Prestij Zamanı
Prestij filminde eski kulağı kesiklerden biri sihirbazların numaralarını açık edip anlatmaya başlamadan önce sahne öncesi şunu soruyordu dış ses;
Dikkatli Bakıyor musunuz ?
ve daha sonrasında bir sihirbazlık numarasının analizi yapılıyordu.
“Her sihirbazlık numarası üç bölüm ya da perdeden oluşur…”
“…Birincisi “Vaat” bölümüdür. Sihirbaz size sıradan bir şey gösterir. İskambil destesi, bir kuş ya da bir insan. Bu nesneyi size gösterir. Son derece gerçek, üzerinde oynanmamış, normal bir şey olduğunu görmeniz için nesneyi incelemenizi ister. Fakat gerçek, farklı olabilir.
İkinci perdeye “Dönüşüm” denir. Sihirbaz olağan bir nesneyi alır ve onu olağanüstü bir şeye dönüştürür. Hilenin sırrını arıyorsunuz, ama bulamazsınız. Çünkü dikkatli bakmıyorsunuz. Siz sırrı bilmek değil, kandırılmak istiyorsunuz. Henüz alkışlamazsınız, çünkü bir şeyi yok etmek yeterli değildir. Onu geri getirmeniz gerekir.
İşte bu yüzden her sihirbazlık numarasında üçüncü bir perde bulunur. İçlerinde en zorlusu. Bizlerin deyişiyle Prestij.”
“Siz sırrı çözmek değil, kandırılmak istiyorsunuz.”
Kur'an üzerinde yapılan teolojik tartışmalar ya da Kur'anın maksatdışılığı ile iştigal edenler veyahut Allah'ın varlık ve yokluk kavgası üzerinden yürütülen Dini görünümlü felsefi tartışmalar aslında biraz da bu sihirbazlık numaralarına benziyor.
Birinci bölümde sihirbazlar Kur'anda olan ama hiç kimsenin göremediği sırlı, gizli, şifreli,alt anlamlı, üst anlamlı bir şeyi bize göstermeyi vaat ediyorlar ya da kimsenin görmesini istemediklerini gizlemeyi. Benzer bir şeyi "Allah var, yok" tartışması üzerinden yapanlar da yapıyor bir farkı yok. Birisi onu var etmek için diğeri yok etmek için sihirbazlık numaralarına girişiyor. Ya da bir başka durum, Kur'an ayetlerinin ilgili olduğu döneme şifreli ama günümüze dair açık mesajlar olarak bilimsel keşifleri, buluşları haber verdiği te'villeri üzerinde yaşanıyor..
Sonrası bu amaç için aforizma, metafor, anafor, menkıbe, masal, dipnot, derinlikli analiz, anakronizm, te'vil, te'vil, te'vil zamanı.
Üret, üret, üret.
Ümmeti bilgi obezi yap.
Sonraki bölüm tabi ki de prestij zamanı;
topla, topla, topla...
Mekke'si ve Medine'si üzerine sosyolojik bir temele dayanarak indirilmiş bir metnin (Kur'an) ilgili olduğu dönem ve şartları, geçmişten gelen birikmiş sosyokültürel algıları ve olguları dışlanarak bugün hazır masa başında okunan ve anlaşılmak istenen Kur'an yorumlarının, sunumlarının, konferans ya da moral motivasyon programlarının ya da bu minvalde üretilmiş külliyatın kanımca bu sihirbazlık gösterisinden pek de bir farkı yok. Çünkü basit ilkeleri ve temel ahlaki değerleri yaygınlaştırmak için gelmiş bir kitabın bugün canımızın istediğine yorulabilmesinin başka bir izahı yok maalesef !
Genellikle Ümmetin tüm birikimleri böylesi sihirbazlık gösterileriyle ve gösterilerinde çarçur ediliyor. Sihirbazlar ümmet adına biraz ağlıyor, izleyiciler de biraz ümmetin haline acıyor, sahne iniyor, dekor toplanıyor sonra evli evine köylü köyüne. Sosyal hayata dair projelerin neredeyse hiç olmayışı ya da kıyısından köşesinden alakasız işlerin buralara yamanarak ortaya konanları da aslında bu sihirbazlık gösterisinin içinde kaybolup gidiyor.
