Kayıtlar

Gülsuyu Allah'a Ulaşır mı !

Resim
Ramazan geliyor... Gülsuyuyla yıkanan camiler, güllaç, davulun ritmiyle uyanan uykusuz suratlar, sodaya muhtaç mideler, ağlak vaizler, iftar sofralarında pastırmayla göz göze gelmiş melül bakışlar ve tabii ki moka moka reklamları... İlk aklıma gelenler bunlar. Niye mi? Boş ver, biz asıl konuya gelelim. Malum, Ramazan yaklaşıyor diye Ayasofya başta olmak üzere birçok cami gülsuyuyla yıkanıyor. Peki neden? Güzel koksun diye mi? Yoksa çok daha derin bir anlamı mı var? Dini mekanları hoş kokularla kutsamak aslında yeni bir şey değil. Antik dünyadan bu yana, Tanrı’nın evi sayılan tapınaklar itinayla temizlenir, tütsülerle arındırılır, tanrı heykelleri ya da kutsal objeler yıkanıp yeni giysilere büründürülürdü. Ne kadar eskiye giderseniz, tapınak içinde Tanrı’nın ruhunun bizzat bulunduğuna dair inanç o kadar güçlüdür. Hatta o kutsal nesneler halkın huzuruna çıkarılır, yıkanır, süslenir, sonra tekrar yerine konurdu. Aklıma en bariz örnek Antik Mısır'dan geliyor ama, siz illa bir şey izlem...
Resim
İçimizdeki Gıcır'tılar Büyük bir krallığın sarayında, her şeyin en güzel ve en lüks olanı vardı. Altın kaplamalı duvarlar, ipekten yataklar, sonsuz ziyafetler… Prens Gıcır, doğuştan gelen bir ayrıcalığa sahipti. Hiçbir zahmet çekmeden, istediği her şeye kolayca ulaşabiliyor, dünyanın tüm zevklerini tadıyordu. Yani anlayacağınız Prensin keyfi gıcırdı. Halk ise dışarıda, kasaba köylerinde her gün ekmek bulmak için mücadele ediyordu. Yoksulluk ve açlık içinde yaşayan insanlar, sabahları tarlalarına çalışmaya gidip akşamları yorgun bir şekilde geri dönüyorlardı. Ama sarayda, Gıcır için yaşam bir eğlenceden ibaretti. Bir gün, Gıcır bir anda kayboldu. Sarayın içindeki muhafızlar, danışmanlar ve soylular, onu her yerde aradılar, fakat nehrin derinliklerine ya da uzak dağ köylerine kadar hiç bir iz bulamadılar. Bu kayboluş, halk arasında ve sarayda büyük bir korku rüzgarı estirdi. "Bir felaket mi olacak?" diye fısıldadılar kendi aralarında. "Prens öldü mü?" diye düşünen...

Muzlara Kur'an okumak ve Rekolte Artışı

Resim
   Kur'an'ın, kendi dönemi sonrasında anlaşılacak bazı alt anlamlar içerdiği ya da o gün anlaşılmayan ama bugün ve gelecekte anlaşılacağı benzeri tez veya tezleri, Kur'an'i bir tez değil, insani bir beklentiden ibarettir.    Kur'an'a her şeyi söyletme, Kur'an'ı hiç susturmama ve Ehli Küffar'a karşı, "Bakın Bizim dinimiz, en son dindir, Bizim kitabımız da kıyamete kadar hiç susmayan bir kitaptır" demenin gereksiz, anlamsız ve beyhude bir rahatlama ve bir çeşit meditasyon olduğunu maalesef bu ümmet bir türlü göremiyor.    Benzer bir rahatlamayı Yahudiler Tevrat'ı,  Mişna, Talmud, Tosefta, Musar literatürü, Kabbalah, Ha’asidik eserler, Siddur, Piyyut (klasik Yahudi şiiri) ile zenginleştirerek yapmadılar mı ! Benzer bir süreci, Biz de yaşadık, yaşıyoruz..    Kur'an'ın kıymeti, buradaki tezde olduğu gibi hiç susmaması değil, içinde bulunduğu döneme ve içinde bulunduğu dönemin koşullarına göre kısa ve öz konuşması, ahlak normlarını do...

