BİRR olsun hepimizin olsun.
Toplumların kültürel izleğinde yıl dönümleri ilksel başlangıca duyulan özlemi temsil eder. Saf temiz ve kirlenmemiş olana duyulan ihtiyaç her dönümsel evrenin öncesinde ve sonrasında kutsamayı gelenek haline getirmiştir. Hasat zamanı, ekim zamanı, mevsim dönümleri, ay başları ya da sonları, yıl sonları ya da başlangıçları gibi. Çünkü ilksel olan (Kozmik Yaradılış) ya da son olan (Kozmik Yokuluş) Tanrının insana dokunduğu zamanlardır. Tarihsel süreçte kültürel bilinç altı ile insanlar bu inanca taptırıldı. Aksini düşünmek ya delilik ya da dinsel alandan çıkıp zındıklık girdabında boğulmaktı.
Yeni yıl kutlamalarının arketipsel arka planında insanoğlunun ilkel inanç formları ile günümüze taşıdığı bilinçaltında sürekli yaşayan bu fenomen var. Bu fenomeni canlı tutan diğer bir unsur yeryüzünde mutsuz, adil olmayan sosyal düzen, ahlak dışı ya da kural dışı yaşamın getirdiği mutsuzluk, hiçcilik, hazcılık gibi doyum ya da doyumsuzluğun kısa bir süreliğine de olsa tatmin edilmesi, beslenmesi de söz konusu. Yılbaşında sınırsız eğlence, sınırsız yeme içme, tüm senenin yorgunluğunu atma yanılgısı aslında insanoğlunun zihnini sürekli bir müşteri pazarında dolaşan beyhude yolcu gibi tutan sermaye ve kapitalist sistem var. Bunun tam tersi sistemler de de bir günlük ya da bir haftalık gevşeme, köleliği unutturma terapisi.
Salt bir inanç tanrısal ya da dinsel bir form içermezse toplumsal bir karşılık bulamayacağından Hıristiyan dünyası İsa'nın doğumunu milat kabul ederek ihtiyaç duyduğu kutsallığı elde etmiş oldu. Noel ve İsa'nın doğum günü her ne kadar farklı şeylerde olsa artık anlam dünyasında bunu ayıran yok, isteyen de yok. Her bir dinin kendi peygamberi aynı zamanda ilksel başlangıcında gerçek sahibi kabul edilir. Bu İsa a.s olunca Milat Takvimi, Muhammed a.s olunca Hicri Takvim olur.
Oysa takvim takvimdir, ay da ay dır, gün de gün. Her biri bizim anlam dünyamızda bir mana teşkil eder. Ay ve Güneşi hayatımızdan çıkardığımızda periyodik döngülerin de anlamı bozulur. Hiç birinin Allah nazarında bir kıymeti harbiyesi yoktur. Kutsal olan yalnızca Allah'tır.
Haram Aylar Hariç !!!
Niçin ?
Çünkü Araplar sadece o aylarda birbirlerinin kanını dökmüyorlardı. O yüzden Allah bu ayla ilgili geleneksel algıdaki kutsallığa dokunmadı. Yeter ki kan akmasındı !..
İnsanoğlunun kendi türü kadar kendine zarar veren ve kendisini sömüren başka hiç bir varlık yoktur ! Bunu yaparken Allah'ın adını da bu işe karıştırmadan edemez.
İşte o yüzden Allah buna çok kızar. Öfkelenir. Şirk bu yüzden asla affedilmez. Yoksa "Allah iki"dir desen Allah'a ne zarar verirsin ne de onun kudret ve azametinden bir parça koparırsın. Tevhid bu bağlamda Allah'ı hepimizin nazarında biriciklemek için vardır. Kölenin Allah'ı da Sahibin Allah'ı da bir olacak. Okumuşun Allah'ı da Cahil'in Allah'ı da BİRR olacak. Proleterle Paryanın Allah'ı başka Sermayedarın Allah'ı başka olmayacak. Nişantaşında oturanla Dağda ki Çobanın Allah'ı aynı Allah olacak. Arada aracı tanrılar, mevlanalar, pirler, bed-izzümanlar, gavslar, kutublar, yediler, kırklar, şeyhler, rahipler, papazlar, imamlar olmayacak. Sana rüya da, keşif, ilham, mana ya da zuhuratta görünüp bize ancak ölünce görünmeyecek ! Allah, herkesin Allah'ı olacak !!!
Antik Dünya da olsun Günümüzde olsun sınıfsal insanoğlunun Tanrıları da maalesef ki daima sınıfsaldır. İşte bu yüzden Allah Tevhid'i yeryüzüne tüm insanları eşitlemek, sınıfları da ortadan kaldırmak için gönderir. "Kullarım ne muhteşem bir eser meydana getirmişim bi görsünler, beni takdis, tenzih, tesbih edip övüp dursunlar" diye değil.
