Kayıtlar

Hüdhüd Nerede? Bir Kıssanın Gerçek Tarihi Yeniden Doğuyor

Resim
     Kur’an-ı Kerim’de Hz. Süleyman’a dair anlatılar, özellikle Neml Suresi’nde (18-22) yer alan Hüdhüd ve “neml” kıssası, geleneksel yorumlarda çoğunlukla doğrudan hayvanlarla iletişime dayalı mucize örnekleri olarak değerlendirilmiş olsa da, metnin dilsel, tarihsel ve coğrafi bağlamı göz önüne alındığında kıssanın aslında çok daha somut bir tarihsel arka plana sahip olduğu anlaşılmaktadır.     Arapça نَمْل (neml) kelimesi, klasik sözlüklerde genellikle “karınca” anlamıyla sabitlenmiş gibi görünse de, Arapçanın erken dönem kullanım alanı ve Sami dilleri karşılaştırmaları dikkate alındığında kelimenin anlam alanının bundan çok daha geniş olduğu anlaşılmaktadır. Öncelikle kelime ن م ل kökünden gelir ve bu kök, “toplanmak, bir araya gelmek, kümelenmek, aynı mekanda yoğunlaşmak” gibi temel bir fiil anlamı taşır. Bu kökten türeyen bazı kullanım örnekleri, “bir mekanda toplanan insanlar”, “bir evde yaşayan topluluk”, “mesken halkı” gibi anlamlara işaret e...

İslam Hukukunda Bağlam, Maslahat ve Tarihsel Dönüşüm

Resim
     Kur’an’ın belirli bir mesele hakkında açık bir hüküm içermediği durumlarda İslam hukuku, metnin sessizliğini bir boşluk olarak değil, hukuki aklın ve içtihadi kapasitenin devreye girdiği yaratıcı bir alan olarak görür. Bu nedenle İslam hukuk geleneği, hükmü tespit etmek için yalnızca lafzî veriye dayanan bir yaklaşım benimsememiş; bunun yerine Kur’an’ın ilke dünyasını, Hz. Peygamber’in pratiğini, sahabe tecrübesini ve toplumsal yararı birlikte değerlendiren çok katmanlı bir metodoloji geliştirmiştir. Bu metodoloji, hem normatif hem tarihsel açıdan esnek bir hukuki zihniyetin oluşmasına katkı sunmuştur.      Bu çerçevede ilk dikkate alınan unsur, meselenin Kur’an’ın ilkesel çerçevesi içinde bir karşılık bulup bulmadığıdır. Kur’an, çoğu zaman belirli bir olayın ayrıntılarını değil, adalet, ölçülülük, ahde vefa, zarar vermekten kaçınma ve toplumsal düzenin korunması gibi evrensel ilkeleri merkeze alır. Dolayısıyla hakkında doğrudan hüküm bulunmayan konul...

Tarihselcilikten Öte: Kur’an Yorumuna Bütüncül Bir Antropolojik Yaklaşım

Resim
     İnsan, adeta görünmez bağlarla geçmişine sıkı sıkıya tutunmuş bir varlıktır; bu bağlar, onun varoluşsal dokusunun ayrılmaz parçalarıdır. Bu nedenle bireyin geçmişinden tamamen bağımsız bir kimlik inşa etmesi mümkün değildir. Bu geçmişin ilk katmanı biyolojik geçmiş tir. İnsan, dünyaya gelirken cinsiyetini, anne ve babasını, saç, göz, ten rengi, boy ya da kilo gibi  fiziksel özelliklerini belirleme kudretine sahip değildir. Aynı şekilde, doğduğu coğrafyanın iklimsel ve genetik mirası da onun bedensel varoluşuna sinmiştir. Beden, bu anlamda, yalnızca biyolojik bir veri değil; insanın içinde filizlendiği çevrenin sessiz bir tanığıdır.      Ne var ki insanın varoluşu yalnızca biyolojik bir zeminde açıklanamaz. Onu diğer canlılardan ayıran temel özellik, anlam kurma yetisidir. Bu anlam inşası ise kültür aracılığıyla gerçekleşir. Böylece ikinci bir geçmiş devreye girer: kültürel geçmiş . İnsan, tıpkı bir tohumun belirli bir toprağa düşmesi ...