Gündelik hayatın sosyolojik, ahlaki ve vicdani tüm zaruri ihtiyaçlarını dile getiren Vahiy, köleye umut hakları elinden alınmış kadınlara yarınlar, yetimin ve dahi yolda kalmışın, hakları hiç edilmişlerin dikkat kesildiği bir sesti. Mazlumlara, ezilmişlere güçlük ve zorluklara karşı sabırlı bir direniş aşılıyordu. Zalime haddini bildiriyor ve korku salıyordu. Bu uğurda sorumluluk bilinci taşıyanların da sesi olmuştu.
İşte, Muhammed a.s neyi ve nasıl yapacağını bilmez (Duha-7) deneme yanılmaların bir son dönemecindeyken yetişmişti imdadına Vahiy. Tıpkı Musa gibi. Mısırda olmadı, birinin peşine takıldı olmadı, Medyen'e gitti olmadı, geri döndü ki yolda Allah ona "ayağına dolanan boş işleri ve teolojik tartışma papuçlarını" çıkarmasını emretti. Onu sanal gündemlerden gerçekliğe, dipsiz kuyuların karanlıklardan aydınlığa çıkardı.
Gerek O ve Muhammed a.s ile sahabe, gerekse onlara karşı düşman olan cenah, daima dikkat kesildiler vahyin ana fikrine, sokağın gündemine, Allah'ın gündemine. İşte Bize, o günlerden taşınan muhteşem bir fotoğraf Kur'an. Bu fotoğrafa Sen;
Dikkatli Bakıyor musun ?
Yoksa Sen,
kandırılmak mı istiyorsun !
Kur'anın bize vaat ettiği şey, seyirci locasında oturtup sihirbazların şapkadan tavşan çıkarmasını bekletmek ve onları alkışlatmak değil, tiyatrodan dışarı çıkartıp gerçek hayatın içinde rol aldırtmak. Ancak ve ancak böylesine bir çaba ve gayret, her birimizi, kendi gösterisi içinde alkışlanmaya değer gerçek bir sanatçı ve gerçek bir kahraman yapar...
Dikkatli Bakıyor musunuz ?
ve daha sonrasında bir sihirbazlık numarasının analizi yapılıyordu.
“Her sihirbazlık numarası üç bölüm ya da perdeden oluşur…”
“…Birincisi “Vaat” bölümüdür. Sihirbaz size sıradan bir şey gösterir. İskambil destesi, bir kuş ya da bir insan. Bu nesneyi size gösterir. Son derece gerçek, üzerinde oynanmamış, normal bir şey olduğunu görmeniz için nesneyi incelemenizi ister. Fakat gerçek, farklı olabilir.
İkinci perdeye “Dönüşüm” denir. Sihirbaz olağan bir nesneyi alır ve onu olağanüstü bir şeye dönüştürür. Hilenin sırrını arıyorsunuz, ama bulamazsınız. Çünkü dikkatli bakmıyorsunuz. Siz sırrı bilmek değil, kandırılmak istiyorsunuz. Henüz alkışlamazsınız, çünkü bir şeyi yok etmek yeterli değildir. Onu geri getirmeniz gerekir.
İşte bu yüzden her sihirbazlık numarasında üçüncü bir perde bulunur. İçlerinde en zorlusu. Bizlerin deyişiyle Prestij.”
“Siz sırrı çözmek değil, kandırılmak istiyorsunuz.”
Kur'an üzerinde yapılan teolojik tartışmalar ya da Kur'anın maksatdışılığı ile iştigal edenler veyahut Allah'ın varlık ve yokluk kavgası üzerinden yürütülen Dini görünümlü felsefi tartışmalar aslında biraz da bu sihirbazlık numaralarına benziyor.