Free Palestine

Resim
   İsrail'in Filistinli kardeşlerimize yaptığı zulüm çok öteden beri devam ediyor, malumunuz..    Bu konuda atılması gereken en önemli konu, bölgesel güç olmak. İsrail'e tek bir söz geçer, kaba kuvvet. Ancak bu güce ulaşana kadar da jeopolitik ve reel politik güç dengelerini de göz önüne alarak çok incelikli bir siyaset izlemek gerekiyor.    Türkiye, son 100 yıldır belki de ilk kez bu kadar bağımsız bir dış siyaset izleme başarısını gösterme aşamasına geldi. Hem içeride ki prangalardan hem de dışarıda ki prangalardan kurtulmak çok zor ve zaman gerektiren sancılı bir süreç.    Yerleşik düzen, bu süreçte ülkenin bağımsız ve özgürleşmemesi için Erdoğan'a etmediğini bırakmadı. Bugünlere tırnaklarımızı kazıya kazıya geldik. Yine bu süreçte yoldan çıkanlar, davayı satanlar ve tüm bu olup biteni zamansız, mekansız, bir anda bir gecede ve bir çırpıda niye olmuyor diye teolojik goy goy yapanlara rağmen geldik.    İsrail'in Filistin ile meselesi y...

Eleman Aranıyor !

Resim
   Kur'an, kendi alanının bir uzmanı olarak muhatabına teklif edeceği durum için adeta işe alınacak kalifiye elaman muamelesi yapar. Tüm insanlık için genel bildirileri, kısa ve öz örneksel şer'i kuralları ve ritüelleri, geçmiş ümmetlerin ibretlik kıssaları hariç bu durum değişmez. Allah ile ilgili varlık delilleri Kur'an'ın çok az bir kısmını teşkil eder. Muhatabı Ateizm değil, Politeizm dir.  Yani inanan ya da inanıyor görünen müşrikler !.     Kur'an bu durumu "Onların çoğu şirk koşmadan İman etmezler" olarak özetlemektedir. Bu nedenle Kur'an'ın asıl muhatabı onu red ve inkara şartlanmış, sürekli çatışma psikolojisi olan bir zihindir. Bu muhalefet veya çatışmacı biçimi nedeniyle, Kur'an kendisine muhalif olana söz hakkı verdiği gibi, fikir ve düşüncesini değerlendirme aşamasına yalnızca "Soru" sorarak getirir.    Kur'an'ı Kerim karşıt fikrin duygularına değil "aklına" hitap eder, soru sorar..     İkna etmenin en et...

Kuyruğu Kopartan Tilki Masalı

Resim
Rahmetli nenem bi gün yamacına oturttu beni, saçlarımı okşaya okşaya, gözlerimin içine derin derin baka baka anlatmıştı kuyruğu kopan tilki hikayesini. Bazen gözleri uçsuz bucaksız ufuklara doğru uzanır, tekrar ona merakla dinleyen bir çift göze geri dönerdi. Anlatayım da siz de dinleyin nenemin ruhu şad olsun;  Tilkinin kuyruğu kayaya sıkışmış ve kurtulmak için kuyruğunu kesmek zorunda kalmış. Daha sonra bir başka tilki onu gördüğünde Kuyruğunu neden kestin diye sormuş. Kuyruğu kesik olan; Böyle kendimi çok mutlu hissediyorum şimdi o kadar mutluyum ki adeta sevincimden havalara uçuyorum demiş. Bunun üzerine diğer tilki de kuyruğunu kesmiş. Fakat mutluluk yerine şiddetli bir acı çekmiş. Hemen tilkiye gelip; Neden bana yalan söyledin çok canım acıdı demiş. Tilki; Eğer acı çektiğini diğer tilkilere söylersen onlar asla kuyruğunu kesmez ve bizimle dalga geçerler demiş. Bu iki tilki diğer tilkilere yaşadıkları mutluluğu anlatmışlar. Böylece tilkilerin çoğu kuyruklarını kesmişler. Çoğun...

Ah gözünü sevdiğim ilkel avcı toplayıcılar

Resim
- Ne yiyorsun ? - İncir - Bana da versene - Vermem, git kendin topla... Bu diyalog eminim avcı toplayıcı iken ilkel atalarımız arasında çok büyük bir sorun teşkil etmiyordu. NE olduysa Tarım'a geçip yerleşik hayata adım atınca oldu. Bir yere bağlı yaşamak hem besin ürünlerine bağlı yaşamayı zorunlu kıldı hemde bu besin ürünlerini depolama zorunluluğunu. Kendisi için ürettiği tahıl ürünleri, meyve ya da evcil hayvanlar yoluyla elde edilen besinleri biriktirmek zorunda kalan ilkel atalarımız ! bir süre sonra kendilerinin bulunduğu zaman dilimini sonrası içinde çalışmayı zorunlu kıldı. Önümüzde ki ay kış çok sert geçecek, ondan sonra bahar, sonra yine kış. Bu döngü tarım işçisini daha fazla çalışmaya zorladı. Bir diğer sorun da bu birikmişliğin diğer ilkel atalarımızın ! besin ihtiyacını üretmek ve çalışmak yerine talan, yağma, çalma yoluyla elde etme yolunu açtı. Tarım hayatı aynı zamanda iyi bir savunma biçimini de geliştirmek zorunda bıraktı. Doğa ile mücadele aynı zamanda diğer in...