiminin karışmasıdır. Kur'an ontolojik olarak böyle bir varlığın mümkünlüğünden hiç bahsetmez. En çok delil olarak gösterilen Zariyat 56. Ayette "Ben İnsanları ve Cinleri ancak ve ancak bana kulluk etsinler diye yarattım" kısmında "VE" bir bağlaçtır ayraç değil. Yani ayetin doğru çevirisi ; Ben İnsan ve insan dışında tüm canlı/cansız her şeyi yalnızca bana kulluk etmek için yarattım" Burada ki Cin x bilinmeyenli her şeydir. Biz tarihsel süreçte önce İnandık sonra İman ettik. Böylece her inandığımı şey için Kur'anı istediğimiz İNANÇ ta YORUMLADIK.
Kelime anlamı; örtmek, gizlemek, gizli kalmak anlamına gelen Cin, Kur'anı Kerimde ontolojik bir varlık olarak değil farklı anlamlarda geçer;
a) En'am 76. Ayette" Gece karanlık basınca İbrahim bir yıldız gördü..." ayetinde ki "cenne" örtülü olmak, üstünü kaplamak anlamındadır.
b) Araplar tanımadıkları tüm Mekke dışı topluluklara ve kişilere Cin derlerdi. Süleyman Kıssasında anlatılan "Süleymanın cinlerden ordusu" minvalinde ki Cinler/ Şeytanlar Babil ve diğer bölgelerden gelen angaryacı işçi ve kölelerdir.
c) Kapalı bir yerde olduğu için kalp (cenan/canan) Aynı kökten "tecenni" kişinin kendisinin işlemediği bir suç nedeniyle suçlanması ve bunu cinlere bağlaması.
d) Olağanüstü değişiklik gösteren şey, can, Musa'nın yere atınca yılan olan ve canlanan şey. Neml-10 ve Mücadele 16 bu bağlamdadır.
e) Cennet, aynı kökten türeyen bir kelime ve ağaçlardan dolayı toprağın örtülmesine verilen yer. İçinde olan göstermeyen bahçe, orman.
f) Cenin, Anne karnında bebeğin cinsiyeti belli olmadığı için ona verilen ad. (Necm-32)
Aynı zamanda içindeki ölüyü gizlediği için kabir.
g) Psikiyatride aklın doğuştan ya da sonradan işlevini yitirmesi, cunun, mecnun.
Bu bağlamda Kur'an bu formların dışında ontolojik olarak CİN varlığından söz etmez.
Peki CİN SURESİ ve Surede anlatılanlar ne ?
Bu konuda Muhammed a.s'a gelenlerin Mekke dışından Yahudi ya da Hıristiyanlar olabileceği savı tutarsızdır zira surenin gelişimden bu Cin'lerin göğe tırmandıkları, dinleme yapmak istedikleri ancak bunu yapamadıkları gibi varlığına inanılan Cin algısı bağlamında bir gelişim mevcut. Surenin tamamında anlatılan şeyler Yerli/Yabancı karşılaşması/ ilişkisi değil. Tüm bağlam eğer gözden kaçarsa ve ayetler arasında kopukluk oluşursa aslında bu sure bize hiç bir şey anlatmaz hatta kafamızı bolca karıştırır.
Hem Cin yok, Hem de var"mış" gibi niye anlatıyor Kur'an ?
Bu sorunun doğru cevabı için yine insanlık tarihine ve Mekke döneminde Muhammed a.s'ın neyle suçlandığına bakmamız gerekecek.
Olmayan bir şey üzerinden boş bir inanç devşiren ruhban sınıfı insanları kendi istedikleri gibi kontrol altında tutabilmek için büyük bir tezgah kurdular. Bu tezgahta bazı özel yetenek sahibi kişilerin (Rahip/Kahin/Büyücü/ Mecnun/Şaman) doğrudan Tanrı ile irtibata geçemeselerde onlardan haber alabilen, gaybi bilgilere vakıf cinlerle iletişim kurma yetenekleri vardı. Toplumu bu yetenekler üzerine kurdukları tezgahlar üzerinden güdüyorlardı. Mekke'de de Muhammed a.s peygamber olduğunda durum bundan farksızdı. İşte bu düzlemde, bu ortamda, bu bağlamda boş bir inancın düzeltilmesi için uğraşmak yerine ki bu Muhammed a.s'ın ana gündemini sarsacak düzeyde meseleyi sulandıranlar olacaktı mevcut algı üzerinden verilmek istenen mesaj verildi.