Bu bağlamda aslında "La İlahe İlla Allah" demek,
Hepimizin Tanrısı yalnızca Allah olursa aramızda kaos çıkmaz, düzen bozulmaz, bozgunculuk sürmez demek. Ancak o zaman insanlar Sırat-ı Mustakim den ayrılmaz, adalet asla sapmaz, hukuk işler ve tüm insanlarda eşit olur demek !
Muhteşem bir özgürlük manifestosu öyle değil mi !
Yeni yıl kutlamalarının arketipsel arka planında insanoğlunun ilkel inanç formları ile günümüze taşıdığı bilinçaltında sürekli yaşayan bu fenomen var. Bu fenomeni canlı tutan diğer bir unsur yeryüzünde mutsuz, adil olmayan sosyal düzen, ahlak dışı ya da kural dışı yaşamın getirdiği mutsuzluk, hiçcilik, hazcılık gibi doyum ya da doyumsuzluğun kısa bir süreliğine de olsa tatmin edilmesi, beslenmesi de söz konusu. Yılbaşında sınırsız eğlence, sınırsız yeme içme, tüm senenin yorgunluğunu atma yanılgısı aslında insanoğlunun zihnini sürekli bir müşteri pazarında dolaşan beyhude yolcu gibi tutan sermaye ve kapitalist sistem var. Bunun tam tersi sistemler de de bir günlük ya da bir haftalık gevşeme, köleliği unutturma terapisi.
Salt bir inanç tanrısal ya da dinsel bir form içermezse toplumsal bir karşılık bulamayacağından Hıristiyan dünyası İsa'nın doğumunu milat kabul ederek ihtiyaç duyduğu kutsallığı elde etmiş oldu. Noel ve İsa'nın doğum günü her ne kadar farklı şeylerde olsa artık anlam dünyasında bunu ayıran yok, isteyen de yok. Her bir dinin kendi peygamberi aynı zamanda ilksel başlangıcında gerçek sahibi kabul edilir. Bu İsa a.s olunca Milat Takvimi, Muhammed a.s olunca Hicri Takvim olur.
Oysa takvim takvimdir, ay da ay dır, gün de gün. Her biri bizim anlam dünyamızda bir mana teşkil eder. Ay ve Güneşi hayatımızdan çıkardığımızda periyodik döngülerin de anlamı bozulur. Hiç birinin Allah nazarında bir kıymeti harbiyesi yoktur. Kutsal olan yalnızca Allah'tır.
Haram Aylar Hariç !!!
Niçin ?
Çünkü Araplar sadece o aylarda birbirlerinin kanını dökmüyorlardı. O yüzden Allah bu ayla ilgili geleneksel algıdaki kutsallığa dokunmadı. Yeter ki kan akmasındı !..
İnsanoğlunun kendi türü kadar kendine zarar veren ve kendisini sömüren başka hiç bir varlık yoktur ! Bunu yaparken Allah'ın adını da bu işe karıştırmadan edemez.
İşte o yüzden Allah buna çok kızar. Öfkelenir. Şirk bu yüzden asla affedilmez. Yoksa "Allah iki"dir desen Allah'a ne zarar verirsin ne de onun kudret ve azametinden bir parça koparırsın. Tevhid bu bağlamda Allah'ı hepimizin nazarında biriciklemek için vardır. Kölenin Allah'ı da Sahibin Allah'ı da bir olacak. Okumuşun Allah'ı da Cahil'in Allah'ı da BİRR olacak. Proleterle Paryanın Allah'ı başka Sermayedarın Allah'ı başka olmayacak. Nişantaşında oturanla Dağda ki Çobanın Allah'ı aynı Allah olacak. Arada aracı tanrılar, mevlanalar, pirler, bed-izzümanlar, gavslar, kutublar, yediler, kırklar, şeyhler, rahipler, papazlar, imamlar olmayacak. Sana rüya da, keşif, ilham, mana ya da zuhuratta görünüp bize ancak ölünce görünmeyecek ! Allah, herkesin Allah'ı olacak !!!
Antik Dünya da olsun Günümüzde olsun sınıfsal insanoğlunun Tanrıları da maalesef ki daima sınıfsaldır. İşte bu yüzden Allah Tevhid'i yeryüzüne tüm insanları eşitlemek, sınıfları da ortadan kaldırmak için gönderir. "Kullarım ne muhteşem bir eser meydana getirmişim bi görsünler, beni takdis, tenzih, tesbih edip övüp dursunlar" diye değil.
Bu bağlamda aslında "La İlahe İlla Allah" demek,
Hepimizin Tanrısı yalnızca Allah olursa aramızda kaos çıkmaz, düzen bozulmaz, bozgunculuk sürmez demek. Ancak o zaman insanlar Sırat-ı Mustakim den ayrılmaz, adalet asla sapmaz, hukuk işler ve tüm insanlarda eşit olur demek !
Muhteşem bir özgürlük manifestosu öyle değil mi !