Şapkadan Deve Çıkarmak

Resim
     Kur’an’da mucize olgusu, klasik tefsir geleneğinde kazandığı anlamın aksine, başlangıçta doğaüstü bir gösteriden ziyade Rahman ve Rahim olan Allah'ın kudretine dair yaratılışın düzenine işaret eden bir “âyet”, yani işaret niteliğindedir. Ancak İslam düşünce tarihinde bu kavram, tefsir ve rivayet literatürünün etkisiyle giderek doğa yasalarının askıya alındığı olağanüstü olaylar biçiminde anlaşılmaya başlanmıştır.       Bu anlam kayması, vahyin mesajını metafizik bir zemine taşıyarak onu gündelik hayatın içinden koparmış, böylece ilahî kudretin doğadaki sürekliliği yerine, istisnai bir müdahale biçimi olarak algılanmasına neden olmuştur. Oysa Kur’an’da peygamberlerin görevi, doğayı altüst eden mucizeler sergilemek değil, insanın göz ardı ettiği sıradan olguların içindeki ilahî hikmeti görünür kılmaktır. Adaleti tesis etmek, barışı korumak, kötülükten kaçınmak. Bu değerlerin el üstünde tutulması için herhangi bir mucizenin gerekmediği ortadadır....

Tefsîru’l-Kur’ân bi’l-Kur’ân Yaklaşımının Epistemolojik Handikapları

Resim
     “Kur’an’ı Kur’an ile açıklamak” (tefsîru’l-Kur’ân bi’l-Kur’ân) yaklaşımı, tarih boyunca pek çok müfessir tarafından benimsenmiş olmakla birlikte, sınırları üzerine daima tartışmalar yapılmıştır. İbn Teymiyye, İbn Kesîr ve kısmen Zemahşerî bu yöntemi öne çıkarırken; Zerkeşî, Zerkânî ve Fahreddin er-Râzî gibi âlimler bu yöntemin bağlamdan koparıldığında yetersiz kalacağını belirtmişlerdir. Zerkeşî’ye göre Kur’an’ın bazı pasajları müşkildir; anlamı belirlemek için dilsel yapının yanı sıra “öncesi ve sonrası ile oluşturduğu bağlama” da dikkat edilmelidir (el-Burhân, II, 200). Zerkânî de ayetlerin yalnız kendi lafızlarından değil, “kelâmın bütünlüğünden” anlaşılması gerektiğini vurgular ( Menâhilu’l-İrfân , I, 44).      Klasik tefsir geleneği bağlamın işlevini; mücmeli beyan etmek, ihtimalleri azaltmak, umum ifadeyi tahsis etmek ve çok anlamlı lafızları sınırlamak şeklinde sıralar. Buna rağmen bazı erken dönem tefsirlerde, ayetleri kendi bütününden koparar...

Cadılar Bayramı ve Ruhsal Boşluğun Derin Yalnızlığı

Resim
     Son yıllarda Türkiye’nin farklı şehirlerinde, özellikle büyük kentlerin gece hayatında ve gençlik çevrelerinde Cadılar Bayramı kutlamalarının giderek görünür hâle geldiği dikkat çekiyor. Bir zamanlar sadece Amerikan filmlerinde rastlanan maskeli partiler, balkona asılan balkabağı süsleri ya da çocukların şeker toplama oyunları artık yerel sokaklarda da boy göstermeye başladı. Bu sahne, yüzeyde yalnızca “Batı kültürünün bir yansıması” gibi görünse de, aslında çok daha derin bir dönüşümün işaretidir: insanın kutsal ile arasındaki mesafenin açılması ve modern çağın anlam krizinin gündelik yaşama sızması.      İnsanlık tarihinin erken evrelerinde ritüeller, doğa ile insan arasındaki kırılgan dengeyi onarmanın sembolik yollarıydı. Toprak, hasat, ölüm ve yeniden doğuş gibi kavramlar yalnızca maddi olgular değil, aynı zamanda insanın varoluşsal korkularına verilen cevapların biçimiydi. Keltlerin Samhain şenliği de bu anlayışın bir ürünüydü: yılın kara...

Sıfırlar, Birler ve Aşınan Gerçekliğin Dijital Evrimi

Resim
     Dizi izlemek çoğunlukla zaman kaybı gibi gelir; hangi yapımın gerçekten izlenmeye değer olduğunu, fikir ya da vizyon açısından insana ne katacağını kestirmek zordur. Yine de bir arkadaşın ısrarıyla, geç de olsa Person of Interest'i izleme şansım oldu. İlk bakışta sıradan bir suç dizisi gibi görünse de işin içine yapay zeka girince dizide olaylar bambaşka bir boyut kazandı.      Dizide Amerikan hükümeti yalnızca olası terör eylemlerini önceden saptamak için bir yapay zeka sistemi geliştiriyordu. Bu sistemin adı “Makine” idi. Makine, kameralar, telefonlar, mesajlar ve sosyal medya hesapları üzerinden tüm dijital verileri izliyor, analiz ediyor ve olası tehditleri istatistiksel olarak hesaplıyordu. Devlete yalnızca “önemli” olarak sınıflandırılan tehditleri bildiriyor, küçük ve bireysel suçları ise önemsiz bularak görmezden geliyordu.      Dizinin yaratıcısı Jonathan Nolan, bu noktada hikayeye ahlaki bir derinlik kazandırmış. Dizideki yazıl...