Muhammed a.s ilk defa peygamberliğini ilan ettiğinde ona atfedilen sıfatlar arasında Mecnunluk ve Cinlenmişlik de vardı. Pekii, madem öyle;
Siz gökten haber alabilen Cin'ler le iletişim kurarken iyiydi de bizim Resulümüz/Elçimiz kurunca mı kötü oldu !
Siz gaybı bildiğini iddia ettiğiniz Cinler'in varlığı üzerinden gelecekten haber verirken Muhammed şimdi size bir şey getirince mi kötü oldu !
Madem Cin diye bir şey var, madem siz Cinlere inanıyorsunuz peki öyleyse buyrun kendi ağızlarından dinleyin hakikatleri;
1 De ki: "Cinlerden bir topluluğun dinleyip şunu söyledikleri bana vahyolundu: 'Gerçekten biz, hayranlık verici bir Kur'an dinledik."
2 "Doğruya ve hayra kılavuzluyor. Biz de inandık ona. Artık Rabbimize hiç kimseyi asla ortak koşmayacağız."
3 "Rabbimizin adı/kudreti/işi/gayreti çok yücedir. O, ne bir dişi dost edinmiştir ne de bir çocuk."
4 "Doğrusu, bizim beyinsiz, Allah hakkında saçma lakırdı ediyormuş."
Ayette BEYİNSİZ dediği kişiler işte bu BOŞ İNANCI VAR EDEN, SÜRDÜREN, BU İŞTEN EKMEK YİYEN ZÜMRE. Bu yolla Allah'a iftira atan, ondan rol çalan herkes !
Şimdi Mekke'li bu zümre düşünsün Cin var mı ! yok mu !
Var, deseler onların tüm tezlerini çürütüyor ayetlerin gelişiminde kendi ağızlarından Cinler; "Gökten haber alınamıyormuş, gaybı yalnızca Allah biliyormuş, kıyametin saati Allah'a aitmiş" gibi gibi bir sürü HAKİKAT. Hem de bu hakikatler olmayan CİNLER ağzıyla anlatılıyor.
Muhteşem bir tuzak bu !
Allah bu tezgahın sahiplerini yine tezgahlarındaki malzemenin ta kendisi ile vurdu, Cinlerle.
Tüm dünya kültürlerinde rastlanan ve varolduğuna inanılan bir varlık var, Cin.
Nedir bu Cin ? Ne yer ne içer ?
Bi bakalım !
Eski Asur ve Babilde kötü Ruh ve Cinlerin varlığına inanılırdı.
Eski Mısır da Cinler yılan ve kertenlelere benzetilir ve Cinlerin olduğuna inanılırdı.
Eski Yunan ve Romada "Deamon" adı verilen bir varlık özdeşliğinde Cin, Kötü, Ruh, Şeytan olduğuna inanılırdı.
Çinlilerde Cin, her yerdedir ve iyi ile kötüleri mevcuttur. Öyle ki Çinli Taoist Rahipler bu kötü Cinlerin şerrinden insanları korumak için muskalar yazar efsun yaparlardı. Belli ki bizim Cinci Hocalar aslında Taoistmiş !
Hintlilerde iyi ve kötü Cinlerin varlığına inanırlardı.
İran kültüründe Zerdüşt öncesi inanç bakiyesi olarak Cin inancı son derece yaygındı.
İsrail inançlarında Babil-Sümer-Asur bakiyesinden bolca nasiplenmiştir ve Yahudiler Cinlerin var olduğunu, mezbele, mezarlık, metruk yerler ve çöllerde yaşadıklarına inanırlardı.
Türklerde hastalıkların nedeni Cinlerin varlığı olarak görülürdü. Kısacası her toplumun kültüründe kabul görmüş bir Cin algısı ontolojik olarak benimsenmiş şekilde vardır.
