Muzlara Kur'an okumak ve Rekolte Artışı
Kur'an'ın, kendi dönemi sonrasında anlaşılacak bazı alt anlamlar içerdiği ya da o gün anlaşılmayan ama bugün ve gelecekte anlaşılacağı benzeri tez veya tezleri, Kur'an'i bir tez değil, insani bir beklentiden ibarettir.
Kur'an'a her şeyi söyletme, Kur'an'ı hiç susturmama ve Ehli Küffar'a karşı, "Bakın Bizim dinimiz, en son dindir, Bizim kitabımız da kıyamete kadar hiç susmayan bir kitaptır" demenin gereksiz, anlamsız ve beyhude bir rahatlama ve bir çeşit meditasyon olduğunu maalesef bu ümmet bir türlü göremiyor.
Kur'an'ın kıymeti, buradaki tezde olduğu gibi hiç susmaması değil, içinde bulunduğu döneme ve içinde bulunduğu dönemin koşullarına göre kısa ve öz konuşması, ahlak normlarını doktrinel bir düzlemde tekrar tekrar hatırlatması, hiç bir toplum tarafından yadırganmayacak sadelikte ve benzerlikte olması onu yeterince baş tacı etmeye yeterdir. Ancak bu kadarı Ümmet'e yetmiyor, Bizi bu sadelik ve basitlik kesmiyor..
Bu bağlam, Bizi salt anlamda klasik ve kadim düalist tartışma düzleminde yeni versiyonlardan bir taraf olan "tarihselci" yapmaz. Evrenselci olmak için de hiç bir zaruretimiz, mecburiyetimiz yoktur, Evrenselcilik ve Tarihselcilik tartışmaları Kur'an'i bir gündem değil, Ümmetin sanal gündemidir. Nasih Mensuh, Zahir Batın, Vahiy Hadis ikilemleri hep bu bağlamda ümmetin ortaya koyduğu zoraki kutuplaşmalardır.
Kur'an'ın ila nihayet konuşması gerektiği zarureti Fıkıh, Kelam, İtikat gibi bakış açılarının hadis temelli rivayet kültürüne de aykırı bir tezdir.
Şöyle rivayet rivayet olunur ki: Hz. Ömer, bir hışım Ebu' Bekr'e gelir ve 'savaşlarda çok fazla hafız şehid veriyoruz. Kur'an'ın gelecek nesillerine aktarımı için ayetlerin derlenip toplanması ve suhuf haline getirilmesi zarureti'ni dile getirir. Yine rivayet odur ki Ul'ul Emr Ebu Bekr de: Peygamberin yapmadığını ben yapmam, demiştir.
Yani;
BİR: Kur'an'ın bugün elimizdeki iki kapak arasında toplanmış, Surelere ayrılmış ve isimlendirilmiş, harekelendirilmiş hali Muhammed a.s'ın gündeminde olmamıştır.
İKİ: Peygamber, eğer Allah dileseydi, bu suhuflaştırma işini mutlaka yaptırırdı.
ÜÇ: Eğer ömrü vefa etmemiş ya da Allah'ın muradı bu yönde ise de buna güç kudret yetmemişse kendisinden sonrakilere vasiyet edebilir ki ki bunu da etmemiş.
Alak Suresinde; 'Ikra' bismi rabbikelleziy halak, Halekal'insane min 'alak' derken,
Sen kimsin Ulan, dünkü teres !..
Kur'an'a her şeyi söyletme, Kur'an'ı hiç susturmama ve Ehli Küffar'a karşı, "Bakın Bizim dinimiz, en son dindir, Bizim kitabımız da kıyamete kadar hiç susmayan bir kitaptır" demenin gereksiz, anlamsız ve beyhude bir rahatlama ve bir çeşit meditasyon olduğunu maalesef bu ümmet bir türlü göremiyor.
Benzer bir rahatlamayı Yahudiler Tevrat'ı,
Mişna, Talmud, Tosefta, Musar literatürü, Kabbalah, Ha’asidik eserler, Siddur, Piyyut (klasik Yahudi şiiri) ile zenginleştirerek yapmadılar mı ! Benzer bir süreci, Biz de yaşadık, yaşıyoruz..
Kur'an'ın kıymeti, buradaki tezde olduğu gibi hiç susmaması değil, içinde bulunduğu döneme ve içinde bulunduğu dönemin koşullarına göre kısa ve öz konuşması, ahlak normlarını doktrinel bir düzlemde tekrar tekrar hatırlatması, hiç bir toplum tarafından yadırganmayacak sadelikte ve benzerlikte olması onu yeterince baş tacı etmeye yeterdir. Ancak bu kadarı Ümmet'e yetmiyor, Bizi bu sadelik ve basitlik kesmiyor..
Bu bağlam, Bizi salt anlamda klasik ve kadim düalist tartışma düzleminde yeni versiyonlardan bir taraf olan "tarihselci" yapmaz. Evrenselci olmak için de hiç bir zaruretimiz, mecburiyetimiz yoktur, Evrenselcilik ve Tarihselcilik tartışmaları Kur'an'i bir gündem değil, Ümmetin sanal gündemidir. Nasih Mensuh, Zahir Batın, Vahiy Hadis ikilemleri hep bu bağlamda ümmetin ortaya koyduğu zoraki kutuplaşmalardır.
Kur'an'ın ila nihayet konuşması gerektiği zarureti Fıkıh, Kelam, İtikat gibi bakış açılarının hadis temelli rivayet kültürüne de aykırı bir tezdir.
