Allah olaya el koydu
Coğrafyaları değiştiren ve sınırları çizen olgu genellikle siyasidir. Toplumların gözle görülmeyen sınırlarını şekillendiren bir diğer olgu ise kültürdür.
Siyasi erk ve kültürel dinamikler ülkelerin sınırlarını, sınırları çizilmiş ülkeler ise dünyanın kaderini belirler'di,
daha düne kadar...
Allah'ın yeryüzünde işleyen bir Sünnetullah'ı var. Toplumlar kendi özlerindekini değiştirmedikçe onların durumu değiştirilmez. Çünkü Allah kendi eliyle bir değişiklik yaptığında o zaman irade devre dışı kalır ve İnsan olmanın bir ayrıcalığı kalmaz.
Hal böyleyken Allah tamamen de yaşam olgusunun içinden çekilmiş değildir (Ayrıntılı bilgi için deus otiosus kavramı) O hayat olgusunun içinde daima vardır. Eli, gözü kulağı yoktur bizim gibi ama daima vardır. O kural koyucu, yasa yapıcı ve daima gözetleyicidir.
Kur'anı Kerim'de bahsi geçen kıssalarda genellikle toplumların sınırı ve haddi aşması sonunda onların kıtlık, sel, deprem v.b olgularla sınandığı aktarılır.
Bizler bu olguları Allah'ın olaya bir müdahalesi olarak görürüz ancak Allah böylesine doğrudan müdahale etmez hiç bir zaman. Çünkü o süre verir, vakit tanır ve insanın iradesinin ortaya çıkması sonucunu bekler. "Bekler" kelimesi bile yanlış kaçar o zamandan ve mekandan bağımsız olduğundan şöyle diyelim yasaları her an kalemi kırmak için hazır ve nazırdır.
Allah'ın doğal afetler yoluyla cezalandırma yöntemi genellikle yanlış anlaşılır. Allah toplumların siyasi paradigmalarını değiştirdiği için toplumlar siyasal dönüşümler yaşarlar. İşte bu esnada değişim ve dönüşüm isteyen her iradeye kendini ortaya koyma fırsatı verilir. Çünkü tüm büyük değişim ve dönüşümler böylesi büyük felaketler sonucunda olur. Büyük dinlerin doğuşu, büyük devletlerin doğuşu hep böylesi insanlık buhranları sonucu vadettikleri aydınlık yarınlar vizyonu ile gelirler. Bu vaadi tesis eden kalır, edemeyen yıkılır gider. Sebebi kıtlık, sel, yangın ya da bir gece ansızın gelen çığlık olur...
Dünya büyük bir adaletsizlik ve haksızlık girdabından geçiyordu ki bu gözle bakacak olursak salgın vesilesi ile Allah olaya el koydu !
Bundan sonra hiçbir siyasi erk kendi toplumuna insanca muamele etmeden ayakta kalmayacağını gördü !
Bundan böyle kendini Tanrı sanan her devletin aslında bir başka sahte Tanrı'ya ihtiyaç duyduğu görüldü !
Aslına bakılırsa ortalık hem kendini tanrı sanan hem de müşrik firavunlardan geçilmiyordu...
Dünya artık eskisi gibi olmayacak, Açlar açıktakiler, çıplaklar, sahipsiz garibanlar ve yerlerinden yurtlarından sürülenler, Dünya bu ağırlığı kaldıramadı...
Dünya eskisi gibi olmayacak, İnsan onuru ve haysiyetini yücelten, insana değer veren, hayata saygı duyan her yeni siyasi erk dünyanın kaderini yeniden çizecek. Taki Allah bir daha ki sefere olaya el koyana kadar !
Siyasi erk ve kültürel dinamikler ülkelerin sınırlarını, sınırları çizilmiş ülkeler ise dünyanın kaderini belirler'di,
daha düne kadar...
Allah'ın yeryüzünde işleyen bir Sünnetullah'ı var. Toplumlar kendi özlerindekini değiştirmedikçe onların durumu değiştirilmez. Çünkü Allah kendi eliyle bir değişiklik yaptığında o zaman irade devre dışı kalır ve İnsan olmanın bir ayrıcalığı kalmaz.
Hal böyleyken Allah tamamen de yaşam olgusunun içinden çekilmiş değildir (Ayrıntılı bilgi için deus otiosus kavramı) O hayat olgusunun içinde daima vardır. Eli, gözü kulağı yoktur bizim gibi ama daima vardır. O kural koyucu, yasa yapıcı ve daima gözetleyicidir.
Kur'anı Kerim'de bahsi geçen kıssalarda genellikle toplumların sınırı ve haddi aşması sonunda onların kıtlık, sel, deprem v.b olgularla sınandığı aktarılır.
Bizler bu olguları Allah'ın olaya bir müdahalesi olarak görürüz ancak Allah böylesine doğrudan müdahale etmez hiç bir zaman. Çünkü o süre verir, vakit tanır ve insanın iradesinin ortaya çıkması sonucunu bekler. "Bekler" kelimesi bile yanlış kaçar o zamandan ve mekandan bağımsız olduğundan şöyle diyelim yasaları her an kalemi kırmak için hazır ve nazırdır.
Allah'ın doğal afetler yoluyla cezalandırma yöntemi genellikle yanlış anlaşılır. Allah toplumların siyasi paradigmalarını değiştirdiği için toplumlar siyasal dönüşümler yaşarlar. İşte bu esnada değişim ve dönüşüm isteyen her iradeye kendini ortaya koyma fırsatı verilir. Çünkü tüm büyük değişim ve dönüşümler böylesi büyük felaketler sonucunda olur. Büyük dinlerin doğuşu, büyük devletlerin doğuşu hep böylesi insanlık buhranları sonucu vadettikleri aydınlık yarınlar vizyonu ile gelirler. Bu vaadi tesis eden kalır, edemeyen yıkılır gider. Sebebi kıtlık, sel, yangın ya da bir gece ansızın gelen çığlık olur...
Dünya büyük bir adaletsizlik ve haksızlık girdabından geçiyordu ki bu gözle bakacak olursak salgın vesilesi ile Allah olaya el koydu !
Bundan sonra hiçbir siyasi erk kendi toplumuna insanca muamele etmeden ayakta kalmayacağını gördü !
Bundan böyle kendini Tanrı sanan her devletin aslında bir başka sahte Tanrı'ya ihtiyaç duyduğu görüldü !
Aslına bakılırsa ortalık hem kendini tanrı sanan hem de müşrik firavunlardan geçilmiyordu...
Dünya artık eskisi gibi olmayacak, Açlar açıktakiler, çıplaklar, sahipsiz garibanlar ve yerlerinden yurtlarından sürülenler, Dünya bu ağırlığı kaldıramadı...
Dünya eskisi gibi olmayacak, İnsan onuru ve haysiyetini yücelten, insana değer veren, hayata saygı duyan her yeni siyasi erk dünyanın kaderini yeniden çizecek. Taki Allah bir daha ki sefere olaya el koyana kadar !