Dijital Tartışmaların Sığlığında Din ve Akıl Arasında Kaybolan Hakikat

    Günümüz dijital çağında bilgiye erişim kolaylaşırken, tartışma kültürü de buna paralel olarak daha görünür, ancak bir o kadar yüzeysel bir forma bürünmüştür. Sosyal medya mecralarında özellikle dini meseleler üzerinden yapılan tartışmalar, artık entelektüel derinliğin değil, takipçi kazanmanın, “like” ve “izlenme” sayılarının belirlediği performatif arenalara dönüşmüş durumda. Özellikle bazı içerik üreticileri; yaygın deyimle “yutuberlar” kendilerine tartışma muhatabı olarak genellikle dini, özellikle de İslam’ı henüz yüzeysel olarak tanımış ya da siyasal nedenlerle mesafeli, kavramsal altyapısı zayıf genç ateist ya da agnostikleri seçmekte ve bunun üzerinden bir tür sözde entelektüel gösteri sunmaktadır. Bu tartışmaların neredeyse tamamı, muhatapların birbirini tanımadığı, yüz yüze hiç gelmediği, hatta insani bir temasla çay bile içmediği ilişkiler üzerinden yürütülmektedir.

    Bu yüzeysel tartışma zemini yalnızca sosyal medya figürleriyle sınırlı değildir. Akademik unvan taşıyan bazı isimler de bu tartışmaların bir parçası haline gelmiş, İslam’ın teolojik dilini bilimsel yöntemle “çürütme” çabasına girişmişlerdir. Ne var ki bu girişimler çoğunlukla dinin kavramsal dünyasına yabancı, bağlamsız ve anakronik yorumlarla sınırlı kalmaktadır. Buna karşılık bazı İslamcı yorumcular da bu tür tezlere ayetlerle karşılık vererek “iman dairesi”nden karşı argümanlar üretmeye çalışmakta, dahası bu yöntemi felsefe ya da mantık zannetmektedirler. Ancak ne yazık ki göz ardı ettikleri temel bir kural vardır: Bir tezin doğruluğu, yalnızca kendi içsel referanslarıyla ispat edilemez; nesnel ve bağımsız bir akıl yürütme zemini gerekir. Oysa mevcut tartışmalar, çoğu zaman aynı dili konuşmayan, birbirlerinin düşünce sistemine hakim olmayan, kavramların içeriğini paylaşmayan iki tarafın birbiriyle didişmesine dönüşmektedir. Ortaya çıkan şey ise hakikati arayan bir düşünsel çaba değil, haklı çıkma arzusuyla yoğrulmuş, dijital çağın “izlenme garantili” polemikleridir.

    Günümüzde YouTube ve benzeri platformlar, bu tür yüzeysel tartışmalarla doludur. Oysa İslam, ne bilimin kimi zaman çürütülmüş teorileriyle yadsınabilecek bir inanç sistemidir, ne de birtakım sivri zekalı fakat entelektüel derinlikten yoksun sosyal medya figürleri tarafından “savunulmaya” muhtaçtır. İnanç, bilginin ve aklın yanında kalp, vicdan ve tarihsel tecrübe ile de beslenen bir yapıdır. Bu nedenle dini tartışmaların hakkını vermek, sahici bir diyalog ortamı, karşılıklı anlama çabası ve epistemolojik sadakat gerektirir. Ancak bu koşullarda hem inanç hem akıl birbirine düşman değil, birbirini besleyen iki hakikat yolu olabilir.



Bu blogdaki popüler yayınlar

Kur'an ışığında ebelik !

Koşun Kavga Var !

Kadir Gecesi Bulundu !

"Kitapsız"lık Yapma !

Ben, Biz, O. Allah Kur'anda neden farklı zamirler kullanır ?

Allah'ın Kahramanı Sensin e-kitap olarak çıktı !.

Kuyruğu Kopartan Tilki Masalı

Musa, Ekmek ve Özgürlük - ÇIKTI

Hoş geldin On bir ayın sultanı Gastronomi

Sünnilik bir Din midir ?