Kur’an’ı Yüceltirken Onu Yabancılaştırmak

    Kenan, yani bugünkü Filistin ve çevresini kapsayan kadim coğrafya, tarih boyunca hem kutsal metinlerde hem de arkeolojik bulgularda İsrailoğullarının ve diğer Sami toplulukların erken dönem yerleşim alanı olarak anılmıştır. Bu bölge, Antik Yakındoğu’nun siyasal ve kültürel geçiş noktalarından birini oluşturur. “Kenan” ya da Batı dillerinde bilinen biçimiyle Canaan adı, yalnızca bir yer ismini değil, aynı zamanda o topraklarda yaşayan halkların ortak kimliğini de ifade eder.

    Etimolojik açıdan “Kenan” adının kökeni kesin olarak saptanamasa da, Semitik dillerdeki k-n-ʿ kökünden geldiği genel kabul görmektedir. Bu kök, “alçalmak”, “boyun eğmek”, “eğilmek” anlamlarını taşır. Nitekim İbranice kānaʿ fiili de aynı biçimde “alçaltmak” ya da “itaat etmek” anlamına gelir. Bu bağlamda Kenan sözcüğü “alçak yer” ya da “alçaltılmış toprak” anlamını taşımaktadır. Bu yorum, yalnızca dilbilimsel bir analiz değil, aynı zamanda coğrafi bir gerçekliğin de yansımasıdır. Zira Kenan diyarı, coğrafi olarak dünyanın en alçak noktalarından biri olan Lut Gölü (Ölü Deniz) havzasını kapsar; bu bölge deniz seviyesinin yaklaşık 400 metre altındadır. Dolayısıyla “alçak yer” anlamı, hem dilsel hem de coğrafi bir gerçekliğe işaret etmektedir.

    Bunun yanı sıra Kur’an’da Rum Suresi’nde geçen; غُلِبَتِ الرُّومُ • فِي أَدْنَى الْأَرْضِ “Gulibatir-rûmu fî adnâ al-arḍi.” “Rumlar yenildi, yakın bir yerde; ama onlar bu yenilgilerinden sonra galip geleceklerdir” (Rum, 30/2-3) ayetinde geçen “adnâ” ifadesi genellikle Kur'an çevrilerinde "yakın yer" olarak çevirilse de bazı çevirilerde “dünyanın en alçak yeri” olarak çevrilmiştir. Bu çevirilere de dayanarak bazı yorumcular, ifadeyi “bilimsel bir mucize” olarak değerlendirmiş; Kur’an’ın, yüzyıllar öncesinden bölgenin deniz seviyesinin altında olduğunu bildirdiğini ileri sürmüşlerdir. Oysa tarihsel ve dilbilimsel veriler göstermektedir ki, bu bölgenin “alçak yer” olarak adlandırılması İslam öncesi dönemlerden itibaren bilinmekteydi. Eski Mısır yazıtlarında “Ka-na-na(h)” biçiminde geçen bu ad, zaten halklar arasında “eğilmiş, alçak ülke” anlamında kullanılıyordu. Kur’an’daki bu ifadeyi mucizevi bir önbilgi olarak görmek yerine, tarihsel bir gerçekliğe dayanan dilsel bir atıf olarak değerlendirmek daha doğru olur. Nitekim ayetin işaret ettiği coğrafi bölgede, o dönemde Bizans ve Sâsânî imparatorlukları arasında süregelen savaşlar devam etmekteydi ve ayet, bu savaşlardan birinin sonucunu ve coğrafi yönünü aktarmaktadır. Dolayısıyla Kur’an’da burada herhangi bir gizem ya da çözülmeyi bekleyen sır bulunduğunu iddia etmek yanlıştır.

    Bu noktada dikkat çekici olan, Kur’an’ı “bilimsel mucizeler” üzerinden açıklama çabalarının çoğu zaman metnin asli mesajını gölgelemeye başlamasıdır. Kur’an, evrenin sırlarını çözmek için değil, insanın yeryüzündeki varlığını anlamlandırmak ve ahlaki sorumluluğunu hatırlatmak için gönderilmiştir. Bu nedenle, metni bilimsel doğrulama arayışlarıyla yorumlamak, çoğu zaman bir hakikat arayışından çok bireysel bir “keşfetme” ve “ispat etme” arzusu, yani bir tür entelektüel ego tatmini haline gelmektedir. Bu tür yaklaşımlar, “bakın, Kur’an bilimi önceden haber verdi” iddiasıyla yola çıkarken, aslında kutsal metnin özündeki mesajın güçlü ana temasını zedelemektedir. Ya da başka bir ifadeyle Kur'an'a yaklaşım açısında zihinsel sapmalara kapı aralamaktadır.

    Oysa Kur’an’ın ana gayesi, adalet, merhamet, barış, özgürlük ve eşitlik gibi evrensel insani değerleri tesis etmektir. Onun çağrısı, insanın yeryüzündeki varlığını anlamlı kılma, zulme karşı direnme ve toplumsal dengeyi sağlama çağrısıdır. Dolayısıyla, bu ilahi mesajı zoraki biçimde “mucizevi” anlatılara bağlamak, Kur’an’ın etik ve ahlaki yönünü görünmez kılmakta; onu bir bilim kitabına indirgeme tehlikesi doğurmaktadır. Gerçek inanç, metni kendi bağlamında ve amacı doğrultusunda anlamaya; yani insanın kalbini, vicdanını ve eylemini dönüştürmeye yöneliktir.



Kaynaklar:
  • Lipiński, Edward. Semitic Languages: Outline of a Comparative Grammar. Peeters Publishers, 2001.

  • Huehnergard, John. An Introduction to Ugaritic. Hendrickson Publishers, 2012.

  • Gelb, Ignace J. A Study of Writing: The Foundations of Grammatology. University of Chicago Press, 1963.



Bu blogdaki popüler yayınlar

Kur'an ışığında ebelik !

Koşun Kavga Var !

Kadir Gecesi Bulundu !

"Kitapsız"lık Yapma !

Ben, Biz, O. Allah Kur'anda neden farklı zamirler kullanır ?

Allah'ın Kahramanı Sensin e-kitap olarak çıktı !.

Kuyruğu Kopartan Tilki Masalı

Musa, Ekmek ve Özgürlük - ÇIKTI

Hoş geldin On bir ayın sultanı Gastronomi

Sünnilik bir Din midir ?