Ortak bir inanç biçimi olarak Cinler; çok uzun mesafeleri çok hızlı hareket ederek katedebilen, insanlarla iletişim kurabilen, gaybi bilgileri gökyüzünden (GÖK=TANRI) alabilen/çalabilen/dinleyebilen, kıyametin ne zaman kopacağı saatine vakıf, ateşten yaratılmış varlıklar. Algı genelde böyle. Cahiliye Arap algısında da durum bundan farksızdır. Cin fenomeni tüm toplumların kültürlerinde mitsel bir formda Tanrı ile İnsan arasında geçiş olarak kullanılır. Devler, Cüceler, Canavarlar, Ruhlar, Periler, Cinler. Hepsi de form olarak Tanrı'nın yaratılışta İnsan ile Tanrı arasındaki İnsanlaşmamış varlıklar statüsündedir. Mitler böyle ! Mitsel dünyada her açıklanamayan şey kendisine aklileştirilmiş bir fenomenle zemin bulur ve bu zeminde her şey mümkündür. Cin inancı da tarihsel süreçte zihin dünyamızda oluşmuş BOŞ BİR İNANÇTIR. PAra ediyor mu ediyor ister muskasını yaz ister Holivıd ta filmini çek zarar etmezsin !...
İslami Geleneğimizce kabul görmesinin başlıca nedeni ise Tefsir ve Kelam sızıntısına İsrailiyat ve İrani düşünce biçiminin karışmasıdır. Kur'an ontolojik olarak böyle bir varlığın mümkünlüğünden hiç bahsetmez. En çok delil olarak gösterilen Zariyat 56. Ayette "Ben İnsanları ve Cinleri ancak ve ancak bana kulluk etsinler diye yarattım" kısmında "VE" bir bağlaçtır ayraç değil. Yani ayetin doğru çevirisi ; Ben İnsan ve insan dışında tüm canlı/cansız her şeyi yalnızca bana kulluk etmek için yarattım" Burada ki Cin x bilinmeyenli her şeydir. Biz tarihsel süreçte önce İnandık sonra İman ettik. Böylece her inandığımı şey için Kur'anı istediğimiz İNANÇ ta YORUMLADIK.
Kelime anlamı; örtmek, gizlemek, gizli kalmak anlamına gelen Cin, Kur'anı Kerimde ontolojik bir varlık olarak değil farklı anlamlarda geçer;
a) En'am 76. Ayette" Gece karanlık basınca İbrahim bir yıldız gördü..." ayetinde ki "cenne" örtülü olmak, üstünü kaplamak anlamındadır.
b) Araplar tanımadıkları tüm Mekke dışı topluluklara ve kişilere Cin derlerdi. Süleyman Kıssasında anlatılan "Süleymanın cinlerden ordusu" minvalinde ki Cinler/ Şeytanlar Babil ve diğer bölgelerden gelen angaryacı işçi ve kölelerdir.
c) Kapalı bir yerde olduğu için kalp (cenan/canan) Aynı kökten "tecenni" kişinin kendisinin işlemediği bir suç nedeniyle suçlanması ve bunu cinlere bağlaması.
d) Olağanüstü değişiklik gösteren şey, can, Musa'nın yere atınca yılan olan ve canlanan şey. Neml-10 ve Mücadele 16 bu bağlamdadır.
e) Cennet, aynı kökten türeyen bir kelime ve ağaçlardan dolayı toprağın örtülmesine verilen yer. İçinde olan göstermeyen bahçe, orman.
f) Cenin, Anne karnında bebeğin cinsiyeti belli olmadığı için ona verilen ad. (Necm-32)
Aynı zamanda içindeki ölüyü gizlediği için kabir.
g) Psikiyatride aklın doğuştan ya da sonradan işlevini yitirmesi, cunun, mecnun.
Bu bağlamda Kur'an bu formların dışında ontolojik olarak CİN varlığından söz etmez.
Peki CİN SURESİ ve Surede anlatılanlar ne ?