Birinci bölümde sihirbazlar Kur'anda olan ama hiç kimsenin göremediği sırlı, gizli, şifreli,alt anlamlı, üst anlamlı bir şeyi bize göstermeyi vaat ediyorlar ya da kimsenin görmesini istemediklerini gizlemeyi. Benzer bir şeyi "Allah var, yok" tartışması üzerinden yapanlar da yapıyor bir farkı yok. Birisi onu var etmek için diğeri yok etmek için sihirbazlık numaralarına girişiyor. Ya da bir başka durum, Kur'an ayetlerinin ilgili olduğu döneme şifreli ama günümüze dair açık mesajlar olarak bilimsel keşifleri, buluşları haber verdiği te'villeri üzerinde yaşanıyor..
Sonrası bu amaç için aforizma, metafor, anafor, menkıbe, masal, dipnot, derinlikli analiz, anakronizm, te'vil, te'vil, te'vil zamanı.
Üret, üret, üret.
Ümmeti bilgi obezi yap.
Sonraki bölüm tabi ki de prestij zamanı;
topla, topla, topla...
Mekke'si ve Medine'si üzerine sosyolojik bir temele dayanarak indirilmiş bir metnin (Kur'an) ilgili olduğu dönem ve şartları, geçmişten gelen birikmiş sosyokültürel algıları ve olguları dışlanarak bugün hazır masa başında okunan ve anlaşılmak istenen Kur'an yorumlarının, sunumlarının, konferans ya da moral motivasyon programlarının ya da bu minvalde üretilmiş külliyatın kanımca bu sihirbazlık gösterisinden pek de bir farkı yok. Çünkü basit ilkeleri ve temel ahlaki değerleri yaygınlaştırmak için gelmiş bir kitabın bugün canımızın istediğine yorulabilmesinin başka bir izahı yok maalesef !
Genellikle Ümmetin tüm birikimleri böylesi sihirbazlık gösterileriyle ve gösterilerinde çarçur ediliyor. Sihirbazlar ümmet adına biraz ağlıyor, izleyiciler de biraz ümmetin haline acıyor, sahne iniyor, dekor toplanıyor sonra evli evine köylü köyüne. Sosyal hayata dair projelerin neredeyse hiç olmayışı ya da kıyısından köşesinden alakasız işlerin buralara yamanarak ortaya konanları da aslında bu sihirbazlık gösterisinin içinde kaybolup gidiyor.
Gündelik hayatın sosyolojik, ahlaki ve vicdani tüm zaruri ihtiyaçlarını dile getiren Vahiy, köleye umut hakları elinden alınmış kadınlara yarınlar, yetimin ve dahi yolda kalmışın, hakları hiç edilmişlerin dikkat kesildiği bir sesti. Mazlumlara, ezilmişlere güçlük ve zorluklara karşı sabırlı bir direniş aşılıyordu. Zalime haddini bildiriyor ve korku salıyordu. Bu uğurda sorumluluk bilinci taşıyanların da sesi olmuştu.
İşte, Muhammed a.s neyi ve nasıl yapacağını bilmez (Duha-7) deneme yanılmaların bir son dönemecindeyken yetişmişti imdadına Vahiy. Tıpkı Musa gibi. Mısırda olmadı, birinin peşine takıldı olmadı, Medyen'e gitti olmadı, geri döndü ki yolda Allah ona "ayağına dolanan boş işleri ve teolojik tartışma papuçlarını" çıkarmasını emretti. Onu sanal gündemlerden gerçekliğe, dipsiz kuyuların karanlıklardan aydınlığa çıkardı.
Gerek O ve Muhammed a.s ile sahabe, gerekse onlara karşı düşman olan cenah, daima dikkat kesildiler vahyin ana fikrine, sokağın gündemine, Allah'ın gündemine. İşte Bize, o günlerden taşınan muhteşem bir fotoğraf Kur'an. Bu fotoğrafa Sen;
Dikkatli Bakıyor musun ?
Yoksa Sen,
kandırılmak mı istiyorsun !
Kur'anın bize vaat ettiği şey, seyirci locasında oturtup sihirbazların şapkadan tavşan çıkarmasını bekletmek ve onları alkışlatmak değil, tiyatrodan dışarı çıkartıp gerçek hayatın içinde rol aldırtmak. Ancak ve ancak böylesine bir çaba ve gayret, her birimizi, kendi gösterisi içinde alkışlanmaya değer gerçek bir sanatçı ve gerçek bir kahraman yapar...