Geçmiş, Şimdi ve Gelecek

Dünya Dinleri,
Mitler ve Tarihin konusudur İnsan. İnsanın söz konusu edildiği bu olgularda ise ortak nokta
"geçmiş", "şimdi" ve "gelecek"i nasıl tanımladıkları, nasıl anlamlandırdıkları, nasıl anladıklarıdır.

Neredeyse istisnasız, gerek din fenomeni gerekse halkların sözlü kültürü mitler, kısmen de tarih, insanın ya geçmişi ya da geleceği ile ilgili söz söyler. Ancak buradaki söz, genelde mistik ve informatiftir. Yani varsayımsal bilgiseldir, deneyimsel değildir. Bu bağlamda tarihte aslında insanın şimdisinde değil geçmişinde kendisi dışında deneyimlenen bir olgudur. Tarih, işte bu nedenle egemenlerin yazdığı bir yazgıdır. Zaman içerisinde tarih, tekrar ve yeniden yazılabilen bir olgudur. Hele ki yüzler, binler sene öncesine dair söylenen sözler zaman üstü, mekan üstü ve tarih üstüdür.

İster bilinmezin sürükleyip getirdiği geçmişin;
Nereden geldik ? Nasıl geldik ? Niye geldik ?
bizi kim ya da kimler yarattı ?
kainat nasıl var oldu ?
insan nasıl yaratıldı ? gibi soruların şekillendirdiği kozmogonik anlamlandırma çabaları

ve yahut

Nereye gideceğiz ?
kozmik yok oluş nasıl olacak ? (eskatoloji)
Bizi kurtarmaya biri ya da birileri gelecek mi ? (Mehdi/Mesih fenomeni)
gibi umut be beklenti içinde tutulan gelecek tasavvuru da soyuttur.

Kur'an araştırması yapan kardeşler bilirler ve dikkat ederler ki bu alanda Kur'an, mevcut Arap Toplumunun kültürel algısına uygun, olgular düzeyinde, seslenir. Bir çok mit de olduğu gibi kainat belirsizlik (Chaos) sonsuzluk denizi, ilksel bulut gibi insanın aslında hiç bir fikrinin olmadığı başlangıçları Kur'an detaylı bir biçimde son nokta koyucu bir biçimde açıklamaz. Yine Cennet ve Cehennem algısı da Arap Toplumunun ya da vahyin geldiği coğrafyanın algıları çerçevesinde şekillenir, bahçe, hurmalıklar, gölgelikler, ırmaklar, tahtlar, sedirler. Bu olgular vahyin içine doğduğu toplumun zihin dünyasına indirgenmiş biçimde tasvir ediliyor oluşu ilksel bir başlangıcımız olmadığı ya da Cennet ve Cehennemin olmadığı anlamına gelmez.

Kur'anın geçmiş ile üzerinde durduğu en önemli çerçeve, Peygamberler kapsamındadır ki onu da Muhammed a.s ve dava arkadaşlarına moral ve motivasyon olsun diye gerektiği kadar anlatır. Kimi zamanda Yahudi ve Hıristiyanların onu köşeye sıkıştırmak için teolojik sorularını geçiştirmek, konuyu ana eksenin dışına taşırmamak için de yüzeysel ve keskindir. Kur'anda tüm dava, her insanın bireysel deneyimine dayanabilecek nitelikte "Şimdi"ki zamanla ilgilidir. Yani insanın sorumluluk bilincini harekete geçirip geçmişini de geleceğini de anlamlı kılma fırsatı. Hesabı verilebilir, sorgulanabilir, adım atılabilir ya da umursanmadan geçiştirilen beyhude bir hayatın tüm olasılıklarıdır Kur'anın muhatabı..

Ancak,

Günümüzde gerek Tefsir/Meal çalışmaları, gerek tasavvuf felsefe ekolleri, diğer mezhep ve meşrepler, gruplar, tarikatlar ya da Din dışı ideoloji ya da fikir akımlarının hepsi Din'i ,Bugün ile ilgilenmekten ziyade ya geçmişin bilinmezliği ya da gelecek bilinmezliği kapsamında tartışıp durur.

Oysa Kur'an Bize,

ne geçmişimizden detaylı ve doyurucu bir biçimde söz etmek ister ne de gelecek konusunda. Çünkü her ikisinin de algılanabilir olguları insan idrak ve tahayyülleri ötesindedir. Tüm anlatılar da bu nedenle Kur'an da tasvirdir. Teşbihin zarureti, insanın kapasitesi ölçüsüncedir. Gelecek konusunda değindiği tüm çerçeve inananları rahatlatmak, çekilen eziyet ve sıkıntıların mutlaka bir son bulacağı gerçeğini hatırda tutmak ve hesap günü gerçeğini hatırlatmak içindir. Kur'an döne döne tek bir zaman dilimini anlamlı hale getirmek için inmiştir. O da Şimdidir.

Muhammed a.s ve dava arkadaşlarının bizim için "O Günleri"ni onların şimdisi bağlamında anlamlı kılmıştır.

Bizim ise bugün Ümmet olarak vizyonumuz, bugün değil
ya geçmişi etüt ya geleceği hayal aforizması girdabında dönüp durmaktadır. Bu nedenledir ki yapılan tartışamlar ve ortaya konan tüm argümanlar teolojiktir. Farazidir, yorumsaldır, çeşitlilik oranınca ayrıştırıcı ve vahdetten uzaklaştırıcıdır.

İnsandan istenen ana hedef; Şimdi ayağa kalkmak, Ahlak ve Merhamet ekseninde bir hayat sürmek, tüm yeryüzünü Barış ve Esenlik yurdu yapmak için projeler üretmek hayata geçirmektir. Çünkü bugünümüzü tarih üstü, zaman üstü kadar uzun bir geçmiş şekillendirmemiştir. Bu konuda insanın bir dahli de söz konusu değildir. O kadar uzun bir zaman dilimi içinde insanın esamesi bile yoktu. Gelecek olgusu da insan ömrü için tecrübe dışıdır.

Ancak geleceğe inanılır/güvenilir. Aslolan daima Şimdidir. Geçmişin öğütleri, Geleceğin tedbirleri hep bugünü anlamlı kılmak ve pratik etmek içindir. İnsan Şimdi'den ibarettir

Şimdi'yi değerlendir.
Hiç vakit kaybetmeden,
hemen şimdi, insan ömrü içinde, şimdide, kendine bir yer bul.

Harekete geç,
aç var açıkta var,
doyur,
giydir,
umut ol,
yere düşene el ol,
yoldaşa omuz, darda kalmışa gönül ferahlığı.
Bir an bile boş geçecek kadar uzun değil Şimdi !
Olması gerektiği kadar.
Ancak ve ancak SENİN yaşayabileceğin kadar, ne uzun ne kısa. Sadece olması gerektiği kadar...

İnsanın bu hayatta soracağı doğru ve mantıklı soru, ne geçmişle ilgili ne gelecekle ilgilidir, doğru ve mantıklı soru şudur; Şimdi ne yapmalıyım ?

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kur'an ışığında ebelik !

Koşun Kavga Var !

Kadir Gecesi Bulundu !

"Kitapsız"lık Yapma !

Ben, Biz, O. Allah Kur'anda neden farklı zamirler kullanır ?

Allah'ın Kahramanı Sensin e-kitap olarak çıktı !.

Kuyruğu Kopartan Tilki Masalı

Musa, Ekmek ve Özgürlük - ÇIKTI

Hoş geldin On bir ayın sultanı Gastronomi

Sünnilik bir Din midir ?