Şöyle rivayet rivayet olunur ki: Hz. Ömer, bir hışım Ebu' Bekr'e gelir ve 'savaşlarda çok fazla hafız şehid veriyoruz. Kur'an'ın gelecek nesillerine aktarımı için ayetlerin derlenip toplanması ve suhuf haline getirilmesi zarureti'ni dile getirir. Yine rivayet odur ki Ul'ul Emr Ebu Bekr de: Peygamberin yapmadığını ben yapmam, demiştir.
Yani;
BİR: Kur'an'ın bugün elimizdeki iki kapak arasında toplanmış, Surelere ayrılmış ve isimlendirilmiş, harekelendirilmiş hali Muhammed a.s'ın gündeminde olmamıştır.
İKİ: Peygamber, eğer Allah dileseydi, bu suhuflaştırma işini mutlaka yaptırırdı.
ÜÇ: Eğer ömrü vefa etmemiş ya da Allah'ın muradı bu yönde ise de buna güç kudret yetmemişse kendisinden sonrakilere vasiyet edebilir ki ki bunu da etmemiş.
DÖRT: Eğer Ul'ul Emr Ömer, insiyatif alıp Kur'an'ı iki kapak arasına toplamasa Kur'an bir metin olarak değil hafızalardan dolaşarak günümüze gelen bir YAZILI değil SÖZLÜ BİR KÜLTÜR olarak gelecekti. Kur'an'ın gelecek akıbeti Ömer'in içtihadına, öngörüsüne, insiyatifine, basiretine bırakılmıştır. Şartlar gereğini doğurmuştur..
Yani şu arkadaşlar;
Kur'an kendi zamanı, kendi coğrafyası, kendi kültür dinamikleri ve sosyolojisinde konuşan bir kitaptır. Onun orjinalitesi, kalitesi, eşsizliği, benzersizliği, değeri ve kıymeti bu bağlam içinde aranmalıdır. Bu bağlama sadık kalmak, ayetin iniş sebebi, kime indiği, hangi şart ve koşulda indiği, kimleri kapsadığı ve kapsamadığı, toplumun tüm sosyolojik, psikolojik, kültürel ve ahlaki dinamikleri mutlaka dikkate alınarak ancak sağlanabilir. Eğer gelecek kuşaklara aktarılacak bunların dışında dinamikler olsaydı Allah, Muhammed a.s'a bu kitabı yazıya, taşa, mermere yazdırırdı.
Yani şu arkadaşlar;
Kur'an kendi zamanı, kendi coğrafyası, kendi kültür dinamikleri ve sosyolojisinde konuşan bir kitaptır. Onun orjinalitesi, kalitesi, eşsizliği, benzersizliği, değeri ve kıymeti bu bağlam içinde aranmalıdır. Bu bağlama sadık kalmak, ayetin iniş sebebi, kime indiği, hangi şart ve koşulda indiği, kimleri kapsadığı ve kapsamadığı, toplumun tüm sosyolojik, psikolojik, kültürel ve ahlaki dinamikleri mutlaka dikkate alınarak ancak sağlanabilir. Eğer gelecek kuşaklara aktarılacak bunların dışında dinamikler olsaydı Allah, Muhammed a.s'a bu kitabı yazıya, taşa, mermere yazdırırdı.
Yani; Muhammed a.s ve dava arkadaşlarının gündemi ne idiyse Allah'ın da gündemi de o gün oydu.
Bugün de odur. Yarın da o olacaktır.
Çünkü Kur'an, insan hatalarının, temel ahlak yoksunluklarının en bariz, en göze batıcı, en can alıcı tekrarları üzerinde duran kısa, öz ve hikmetli bir kitaptır ki bu minvalde konuşmuştur.
Açlar, açıktakiler, yarınsızlar, hakları gasp edilmişler, kocadan kocaya savrulan mihirsiz, mirassız bırakılmış genç kızlar, baldırı çıplak göçmenler, mülteciler, alacaklarını tahsil edemeyen hak sahipleri, köleler ve köleliğin üzerinde yükselen burnu yere sürtülecek zalimler, dahasını saymayayım..
Alak Suresinde; 'Ikra' bismi rabbikelleziy halak, Halekal'insane min 'alak' derken,
Sen kimsin Ulan, dünkü teres !..
Üzerine atılan bir pislikken, kalkıp Bize hasım kesiliyorsun, Yıkıl !..
diyen bir ayeti, bağlamı, düzlemi pas geçip.
'Yaaa aslında 'Alak' derken 'Zigot' demek istiyor'du ya getirmek kadar absürt ve boş bir iş yoktur !!!
Allah, zigot demeyi bilmiyor muydu ! O günküler anlamasaydı da madem, maksat geleceğe aktarmak idiyse mesajı Dna deseydi, kromozom deseydi, karadelik, galaksi, paralel evren!
Ya da herkes için hiç değişmeyen bir kelime kullansaydı, kuantum, kosmos atom altı parçacıkları !.
Demir atomundan bahsediyor bak !
Elektronlardan söz ediyor bak !
İki deniz birleşmiyor bak !
Galaksilerden söz ediyor bak ! diye diye
Muz'ların dna'sı insan dns'ına en çok benzeyen bir meyvedir, o yüzden serada canlı Kur'an dinletisiyle rekolte artışı sağladık! diyen adamın düştüğü acıklı durumu garipseme sakın.
Sen yapınca oluyor da O yapınca niye olmuyor !
Kendi keyfi kederin ya da egonu tatmin etmek için bu kitabı konuşturmak ona yapılan en büyük haksızlık ve bu yapılan, Allah'ın gündemini de gölgeleyen en büyük perdedir aynı zamanda..