Çamurdan Kuş, Üflenen Ruh ve Kur'an Sayfalarına Sarılan Tost

Çayı kahveyi hazırladın mı ?

Dur dur koltuğa yerleşme hemen, işi gücü olan var, herkes senin benim gibi işsiz güçsüz mü ! Gerçi ben de çalışıyorum şimdi ama bunu akşam yazmıştım, yeni nasip oldu buraya iliştirmek. Neyse hadi gelin şimdi kağıdın üzerindeki Ruhu konuşalım biraz. Hangi Ruh? Hani İsa'nın çamurdan kuş yapıp içine üflediğinde onlara hayat veren ruh. Ya da bugün hayatımızdan uçup giden ruh ve harfe duyulan saygı ile manaya olan yabancılığın hikayesini..

Gaziantep’te bir okul kantininde yaşanan ve duyulduğu anda infial uyandıran hadise, sadece basit bir dikkatsizlik ya da "tost kağıdı" seçimi değil, çok daha derinlerde yankılanan bir ruh buhranının işaret fişeğidir. Kur’an-ı Kerim sayfalarının bir gıda ambalajı gibi kullanılması, elbette zahirde bir edep, bir kutsal metin terbiyesi ihlalidir. Fakat bu olayın yankısı sadece sayfaların yırtılmasında ya da mürekkebin tost yağıyla lekelenmesinde değil, mananın hayatlarımızdan silinmesinde de gizlidir.

Bu ülkede, yüzyıllar boyunca kitap kağıdı dahi bulunamadığında eski mushaflar yakılmadan önce abdest alınır, dualar edilerek toprağa gömülürdü. Harf kutsaldı çünkü harfin ardında, insanın Rabbiyle konuştuğu o ince sızı, o titreşim gizliydi. Harfe saygı, manaya gösterilen hürmetin bir tezahürüydü. Ancak ne gariptir ki bugün, harfe olan sevgi içi boş bir şekilciliğe, ruhtan yoksun bir reflekse dönüşmüş durumda. Sayfaya gösterilen hürmet, anlamına gösterilen kayıtsızlığı gizleyen bir perde halini almış.

Olayı öğrenen velilerin okul önünde toplanması elbette anlaşılır bir şeydir. Onların tepkisi, mukaddes olanı koruma refleksinden doğmuştur. Fakat mesele yalnızca "sayfayı kim yırttı?" ya da "bu kağıdı kim tostun altına koydu?" sorusuna indirgenirse, çok daha yakıcı olan şu sorular cevapsız kalacaktır: Bu kadar Kur’an meali, bu kadar tefsir, bu kadar Arapça yazılmış ilmi eser hangi zihinlerde yankı buluyor? Bu eserlerdeki mana, hayatlarımıza ne ölçüde nüfuz ediyor?

Bugün raflarımızda yer alan sayısız Kur’an tercümesi, şerhi, izahı, klasik eser ve ilmi yazı, çoğu zaman okunmadan tozlanmakta ya da okunsa da bir “bilgi nesnesi” olmaktan öteye geçememektedir. Halbuki bu metinlerin amacı bilgi aktarmaktan ziyade bir yaşantı dili, bir kalbi dönüşüm dili inşa etmektir. Hal böyleyken, harfe saygılı ama manaya bigane bir kültürel şizofreni içinde yaşıyoruz. Kutsal metinlere, yazıya, hattata, yanık yanık okunmasına gösterdiğimiz sevgi, çoğu zaman estetik bir sevda yahut kimliksel bir aidiyet biçiminde kalıyor; ruh, içimizde yankı bulamadan uzaklaşıyor.

Modern zamanların bir başka yüzüyle karşı karşıyayız: Kutsalı nesneleştirmek. Kur’an, artık bir duvar süsü, bir düğün hediyesi, bir cenaze töreni eşlikçisi. Oysa indirildiği zamanın insanları için Kur’an, geceye rehberlik eden bir nur, karanlık çağlarda ahlakı ve hakikati aramanın pusulasıydı. Bugün ise o pusulanın iğnesi dönüp dolaşıp sadece şekle, biçime, yazıya saplanıyor; mana da, ruh da yitip gidiyor.

Bu nedenle Kantin’de yaşanan bu hadise, belki de bir fırsattır. Sadece bir öfke anı değil, bir tefekkür eşiğidir. Şimdi topluca kendimize şu soruyu sormalıyız:
Kur’an sayfasını tost kağıdı yapan bir zihniyet, aslında hangi boşluğu dolduramadı? Bizler, bu metnin ruhunu hayatın neresine koyduk da, onun dışına çıkan her şey bize bu kadar büyük bir dehşet veriyor?

Evet, yaksan da yaktı derler. Lakin asıl yakılan, kağıt değil manadır. Harf değil ruhtur. Mürekkep değil yaşanabilir bir hakikattir. Ve asıl yangın, kalplerin içindedir; dışarıdan görünmeyen, dumansız ama çok daha yıkıcı bir yangın.



Bu blogdaki popüler yayınlar

Kur'an ışığında ebelik !

Koşun Kavga Var !

Kadir Gecesi Bulundu !

"Kitapsız"lık Yapma !

Ben, Biz, O. Allah Kur'anda neden farklı zamirler kullanır ?

Allah'ın Kahramanı Sensin e-kitap olarak çıktı !.

Kuyruğu Kopartan Tilki Masalı

Musa, Ekmek ve Özgürlük - ÇIKTI

Hoş geldin On bir ayın sultanı Gastronomi

Sünnilik bir Din midir ?