Bu konuda Muhammed a.s'a gelenlerin Mekke dışından Yahudi ya da Hıristiyanlar olabileceği savı tutarsızdır zira surenin gelişimden bu Cin'lerin göğe tırmandıkları, dinleme yapmak istedikleri ancak bunu yapamadıkları gibi varlığına inanılan Cin algısı bağlamında bir gelişim mevcut. Surenin tamamında anlatılan şeyler Yerli/Yabancı karşılaşması/ ilişkisi değil. Tüm bağlam eğer gözden kaçarsa ve ayetler arasında kopukluk oluşursa aslında bu sure bize hiç bir şey anlatmaz hatta kafamızı bolca karıştırır.
Hem Cin yok, Hem de var"mış" gibi niye anlatıyor Kur'an ?
Bu sorunun doğru cevabı için yine insanlık tarihine ve Mekke döneminde Muhammed a.s'ın neyle suçlandığına bakmamız gerekecek.
Olmayan bir şey üzerinden boş bir inanç devşiren ruhban sınıfı insanları kendi istedikleri gibi kontrol altında tutabilmek için büyük bir tezgah kurdular. Bu tezgahta bazı özel yetenek sahibi kişilerin (Rahip/Kahin/Büyücü/ Mecnun/Şaman) doğrudan Tanrı ile irtibata geçemeselerde onlardan haber alabilen, gaybi bilgilere vakıf cinlerle iletişim kurma yetenekleri vardı. Toplumu bu yetenekler üzerine kurdukları tezgahlar üzerinden güdüyorlardı. Mekke'de de Muhammed a.s peygamber olduğunda durum bundan farksızdı. İşte bu düzlemde, bu ortamda, bu bağlamda boş bir inancın düzeltilmesi için uğraşmak yerine ki bu Muhammed a.s'ın ana gündemini sarsacak düzeyde meseleyi sulandıranlar olacaktı mevcut algı üzerinden verilmek istenen mesaj verildi.
Muhammed a.s ilk defa peygamberliğini ilan ettiğinde ona atfedilen sıfatlar arasında Mecnunluk ve Cinlenmişlik de vardı. Pekii, madem öyle;
Siz gökten haber alabilen Cin'ler le iletişim kurarken iyiydi de bizim Resulümüz/Elçimiz kurunca mı kötü oldu !
Siz gaybı bildiğini iddia ettiğiniz Cinler'in varlığı üzerinden gelecekten haber verirken Muhammed şimdi size bir şey getirince mi kötü oldu !
Madem Cin diye bir şey var, madem siz Cinlere inanıyorsunuz peki öyleyse buyrun kendi ağızlarından dinleyin hakikatleri;
1 De ki: "Cinlerden bir topluluğun dinleyip şunu söyledikleri bana vahyolundu: 'Gerçekten biz, hayranlık verici bir Kur'an dinledik."
2 "Doğruya ve hayra kılavuzluyor. Biz de inandık ona. Artık Rabbimize hiç kimseyi asla ortak koşmayacağız."
3 "Rabbimizin adı/kudreti/işi/gayreti çok yücedir. O, ne bir dişi dost edinmiştir ne de bir çocuk."
4 "Doğrusu, bizim beyinsiz, Allah hakkında saçma lakırdı ediyormuş."
Ayette BEYİNSİZ dediği kişiler işte bu BOŞ İNANCI VAR EDEN, SÜRDÜREN, BU İŞTEN EKMEK YİYEN ZÜMRE. Bu yolla Allah'a iftira atan, ondan rol çalan herkes !
Şimdi Mekke'li bu zümre düşünsün Cin var mı ! yok mu !
Var, deseler onların tüm tezlerini çürütüyor ayetlerin gelişiminde kendi ağızlarından Cinler; "Gökten haber alınamıyormuş, gaybı yalnızca Allah biliyormuş, kıyametin saati Allah'a aitmiş" gibi gibi bir sürü HAKİKAT. Hem de bu hakikatler olmayan CİNLER ağzıyla anlatılıyor.
Muhteşem bir tuzak bu !
Allah bu tezgahın sahiplerini yine tezgahlarındaki malzemenin ta kendisi ile vurdu, Cinlerle.
Ekmek çarpsın ki Cin çarpmışa döndüler, oh olsun !...